| Konu: | KAMU İHALE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 14.11.2013 |
CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 493 sıra sayılı Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüş ve önerilerimi aktarmak üzere söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben konuşmamı daha çok güvenlik üzerine yapmak istiyorum. Tabii, "güvenlik" önemli bir sözcük; kişilerin bireysel güvenlikleri, toplumun güvenliği, birçok eylemin güvenliği; çok geniş bir konu. Ancak, bir ülkenin geleceğini ilgilendiren genel anlamda güvenliklerden bahsetmek istersek bunlardan bir tanesi de seçimlerin güvenliği.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa'nın 79'uncu maddesinde "Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır." amir hükmü ile seçim güvenliği teminat altına alınır. 22/3/2008 tarih ve 26824 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de... Bir gece yarısı operasyonu ile çıkarılan yasayla seçmen kütüklerine esas oluşturacak adrese dayalı kayıt sistemi için Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü görevlendirilmiştir. Bu yasaya göre adrese dayalı nüfus kayıt sistemi, seçimler İçişleri Bakanlığına bağlı bir kurum tarafından düzenleniyor. Seçim sonuçları, Yunanistan'ın yıllar önce seçim güvenliği bulunmadığı gerekçesiyle terk ettiği
SEÇSIS benzeri bir program ile ayarlanıyor ve Adalet Bakanlığı bilişim altyapısı ile çalışan UYAP üzerinden ilan ediliyor. Bu durum ise açıkça Anayasa'nın 79'uncu maddesine aykırı bir durumdur. Seçimlerin güvenliği yargıya değil, yürütmeye bağlı olarak sağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun değişikliği vesilesiyle seçim malzemelerinin teminiyle ilgili ilginç olduğu kadar da düşündürücü bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakınız, oy pusulalarındaki filigran aslında çok önemli bir konu,
aynı zamanda güvenlik için önemli bir konu. Maalesef, oy pusulalarının basıldığı filigran kalıbıyla ilgili bir hukuki ihtilaf yakın zamanda Yüksek Seçim Kurulu gündemine taşınmıştır. Filigran kalıpları yaklaşık 20 bin avro karşılığı üretilebilen çok ağır metal kütlelerdir. 2007 yılına kadar yapılan ihalelerde bu kalıpların ihaleyi kazanan şirketin malı olması esas kabul edilirdi. 2007'den sonra ihale şartnamesine kalıpların YSK'nın malı olacağı ancak ilgili şirket tarafından saklanması koşulu getirildi ancak şöyle bir durum ortaya çıktı: Bu kalıpların çok ağır olmaları sebebiyle nakliye masrafları neredeyse imalat masraflarını buluyordu. 2007 yılından önce üretilen kalıp Finlandiya'da, 2007 yılında üretilen kalıp İzmir Adliyesinde, daha sonrakiler ise İtalya'da bulunmakta.
Hâlen 2014 seçimi için kâğıt ihalesi kazanan "S" şirketi, mülkiyeti YSK'ya ait olan ve İtalya'da bulunan kalıpları getirtmeyi planlamış ve bunları, bu getirme, nakliye işini çok pahalı bulmuş. Ayrıca, şirketin Fransa'da yaptırmakta olduğu kalıplar ise Aralık 2013 yılında teslim edilecek. Bunun üzerine şirket, 2007 yılı için "M" şirketine ait olan ve İzmir Adliyesi binasındaki Vakıfbank şubesine ait bölümde -bunu özellikle dinlemenizi istirham ediyorum- özel bir duvarla örülmüş odanın içerisinden duvarı yıkarak çıkartmış ve şimdi kullanmaya başlamıştır. Bu durum üzerine "M" şirketi, YSK'ya ihaleyi yapan DMO'ya ve "S" şirketine ihtarname göndererek kendisine ait kalıbın kullanılmamasını istemiştir. Konu hakkında şirket yetkilisi ile yapılan toplantıda "M" şirketinin 2007 yılında kilogram başına 20 bin TL karşılığı aldığı ihalenin 2014 yılında kilogram başına 4 bin TL karşılığı "S" şirketince alındığı, ihale öncesinde büyük bir rekabetin yaşandığı anlaşılmıştır. Son ihalenin miktarı 20 milyon TL'dir. 2007 yılında ise daha az kâğıt bastırılmış olmasına rağmen "M" şirketine ödenen miktar 27 milyon TL'dir. Yukarıdaki görüşmelerin sonunda "S" şirketi, kendi kalıbı yapılıncaya kadar "M" şirketine ait kalıbı kullanmaya devam edeceğine ve bununla ilgili gelecek her türlü hukuki sorumluluk ve tazminatı karşılamak için DMO'ya ve YSK'ya taahhüt vermeyi kabul etmiştir. Dolayısıyla, basım işlemi durdurulmayarak devam ettirilmektedir. Bu, karşılaştığımız acayip durumun bir tarafı.
Acayip durumun diğer tarafı ise filigran güvenliği. Peki, mevcut filigran tekniği, seçim güvenliği açısından bir avantaj sağlar mı? Sağlamaz. En güvenilir sistem, para basımında kullanılan pamuk elyaflı kâğıt kullanılması, gizli karekod basımı ve metalden güvenlik şeritleri kullanılmasıdır.
Peki, bu saatten sonra filigran konusunda ne yapılabilir? Bu sorunun çözümü için 298 sayılı Kanun'da düzenleme yapmak gerekiyor ancak bu düzenleme için bir yıl da beklemek gerekiyor. Genel seçimlere yönelik bu değişiklik için yeterli zaman, göründüğü gibi, mevcut değil. 2014 seçimleri için yapılabilecek düzenleme yasal süre açısından yeterli değil. Hükûmet önünde zaman varken bu konuyu neden gündeme getirmemiş ve gerekeni yapmamıştır?
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi komisyonumuzda görüşülürken parmağa boya konusunu gündeme getirdik ancak AKP'li komisyon üyeleri bunun geri kalmış, eski bir yöntem olduğunu ve ülkeye yakışmadığını ifade ettiler. Ancak bu, ülkemizde sık sık konuşulan mükerrer oyları engelleyen önemli bir yöntem. Hükûmet bunu sessizce kaldırmış ve mükerrer oyların yolunu açmıştır. İnternet'te oy sayım sisteminin güvenlik lisansının bulunmadığı ve dışarıdan müdahaleye açık olduğu biliniyor. Bütün dünyada, İnternet'le oy sayımından güvenli olmadığı için vazgeçilme noktasına gelinmiştir.
CHP, referandumda sandık kurullarından oy sayım sonuç belgelerini toplamış ama YSK kendinde toplananla kontrol etme yetkisi vermemiştir. Muhalefet partilerine bu tabii hak mutlaka verilmelidir.
SEÇSİS yazılım kodlarının arka planındaki veri tabanı modelinin bağımsız denetime açılması, kod içindeki algoritmaların, veriyi değiştiren komutların mutlaka denetlenmesi gerekir. SEÇSİS Projesi'nde Java teknolojisi destekli Oracle veri tabanı kullanılıyor ve bu aksaklıkları gidermek için yayınladıkları yamalar -bilgisayar teknolojisi bilenler bilir- tüm sitelerde yayınlanıyor. Sisteme müdahale gayet mümkün hâle geliyor. SEÇSİS'in, UYAP ağından çıkarılması ve kendisine ait bir kapalı ağ kurulması gerekmektedir.
İlçe seçim kurullarındaki terminallerde çoğu devletin tercih ettiği açık kaynak kodlu Linux işletim sistemi yerine Microsoft tercih edilmesi endişe yaratmaktadır. TÜBİTAK'ın geliştirdiği ulusal yazılım Pardus neden kullanılmamaktadır? Ana yazılım ve işletim sistemi yabancı bir yazılımın dışarıdan müdahalesini görmeyebilir. Oracle'ın Solaris işletim sistemindeki güvenlik seviyeleriyle sınırlı bir yapıda olan SEÇSİS herhangi bir üçüncü parti yazılım tarafından korunmamaktadır.
Diğer bir konu, sandık görevlileri sadece kendi parti sonuçlarını değil, bütün partilerin sonuçlarını almalı ve görmelidir.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)