| Konu: | TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 06.11.2013 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Yasa tüketici haklarıyla ilgili, benim de teklifim var içinde. Ancak, açık söyleyeyim, benim verdiğim teklif kredi kartları faizleriyle ilgiliydi; bu faizlerin çok yüksek olduğunu, 100 milyarın üzerinde borç olduğunu, icraların olduğunu, ailelerde bunun ciddi sorun, boşanma nedeni olduğunu, sorunlar yaşandığını ve Merkez Bankasının faiz oranını katlamayacak şekilde, makul bir indirim yapılmasını istemiştim. Ancak, benim kanun teklifimin bu kanunda ismi var, benim teklifimin kendisi yok. Bunu, öncelikle, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak açıklamak istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, tüketici hakları 21'inci yüzyılın en çok konuşulacak, en çok tartışılacak, her gün gündemde olan, sadece Avrupa Birliği'nin 28'inci faslındaki kriter gereği değil, 75 milyon insanımızın, yurttaşımızın uygarca, sağlıklı, kontrollü, ayıpsız ürünlerle alışverişini yapabileceği ve yaşamının her alanını ama her alanını ilgilendiren bir konuda bir düzenleme olduğu için, bu düzenlemede -çok açık ifade ediyorum- bütün akçeli işler Plan ve Bütçe Komisyonundan geçer ama bu kanun teklifi her nedense Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş. Dikkat edin, kredi kartlarıyla ilgili sözleşmeler, bu konut kredileriyle ilgili, sermaye şirketleriyle ilgili...
Bakın, bugün Plan ve Bütçe Komisyonundan geliyorum. Orada BDDK temsilcisi vardı. BDKK temsilcisi ile Sayın Bakanlığın bürokratları bir araya oturuyor ve bir teklif ortaya çıkarıyorlar. Bu teklif maalesef tüketiciden yana değil. Tüketicinin tam da karşısında bankaları, holdingleri, sermaye sahiplerini koruyan, onların sömürü çarkını devam ettiren, haksızlığı sürdüren ve haksız kazanç, haram kazancı meşrulaştıran, yasal dayanağa kavuşturan bir düzenleme bu.
Şimdi, ben hangisinden başlayayım arkadaşlar? Bankacılık sisteminde 65 tane Deli Dumrul vergisi, kesintisi var, cürmü var, haracı var, zorla sömürüsü var. Hangisini alayım?
Bakın, banka işlemlerinden tutun kesinti işlemi, hesap işletim ücreti, işlemsizlik ücreti -işlemin de ücreti, işlemsizliğin de ücreti- komisyonun ücreti, hayat sigortasının ücreti, sigorta bedelinin ücreti, katkı payı, ekspertiz ücreti, ipotek ücreti, ilave peşin komisyon, havale ücreti, EFT ücreti, İnternet ücreti, abone otomatik ödeme ücreti, hesap bakiyesi sorma ücreti, size reklam göndedir o reklamın ücreti, size kart gönderir o kartın hesap bilgisinin ücreti, e-posta ücreti, ATM ücreti, nakit çekme ücreti, başka yerden çekersen ücret ve leblebi, çekirdek gibi ek kart dağıtıyorlar. 60-70 milyon civarında kredi kartı dağıtılmış arkadaşlar. Artık, okul çocuklarının da elinde bu kartlardan var. Faiz ve taksitler on iki aya, yirmi dört aya yaydırılıyor ve yaydırılan bu sistemin her gün reklamı yapılıyor, reklamı acımasızca yapılıyor, insanlarımızın, yurttaşlarımızın beyinlerinde kazınıyor.
Şimdi, bakım ücreti, haciz kaldırma ücreti, para çekme ücreti, kart bedeli sorma ücreti, belge çıkartma ücreti, hesap bakiyesini öğrenme ücreti, kredi kartı borcu yoktur belgesi al, onun ücreti, her şeyin ücreti var. Şimdi, ben buradan bütün milletvekili arkadaşlarımı insafa davet ediyorum, vicdana davet ediyorum, hukuka davet ediyorum ve şunu, lütfen ama lütfen... Bir vatandaş banka kredi kartını kapatmış ve banka ona kredi kartını kapattırmamak için her türlü eziyeti ediyor. 1 kuruşluk makbuz bu. Arkadaşlar, bu 1 kuruş makbuz için bankaya gitmek için ne kadar AKBİL ücreti ödersiniz? Ne kadar sıra beklersiniz? Bu kâğıt kaç kuruş? 1 kuruş için bu işkenceyi bu yurttaşa yapan bu sistemi, bu düzeni bozmak her milletvekilinin görevidir arkadaşlar. Bu, zulümdür; bu, korkunç bir sömürüdür; bu, vahşi bir sömürüdür; bu, zalimcedir. İşte, faiz lobisi budur arkadaşlar, şurada burada aramaya gerek yok. 1 kuruş için, vatandaşa, 375 kuruş da üstüne harcama gideri koyup tahsilatını yapan zihniyetin adı bankacılık değil, böyle bankacılık batsın, böyle bir anlayış batsın, olmasın ülkemde daha iyi.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Doğru söylüyor.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Biz de karşıyız.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Gerçekten karşıysanız söyleyeceğim birkaç şey var. Sizi hep beraber, Sayın Bakanı da vicdana davet edip birkaç şey yapmanızı istiyorum.
Şimdi, bakın, tüketici sözleşmelerinin karınca duasından kurtarılması elbette ki önemlidir. Arkadaşlar, 30 numara gözlük taksanız okuyamazsınız o sözleşmeleri. 888 sayfadan oluşuyor, otuz sene avukatlık yaptım, ben bile imza atarken okuyamıyorum bu kadarını arkadaşlar, okusanız yetmiş yedi gün lazım anlamanız için. Ama, matbu olarak koyuyorlar 10 sayfa arka arkaya "Gel, imzala." diyorlar. Ürün sorumluluk, bakın, ayıplı mal, hatalı mal olayı, taksitli satış sözleşmeleri, dikkat edin, tüketici kredileri, bakın, hepimiz, herkes dara girebiliyor, konut kredileri, kampanyalı satışlar... Ya, ruhsatını almadan, proje çizmeden memleketin istediği yerini satabilirsiniz. Güzel bir fotoğraf çekin, Allah'ın dağında bir deniz görüntüsü koyun, arkaya da 5 ağaç yapın, "orman" deyin hem orman hem dağ hem denize bakıyor, verin reklamı üst üste, "fetih" mi koyarsınız adını, bilmem ne koyarsınız, yüzde 70, bir bakıyorsunuz 5 bin tane daireyi satmışsınız. Ya, Sayın Başbakan, Allah aşkına, sen, bu daireleri kim alıyor, kim yapıyor, kim satıyor, peşine düşeceğine, öğrenci kardeşlerimizin milyonda birinin konut sorununda müdahale hayatını düşünüyorsun, bunu düşün, gerçekleri düşün. Yurt lazım, okul lazım, ev lazım. Bakın, haksız rekabetlerden nereden nereye geliyoruz.
Şimdi, İnternet'ten alışveriş var; dijital, e-dijital, açıyorsunuz, ekranda mükemmel ürünler, tıklıyorsunuz kredi kartını, geliyor, paketin içinden -sipariş verdiğinizin yerine- muz söylüyorsunuz patlıcan çıkıyor kardeşim. Ne yapacak bu tüketici? Canı muz istemiş, patlıcan gelmiş ona.
Şimdi, bakın, devre tatil; devre tatile sizin ailelerden çıkıp da başına iş gelmeyen var mıdır? Öyle bir sistem sunulur ki gidersiniz "Her şeyi içinde 500 euro." Başlarlar, havaalanı vergisi, oradan işte, vasıta vergisi, oradan oraya bilmem ne vergisi, bilmem ne vergisi, ne vergisi...
Şimdi, abonelik sözleşmelerine bakın, imzaladığınız abonelik sözleşmeleri. Elektrik Kurumunda abonelik sözleşmeleriniz var. Hiç incelediniz mi? Yirmi kalem var, başkasının da faturasını ödüyorsunuz orada. Ya böyle bir şey olur mu? Yani, böyle bir çağdaş ülkede böyle bir şey olabilir mi? Elektrik, su, doğal gaz ve İnternet faturalarınızı inceleyin. Adı Türk Telekom. Türk Telekomun İnternet mecburiyeti var, tekel. Her gün zam yapıyor, 40 liraydı, 50 oldu; 50'ydi, 60'tı; 60'tı 74 lira oldu. Ya, Allah'tan kork. Sen kime danıştın da artırıyorsun? Kimden sordun? Hangi sözleşmeyle? İmza var mı? Yok. İcap, icabet var mı? Yok. Oturmuş, kendi kendine "Vatandaş enayi, ödesin." Bunu bu hâle getiren kim?
Arkadaşlar, cep telefonlarınızı açın bakayım. En az her birinize bugün yirmi tane şirketten, bankadan, bilmem neden reklam gelmiştir. Reklam işkencesinde bombardıman altındasınız, öyle "iktidar partisi", "muhalefet" diye de ayırmıyor.
"100 liranıza yirmi dört taksit." Ya, bırak kardeşim, Kubat'ın 100 lira taksite ihtiyacı mı var? Sana mı sordu? Yok. Açıyor, Kubat da zannediyor ki komisyondan çağırıyorlar, önemli bir şey var. Maalesef böyle bir reklam.
"Deniz kenarında villa her şey içinde 129 lira, 5 kişi istediğin kadar tatil yap." Böyle reklamlar geliyor. Ya bunun denetimi yok mu arkadaşlar? Olmaz mı? Bu GSM operatörleri sadece gizli dinleme için değil, işte böyle şirketler için de çalışıyor. Allah için bir de hayırlı iş için çalışsalar. Bir gün bu şirketler, bu reklamlar size bir haber gönderse, dese ki: -hani zorunlu kamu spotları var ya sağlıkla ilgili mesela- "Spor yapın arkadaşlar." Açsanız, hani, hayırlı bir şeydir, anlarsınız. Yok böyle bir şey. Sizin cebinizdeki parayı nasıl tırtıklarım diye ha bire reklam bombardımanına tabi tutulursunuz.
Promosyon uygulamaları... Yine, tüketici hakları konusundan ticari reklama, haksız reklam olayına... "Avrupa Birliği Tüketicileri Esas Belgesi" diye bir şey var. Şimdi, sanayide rekabet, gıda güvenliği, çevre, kamu sağlığı, iç içe geçmiş olan konular. Bu 28'inci faslın içinde tüketici hakları şöyle açıklanıyor arkadaşlar: "Yaşam kalitesinin artırılması", "gıda sağlığı ve güvenliğinin sağlanması", "yanıltıcı reklamların engellenmesi", işkence diyoruz ya; "ürün ve hizmetlerin risk taşımaması", "hileli, sağlıksız her şeyin denetlenmesi", "oyuncaktan kozmetik ürünlere, ilaçlardan zehirli maddelere, ürün gruplarına kadar standart getirilmesi", "Eğitim, örgütlenme haktır, bunun verilmesi, bilincin verilmesi" yani ilk okuldaki çocuklarımıza ilkokul, ana sınıfından başlayarak bunun eğitiminin verilmesi; "sağlığın, güvenliğin, ekonomik çıkarların korunması."
Şimdi, bunları yaptıktan sonra bir de bakıyorsunuz, gelişen cep telefonlarıyla İnternet var. Akıllı telefonlar hayatımızın her alanında, bilgisayarlardan cep telefonlarına ve şu anki ciro 50 milyarı aşmış durumda. Pazardan, dijital, interaktif pazarlamaya geçiş yaşıyoruz. Yani eskiden pazarlar kuruluyordu, vatandaş gidiyordu, şimdi dijital pazarlar kurulmaya başlandı.
Şimdi, burada bizim yaptığımıza baktığımız zaman, gıda sektöründen basit bir örnek: Bizim niye ihracatımız 40 milyon ton da, sadece yüzde 3'tür, hiç düşündünüz mü? Çünkü takılıyor ihracatta ve ürünlerimiz geri geliyor. GDO'lu ürünler ve tohumlar konusu... İthalat ve ihracatta gümrükten sınırsız geçiyor, denetimi yok yani bunun kontrolü yok.
Birleşmiş Milletler, evrensel sekiz hak tespit etti bu yakın zamanda, dedi ki: 1) Temel ihtiyaçların karşılanma hakkı 2) Güvenlik hakkı 3) Bilgi edinme hakkı 4) Seçme hakkı 5) Temsil edilme hakkı 6) Tazmin edilme hakkı 7) Eğitilme hakkı 8) Sağlıklı bir çevreye sahip olma hakkı.
Şimdi, ben sizinle iddiaya girerim. Buradan 40 arkadaşı seçeceğim; birisi kasap dükkânı için başvursun, biri kuyumcu dükkânı için başvursun, biri "Laboratuvar açacağım." diye başvursun, birisi diş teknisyeni "Dükkân açacağım." diye başvursun, farklı farklı, ithalat bilmem ne şirketi kursun, ihracat bilmem ne şirketi kursun. İddia ediyorum, o resmî kurumdan hiçbirisi sormaz, "Kardeşim, sen ne iş yapıyorsun? Sen bu işi biliyor musun? Okuma yazman var mı?" sormaz, "Sertifikan var mı?" sormaz, "Tezkeren var mı?" sormaz...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Duygusal, duygusal. "Para var mı?" diye soruyor.
HASİP KAPLAN (Devamla) - "Cüzdanın var mı?" diye soruyor, ondan sonra "Sabıkan var mı?" diyor. Sabıkan... Profesör de olsan arkadaş duracaksın orada, öbür türlü "Sabıkan var mı?" diye soruyor.
Arkadaşlar, işte bu ülkede kalite artı kontrol sistemini oturtmadığınız zaman kaliteli bir yaşam standardını da oturtamazsınız. Problemin özü bu.
Şimdi, buradan baktığımız zaman -son birkaç dakikada- tüketici dernekleri federasyon ve konfederasyonlarını ben Hükûmetin yeterince dinlemediğini düşünüyorum. Birincisi, çok haklı eleştirileri var. Öyle bir şey getirmişler ki bankalarla ilgili, kredi kartlarıyla ilgili. Daha önce tüketici mahkemesine gidiyordunuz, dava açıyordunuz, şimdi gidince dava kaybedeceksiniz. Ya, daha önce dava
ve ürünlerimiz geri geliyor. GDO'lu ürünler ve tohumlar konusu... İthalat ve ihracatta gümrükten sınırsız geçiyor, denetimi yok yani bunun kontrolü yok.
Birleşmiş Milletler, evrensel sekiz hak tespit etti bu yakın zamanda, dedi ki: 1) Temel ihtiyaçların karşılanma hakkı 2) Güvenlik hakkı 3) Bilgi edinme hakkı 4) Seçme hakkı 5) Temsil edilme hakkı 6) Tazmin edilme hakkı 7) Eğitilme hakkı 8) Sağlıklı bir çevreye sahip olma hakkı.
Şimdi, ben sizinle iddiaya girerim. Buradan 40 arkadaşı seçeceğim; birisi kasap dükkânı için başvursun, biri kuyumcu dükkânı için başvursun, biri "Laboratuvar açacağım." diye başvursun, birisi diş teknisyeni "Dükkân açacağım." diye başvursun, farklı farklı, ithalat bilmem ne şirketi kursun, ihracat bilmem ne şirketi kursun. İddia ediyorum, o resmî kurumdan hiçbirisi sormaz, "Kardeşim, sen ne iş yapıyorsun? Sen bu işi biliyor musun? Okuma yazman var mı?" sormaz, "Sertifikan var mı?" sormaz, "Tezkeren var mı?" sormaz...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Duygusal, duygusal. "Para var mı?" diye soruyor.
HASİP KAPLAN (Devamla) - "Cüzdanın var mı?" diye soruyor, ondan sonra "Sabıkan var mı?" diyor. Sabıkan... Profesör de olsan arkadaş duracaksın orada, öbür türlü "Sabıkan var mı?" diye soruyor.
Arkadaşlar, işte bu ülkede kalite artı kontrol sistemini oturtmadığınız zaman kaliteli bir yaşam standardını da oturtamazsınız. Problemin özü bu.
Şimdi, buradan baktığımız zaman -son birkaç dakikada- tüketici dernekleri federasyon ve konfederasyonlarını ben Hükûmetin yeterince dinlemediğini düşünüyorum. Birincisi, çok haklı eleştirileri var. Öyle bir şey getirmişler ki bankalarla ilgili, kredi kartlarıyla ilgili. Daha önce tüketici mahkemesine gidiyordunuz, dava açıyordunuz, şimdi gidince dava kaybedeceksiniz. Ya, daha önce dava kazanıyordunuz şimdi giderseniz dava kaybedeceksiniz, bu bir. İkincisi: Reklam Kurulu diye bir şey var. Bu Reklam Kurulunda kimler var? Sivil toplum örgütleri, büyük olan işçi sendikaları, Türk Tabipler Birliği, mühendis mimar odaları, işçi ve memur sendikaları -ve bunlar konfederasyonlar tabii- ve tüketici dernekleri. Hemen kızağa almışlar bizim Bakanlığı. Ya kardeşim, niye bunlardan gocunuyorsunuz, korkuyorsunuz yani niye bunları dışlıyorsunuz? Bunların olması, bunların il düzeyinde de temsili sadece konfederasyonların illerde değil oradaki derneklerin de orada temsili son derece önemlidir.
Şimdi, bankacılıkla ilgili çok çok ciddi eleştiriler var. Eğer siz bu yasayı geçirirseniz gerçekten bu soygun, kredi kartı faiz olayındaki durumu meşrulaştırmış ve hukukileştirmiş olursunuz. Ne diyorlar? Burada 4'üncü maddenin (3)'üncü fıkrasına dikkat çekiyorlar. "Tüketici haklarına aykırı bir düzenlemedir, muğlak ibareleri kaldırın." ve aynı zamanda şunu açık söylüyorlar: "Bu reklam komisyonu, hakem komisyonunda olması gerekenler olmalı."
Şimdi, faiz lobisine herkes çatıyor. Başbakan da ne demiş? "Faiz dışı gelirlerle oynanan oyunlara çok karşıyım. Faiz lobisi uyanık, komisyonlar adı altında kendi pazarını, piyasasını artırıyor, oradan da garibim tüketicileri komisyonlarla çökertiyor." Vallahi bu yasayla da bundan sonra cebindeki kuruşu tırtıklar. Onun için muğlak ibareler var, bu muğlak ibarelerin hepsi bu holdinglere, bankalara, güçlü olan sözleşme tarafına aittir. Bunları bir kere kaldıralım.Yine, bazı konularda banka tüketiciye kredi verirken faiz dışında herhangi bir ücret alamazlar gibi ifadelerle somut şeyler koymak lazım. 5-6 tane madde var.
Son olarak bir şey daha söyleyeceğim: Eskiden mektupla aşk vardı biliyorsunuz. 70'li yıllardan önce herkes bir mektup arkadaşı bulurdu, mektup bir ayda, üç ayda gider gelirdi, şimdi SMS'le artık anlık oldu. Şimdi, bu sömürü çarkı var ya, bankalar, sermaye şirketleri neyi bulmuş? Telefonla sözleşme. Kendi tarafında kayıtları tutuyor tek taraflı, vatandaşı bağlıyor, istediğini siliyor, istediğini koruyor, ondan sonra da "Telefonda taahhüt ettin." diyor. Al sana böyle bir soygun. Bunu kesinlikle kaldırmak lazım arkadaşlar.
Eğer bu konuda adımlar atılacaksa biz parti olarak destekleriz; aksi takdirde, buna karşıyız, bu yanlıştır, bu kötü bir düzenlemedir, "Kötüye kullanılır." diyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.