GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:107
Tarih:16.05.2012

AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa'nın 23'üncü maddesi sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi, 56'ncı maddesi herkese sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamayı, 57'nci maddesi şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacının karşılanması için devlete her türlü tedbirlerin alınması hususunda görev yüklemektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanun tasarısı afet riski altındaki alanlar ile riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde fen ve sanat norm ve standartlarına uygun sağlıklı ve güvenli yaşam çerçevelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelerin yapılabileceğini içermektedir.

Hızla gelişen kentleşme süreci ülkemizin önemli sorunlarının başında gelmektedir. 1950'li yıllarda sanayileşmeyle birlikte İstanbul, İzmir, Ankara, Kocaeli gibi kentler yoğun göç alarak kontrolsüz bir biçimde büyümüşlerdir. Planlama yapılmadan yoğun göçe maruz kalan kentlerde her türlü afet tehlikesi ve risklerini gözetmeyen kontrolsüz yerleşim alanlarının oluşması, çarpık ve sağlıksız yapılaşma, kentleşme, yetersiz altyapı ve sosyal donatı eksikliği gibi çeşitli nedenlere bağlı sorunlar yaşanmaktadır. Bilindiği üzere ülkemizin büyük bir alanı başta deprem olmak üzere tabii afetlerin riski altındadır. Buna rağmen mevcut yapıların büyük bir kısmının muhtemel afetlere karşı dayanıklı olmadıkları, orta şiddetteki bir depremde bile ağır derecede hasar görüp yıkıldıkları, bundan dolayı sosyoekonomik problemlerin yaşandığı, devletin beklenmedik bir anda büyük mali külfetlerle karşı karşıya kaldığı bilinmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, 10 binlerce insanın ölümüne, çok yüksek mali kayıplara sebebiyet veren 1999 Marmara depremi ve sonraki 2011 Van depremiyle bu felaketlerin gerçek boyutu acı bir şekilde ortaya çıkmıştır.  Hem Marmara depreminde hem de Van depreminde hasarlı olmasa bile binalar ciddi anlamda yorulmuştu. Olası bir depremde bugün sağlam görünen binaların birçoğunun yıkılabileceği düşünülmektedir. Özellikle beklenen İstanbul depreminden Kocaeli'nin ciddi anlamda etkileneceği düşünülmektedir. Onun için bu yasanın bir an önce kabul edilip uygulamaya geçmesi gerekmektedir.

Burada şunu da belirtmeden geçmek istemem: Depremde yıkılan binaların sadece kaçak yapılan binalar olmadığı, bir kısmının da ruhsatlı binalar olduğu bilinmektedir. Ruhsatlı olup da yıkılan binaların sorumlusu olan mimar ve mühendisler ve bağlı bulundukları odaların da mutlaka ve mutlaka gözden geçirilmesi gerekmektedir. Burada özellikle mimar-mühendis odalarının bu üyeler hakkında ne tür işlemler yaptığı da merak edilmektedir. Maalesef, basından da takip ettiğimiz kadarıyla, bu odalar depremde yıkılmayan binanın proje müellifini tebrik etmektedirler. Çizmediği projenin altına imza atan, sorumlu olduğu binanın yapım sırasında yanına gitmeyen, hatta binanın nerede yapıldığını bilmeyen mimar ve mühendisler hakkında işlem yapmayan odaların mutlaka ve mutlaka sorgulanması lazım.

Saygıdeğer milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'yla genel olarak,

1- Jeolojik durumu ve zemin özellikleri yapılaşmaya uygun olmayan alanlarda,

2- Yıpranan ve yıkım tehdidi altında bulunan tarihsel yapıların yoğun bulunduğu bölgelerde,

3- Geçmişte plansız ve kontrolsüz yapılaşmanın, yetersiz altyapının, sağlıklı bir çevrenin ve yaşam koşullarının son derece yetersiz olduğu yerlerde,

4- Doğal afete uğramış ve uğrayabilecek olan yerlerde (deprem, yangın, sel baskını ve benzeri),

5- Sosyal donatı ve altyapı hizmetlerinin yetersiz duruma geldiği bölgelerde dönüşüm yapılmalıdır.

Ülkede AK PARTİ İktidarıyla birlikte refah düzeyinin hızla yükselmesi sonucu artan araç sayısı nedeniyle çok az sayıda olan otoparkların yetersiz olması? Otopark olmadığı için şehir aralarında, mahalle aralarındaki 7-8 metrelik yollar akşam araçlarla işgal edilmekte. Allah korusun, bir yangın olduğu zaman, hasta olduğu zaman itfaiyenin girmesi mümkün değil bu sokaklara.

Çevre etkilerinin olumsuz sonuçlar doğurduğu bölgelerde öncelikle dönüşüm projeleri yapılmalı ve ivedilikle uygulamaya konulmalıdır. Örneğin, Kocaeli'de TÜPRAŞ çevresi, dolum tesislerinin olduğu bölgelerin bitişiğindeki konutlar bu anlamda ciddi olarak risk teşkil etmekte. 1999 Marmara depreminin birinci günü öğleden sonra TÜPRAŞ'ta çıkan yangın nedeniyle, Kocaeli'nde yaşayan insanlar çok sevdikleri yakınlarını, annelerini, babalarını, kardeşlerini, çocuklarını enkaz altında bırakarak, yangın nedeniyle kenti terk etmek zorunda kaldılar. Kentin tahliyesinde ciddi anlamda sıkıntılar çekildi. İşte, bu dönüşümlerin mutlaka bu bölgelerde öncelikle yapılması gerekmektedir.

Yine, bu bölgelerdeki dolum tesislerinde çıkan her yangında Kocaeli'nin yüreği ağzına geliyor. Geçmişteki gelişigüzel yapılaşma ve planlama hatalarından dolayı konutlar ile dolum tesisleri, maalesef iç içe bulunmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, afet riski altında olan bu yerleşim merkezlerinin bir an önce bulundukları yerlerden dönüştürülerek, buralardaki iskânın yeniden düzenlenmesi veya bunların başka yerlere nakledilmesi zorunludur. Buralardaki konutların ve iş yerlerinin dönüştürülmesi ve gerekirse başka yerlere nakli öncelikle gönüllülük esasına dayanılarak yapılacaktır. Her türlü doğal afetin tehdidi altında bulunan alanlar ve sosyal altyapısı yetersiz olan kentler bilim ışığında, tarihsel dokuya uygun, çevreyle uyumlu, huzur ve güven içerisinde yaşanacak hâle dönüştürülmeli, rehabilite edilmeli ve sonuçta bir yeni kimlikle kentler insan yaşamına kazandırılmalıdır.

Afet riski altındaki alanların dönüşümü sadece insanın yaşayacağı fiziksel mekânın dönüşümü değil aynı zamanda sağlıklı ve güvenilir bir çevre, ekonomik, sosyal, kültürel ve altyapı boyutlarıyla bir bütündür.

Burada Genel Kurul ve komisyon toplantılarında gözlemlediğim bir konuyu da aktarmak isterim.

Özellikle muhalefetten konuşmacı arkadaşlar genelde yapılmak istenen her düzenlemenin altında bir rant ön yargısıyla hareket etmektedirler. Ben merak ediyorum, kendileri iktidar olsaydı çıkaracakları her kanunu bu eksene dayalı olarak mı yani rant eksenine dayalı olarak mı çıkaracaklardı? Bunu merak ediyorum doğrusu. Burada tabii şu güzel sözü de hatırlamamak mümkün değil: Dervişin fikri neyse zikri de odur.

Saygıdeğer milletvekilleri, doğal ve tarihî güzelliklerin korunması, insanın yaşam konforunun yükseltilmesi ve ülke topraklarının daha verimli ve bilinçli kullanılması için öncelikle ülke genelinde planlamanın mutlaka yapılması lazım. Her konuda olduğu gibi, AK PARTİ bu konuda da ilklere imza atarak Türkiye'de ilk defa il bazında planlamayı gerçekleştirmiştir ve bu konuda il özel idarelerine, büyükşehir belediyelerine yetki vererek, il bazında çevre düzen planları, nazım imar planlarının yapılması konusunda gerekli yasal çalışmalar 2005 yılında 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu'yla ve 2004 yılında da 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'yla gerçekleşmiştir.

Yine Büyükşehir Belediyesi Kanunu'yla 1/5.000 ve 25.000 ölçekli nazım imar planlarının da yapılması kesinleşmiştir. Planlama olmadan düzgün bir kentleşmenin yapılması mümkün değil.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu arada iki konuyu da hatırlatmak istiyorum. İki büyüğümüzün sözünü hatırlatmak istiyorum. Şeyh Edebali "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın." sözleriyle bireyin önemini vurgulamakta, devletin, vatandaşını güven içinde, sağlıklı bir çevrede, güvenli bir konutta onurla, gururla, refah içinde yaşatma mecburiyetinde olduğunu ifade etmektedir.

Yine Fatih Sultan Mehmet'in şehirlerin sıcaklığı, özü, ruhuyla ilgili söylediği şu güzel sözle bitirmek isterim: "Hüner, bir şehir bünyâd etmektir. Reaya kalbin âbâd etmektir." Yani "Asıl marifet halkın kalbini, ruhunu, benliğini inşa etmek, insana huzur verecek şehirler inşa etmektir." diyor.

Emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şeker.