GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:14
Tarih:07.11.2013

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, buradan, üç gündür Manisa'daki annelerden, babalardan, hatta dedelerden gelen ve âdeta içlerindeki üzüntüyü Meclise taşımamızı ve Sayın Başbakanın ifadelerinden duydukları rahatsızlığı sizlerle paylaşmayı bir borç biliyorum.

Bir dede şöyle ifade ediyor, Kırkağaç'tan bir dede: "Benim torunum İstanbul'da okuyor. Yurt çıkmadı. Birkaç arkadaşıyla birleştiler, bir öğrenci evine çıktılar. Sorana bunu söylüyordum. Geçmişte oy vermiş olduğum bir Başbakanın ifadelerinden sonra sanki torunum ayıplanacak bir şey yapıyormuş gibi beni Kırkağaç'ta Başbakanın sözleri mahcup etti. Bu konuyu Başbakanın düzeltmesini söyleyin."

Buna benim gücüm yetmez ama benim oradaki seçmenlerden oy almış bir milletvekili olarak bunu bu kürsüden ifade etmek gibi bir sorumluluğum var. Bunun dahasında, Başbakanın bu konu hakkındaki sıkıntısının İstanbul'a giden öğrenciye yurt temin edememek gibi bir sorunu görmezden gelip daha sonra bunun o evde nasıl kaldığı, kıt kanaat dedesinin babasına desteğiyle İstanbul'da okuyan bu çocuğun orada ne yediği, ne içtiği, evini nasıl ısıttığı, okuluna nasıl gittiğiyle ilgili dertlenmek yerine, öğrenci evinin kapısı kapatıldığında arkasında olanla ilgili Başbakanın yapmış olduğu o korkunç ima hepimizin yüreklerini dağlamaktadır.

Hepimiz öğrencilik yaptık, öğrenci evlerinde bulunduk. Arkadaşlarımız vardı. Evet, kızlı erkekli öğrenci evlerine misafirliğe gittiğimiz de oldu. Sayın Başbakanın belki yaşamadığı, bilmediği konu şu: Birinin memleketinden sarma gelir, dolma gelir, börek gelir, köfte gelir; arkadaşlarını davet eder çünkü o tatlar burnunda tütmektedir. O evlere gidilir, onlar yenilir, içilir. O evlerde ders çalışılır, o evlerde sohbet edilir, o evlerde sıla, memleket hasreti paylaşılır ama Başbakanın aklına bir öğrenci evinin kapısı kapandığında arkada olacak şeyle ilgili bir tek şey geliyorsa işte esas sorun budur. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, bu sorundan rahatsızlık duyuyoruz ve şu kadarını ifade etmek lazım ki: Başbakan, ifadesiyle, mütedeyyin olmayı, muhafazakâr olmayı ve o tip seçmenden alan desteği falan, amacını, haddini aşmıştır ama Başbakanın aştığı bir şey daha vardır, Başbakan anayasal sınırı aşmıştır.

Siz güçlü bir Başbakan olabilirsiniz, yüzde 49 oy almış olabilirsiniz, her istediğinizi bu Meclisten geçiriyor olabilirsiniz; size seçimin sağladığı çoğunluk ve size seçimin sağladığı güç bazen normal, anayasal sınırları da zorlayarak, yürütmenin yargı üzerinde, yürütmenin yasama üzerinde tahakkümü noktasında, hak etmediğiniz bir gücü de vermiş olabilir; tek maddelik kanunlar çıkarıyor olabilirsiniz ama siz Başbakan olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na sadakate de yemin etmiş bir milletvekili olarak Anayasa'ya aykırı yasal düzenlemeleri ima edemezsiniz.

Anayasa'mızda konut dokunulmazlığı vardır, Anayasa'mızda özel hayatın gizliliği vardır, özel hayatın mahremiyeti vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında özel hayatın mahremiyetini ve gizliliğini kısıtlayacak yönde yapılan her türlü yasal düzenlemenin İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu ve böyle yasal düzenlemelerin ülkeler tarafından yapılamayacağına ilişkin kararlar vardır. Bu kararları gördüğünüzde siz anayasal sınırı aşmış bir noktaya gelirsiniz, buna hukuk devleti izin vermez, vermemelidir. Kamu vicdanı rahatsızdır.

Şu kadarını ifade etmek isterim: Hitler Almanyası'nda Hitler'in şahsına hayran, onun Propaganda Bakanı Goebbels vardı. Goebbels "Bir beyaza 'siyah' diye ne kadar çok derseniz, onun siyah olduğuna inanlar artar ama 'beyaz' diyenler de 'gri' demeye başlar." demiştir. Şimdi, o Hitler'in bir sığınakta intihar edip on yedi yıl Arjantin'de yaşadığına inanmıyorum ama onunla aynı gün intihar eden Goebbels'in ölmediğine, yaşadığına, Başbakana metin yazdığına, danışmanlık yaptığına inanmaya başladım. Böyle ifadeler kullanıp da sonra "Biz kimsenin hayatına müdahale etmiyoruz, yaşam tarzına müdahale etmiyoruz." derseniz bunu ancak Goebbels savunabilir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)