| Konu: | TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 06.11.2013 |
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, çok önemli bir kanunu, 76 milyonu ilgilendiren bir kanunu burada görüşmeye başladık. Öncelikle, bu kanunun ülkemize ve tüm tüketicilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu duygularla bir kez daha yüce kurulu, heyeti saygıyla selamlıyorum.
Tüketici kanunu çıkarken mantık ne olmalıdır? Özellikle küreselleşmenin en üst boyutlara çıktığı günümüzde, tüketici Anayasa'mızın da emrettiği gibi pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gereken, korunması gereken kesimlerin başında gelmektedir. Onun için, onun bir yasal düzenlemesinin olması ve var olan yasal düzenlemede değişen koşullara ayak uydurabilecek ve o dinamikleri yakalayabilecek değişim ve dönüşümlerin yapılabilmesi tüketici kanunun özellikle de ruhunda yatması gereken noktadır.
Bu kanunun çıkışında alt komisyonda ve üst komisyonda kanunun geldiği nokta itibarıyla önemli destekler vermeye çalışarak kanunun ruhunu tüketicinin arzu ettiği noktaya gelmesi için gayret sarf etmeye çalıştık. Ancak burada, bu kanunda temel ayrıştığımız noktanın altını çizmek istiyorum.
Bu kanunla, tüketicinin hak ve menfaatini koruyabilmesi için sadece yasal düzenleme yapmanın yetmediğini, kanun maddelerine belirli şeylerin yazılarak hayata geçemeyeceğinin altını çizmek lazım.
Sayın Bakanın sunuş konuşmasında da diyor: "Bilinçli tüketici, basiretli tacir yaratabilme noktasında bir kanun yapmaya gayret ettik."
Peki, bilinçli tüketici ve basiretli tacir mantığını hayata geçirmek için kanunun ruhunda ne olmalı? Bir, bilinçli tüketiciyi yaratabilecek yasal düzenlemeler olmalı, iki, bilinçli tüketicinin bu tüketici yasasının raftan inip hayata geçmesi için ve bütün organlarında tüketicinin adil bir şekilde temsilini sağlayabilecek yasal düzenlemelerin olması lazım.
Tüketici bilinçli olmalıdır. O bilinci oluşturmak için ne yapmalı? İlkokuldan başlayarak, hatta doğuşundan itibaren, kendisini bildiği andan itibaren, yaşamın her aşamasında onun tüketim konusunda bilgiyle donatılmasına özen gösterilmelidir. Bu, bazen okulda, bazen iletişimle, bazen de toplumun değer yargılarıyla olacak bir çalışmadır.
Kanunda bu anlamıyla katkıya ihtiyaç vardır. Bilinçli tüketici konusunda kanunda koyduğumuz tek şey, Millî Eğitim Bakanlığına tavsiye etmedir, bilinçli tüketici oluşturma konusunda.
İkinci şey, kanunlarda, ayda bir on dakikayla sınırlı olan, içeriği ve bilinçli tüketici yaratma noktasında müfredatı çok belirlenmemiş bir televizyon programı yapılması noktasındadır.
Bir kamu spotuyla bilinçli tüketici yapabilmek ve tüketicinin bu konuya sahip çıkabilmesi için televizyon programlarında bir çerçeve koyabilmek, maalesef bu çalışmalarımızla gerçekleştirilememiştir.
Eski kanunda var olan geniş, katılımcı bir tüketici ve tüketicinin denetim mekanizması içerisinde yer alması noktası geriye gitmiştir ve şöyle bir anlayış gelmiştir: "Bakanlık bürokratları olarak biz de tüketiciyiz, bu işi iyi biliriz, biz kurullarda ağırlıklı olarak olmalıyız ve biz bürokratlar olarak bu kurullarda tayin edici noktada olmalıyız." Onun için, Reklam Konseyi, Tüketici Konseyi, reklam kurulları ve hakem heyetlerinde büyük oranda bu anlayış kendini göstermiş ve daha önceden bu kurullarda olan 21 üyenin sendikalar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve toplumun tüketiciyi temsil edebilecek kesimleri çıkartılarak yerine bakanlık temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturmuştur. Bu kurul, tüketici kanununun hayata geçmesini gerçekleştirebilecek ve onu sivil, katılımcı, tüketicinin etkin olduğu ne reklam kuruludur ne de tüketici konseyi olarak bu işi gerçekleştirebilecek bir noktada değildir. Yılda bir toplanan ve içeriği belli olmamış, kimlerden oluşacağı yönetmelikle bakanlığa bırakılmış konseyler doğru bir kanun çıkması noktasında değildir.
En önemli eksikliklerden bir tanesi; 85 maddeyi aşan, 88 maddeye yaklaşan bu kanunda, yaklaşık 24 tane madde kanunla belirlenmeden yönetmeliklere aktarılmıştır. Anayasa Mahkemesinin bu Meclise önerdiği bir nokta vardır: "Kanunlar çıkarken, kanunlar yönetmelikle düzenlenmek yerine Mecliste kalın çizgilerle çerçevesi çizilmelidir." demektedir. Yönetmelikle olacak işler, özellikle de bakanlık bürokrasisi içinde gerçekleştirilecek düzenlemeler demokratik, katılımcı ve tüketiciyi koruyan bir yasal düzenleme oluşturmaya imkân vermeyecektir. Bu, bugüne kadar da görülmüştür, bu kanunun ruhunda da bu vardır.
Değerli arkadaşlarım, bu anlamıyla, genel mantığında, kanuna temel eleştirilerimiz bu olduğu gibi iki tane daha temel nokta vardır: Bunlardan bir tanesi; tekel durumunda olan kuruluşlar, dünyanın geldiği bu noktada ve Türkiye'nin geldiği noktada, dağıtım kuruluşları, telekomünikasyon kuruluşları, doğal gaz ve benzeri, rakibi olmayan, güçlü kuruluşlar, herkesin mecburen abone olması ve kullanması gereken kuruluşlar kendi sözleşmelerini kendi yapar ve bu sözleşmeler vasıtasıyla da tüketicilerin belinden su alacak uygulamaları yapabilecek durumdadır. Bunlarla ilgili doğru dürüst yaptırım yapma şansı kalmamıştır.
Bu kanunda korkumuz ve kuşkumuz şudur: Tüketicinin, büyüklere, tekellere ve bu yasanın getirmiş olduğu rekabet ortamında büyüklere dokunamayıp küçük esnafın ve piyasadaki ulaşabildiği kesimlerin hak ve menfaatleri konusunda tüketicinin sözünün geçebildiği bir noktaya gelme tehlikesidir.
Bakınız arkadaşlar, ne iletişim sektöründe ne enerjide ne doğal gazda ne de başka alanlarda karşınızda muhatap bilebileceğiniz kimse yoktur. Telefon telleriyle, kendinizin otomatik olarak "Şu numaraya basın, bu numaraya basın." denilip yapılabilecek müracaatlarda hiçbir sonuç alamadığı, tüketicinin aramaktan bıktığı ve sonunda vazgeçtiği noktalar vardır.
Değerli arkadaşlar, bir konuda, tüketicinin özellikle finans konusunda ve bankacılık konusunda geçmiş kanunlarda ve hayatın içindeki mücadelelerle elde ettiği bazı kazanımlar geri noktaya gitmiştir. Bunlar nelerdir? Bankacılığın faiz dışında aldığı komisyonların alınmaması noktasındaki kazanımlar bu kanunda maalesef özellikle geri gitmiştir.
Buradan bir kez daha hem Meclise hem Hükûmete seslenmek istiyorum: BDDK'ya faiz dışındaki, tüketiciden alacağı komisyonları belirleme yetkisini her ne kadar çalışma yaparak tüketici lehine olacak şekilde verilmesi komisyonda görüşüldüyse de bu kaldırılmalıdır. Açıkça şu yazılmalıdır: Tüketiciden faiz dışında hiçbir komisyon alınamaz. Bankacılığın bu kuralı hayata geçirilmelidir.
Size rakam vereyim: Bankacılık kesimi 2012 yılında 52 milyar kâr etmiştir. Bu kârının yani faizle aldığı kârın dışında da komisyonlarından 27 milyar lira komisyon almıştır. Bu 27 milyar komisyon, bankacılık sektörünün tüm giderlerinin, banka reklamları dâhil tüm giderlerinin yüzde 65'inin üzerinde masrafını karşılamaktadır. Bu demektir ki bırakınız faizi, komisyonlarla bankacılık bütün giderlerine yakın kesimi karşılıyor, faizler cebe giriyor.
Bakınız, İstanbul Sanayi Odasının 250 firmasının, en çok kazanan 250 firmasının toplamından 5 kat fazla para kazanmıştır bankacılık sektörü ve sıralamada ilk 8 kuruluş bankacılıktır. Böyle bir durumda tüketicinin hakkını korumak için finans sektörüne ve bankacılığa bir disiplin getirmesi ve bankaların bu konudaki haksız uygulamaları karşısında mahkemelerin sağladığı bir kazanım vardır tüketiciler için. "Faizler dışında hiçbir şey alamazsınız." diyen mahkeme kararları vardır ama bunlar bireysel başvurulardır. Bu konuda biz Komisyonda başarılı olamayınca daha sonra Sayın Başbakanın bir konuşmasını dinledim. Burada sizlere bu konuşmanın metnini okumak istiyorum. 16 Temmuz Salı günü şehit ailelerinin iftar yemeğinde, İstanbul'da Sayın Başbakan ne diyor: "Hani, şu 'kredi kartları' falan diyorsunuz ya, bunları almayın." diyor. "Geçenlerde ben 'faiz lobisi' derken boşuna demedim." diyor. "Bir şeyler bildiğim için bunları söylüyorum." diyor. "Zira faiz dışı gelirlerle abat olan bir lobi var." diyor. "Bir tanesiyle görüştüm, açık açık söyledim. Faizden elde ettiğin gelir tamam fakat bu faiz dışı gelirden elde ettiğin parayı gömüleceğin mezara doldurmaya kalksak o mezar almaz. Ne yapacaksın bu kadar parayı yahu? Vatandaştan almayın bu parayı, bu komisyonları almayın, ama yok. Onların gözünü ancak kara toprak doyuracak." Şimdi, Sayın Başbakanın bu konuşmasında bu Meclisin ve bu Hükûmetin ne yapması gerekiyor? Sayın Başbakan diyor ki: "Faiz dışında hiçbir şey almayacaksınız." O zaman bu kanunda Başbakanın dediği doğru ve Başbakanın dediği gerçekse bu düzenlemeyi yapmak zorunda bugün, bu değişikliği yapmak zorunda. BDDK'ya havale etmek yerine direkt komisyonda, bugün, bu Mecliste komisyonda önerdiğimiz gibi demek zorunda ki: "Komisyon alınmayacaktır, sadece faiz alınacaktır."
Değerli arkadaşlarım...
KAMER GENÇ (Tunceli) - Kendi bankaları yok mu bunların ya?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Bu anlamıyla, ikinci olay: Demokratik bir yasal düzenleme yapmaya ihtiyaç vardır. Bakınız, geçmiş dönemde bu kurullarda ciddi bir şekilde toplumun önemli kesimlerinin katılımı vardı. Örneğin, konseyde TOBB vardı, TESK vardı, Tüketici Derneği vardı, Reklamverenler vardı, bunun yanında Barolar vardı, Türk Tabipler Birliği vardı, Gazeteci Dernekleri vardı, Ziraat Odaları vardı, İşçi Sendikaları vardı, Memur Sendikaları vardı, Mali Müşavirler Odası vardı, Eczacılar Birliği vardı, Türk Diş Hekimleri Birliği vardı ve benzeri vardı, belediyeler vardı. Bunların hepsini çıkardık TOBB ve TESK haricinde. Arkadaşlar, bu saydığım kuruluşlar Türkiye'de milyonlarca insanın temsilcisi olarak bu konseylerde olmuyorsa bürokratlarla kimi koydunuz yerine? Koyduklarınız şunlar: İlgili genel müdür yardımcısı, Adalet Bakanlığından hâkim, YÖK reklam uzmanı, TOBB'tan 1 üye, Reklam Derneğinden 1 üye, Tüketici Derneğinden 1 üye, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Reklam Verenler Derneği.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - YÖK'te reklamcı kadrosu mu var?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Böyle bir kurul, demokratik bir kurul ve bu kurul, reklam ve tüketici haklarında ciddi kararlar alabilecek bir kurul olabilir mi? Maalesef olamadığı için de bu kanunun ciddi eksikliği vardır. Bunu değiştirmeyi öneriyoruz, eski hâliyle kalması aynı şekilde önemlidir.
Yine önemli bir konu, konut kredileri ve bankalarda kullanılan kredilerde erken ödeme konusu. Erken ödemeye mahkeme şunu söyledi: Erken ödemeyle ilgili olarak açılan davada bir tüketici davayı kazandı ve "Erken ödemeden dolayı banka bir para alamaz." dedi. Ama biz burada bankaların erken ödeme sonucunda kredi kullanan tüketiciden para almasını yasal hâle getirdik yani tüketicinin mahkemeyle elde ettiği kazanımı yasayla elinden alma noktasına geldik. Bu, bugün düzeltilmesi gereken konulardan bir tanesidir. Adam erken ödemiş, erken ödemesinin bedeli...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yani tüketicinin korunması değil, bankanın korunması gibi bir şey.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Tüketiciyi korumak istiyorsak bu anlamıyla bunu yapmak durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde katılım bankaları konusunda da katılım bankalarının bireysel olarak kredi vermiş olduğu, kredilendirdiği tüketicilerle ilgili bağlı iştirak kredisi olma dışına çıkarılması aynı şekilde ciddi bir sıkıntı olmuştur.
Burada bir şeyin altını daha çizmek istiyorum. Tüketicilerle ilgili olarak ciddi bir şekilde demokratik yapıyı oluştururken aynı zamanda bu ülkenin içinde bulunduğu koşullarda bu kanunla büyük şirketlerin ve büyük tröstlerin tüketici kanunundan yararlanarak küçüklerle rekabet oluşturmasının ve onları ezmesinin önüne geçmeliyiz. Bu çok önemli bir noktadır.
Bakınız, az önce bir milletvekili arkadaşım da gösterdi, Sayın Bakanla da paylaştı sanıyorum, bir otomobil alan kişinin, ithal bir otomobil sonucunda, daha garanti süresi içerisinde hakkını arayamadığı şikâyeti mail yoluyla bizlere geliyor. Ama, bugün, ülkemizde yetkili servis aracılığıyla aracın satış kazancından daha çok, yetkili serviste arabalarına veya sattıkları ürünlere baktırma zorunluluğu getiren büyük şirketler, ciddi bir şekilde, küçük işletmelerle haksız rekabet yapan noktaya gelmektedirler. Bunu önleme durumunda olamıyoruz maalesef. Türk Standartları Enstitüsünün yetki belgelerini almış, küçük işletmelerin tüketicilere daha ucuza ve daha koruyarak yapmış olduğu birçok hizmeti, "Yetkili servisin dışında yaptırdığın hizmetten dolayı seni garanti kapsamı dışına çıkartıyorum." diyerek tüketiciler üzerinde baskı oluşturan bir anlayış vardır. Bu anlayış da aynı şekilde bu kanunda hiçbir şekilde önüne geçilebilecek bir düzenleme şekline gelememiştir.
Değerli arkadaşlar, bugün, Tüketici Kanunu'nu görüşürken bir kez daha bu dikkatinize sunduğum kanunlarda, yasal düzenlemelerde değişiklik yapmak zorunlu ve gereklidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuya böyle baktık.
Bir tüketici yasası 76 milyon insanı ilgilendirdiği için önemlidir, çağın gereklerine uygun, dünyanın standartlarında bir yasa çıkarmak için her türlü katkıyı verdik. Bugün de buradan bir kez daha söylüyoruz, demokratik bir şekle bürünmüş bankaların insafına ve BDDK'nın tayin ettiği rakamlara mahkûm edilmemiş, yasal düzenlemelerle tüketicinin kazandığı hakların ortadan kaldırılmadığı, tüketici hakem heyetlerinin daha demokratik olduğu ve tüketici konseylerinin daha geniş katılımla geniş bir kesimin içinde barındırdığı bir tüketici yasasını bu Meclis bu millete vermek ve çıkarmak zorundadır. Bu konuda her türlü katkıyı yapmaya hazırız ve bu katkıları yapmaya gayret ediyoruz, anlayışımız budur. Bu anlayışla bu mücadeleyi ve bu kanuna katkıları yapmaya çalıştık. Bir kez daha, buradan, tüm tüketici kesimlerinin, şunun altını çiziyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak bilinçli tüketici yaratmak ve toplumun diğer kesimlerinin de hepsinin tüketici olduğu bilinciyle onlara sahip çıkmak, bizim en başta gelen görevimizdir.
Bakanlığı da -Sayın Başbakanın da uyardığı gibi- bu konularda düzenleme yapmak için, sunacağımız önergelere destek vermeye ve o önergeler doğrultusunda Türkiye'de çağdaş tüketici haklarını çıkarabilecek bir yasal düzenlemenin yapılmasına destek vermeye çağırıyor, bu kanunun ülkemize ve toplumumuza hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)