GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:16
Tarih:13.11.2013

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan İç Tüzük değişikliği teklifinin 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, çok tekrara girmeden, konuyla ilgili değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Günümüzde, çalışma hayatında pantolon giymek artık kadınların çoğu zaman tercih ettiği bir kıyafet olmuştur. Bu tercih, kabul etmek gerekir ki tamamen milletvekillerinin, kadın milletvekillerinin kişisel tercihi kapsamında, takdiri kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konudur. Meclis bünyesinde, aslında, çoktan çözüme kavuşturulması gereken, polemik konusu yapılmaması gereken bu konu, bu insani konu ve talep maalesef uzun bir müddetten bu yana ülkemiz gündemini meşgul etmiştir.

Biraz evvel Sayın Grup Başkan Vekilimiz de temas etti, daha evvel, biliyorsunuz, 11 Ekim 2011 tarihinde görüşülmekte olan İç Tüzük değişikliği teklifi Komisyonun talebi üzerine geri çekilmişti. Aslında o geri çekmenin özü şuydu,

diyor ki siyasi iktidar: "Hak ve özgürlüklere ben istediğim zaman, uygun gördüğüm zaman ben karar veririm. Başkalarının hak ve özgürlük talebi benim umurumda değil." Kabul etmek gerekir ki bu yaklaşım demokrasiyi bloke eden, uzlaşma kültürünü yok eden bir anlayıştır. Bu anlayışı artık aşmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Ben bu konu vesilesiyle bir diğer önemli konuya temas etmek isterim. Biliyorsunuz, yine on beş gün kadar evvel kadın milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde başörtüsü ya da türban tercihi yapmaları konusunda bir gelişme yaşandı. Burada daha evvel de kişisel olarak da ifade etmiştim, Anayasa Uzlaşma Komisyonu tutanaklarında da ifade etmiştim. Milletvekili, değerli arkadaşlarım, bir kamu görevlisi değildir, bir devlet memuru değildir. Milletvekili, bu anlamda, bir devlet memurunun, bir kamu görevlisinin tabi olması gereken -kıyafet anlamında söylüyorum- kısıtlamalara tabi değildir. Milletvekili halkın temsilcisidir, devlet memuru gibi o egemenlik yetkisini kullanırken tarafsız olması gerekmiyor. Milletvekilinin bu anlamda kamu hizmetini zafiyete uğratacak, güven anlamında, bir sorumluluğu yok. Milletvekilinin zaten siyasi bir kimliği var, o siyasi kimliğiyle halkın temsilcisi olarak gelip burada görev yapıyor. Ha, şu denebilir: Elbette türbanı ya da başörtüsünü kişisel anlamda istismar eden, edecek olan kişiler olabilir ama bizler demokrasilerde insanların, milletvekillerinin kişisel niyetleri ya da saikleri üzerinden, demokrasi anlamında, halkın temsili anlamında bir kısıtlama gerekçesi yaratamayız. Böyle bir yaklaşım kabul edilemez. O sebepledir ki biz şunu çok net olarak ifade ettik: Burada, elbette, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin o resmî kılık kıyafet prosedürü çerçevesinde milletvekili kıyafet konusunda tercihini yapmalıdır, yapabilmelidir. Bunun artık tartışılmaması gerekir, bu konunun Türkiye gündeminden çıkması gerekir. Burada şunu elbette tartışmamız gerekiyor: Milletvekilleri üzerinden, kişiler üzerinden tartışmak yerine, Türkiye'yi on bir yıldan bu yana yöneten siyasi iktidarın kurumsal uygulamaları nedir, bunu konuşmamız gerekiyor, bunu sorgulamamız gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, on bir yıllık AKP iktidarları döneminde -on ikinci yılın içindeyiz- Türkiye'de şu gerçekle karşı karşıyayız: Türkiye'de laikliğin içi idari işlemlerle ve yasal düzenlemelerle boşalmış durumdadır, boşaltılmış durumdadır. Bu anlamda, Türkiye'de laiklik tehdit altındadır değerli arkadaşlarım. Adalet ve Kalkınma Partisi bu anlamda anayasal engelleri ortadan kaldırma çabası içindedir. Bunu Anayasa Uzlaşma Komisyonu zemininde de görüyoruz, başka pek çok zeminde de görüyoruz. Bakın, bu nasıl aşılabilir, bu nasıl aşılıyor? Hemen bu sorular elbette geliyor, gelecek. Bu bir iklimdir, bu iklimi Adalet ve Kalkınma Partisi yarattı değerli arkadaşlarım. Bakın, elbette burada bunları söylem düzeyinde bıraktığınız zaman kimse bunu kabul etmeyecektir ama yaptığımız, yarattığımız iklimi biraz sorgulamamız gerekiyor, biraz tartışmamız gerekiyor. Bakın, bu iklimi, gelin, 7-8 yaşındaki Merveler üzerinden konuşalım değerli arkadaşlarım. Kim bu Merveler?

Biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Bilgehan aslında bu iklimi, bu iklimi yaratan sebeplerin analizini evrensel boyutta birtakım rakamlarla anlattı. Ben o rakamları, izninizle, Merve üzerinden, 7-8 yaşındaki Merve üzerinden somutlaştırmak istiyorum. İki ay kadar evvel, Konya örgütümüzle, bir pazar günü, Çumra'da, Akören'de, Konya merkeze bağlı Akören ilçesinde bir çalışma yapıyoruz. Gidiyoruz, tarlada, işte, 70 yaşındaki vatandaşımız çalışıyor, 2 tane genç, bir de küçücük bir kızımız var. Soruyoruz, adı Merve, 7 yaşında, ilkokul ikiye gidiyor değerli arkadaşlarım, oyun çocuğu, oyun çocuğu. Bunun herhâlde tereddüt edilecek bir yönü yok ama neyi görüyoruz? Merve'yi türbana sarmışız, Merve olmuş bir küçük kadın. Merve, bizlere namahrem duyguyla bakıyor, bizlerden utanıyor. İçimiz acıyor değerli arkadaşlarım, içimiz acıyor. İklim budur işte, o Merveleri yaratıyoruz.

Ne yapıyoruz? Oyun çocuğu olan Mervelerin özgürlükleri üzerinden, istikballeri üzerinden, bedenleri üzerinden, kişisel hesaplarla, siyasi ikbal ile siyaset yapıyoruz. Bugün bu iklimi yarattık. Ne yapıyoruz? Ne yapalım, bırakalım, Merveler çocukluğunu yaşasın, ergin yaşa gelsin, reşit olsun, tercihini istediği gibi yapsın ama bakın, bunu yapmadığımız içindir ki 7-8 yaşındaki Merveler, 13-14 yaşında evleniyor değerli arkadaşlarım, 13-14 yaşında evleniyor.

Bu iklimi yarattıktan sonra, Değerli Bakan Arkadaşım Fatma Şahin, istediği kadar çaba göstersin. Siz, aslında, öylesine bir iklimi yaratıyorsunuz ki onun çözüm sebeplerini de, çözüm önerilerini de yok ediyorsunuz. Ne oluyor, Merveler ne yapıyor değerli arkadaşlarım? 13-14-15 yaşında evlenen Merveler ne yapıyorlar? Yaratılan bu iklim sonucunda, çocuklarını... Hangi çocuklarını? Çumra Türkmen Karahüyük'teki Bayram Meriçleri, Konya Çayırbağı'ndaki Mustafa Özpınarları, Cihanbeyli'de Koyuncu ailesinin çocuklarını nereye gönderiyorlar? Suriye'deki çatışmalara -tırnak içinde söylüyorum- cihada gönderiyorlar değerli arkadaşlarım. Bir Türkiye fotoğrafı bu. Bunu Konya'da yaşıyoruz, bunu Gaziantep'te yaşıyoruz. Arkadaşlarımız Meclis araştırması hazırladılar. Bu iklimi analiz etmeye cesaretiniz var mı? Bu iklimin sosyokültürel analizini yapmaya cesaretiniz var mı değerli arkadaşlarım? Bunu yapmamız gerekiyor, bunu sorgulamamız gerekiyor, bunu araştırmamız gerekiyor. Bunu yapmayıp ondan sonra birtakım hamasetlerle, birtakım söylemlerle, bakın, neyi yaratıyoruz biliyor musunuz? Neyi yaratıyoruz değerli arkadaşlarım? Aslında bunların üzerinden toplumsal ayrışmanın temellerini atıyoruz. İnançlar üzerinden, kutsal değerlerimiz üzerinden toplumsal ayrışmanın temellerini atıyoruz. Bunu asıl sorgulamamız gerekiyor, bunların analizini yapmamız gerekiyor ama bunu yapabilmek için bir özgüven içinde olmamız gerekiyor. Umarım, bundan sonra bu sorumluluğu gösteririz, bu dirayeti gösteririz.

Onun için diyoruz ki, gelin, 7-8 yaşındaki Mervelerin özgürlükleri üzerinden, onların istikballeri üzerinden, onların bedenleri üzerinden siyaset yapmaya tenezzül etmeyelim değerli arkadaşlarım. Bırakalım Merveler çocukluklarını yaşasınlar; olgun yaşta, reşit oldukları zaman da tercihlerini istedikleri gibi yapsınlar değerli arkadaşlarım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)