GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ARAMA VE KURTARMA HİZMETLERİNİN KOORDİNASYONUNA DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA
Yasama Yılı:4
Birleşim:17
Tarih:14.11.2013

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Değerli milletvekilleri, belli ki seçim havası başladı, hemen iktidar tarafından bir kanun teklifi geldi; Kamu İhale Kanunu'nu baypas ederek seçim pusulalarını, oyları, bunları ihale olmadan bastırmak, yetiştirmek için bir kanun teklifi.

Şimdi, kanun teklifine baktık, bu akçeli işlerin, aslında bizim bulunduğumuz Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmesi gerekiyor ama oradan geçmemiş, enteresan bir şekilde Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan geçmiş.

Turizm Bakanı burada. Bu oy pusulaları sizin işiniz mi Sayın Bakan?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Vallahi, onlar reklam afişi basıyorlar ya, onun için.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Yani reklam için ayrı bir konu da Sayın Orman ve Su İşleri Bakanı, bu oy pusulası işleri sizin Orman Bakanlığının işi mi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ağaçtan yapılıyor, ağaçtan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Yasa ağaçlarla ilgili...

HASİP KAPLAN (Devamla) - Ağaçları düşünerek mi buradasınız? Şimdi, iyi de kardeşim, bunun akçesi Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkmıyor mu? Niye Plan-Bütçede görüşmüyorsunuz? Üstelik Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Sayın Süreyya Sadi Bilgiç'in de imzası var. Bakın, kanun teklifinde hem Sayın Başer'in var hem Sayın Bilgiç'in var.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Kanunu hazırlayanların kanunla ilgisi yok.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, bu kanun teklifini hazırlarken arkadaşlarımız şöyle düşünmüşler, demişler: "30 Martta yerel seçim var, arkasından Cumhurbaşkanlığı var, ikinci tura kalır -iki turlu ya seçimler- oy pusulasının yetişmesi lazım ama araya bir şey sıkıştırmışlar, bakın, onu söyleyeyim: Araya yurt dışı seçmen kütüklerini de sıkıştırmışlar. Şimdi, yurt dışında konsolosluklarda 2,5-3 milyon civarında seçmenimizin olduğu söyleniyor, onlar oy kullanacak. İyi, peki, bunun kütüğü var mı? Yok. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü İçişleri Bakanlığına bağlı, konsolosluklar Dışişleri Bakanlığına bağlı. Peki, bu kütüğü kim yapacak? Seçim İşleri de Yüksek Seçim Kuruluna bağlı. Yüksek Seçim Kurulunun elinde yurt dışı seçmen kütüğü var mı? Yok. Almanya'da yaşayan birisinin -Berlin'de yaşıyor- adrese dayalı seçmen kütüğünü nasıl belirleyeceksiniz, nasıl? Yani konsoloslukta bir kaydı varsa, bir işte çalışıyorsa vardır. Yoksa? Tüccar, lokantacı, dönerciyse, oradan almıştır, Berlin'den gitmiştir Bremen'e, Bremen'den gitmiştir Köln'e, Frankfurt'a...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hollanda'ya gitmiştir.

HASİP KAPLAN (Devamla) - ...veya Hollanda'ya geçmiştir. Şimdi, Hollanda'ya da geçmesi çok kolay, çünkü sınırlar açık, rahat geçebiliyor, Avrupa Birliği ülkesi vatandaşları için böyle bir sorun yok.

Bu sandıkların başında müşahit parti görevlisi nasıl olacak? O da yok. Şimdi, alın size 3 milyon yüzergezer oy. O sandık elçilikte veya konsoloslukta, o ülkenin dışişleriyle bir protokol olmadan nasıl oy kullanılacağı belli mi? Belli değil. Şimdi, o sandıkları getirip diyelim ki Londra Konsolosluğuna teslim ediyorsunuz. Konsolosu kim atıyor? Hükûmet atıyor. Oradaki görevliyi kim atıyor? Hükûmet atıyor. Sandığı kime teslim ediyorsunuz? On beş gün boyunca oy kullanılacak, gece gündüz orada, sandık da orada ellerinde, istedikleri gibi değiştirirler değil mi? Bunun güvenliği nerede?

Peki, parti müşahidi veya Cumhurbaşkanı adayı olan, diyelim 4 tane Cumhurbaşkanı adayı var, müşahidi nasıl sandık başında duracak orada? Arkadaşlar, şimdiden Cumhurbaşkanlığı seçimleri, tehdit ve risk altındadır, tehlike altındadır. Bunun, 2015 seçimlerine teşmil edileceği yazılıyor. Yani 3 milyon yüzergezer oyumuz var. Dikkatinizi çekiyoruz arkadaşlar, bu, çok çok tehlikeli, seçim güvenliğini tehdit eden bir durumdur, bir yaklaşımdır. Bu, basit bir oy pusulasını çıkarayım, 1-2 milyonu da ihalesiz yapayım...

Biliyorsunuz, geçen seçimde bir ihale olayı çıktı, ona itirazlar yapıldı, 1,5 milyon lira fark attı, Yüksek Seçim Kurulunun hazinesinde, cebinde para kaldı. Demek ki akçeli işler olduğu zaman, seçim işi de olduğu zaman dikkatli olmak gerekiyor.

Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum: Seçim sathımailine girdiğimiz bugünlerde, demokratikleşme paketini hepiniz izlediniz. Seçim barajlarından yakınan bir Türkiye'de, seçim barajlarının kaldırılmasının tartışıldığı bir Türkiye'de Hükûmet dedi ki: "İki sistem: Ya dar bölge ya daraltılmış bölge." 40 katır mı, 40 satır mı yani hangisini istersiniz?

Şimdi, bu sistem başka ülkelerde var mı, dar bölge, daraltılmış bölge sistemi? Var tabii canım, olmaz olur mu? Amerika'da var, Magna Carta'dan bu yana demokrasinin beşiği Londra'da, İngiltere'de var. Var da kardeşim, oralarda güçlü sivil toplum örgütleri var; orada düşünce, örgütlenme özgürlüğü var; orada adayın kendini ifade hürriyeti var; orada adayın tabandan, örgütten, halktan temsil edilme imkânı var; orada medyanın özgürlüğü var; orada demokratik kamuoyunun kontrol sistemi var. E burada ne var? Burada da liderin sultası var. Şimdi, bir de liderin sultasıyla, fark etmez, iktidar-ana muhalefet, diğer partiler... Bizde bir sistem farklılığı var, biz tartışıyoruz. Kadın kotasında dünyada fark atan bir partiyiz. Sistemimiz olarak lider sultasına o kadar karşıyız ki bizde eş başkanlık sistemleri var biliyorsunuz, eş başkanlık sistemini geliştiriyoruz.

Şimdi, bu dar anlamda seçim sistemini savunan anlayış, aslında başkanlık sisteminde olduğu gibi "Tek parti veya iki parti rejimini nasıl kurarım?" Yani, sistemi bunun üzerine kuran bir anlayış var.

Şimdi, buradaki arayışın temeli de şudur: İstikrar. Hükûmette istikrar ama bu istikrar olayı getirilirken, dar anlamda, toplumsal özgürlükler ve toplumun istikrarı düşünülmüyor. Eğer iki parti sistemine sıkıştırdığın zaman ülkeyi, burada 4 grup yerine, 5 parti yerine 2 parti olacak, nasıl olacak? 2002 ile 2007 arasında, seçim barajı sonucu, bu Meclisin yarısı AK PARTİ'liydi, yarısı CHP'liydi. Tahterevallinin bir başında AK PARTİ'liler vardı, bir başında CHP'liler vardı. Kürtçe "..."(x) deniyor o tahterevalli aletine, bir iner bir çıkar, bir iner bir çıkar. En kısır tartışmalar bu 2002'yle 2007'dedir, en baskıcı yasalar bu dönemde çıkmıştır, en kötü ihale kanunları bu dönemde çıkmıştır; bakın, iki partili sistem. Bu dar bölge sistemi, seçim çevreleri açısından, adaylık şeklidir, oylama şeklidir, oyların sayımı, partilere dağılımı da bunun sonucudur ama geniş anlamda demokrasiyi düşündüğünüz zaman, yönetim şekli, hükûmet sistemi, yerel yönetimlerin özellikleri, özgürlükler, demokrasi, farklılıklara tanınan haklar, hukuk sistemi ve siyasal partiler sistemi, sivil toplumuyla, sendikal örgütleriyle, mühendis odalarıyla, barolarla, tabip odalarıyla çiftçi örgütlerine kadar, esnaf derneklerine kadar bir bütün olarak, kılcal damarları olarak o ülkenin belkemiğini oluşturan demokrasi değerinin, uygarlık anlayışının mantalitesini oluşturur.

Şimdi, istikrar ilkesini savunanların birisi de on yılda bir darbe yapan darbecilerdir. Mesela, Kenan Evren 1 numaralı istikrarcıdır. Niye istikrarcıdır? Yüzde 10 barajını koyup bu ülkeyi koalisyonların belasından kurtarmaya çalışmıştır. Şimdi, Kenan Evren'in mantığıyla hareket ederseniz, istikrar, bir partinin az oy alıp çok temsil yani 2002'de AK PARTİ'nin yüzde 36 alıp bu Mecliste yüzde 65 temsil edilmesi gibi, onun ötesinde de yüzde 48'in Meclisin dışında kalması gibi bir sonuç doğuruyor.

Şimdi, bakın, "istikrar" kavramıyla ilgili şöyle bir şey var karşıtlığında: İyi de toplumsal istikrar ne olacak? Toplumda istikrar önemlidir arkadaşlar. Toplumda her kesimin dengesini kuracak bir istikrara ihtiyaç var. Bu istikrar, temsilde adaleti ister; temsilde adalet, seçim sistemlerinin ruhudur. Eğer siz o temsilde adaleti aramazsanız, bugün getirdiğiniz bu yasanın yarın bumerang gibi size döneceğini varsayacaksınız.

Şimdi, siyasi aktörlerin güçleri oranında, partilerin oranları oranında temsili için seçim sistemleri var; bu, seçim çevresi ve seçimlerde dar bölge, daraltılmış bölge.

Şimdi, bu dar bölge, daraltılmış bölgede -Kızılcahamam toplantısı öncesi bir il başkanları toplantısı oldu- bir çalışma yapıyor AK PARTİ'nin kurmayları ve "yüzde 5 seçim barajı, yüzde 5 daraltılmış bölge" aslında "7 milletvekilli daraltılmış bir bölge" olarak geliyor ama Sayın Başbakan onu, 7'nin üstünü çiziyor ve oradan "yüzde 5" olarak çıkıyor.

Şimdi, bu, niye böyle? Bu, ön seçimi ortadan kaldıran, temsili ortadan kaldıran, örgütü ortadan kaldıran bir yaklaşım tarzı.

Biz ne yapıyoruz? Elbette ki biz de buna karşı, Barış ve Demokrasi Partisi olarak önlemler alıyoruz "Ne yapabiliriz aday tespitinde?" diye.

Elbette ki kusursuz bir seçim sistemi yok ama nispi temsilin çok geniş uygulanması, nispi temsil sisteminin çoğulculuğa dayandığı seçim çevreleri ne kadar geniş olursa o kadar temsilin önünün açıldığını gösteriyor.

Elimde bir hesap var, bir hesap yaptık, kurmaylarımız bu konuda ciddi bir çalışma yaptı "Ne olur seçim sonuçları eğer Başbakanın önerdiği bu yüzde 5 barajı, 5 olayı getirilirse?" diye. Çok vahim bir şey oluyor arkadaşlar: MHP'nin, dar bölge, daraltılmış bölge olayında 7'yle 9'a kadar milletvekili sayısının düştüğü, CHP'nin birçok bölgede milletvekili çıkarmadığı, biz de Halkların Demokratik Partisini kurduk, Türkiye'de her yerde temsili için çaba gösterirken bizi de dar bir bölgeye hapsetme anlayışı. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, "daraltılmış" da deseler "dar bölge" de deseler, bir hesap yaptık, 39 ile 45 arası, 2011 oylarımızla milletvekili çıkarıyoruz. Öyle de yapsanız bizden kurtulamıyorsunuz, böyle de yapsanız bizden kurtulamıyorsunuz ama bir şey söyleyeyim...

ALİ HALAMAN (Adana) - Olan bize mi olacak?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Sizi şimdiden telaş sarmış. Belli ki bu seçimde oylarınızın düşeceğini hissediyorsunuz ve az oyla çok milletvekili, az parayla çok köfte yemek istiyorsunuz. Şimdi, bunun hukuki altyapısını parmak hesabıyla yaptığınız zaman bunun adı "demokrasi" olmuyor.

Şimdi, bizim, bu çoğunluk sisteminde getirdiğimiz öneriler var. Biz bundan kaçan, korkan bir parti değiliz. Gücünüz varsa her yerde bunu sağlarsınız ama Türkiye gibi 76 milyon nüfusu olan bir ülkede bu sistemin adil olması lazım. Bizim bir seçim sistemini Özal'dan bu yana son Mesut Yılmaz yaptı. Bütün iktidarlar, seçim yaklaştı mı, bir sene önceden kendilerine uygun bir istatistik yapıyorlar, ne kadar oy kaybetmişler belli, hemen ona göre bir yasa çıkarıyorlar. Bu yaklaşım tarzının terk edilmesi lazım. Bu, Türkiye'ye yakışmıyor arkadaşlar.

Şimdi, bakın, nispi orantılı seçim sisteminde temsilde adalet o kadar önemli ki adayın örgüt tarafından benimsenmesi, halk tarafından seçilmesi de o kadar önemlidir. Eğer siz bunu yapmadığınız zaman şeklî bir demokrasi olayı devam eder.

Şimdi, bizim ülke bazında yaptığımız çalışmalar var elbette. Şöyle bir durum var mesela: 7'li seçim bölgesi farklı, 5'li farklıdır, 9'lu farklıdır ama TÜİK'in 26 tane bölge üzerinden bir seçim çalışması var. Hani, biz demokratik özerklik için Türkiye'de 20-25 bölgeden bahsediyorduk ya, TÜİK de kalkınma ajanslarını esas alan, o kalkınma ajanslarının olduğu yerlerde şimdi seçim çevresi olarak seçim yerlerini, çevrelerini değiştirmeyi düşünüyor. Şimdi, ben Şırnak Milletvekili olarak buradan açıkça ifade ediyorum, benim bir sorunum yok. Doğuda Hakkâri var; bu tarafa gelin, Siirt var; Ilısu Barajı'nın yapıldığı noktada Batman var; biraz güneye inin, Mardin var, biz de Şırnak, oradayız; daha güneye inerseniz Zaho var. Zaho dâhil, bütün illerle birleştirin, hodri meydan, benim için sorun yok, halka inanan için sorun yok ama doğrusu bu değil arkadaşlar. Alırsınız TÜİK'in rakamlarını, ondan sonra da seçim oylarını, Şişli'yle Sarıyer ilçesinde mahalleleri nasıl bölüştünüzse onu yaparsınız. Bu hiledir, olmaz. Bu, doğru bir şey değil, biz bunu gördük. O zaman güçlenmek lazım arkadaşlar. İttifakların, güçlerin daha da artması lazım. Zorlanır, bu sistemler buna zorlar, o zaman belki Türkiye'nin da daha çok hayrına olur.

Siyasal istikrar, temsilde adalet, toplumda istikrar; biz bu üçünü beraber istiyoruz. Biz bu ihalesiz kuruş yasalarına oy vermeyiz arkadaşlar, vermeyiz Barış ve Demokrasi Partisi olarak. Her şey şeffaf olacak, aleni olacak, bir kuruş da harcanırsa böyle.

Seçim derken, seçim de yaklaşmışken, biraz önce bir telefon aldım, sizlerle paylaşmak istiyorum arkadaşlar. Şırnak'ta Barış ve Demokrasi Partisi, biliyorsunuz, yüzde 80'lere varan oy alıyor. 2 milletvekilimiz, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız ve bütün belediye başkanlarımız tutuklu. İl Başkanımız, yönetimden bir arkadaşla Şırnak'tan Cizre'ye gelecek, Şırnak'ın giriş ve çıkışında polis GBT işlemi yapıyor, bu zaten var. Kasrik Boğazı'na geliyor, yine var. Kasrik Boğazı'ndan çıkıyor, Cizre ilçesine 3 kilometre kalan bir noktada önünü 3 tane sivil araç kesiyor. Bu araçlardan -Toyota, Doblo ve binek bir araç- 7-8 sivil giyimli, kirli sakallı kişiler iniyor ve il başkanının aracının etrafını sarıyorlar. "Kimsiniz?" diyorlar, "Polisiz." diyorlar. "Niye çevirdiniz önümüzü?", "Arama yapacağız."; "Elinizde arama kararı var mı?", "Yok."; "Peki, niye arama yapıyorsunuz, ihbar mı var?", "Yok."; "Avukatımı getireyim, burada.", "Yok." Arabanın farlarına kadar söküyorlar. Gelen giden vatandaş orada birikiyor, hepsi bizim seçmenimiz. Şimdi, araba farlarına kadar söktükten sonra bir şey bulamıyorlar. "Tutanak tutun." diyor başkan, "Tutacağız, sana vermeyeceğiz." diyorlar.

Şimdi, seçim yaklaşıyor ya, vatandaşa böyle baskı, zulmü 1990'lardaki gibi yapa yapa sandık sonuçlarını etkileyeceğini düşünüyorsa Hükûmet, çok ciddi bir yanlış içindedir. Hele hele, bu, çözüm sürecinin ruhuna aykırıdır. Bu zorbalığı, bu eşkıyalığı faili meçhullerin yaşandığı 1990'lı yıllarda bu ülke çok yaşadı, bunun yaşatılmasına izin vermeyeceğiz. Hükûmeti uyarıyoruz, çağrıda bulunuyoruz. Bunları kim yaptıysa derhâl gereğini yapsınlar. Derhâl gereğini yapsınlar, dağ başı değil diyoruz.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)