| Konu: | BDP GRUBUNUN, BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ IĞDIR MİLLETVEKİLİ PERVİN BULDAN TARAFINDAN TÜRKİYE'NİN SURİYE'DEKİ ROLÜNE VE TÜRKİYE'NİN ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNA VERDİĞİ DESTEĞE İLİŞKİN İDDİALARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 1/2/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 6 KASIM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 06.11.2013 |
HASAN AKGÖL (Hatay) - Çok Değerli Başkan ve değerli milletvekilleri; BDP Grubu önerisi üzerine partim adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, ben Suriye olaylarında, Suriye'yle yaşanan dış politikaya biraz farklı boyuttan bakmak istiyorum. Yaklaşık iki buçuk yıldır, tüm konuşmacılar, tüm Suriye konusunda yapılan konuşmalarda "Hep Suriye'yle dosttuk, savaş nereden başladı? Kardeştik, niye düşman olduk?" gibi girişimlerde bulunup beyanlarda bulundular. Aslında, şöyle bakarsanız, Suriye ile AKP Hükûmeti hiç dost olmadı, 2002'de de dost değildi, 2002'de de dostça davranmadı. Yaptığı Bakanlar Kurulu toplantıları da hikâyeydi. Yaptığı maç ziyaretleri de, birlikte Fenerbahçe maçını seyretmeleri de hikâyeydi. Aslında, bu 2011'de çıkacak Suriye olaylarının temeli, 2002'de AKP Hükûmetinin başa gelmesiyle başlamıştı. Çünkü, o projenin başlangıcında şu vardı: O gün Beşşar Esed Hükûmeti ile, Suriye Hükûmeti ile dost olunacak, sınırlarda bulunan mayınlar temizlenecekti. Bu mayınların temizlenmesi için Suriye'ye el uzatıldı, Suriye'yle dostluk köprüleri kuruldu. Bir insan dostuyla, kardeşiyle bir günde düşman olur mu? "Dost" dediğin adama bir günde sırtını döner misin? Mümkün mü? Ancak, ticari alışveriş yaptığın bir ortağınla bir günde bozuşursun. Sen buna, kardeşine "dost" dediysen, elini uzattıysan nasıl bozuldu? Çünkü sen hiç dost olmadın. Sen sadece 930 kilometrelik sınırdaki mayınlı arazileri temizlemek için, Suriye Hükûmetinin onayını almak için suni bir dostlukla elini uzattın, talimatı aldıktan sonra da Suriye'ye müdahaleye başladın.
Sınırlar... Sen Çin Seddi mi kuruyorsun? Bugün Berlin Duvarı kalmadı, Çin Seddi yıkıldı, bugün Hatay'da 630 metrelik duvarlar örülmeye başlandı. Peki, hani kardeşlik, hani dostluk? Madem öyle, niye bu tel örgüleri hallaç pamuğuna çevirdin, girişleri kontrol edemedin de duvar örmek zorunda kaldın? Talimatı kimden aldın? Sana "El-Kaide'yle aranı boz, El-Kaide'den uzak dur." talimatından sonra mı duvarı örmeye başladın? Yakışmıyor, bugün 21'inci yüzyılda Çin Seddi, Berlin Duvarı örmek yakışmıyor. Bugün Hatay'a gelin, muhtelif bölgelerde Çin Seddi örülmeye başlandı. Bu mu dostluk, bu mu kardeşlik? Sen kimi, kimden koruyorsun? Kardeşinden Çin Seddi'yle mi korunacaksın?
Peki, demin konuşmacı hatip arkadaşımız: "Kapıları açtık, yardımlar sunuyoruz. Biz herhangi bir etnik köken ayrımı yapmadan herkese elimizi uzatıyoruz." Yayladağı kapısı niye kapalı? Bu kadar müracaatımıza rağmen Yayladağı kapısı niye kapalı? Cilvegözü kapısı muhalif güçlerin elinde, kontrol yok, Hükûmet yok; Cilvegözü kapısı açık, Yayladığı kapısı kapalı. Bu mu denge? Dengeden bahsediyor.
Peki, İstanbul'un göbeğine gelen rejim yanlısı arkadaşlarımız niye kampa alınmadı? Gitti, cemevlerinde konakladı. Siz hangi dengeden, hangi kardeşlikten bahsediyorsunuz? Lütfen arkadaşlar, aklınızı başınıza toplayın. Sınırları kevgire döndürüyorsunuz, Suriye'den, -Başbakanın yaptığı açıklama gibi- muhalif güçlere destek amacıyla kaçağa izin veriyorsunuz. Suriyeliler getiriyor, kaçak mazotu benim vatandaşımın eline teslim ettikten sonra gidiyorsun, baskın yapıyorsun. 18 asker bir yerde yaralanıyor, 1 vatandaşımız Beşaslan Köyü'nde ölüyor, ondan sonra diyorsun ki: "Biz kardeşiz." Lütfen, durun arkadaşlar, bu tarihte ilk defa askerle vatandaş karşı karşıya geldi, vatandaş ilk defa bağrından kopan kendi evladına silah sıktı. Bunun sebebi, müsebbibi, AKP Hükûmetidir. Ondan sonra, Reyhanlı'da patlama olacak 53 kişi ölecek, Cilvegözü'nde patlama olacak 17 kişi ölecek. Oradan çıkacak, terör örgütü El Kaide, El Nusra örgütü diyecek ki: "Bunu ben yaptım." Sayın Başbakan diyecek ki: "Hayır kardeşim sen yapmadın. Bunu, bunlar yaptı." El-Nusra örgütü çıkacak, diyecek ki: "Bu patlamayı ben yaptım, daha da durmazsan bu patlamayı şehir merkezlerinde yapacağım." "Hayır, hayır, sen yapmadın bu patlamayı." Yahu, siz, kimin avukatlığını yapıyorsunuz? Sen, bir ejderha büyüttün ki, 23 terör örgütü oluştu bugün bizim sınırlarımızda. Ve bunlardan El-Nusra, El-Kaide örgütünü öyle bir büyüttün ki, öyle bir ejderha yarattın ki, sen bile baş edemiyorsun artık. Baş edemediğin için Berlin duvarı kuruyorsun, baş edemediğin için Çin seddi kuruyorsun. Bugün, 21'inci yüzyılda var mı, var mı böyle bir şey?
Arkadaşımız "Sığınmacılar..." diyor. Verdiğiniz sayılar bir defa kesinlikle doğru değil. Bugün, bu memlekete 1 milyona yakın sığınmacı geldi. Yazık, onlara günah değil mi? Onlar vatanlarını bıraktılar, geldiler. Gelin sınır bölgelerimize, Mersin'den Antep'e kadar o adamların nasıl yaşadığını görün. O adamlar eziyet içerisinde, o adamlar sefil, sefillik içerisinde. Bunun müsebbibi kim? Sizsiniz. Ya, ne işin var senin Suriye'yle? Peki, Irak'a niye karışmadın, Irak'a niye müdahale etmedin? 1 milyon vatandaşımız öldü orada, 1 milyon kardeşimiz öldü orada. Neredeydin o zaman? Suriye'ye gelince mi... Bizim, bugün, Suriye, en önemli komşumuz, en uzun sınır boyuna sahibiz.
Size bir şey söyleyeyim: Bizim sınır bölgelerinde var ya... Hani, hep konuşmalarımızın başından beri söylüyoruz, Suriye olayları, işte, nakliyeyi bitirdi, tarımı bitirdi, şunu bitirdi... İnanın var ya, artık, insanlar açlığa alıştı, umurunda değil. "Açım, aç kalayım ama huzur istiyorum, huzur, huzur istiyorum." diyor Siz insanları buna bile alıştırdınız ya! Açlığa razı olup huzursuzluğu verdiniz insanlara. İnsanlar açlığa razı oldu, açlığa. Yapmayın, vazgeçin. AKP milletvekillerinden birkaç arkadaşım "Efendim, Suriye'ye gittiler, bunlar ziyaretlerde bulundular, katil Beşar Esad'la görüşüyorlar." Ya ben resmî devlet başkanıyla görüşüyorum ha, ben başka biriyle görüşmüyorum. Ben görüştüğümü saklamadım ki sizden. Ben izin alarak gittim senden Sayın Dışişleri Bakanı. Her görüşmemin arkasından da sana Faruk Loğoğlu imzalı -Genel Başkan Yardımcılı- rapor verdim. Burada, artıları eksileri bildirdim. Sen niye bunu açıklamıyorsun? Ben kardeşlik için gittim oraya. Benim başka bir amacım yoktu orada. Ben sadece barış için gittim oraya. (CHP sıralarından alkışlar) Ben yanlış yapılan yanlıştan dönün diye gittim oraya. Dedim ki sana: "Bakın, Suriye hükûmetinin artıları da var, eksileri de var." Sana maddeler hâlinde, Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Loğoğlu...
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Allah söyletiyor. Olacak, geliyor.
HASAN AKGÖL (Devamla) - ...Ahmet Davutoğlu, sana gönderdim, gönderdim. Çık, bunu, o zaman basınla paylaş. CHP benim yapamadığımı yaptı, gönderdi raporları... Niye söylemiyorsun? "Yok efendim, fotoğraflara bakın." Lan, bu fotoğrafları ben verdim, kim verdi? Bu fotoğrafları ben sana sundum, sen bir yerden mi buldun? Ben Yayladağı Sınır Kapısı'ndan damga vurularak çıktım, kaçak gitmedim ki.
Ama, AKP Hükûmeti öyle bir kayaya tosladı ki, öyle bir yanlış dış politika uyguladı ki Suriye konusunda, ne yapacağını şaşırır durumda; afalladı, işin altından çıkamıyor. Şimdi, suçlu aramaya başlıyor. Hesap neydi biliyor musunuz? İki ayda, üç ayda Suriye Hükûmeti devrilir, biz de amacımıza ulaşırız. Ya, Suriye, Hükûmeti, halkın istediği bir devlet başkanını niye devirsin? Halk bir doğal afete benzer. Eğer halk istemiyorsa kimse ayakta kalamaz. Nasıl Saddam Hüseyin kalmadı, nasıl Kaddafi kalmadı, nasıl diğer diktatörler kalmadı, Beşar Esad'da kalmazdı ama halkın desteği var. E, bunu görün artık, bunu görün artık. Ama bu halk, nasıl o diktatörleri o koltuktan indirdi, bir gün gelecek Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ı da o koltuktan indirecek. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Avucunu yalarsın!
HASAN AKGÖL (Devamla) - Çünkü şunu görecek o halk: Önündeki üç tane yemi görüp de, bir tavuk misali önüne aldığı 3 tane yemi yutup da arkadaki yumurtladığı yumurtayı kimin aldığının farkında olduğunu görecek bu halk. Bu halk bilinçli. Bu halk, bir gün gelecek dersini verecek. Bu halk diyecek sana "Sen bana ne yapıyorsun? Sen beni kardeşimle düşman ettin. Sen beni bitirdin." Bunun hesabını tek tek soracak. Sen, kardeş, dost ülke olan Suriye'yle ilişkimizi bozma hakkına sahip değilsin.
Ben buradan ikaz ediyorum: Bir an önce o Çin seddini kaldırın, o duvarları sökün.
Teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)