GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:14
Tarih:07.11.2013

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kullanılan dövize endeksli konut kredilerinin geri ödenmesinde uygulanan yüzde 2 kesintinin binde 5'e düşürülmesiyle ilgili verdiğimiz önergenin kabul edilmesi hâlinde tüketiciye çok ciddi bir fayda getireceğini umuyoruz.

Zira, diğer ülkelerde, bu tip krediler vadesinden önce kapatıldığında bir başka kredinin kullanımına açıldığı için, mevcut piyasadaki genişlemeyi destekleyeceği düşünülerek teşvik edilir.

Burada yüzde 2'yle bunu teşvik yerine, aksine, bunu menediyorsunuz yani "On sene kredi verdim, on senede ödeyeceksin." Adamın durumu müsait, "Ben bunu iki senede bitirmek istiyorum arkadaş." Bankanın da plasmanlarında böyle bir artış sağlamak varken niye bunu zora koyup "Yüzde 2'yi ödersen anca ben bu krediyi tasfiye ederim." diyorsunuz? Bunun mantığını anlamak mümkün değil. Bunun hatta bence binde 5 bile değil, sıfıra düşürülmesi hem tüketici hakları açısından hem de piyasadaki genişlemeye müsaade edebilmesi açısından önem arz ediyor. Bu konunun tarafınızdan tekrar düşünülmesini istirham ediyoruz.

Sayın Bakanım, özellikle size bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum. Burada tüketicinin korunmasıyla ilgili, daha önce bankaların mevcut bilançolarında faiz dışı gelirlerin çok arttığını gördük. Bunu, geçtiğimiz dönemde Hükûmetinizin farkına vararak bunun aşağıya düşürülmesi konusundaki girişimleriniz maalesef bankalar tarafından şu ana kadar doğru dürüst uygulanmamıştır. Bankaya şu veya bu şekilde yolu düşen vatandaşımız örtülü olarak çeşitli adlar altında birçok ücreti ödemek zorunda kalmıştır. Öğrencilerin aldıkları bursların içerisinden -zaten aldıkları burslar belli- özel vakıflarda kişi ve kurumların çıkarttığı öğrenci burslarından dahi öyle bir, "haraç" diyeceğim kadar büyük bir kesinti yapılıyor ki öğrencinin alabileceği 200-250 liranın bile altına düşmesine vesile oluyor. Bankalar mevcut para hareketleriyle para kazanırlar. Hizmet adı altında vatandaşın sömürülmesine müsaade edilmemesi konusunda önlemlerin biraz daha artırılmasını özellikle istirham ediyoruz.

Dün burada söz konusu edildi, bir kere daha ben söz konusu etmek istiyorum. Organize sanayi bölgelerinde bulunan şirketlerin, sanayi tesislerinin en önemli finans kaynakları "leaseback" dediğimiz sistem. Yani, kendi fabrikalarını bir leasing kuruluşuna satmak, oradan geriye almak. Ne hikmetse, hangi akla hizmet etmekse "leaseback" organize sanayi bölgelerinden kaldırıldı. Dolayısıyla, orada bulunan firmaların finansman meselesini çok ciddi bir şekilde sekteye uğrattı. Bu konunun düzeltilmesi konusunda bir an önce harekete geçilmesini, üretim yapan firmaların önündeki bu engelin kaldırılmasını bizatihi isteyen sanayi odası, meslek temsilcisi arkadaşlarımız vardı, burada dile getirmek istiyorum.

Bir başka konuya daha değinmek istiyorum. Bugün 12 Eylülün en büyük ürünü olan YÖK'ün kuruluşunun yıl dönümü. Yani, 12 Eylül Anayasası'nın getirdiği, Türkiye'ye en büyük darbe olarak bildiğimiz YÖK'ün kuruluş yıl dönümü. Darbelerle bu kadar mücadele ettiğini söyleyen Hükûmetimiz, YÖK'e kınalı kuzusuna sahip çıkan koyun gibi bakmaktadır. YÖK'ün darbe zihniyeti olduğunu kabul etmeyip onu niye bu kadar eller üstünde tutmaktadır? Sadece kendisi nüfuz ettiği için.

YÖK, bir darbe anayasası ürünüdür. YÖK'ün kaldırılması yönünde en ufak bir gayret sarf etmezken siz kalkıp öğrenci evlerine dadandınız. Yani, söylemlere bakıyorum, konuşulanlara bakıyorum, yazılanlara bakıyorum, uygulamalara bakıyorum "Yahu, bu ülkeyi Doktor Haydar Dümen mi yönetiyor?" diyorum. Bu nedir, ne alaka? Ben, bunun boş bir söylem olmadığını düşünüyorum. Bunun arkasından neler geleceğini merak ediyorum.

Buradan soruyorum Hükûmetinize: Burada, dershanelerden sonra cemaatin hizmet evlerine yönelik bir operasyonunuz var mıdır, yok mudur? Bunun da açıkça cevaplanmasını istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)