GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN, ENERJİ ALANINDAKİ SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİNİN (10/80) GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 27 KASIM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:22
Tarih:27.11.2013

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, saat burada 15.00; Paris'te, 15.30'da, birazdan oylamaya geçilecek; EXPO İzmir 2020... İzmir'e şans diliyoruz, başarılar diliyoruz buradan.

Değerli milletvekilleri, enerji alanında yaşanan sorunların aynı zamanda bir güvenlik sorunu olduğunu ve... Sayın Şimşek burada, veciz sözüyle başlamak istiyorum: "Türkiye enerjide dışa bağımlıdır. Enerji deyince aklıma yıllık 60,1 milyar dolar ithalat ve cari açık gelir." Evet, petrolün yüzde 92'sinde, doğal gazın yüzde 98'inde dışa bağımlıyız, yani toplam enerjimizin yüzde 72'sinde dışa bağımlıyız.

Hâl böyle olunca, bu önemli sorun karşısında coğrafi, stratejik konumunun Türkiye'yi çok önemli kıldığı; özellikle Avrupa enerji güvenliği açısından, Türkiye'nin dış politikası açısından, komşularıyla ilişkisi açısından, ülkedeki çıkarları açısından; enerji koridoru olması, boru hatları açısından, Kafkaslar ve Orta Doğu arasında güvenli bir erişim noktasında olması, bütün bunlar dikkate alındığı zaman, enerji alanında Türkiye'nin mutlaka bir enerji politikasına ihtiyacı vardır. Bilimin bu sorunlarla ilgili önerdiği çözümleri siyasetin dikkate alması gerekiyor. Ülkede üretimle, güvenlikle, sağlıkla, uygarlıkla, çevreyle, ekolojik dengeyle, kültürel varlıklarla bir bütün olarak bakmak gerekiyor. Enerji açığı var diye Hasankeyf'i sular altında bırakmak, termik ve nükleer santralleri devreye koymak, Munzur Vadisi'ni, Ege'yi, Karadeniz'i, Akdeniz'i, güzellikleri de heder etmek kabul edilemez.

Bizim Meclis araştırması istediğimiz bu konu çok boyutlu bir konudur arkadaşlar. Eğer yakın gelişmeleri izlersek, bugün Sayın Neçirvan Barzani Türkiye'ye geldiler. "Hoş geldin." diyoruz kendisine, gerçekten tarihî bir imza atılacak. Basında yansıyan rakamlar, sadece petrol-gaz 26 milyar dolarlık yani şu anki bütçenin, bu yılki 2014 öngörüsünün açığının yarısına yakın bir rakam ve bir imza atılacak. Tabii burada doğal gaz boru hattı Zaho'ya kadar tamamlandı, petrol hattının, doğal gazın da 2015'ten itibaren gelmesi ihtimali üzerinde duruluyor. Burada sözleşmeler imzalanırken Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı'nın da tam kapasiteli olarak çalışmasının yanı sıra, yanındaki ikinci yapılan hattın, Kürdistan Kürt bölgesel yönetiminin yapmış olduğu 284 kilometrelik hattın Türkiye'de enerji piyasasında fiyatları düşüreceği için, en az yüzde 25 oranında daha ucuza mal olacağı için burada çok ciddi bir rahatlama oluyor. Ancak şunu görmek lazım: Riskler ve fırsatlar daima atbaşı, eküridir. Eğer ciddi bir enerji politikasını gündeme almadığınız zaman, açtığınız vananın ne zaman kapanacağını da kestiremezsiniz.

Bakın Irak'ta Körfez Savaşı sonrası Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlara, çatışma döneminde ve Irak'a müdahale sonrası petrol gelirlerinin bloke edilmesi ve Birleşmiş Milletlerin, dağıtımı konusunda temel bir sorun olarak... Irak Kürt bölgesi yönetimindeki petroller Türkiye'ye gelirken şöyle bir durum var: Eğer Türkiye güçlü bir enerji politikasına sahip olursa ve muhalefetin de desteğini alırsa ki böyle bir durumda muhalefetin Türkiye'nin çıkarına olan bir konuya karşı çıkacağını ummuyoruz, burada Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattından akacak petrolün hem taşınması hem bunların depolanması Adana, Mersin'e, Antakya'ya kadar Antep dâhil o bölgede, hatta Konya, Niğde dâhil bu şehirlerimize ekonomik olarak getirileri son derece önemlidir. Burada Amerika bankaları, buradan akan petrolün parasını kendi bankalarında bloke etmek istiyorlar. Türkiye'nin burada "Kendi bankamızda parayı bloke edebilir miyiz?" çabası var. İşte bu, enerji politikaları için son derece önemlidir.

Burada, şunu açıkça ifade etmek istiyoruz: Enerji politikasını araştırmak çok yönlüdür, çok ciddidir -bir taraftan güvenlik açısından, komşularla ilişki, Orta Doğu'yla ilişki- ama Türkiye cumhuriyet tarihinin kayıplarının da aynı zamanda sicilidir. Bakın Sultan Mahmud zamanında tespit edilen petrol rezervlerinin başına gelenlere, arkasından da o petrollerin nasıl İngiliz ve Amerikalı şirketler tarafından alındığına, nasıl daha sonra el değiştirildiğine, Lozan'da nasıl kaybedildiğine, 1950'lere, 1960'lara geldikten sonra nasıl millîleştirildiğine. Ve sonrasındaki gelişmeleri okumak için raporlar var. Oradaki üniversiteler, Uluslararası Orta Doğu Barış Araştırmaları Merkezi, Kürdistan yönetiminin bütün üniversite hocalarının yazdığı bir rapor var. Milletvekili arkadaşlarımın bu rapora hassasiyetle dikkat etmelerini istiyorum çünkü federal hükûmet ve federe yönetim arasındaki ilişkilerin dışında Exxon giriyor bu işe, petrolün dev şirketleri giriyor bu işin içine. Tabii ki, bu işin içine, dev şirketlerin yanında bizim de dev şirketlerimiz giriyor. Medya ayakları olan dev şirketlerimizden birkaç isim sayarsak; bakın, Çalık Grubu, Doğan Grubu, Zorlu Grubu, Çukurova Grubu -Uzan Grubu geçmişte kaldı- Ciner Grubu, Demirören Grubu, İhlas Grubu, Albayrak Grubu, Koza İpek; maşallah -say da say- bütün medyamız alanlara dağılmış durumda. Şimdi, böylesi bir durum söz konusu olduğu zaman, bu şirketlerin varlığına baktığınız zaman, arkadaşlar, çok ciddi bir araştırma yapması gerekiyor Meclisin.

Şimdi, bir taraftan bu şirketlerle ortaklık yapan... Şunu söyleyeyim: Bakın, Irak'ta Kürt bölgesel yönetiminde 78 ülkeden 2 bini aşkın firma var, bunların yüzde 48'i Türkiye'dendir; ben, bunu bir kere açıkça söyleyeyim. Yüzde 48 rakamı çok önemli ve bu petrol şirketleri konusunda da dikkat edilmesi gereken bir konu.

Şimdi, Exxon Mobil ile yine Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ve BOTAŞ'ın ortağı olduğu şirketlerin hukuku, geleceği son derece önemlidir. Biz, eğer bunları tamamlayamazsak, bunların geleceğini belirleyemezsek -çok açık söylüyorum- bu dev rezervleri, 100 milyarın üzerindeki bu ciddi kaynağı bizim yönetebilme imkânımız da yok. Siyasetler, bölgeler, dengeler gelip geçicidir.

Bakın, Wall Street Journal gazetesine bakın, bu paranın yani bloke edilen, Irak'a verilecek, işte merkezî federal hükûmete verilecek, Şii bölgesine, Sünni bölgesine, Kürdistan bölgesine dağıtılacak paraların Amerikan bankalarında olması için Exxon gibi dev enerji şirketlerinin nasıl bir taraftan çabaladığını, bir taraftan da bu imzaların güvencesi olmaya çalıştığını görüyoruz. Evet, Türkiye'nin güçlü bir partneri durumunda Irak Kürdistan bölgesel yönetimi, Almanya'dan sonra en büyük ithalat ve ihracatımızın olacağı komşu bir ülke durumunda. Buna çözüm sürecinin, barış sürecinin katkısını da unutmamak lazım. Katkısı olan herkese burada teşekkür etmek istiyoruz, araştırma önergemize de destek istiyoruz.

Saygılarımızla. (BDP sıralarından alkışlar)