| Konu: | MHP GRUBUNUN, HATAY MİLLETVEKİLİ ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN VE ARKADAŞLARININ SURİYE'DE YAŞANAN SAVAŞ ORTAMINDAN KAYNAKLANAN TERÖR GRUPLARININ SURİYE TÜRKMENLERİNE UYGULADIKLARI SALDIRININ ARTMASI NEDENİYLE HÜKÛMETÇE GEREKEN TEDBİRLERİN ALINMASI AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 26 KASIM 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 26.11.2013 |
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı sevgiyle selamlıyorum.
Bugün itibarıyla araştırma önergemize konu olan Suriye Türkmenlerinin ve daha ziyade Bayır ve Bucak'ta yaşayan Türkmenlerin durumu içler acısıdır. Hükûmetin, zaten başından beri içinde bir tane doğrusunu bulamadığımız Suriye politikası, bugün Suriye'de ve özellikle Bayır ve Bucak'taki Türkmenleri neredeyse bir katliamla burun buruna getirmiştir.
Sayın milletvekilleri, Suriye Türkmenleri Platformunda, Sayın Dışişleri Bakanının bir cümlesini buradan okumak istiyorum: "Orada Türkmen, Arap, Kürt, Sünni, Hristiyan, Nusayri, Dürzi, hangi kökenden ve hangi mezhepten olursa olsun Suriye'de insanlık onuru adına ayağa kalkanları yalnız bırakmadık, bırakmayacağız, bu size taahhüdümüzdür." Bunu kim söylüyor? Sayın Dışişleri Bakanı Davutoğlu söylüyor.
Peki, Suriye Türkmenlerinin, Suriye Ulusal Konseyinde Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından kurulan, Türkiye Hükûmeti tarafından desteklenen, oluşturulan ve güya Türkiye'nin en büyük söz sahibi olduğu Suriye Ulusal Konseyinde acaba Türkmenlerin durumu ne? Türkmenler, 418 üyeli Suriye Ulusal Konseyinde 16 kişi ile temsil ediliyor ve sahip oldukları bu üye sayısıyla genel sekreterliğe 2 üye verilebiliyor. Türkmenlerin, gerekli üye sayısına yani 30 üyeye sahip olamamaları ve diğer grupların desteğini alabilecek bir aday üzerine anlaşamamaları nedeniyle Suriye Ulusal Konseyinin Yürütme Kurulunda bile olamadığı burada, Dışişlerinin belgesinde yazıyor.
Şimdi "Dünya devletiyiz." diyeceksiniz, dünya liderliğinden bahsedeceksiniz; âdeta dünyayı yönettiğinizi her platformda, her kanalda ve her fırsatta ifade edecek ve iddia edeceksiniz; ondan sonra kendi kurduğunuz Suriye Ulusal Konseyinde kendi soydaşlarınızı ve Türkmenleri yetkili ve gerekli şekilde temsil edecek iradeye sahip olamayacaksınız. Böyle şey olmaz!
Bakın, şu gazeteyi okumanızı rica ediyorum. "El Kaide Türkmenlere bu sloganla saldırıyor: 'Katliniz vacip, karılarınız hediye.'" Bunlar bizim soydaşımız, bunlar bizim kardeşimiz, bunlar bizim dindaşımız ve bunlar insan her şeyden evvel. Her fırsatta Libya'daki birtakım karışıklıklarda oraya yardım göndereceğini söyleyen, gönderdiğini söyleyen ve Libya'ya müdahale eden, bilmem nereye müdahale eden, Mogadişu'ya yardım gönderen, Somali'ye yardım gönderen Türkiye buna niye sessiz kalıyor, bunu anlamak mümkün değildir. Bu, olsa olsa, kişiliksiz ve samimiyetsiz bir dış politikanın eserinden başka bir şey olamaz. Yani, acaba bunlar Türkmen diye mi böyle yapıyoruz diyeceğim, ona da dilim varmıyor.
Bugün, Bayır ve Bucak'ta Türkmen kardeşlerimiz El Kaide'nin insafsız saldırılarıyla muhatap oluyor; önemli kanaat önderleri El Kaide tarafından öldürülüyor; kadınına, kızına ya tecavüz ediliyor ya da göz dikiliyor. Neresi burası? Yayladağı'nın dibi. Neresi burası? Türkiye'nin dibi.
Değerli arkadaşlar, ya adam gibi kişilikli, ilkeli bir dış politika yapacağız ya da artık bundan sonra bu işlerde iddia sahibi olamayacağız. Böyle büyük devlet olunmaz. Elbette ki Somali'ye de yardım edelim, elbette ki dünyanın neresinde -gücümüzün yettiği kadar- bir insan veyahut bir insanlık dramı yaşanıyorsa Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak oralarda da bulunalım ama bu kardeşlerimizin dramına sessiz kalıp ondan sonra da insanlıktan bahsetmeyelim. Türkmen kardeşlerimizin şu anda durumu çok kötü; orada 2 tane parka bulamıyorlar dağda giyecek, 2 tane çadır bulamıyorlar dağda kalacak, 2 tane bot bulamıyorlar dağda giyecek. Bu nasıl büyük devlet, bu nasıl dünya liderliği, bu nasıl büyük Hükûmet? Allah aşkına, bu yaraya parmak basıyoruz ve gereğini yapın. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu meselede bu Türkmen kardeşlerimizin bu ihtiyaçlarını teminde âciz değiliz ama Türk devleti küçük düşer, Türkiye Cumhuriyeti'nin Hükûmeti küçük düşer yani iktidarın Hükûmeti küçük düşerse Milliyetçi Hareket Partisi büyümüş neye yarar?
Değerli arkadaşlar, Dışişleri Bakanlığı ne işe yarar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanlığı ne iş yapar, nerelerde gezer, her gün Orta Doğu liderliği konusunda nutuk atmaktan başka ne iş yapar? Burnumuzun dibi... Ekmeğin üzerine ayçiçeği yağını döküp yiyen Türkmenler bir yanda dururken burada bizim boğazımızdan lokma geçmez, bunlar bize haram olsun. Gıdaları yok, giyecekleri yok, yiyecekleri yok, elindeki silahın içerisindeki 5 mermiyle namusunu bekleyen bir insana yardım etmek Türk'ün tarih boyunca yaptığı asaletlerinin örneklerinden sadece bir tanesidir, yardım etmiyoruz bunlara. Nerede devlet, nerede Hükûmet, nerede bu devletin istihbarat kurumları, bunlar ne iş yaparlar?
Yani, değerli arkadaşlar, Suriye politikasında zaten çamura çöktük. Bugün rejim mesafe alıyor, bugün rejim Halep'te önemli mevziler kazanıyor. O zaman ne yapacağız biz; hangi iddiamızla, hangi politik vizyonla, hangi gerekçeyle Orta Doğu'da söz sahibi olacağız? Oradaki Türkmenler Osmanlı torunlarıdır. Oradaki Türkmenler Osmanlı'nın, ecdadımızın bize yadigârıdır, emanetidir. Bir yandan Osmanlı politikasını güttüğümüzü ifade edeceğiz; bir yandan Türkiye'yi, geri, Osmanlı dönemindeki ihtişamına getirmek için gösterdiğimiz sözde gayretlerden, boş laflardan ve içi tamamen boşalmış hedeflerden bahsedeceğiz; öbür yandan da ecdadın, Osmanlı'nın torunu Türkmen'e 2 tane parka göndermekten âciz, 2 elbise göndermekten âciz, onun gerekli silahını, cephanesini temin etmekten aciz bir hükûmet olarak bu milletin karşısına çıkacağız. Biraz sonra nasıl olsa iktidarımızın değerli sözcüsü bunlara bir cevap verecek, bunları ifade edecek, elbette bir şeyler söyleyecek. Ama, inanın söylediklerimiz satırı satırına doğru ve hatta eksik bile. Kamuoyunda infiale yol açmamak adına burada her bildiğimizi söylemiyoruz, söyleyemiyoruz. Kim bunlar? El Kaide; dünyanın en vahşi terör örgütü. Türkiye bu El Kaide'yle nasıl? El ele, kol kola. Ne diyordu Sayın Başbakan? "Suriye'nin öz evlatları rejimi devirecek." Bunlar mı Suriye'nin öz evlatları? Suriye'nin öz evlatları, Sayın Başbakan bilsin ki Türkmen kardeşlerimizi katlediyor; onların namusuna, ırzına tecavüz ediyor; onları perişan ediyor. İşte, Suriye Ulusal Konseyinde bir de temsil ediliyor bu Türkmenler. ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ne yapıyor? "Bizim bayrağımızı dikin, size yardımcı olalım." El Kaide ne diyor? "Bizim bayrağımızı dikin, teslim olun." Türkmen ne diyor? "La ilahe illallah" ve "Allah'ın bayrağından başka bayrak dikmeyiz." diyor. Bunu bana ifade ettiler. Bunları duyup da bu meselede hissiyatı olmayanın insanlığından şüphe ederiz. Yazıktır, günahtır.
MUHARREM VARLI (Adana) - "Filistin" desen biraz hissiyatları olur ya!
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Buradan şunu ifade etmek istiyorum efendim: Bu Türkmen Meclisinde Hüseyin El Abdullah, Halit Hoca, Ahmet Çakal ve Ziyad Hasan var; 4 kişi sadece. Buradan, bu Meclisten bunlara bir çağrıda bulunmak istiyorum: Oradan istifa edin. Oradan istifa etsinler. Boşuna orada durmasınlar.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor, Türkiye'yi dünya devleti yapma iddiasındaki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin, insanlık namına bu meseleye bir an evvel parmak basmasını özellikle rica ediyor, saygılar, sevgiler sunuyorum efendim.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)