GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU İHALE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:17
Tarih:14.11.2013

MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, şimdi, her şeyden önce şunu ifade etmek istiyorum: Bugüne kadar yani 2008 yılına kadar aşağı yukarı bütün oy pusulaları, genel seçimler olsun, mahallî seçimlerin önemli bir bölümü olsun, Türk Tarih Kurumu matbaasında basılmıştı ve dolayısıyla bu konulara on beş yıllık bir vukufiyetim olduğunu belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, öncelikle şunu belirteyim: Bu nasıl bir anlayış ki şu an değiştirilmekte olan Kamu İhale Yasası'nın 28'incisini birlikte görüyoruz. 28 kez bununla birlikte Kamu İhale Yasası'nda değişiklik söz konusu ediliyor, 28 kez.

Şimdi, burada, bu değişikliğe de baktığımız zaman burada ilginç bir durum gözümüze çarpıyor, deniyor ki: "Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve ara seçimleri, mahalli idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyeti genel ve ara seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulunun ihtiyacı için yapılacak filigranlı oy pusulası kağıdı ile filigranlı oy zarfı kağıdı alımı..."

Baskıyı bir yana bırakıyorum. Baskı gerçekten ihtiyaçtır, belki ihalesiz olarak yapılabilir çünkü bir aciliyeti vardır, çünkü isimlerin belirlendiği tarihle baskı tarihi arasında çok fazla bir zaman olmadığı için aciliyetle bir yerlere bastırılabilir. Bunu kabul ediyorum ama bakın, bu geçen sözünü ettiğim on beş yıllık dönem içerisinde Yüksek Seçim Kurulu gerek filigranlı kâğıtları gerekse zarfları önceden ihaleyle bastırıp depolamıştı, bizim Tarih Kurumunun da matbaasının depolarında muhafaza ediliyordu, anahtarları da kendilerinde olmak üzere. Yani kâğıt basımıyla zarf basımının ihalesiz yapılmasını gerektiren hiçbir ama hiçbir şey yoktur, önceden bastırılıp muhafaza edilebilir. Dolayısıyla, bunun da bu madde içerisine sokulması, gerçekten, ihalenin düzgün işlemeyeceğinin, birtakım firmalara, onların ortaklarına -ki bunların uzantıları çok farklı yerlere kadar gitmektedir- bunlara peşkeş çekileceğinin göstergesidir.

Gerçekten dürüst bir Türkiye için kendi milletvekili sorumluluklarımızı da göz önüne alarak, 75 milyon insanın vebalini göz önüne alarak, eğer ihalesiz kâğıt basımını yaptıracak olursak yapılacak tüm yolsuzluklarda veya korunacak kişilerde vebali sırtımıza yüklemiş oluruz.

Tekrar ediyorum: Neyin basılacağı, hangi alanlarda seçim yapılacağı önceden belli olduğu için filigranlı kâğıt ile filigranlı zarf alımları veya basımı çok önceden yaptırılabilir ve bir depoda muhafaza edilebilir ama siz buraya onu da sokmuşsunuz.

Dediğim gibi, basım işlerinde sıkıntı doğabilir, bunu kabul ediyorum çünkü hele hele mahallî seçimlerde şehirlerin büyüklüklerine göre burada belirlenecek oy pusulaları çok farklı boyutlardadır, daha küçük yerlerde daha küçük boyutlardadır. Dolayısıyla, isim hanelerine de baktığınız zaman -liste olarak kimlerin seçim içerisinde görüldüğüne- bunların bir zaruret olarak ihalesiz yapılması gayet normal karşılanır ama -kusura bakmayın- kağıt ve zarf alımı tamamen bunun dışında tutulmak durumundadır ve burada büyük bedeller ödenmek suretiyle yapılacak böyle bir ihalede kaçınılmaz birtakım sıkıntılarla karşılaşılır.

Nitekim, bakın, size bir iki tane örnek vermek istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığı fi tarihinde -isim vermeyeceğim, müsteşarının, vesairenin- takdirname, karne, vesaire baskısı yaptırmak için ihaleye çıktı. Bu ihaleye Tarih Kurumu olarak biz de girdik. Bizi dışlamak istediler, birtakım özellikler çıkardılar ama buna rağmen başardık ve ihaleye girdik. Basım için teklif olarak 26,5 milyar lira - tabii o zamanın deyimiyle- verdim. Benden sonra en az teklif veren firmanınki 53 milyardı ve -samimi olarak söylüyorum- Tarih Kurumu 26,5 milyarlık teklifinde 5 milyar lira kazanıyordu. Bakın, benden sonra 53 milyar teklif veren firmanın ne kadar kazandığını veya neler yapıldığını görmeniz açısından söylüyorum. Bunu ben verince beni tehdit ettiler. "Burnunu her şeye sokuyorsun, o burnunu kırarız." dediler. Buna rağmen ben direttim ve ilgili o zamanki müsteşara... Bir de şöyle bir şey yaptılar: Kazanmış olmama rağmen son iki firmayı sözlü olarak tekrar çağıracaklarını belirttiler ve sonuçta, ben basın toplantısı düzenleyeceğimi söyleyince vazgeçtiler ve bana bıraktılar.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, bu gibi konularda büyük yolsuzluklar olmaktadır. Ders kitaplarının basımında 17 kuruşa mal olan ve bundan kâr edilebilen formalar 32 kuruşa basılmaktadır, 35 kuruşa basılmaktadır. Dolayısıyla, bu gibi konularda herkesin dikkatli olmak zorunluluğu vardır. Dolayısıyla, filigranlı kâğıt basımında veya zarf alımında da aynı hadiselerin olmaması mümkün değildir. Dolayısıyla, burada kâğıt alımı ve zarf alımını dışında tutarak bir düzenleme yapılmasında fayda vardır. Tekrar ediyorum, baskının ihale dışında olması muhakkak ki zorunludur. Çünkü, şimdi 1 Martta isimler belirlenecek, siz hem baskıyı yapacaksınız hem de bölgelere bu basılmış olan oy pusulalarını dağıtacaksınız bütün iller ve ilçeler bazında. Bunu yapmak o kadar kolay değildir ve dolayısıyla, böyle bir hadise için gereklidir ama kâğıt alımı asla bunun içerisinde yer almamalıdır.

Şimdi göreceğiz, sizler de göreceksiniz, "Bu bir vebaldir." diyorum, tekrar ediyorum ve bunu samimiyetle açıklıyorum. Yarın, burada suistimaller olduğunda bunun tüm sorumluluğu -yarın huzuru mahşerde de yakanıza yapışacaklar- bu oylarınız kesinlikle sizin vebaliniz altında olacaktır.

Dolayısıyla, böyle bir ihalesiz, kâğıt alımının, zarf alımının yanlış olduğunu belirtiyorum. Sizlerden bu konuda daha dikkatli oy vermenizi istirham ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)