| Konu: | MHP GRUBUNUN, OSMANİYE MİLLETVEKİLİ HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU VE ARKADAŞLARININ TÜRKİYE'DE BÜROKRASİDE GÖREV YAPAN YETKİLİLERİN SİYASİ, YANLI VE VATANDAŞA KARŞI KABA TUTUM SERGİLEMELERİ SONUCU YAŞANAN SORUNLARIN GİDERİLMESİ VE ÇÖZÜM YOLLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 27 KASIM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 27.11.2013 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; araştırma önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında, EXPO 2020 oylamasında güzel İzmir'imizin başarılı bir sonuç almasını diliyorum.
AKP'nin on bir yıllık iktidarı döneminde, siyasi olarak tarafsız olması gereken birçok kamu görevlisinin bu vasıflarını yitirdiklerini, vatandaşa eşit mesafede durmadıklarını, eşit muamele yapmadıklarını, Anayasa ve kanunların kendilerine yüklemiş olduğu vazifeleri yapmaktan kaçındıklarını, yasa dışı faaliyet ve organizasyonlara sessiz kaldıklarını, kaynağını Anayasa ve kanunlardan almayan, bunun yerine bazı siyasi şahsiyetlerin ağzından çıkan cümleleri esas aldıklarını, bulundukları pozisyonu Türkiye Cumhuriyeti devletinin değil, Hükûmetin başındaki şahsın verdiği şeklinde algıya sahip olduklarını, sosyal yardımların iktidar partisinden gelen listelere göre tanzim edildiğini ve buna benzer birçok eşitlik, adalet, hakkaniyet ve hukuka aykırı örneklerin yaşandığını görmekteyiz. Hatta, bunlara ilave olarak, bazı kamu görevlilerinin, sosyal paylaşım sitelerinde Başbakanı "halife" olarak değerlendirdiklerini ya da istihbarat biriminin başında bulunan kişinin, AKP'li belediye başkan adayına referans olarak gösterildiğine şahit olmaktayız.
Bugün, bazı bürokratların, Türk devlet sisteminde Hükûmetin başındaki "şahsın", "velinimet", "ekmeğini veren kişi", sözlerinin "ayet", "hadis" ya da "Anayasa" ve "kanun" gibi değerlendirildiğini görmekteyiz. Başbakan istedi diye insanlar hakkında davalar açılmakta ya da Başbakan istedi diye eli kanlı katillerle mücadeleden vazgeçilmekte, yasal işlemler yapılmamaktadır. Unvanının önünde "cumhuriyet" kelimesi olan savcılar bile sinmiş, sindirilmiş durumdadır. Yüksek yargının başındaki yöneticilerin bir kısmı, iktidar partisinin yandaşı gibi konuşmayı ya da bir bürosu gibi hareket etmeyi içlerine sindirebilmektedirler.
Müftüler, Gümüşhane'de olduğu gibi, vaaz ve hutbelerinde muhalefete mensup belediye başkanlarının aleyhinde açıkça propaganda yapabilmektedirler. Bazı din görevlileri camilerde Kur'an ayetleri, Hazreti Peygamber'in hadisleri yanında AKP politikalarını öven konuşmalar yapmaktadırlar.
Teftiş sistemi, tamamıyla, AKP'nin aklanması ya da AKP'ye muhalif olanların, iş adamlarının, sanayicilerin, devasa şirketlerin sindirilmesi amacıyla kullanılmaktadır.
Hükûmete yakın sendikalar, AKP gücünü kullanarak üye sayısını artırmakta,
üyelerini terfi ettirmektedirler. Memurlar sendikaya üyeliğe davet edilirken "Sen, Tayyip Erdoğan'a karşı mısın?" diye tehdit edilmektedirler. Millî Eğitimde şube müdürlükleri ve il millî eğitim müdürlüklerine atama yapılırken iktidara yakın EĞİTİM BİR-SEN'in mensuplarının tercih edilmesi, başka bir adaletsizlik ve kul hakkı örneğidir.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, geçmişte Tayyip Erdoğan'ı aklamanın sonsuz kredisiyle hareket eden bazı valiler, tıpkı Başbakanın yaptığı gibi, onun izinden yürüyerek vatandaşlara hakaret etmektedirler. Bir vali vatandaşlara -affedersiniz- "kavat" diyebilmekte ve aklı fikri yemede içmede olan zihniyet ise "Onu yedirmem." diyebilmektedir. Zaten, yamyam olmayanların bu şahsı yemesi söz konusu değildir. Bu zihniyete tavsiyemiz, bu bürokratın turşusunu kurarak kendisine saklamasıdır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kabul etmemiz gerekir ki bürokrasi, ülke yönetimini elinde bulunduran siyasi kadroların politikaları doğrultusunda görev yapmak zorundadır. Doğal olanı da budur. Ancak bu durum, koşulsuz bir şekilde siyasal erke bağlı olmak anlamında değerlendirilmemelidir. Çünkü, bürokrasi siyasal erkin talimat ve politikalarına göre görev yapar ama siyasal erkin bir uzantısı, onun bir alt siyasal kadrosu değildir. Demokratik sistemde bürokrasinin tarafsızlığı temel esastır. Bu ilkenin zedelenmesi ve iktidara bağlı bürokrasi yaratılması, demokratik bir toplum için büyük bir tehlikedir. Nitekim, bürokrasinin bu vasıflarından uzaklaşmasının hangi sonuçlara yol açacağını Fransız devlet adamı Michel Debre "Bir devleti yıkmanın en kolay yollarından birisi, bürokrasiye siyasetin sokulmasıdır" şeklinde ifade etmektedir.
On bir yıllık AKP iktidarı dönemi, devletin ve bürokrasinin partileştirilme sürecine tekabül etmektedir. Devletin ve bürokrasinin tepeden tabana her kademesinde iktidar partisinin egemenliği hâkim kılınmaya çalışılmıştır.
AKP'nin gizli ajandasına uygun olarak AKP parti programı ve Tayyip Erdoğan'ın siyasi hedefleri, devletin varlık nedeni ve amacı hâline getirilmiş, Türkiye Cumhuriyeti devleti âdeta AKP devletine dönüştürülmüştür. Devlet giderek millete hizmet eden bir bürokratik ve siyasal mekanizma olmaktan çıkarak AKP ve Erdoğan'ın buyruklarını icra eden bir varlık hâline dönüşmektedir. Türk devletinde artık siyasal güç sadece AKP'de temerküz etmiş ve AKP, silahlı kuvvetleri, polisi, yargısı ve medyası ile demokratik sistemin tüm kurumlarına hâkim olmuştur. Artık, bürokratların varlık nedeni, Tayyip Erdoğan'ın ekonomik ve siyasi hesaplarını realize etmek, gerektiğinde bu kararlara hukuki kılıflar uydurmaktır.
Ekonomik ve siyasi kararların gerçekleştirilmesi, diğer bütün hizmetlerden daha öncelikli hâldedir. Bu yüksek gayelerin gerçekleşmesinde araç olan bürokrasi, Hükûmetin izlediği politika doğrultusunda organize edilmek, yönetilmek ve harekete geçirilmek zorundadır.
Kamu hayatının ekonomik, siyasi ve kültürel yönlerini içine alan farklı bütün bürokrasiler, Söğütözü'nden idare edilen hiyerarşik yapı içine hapsedilmiştir. Hiçbir sosyal organizasyonun kurumsal özerkliği ve tarafsızlığı bırakılmamıştır. Devlet artık partizan bir devlettir. Devlet, Başbakanın yağmacı, istismarcı, çatışmacı ve bölücü parti ideolojisini mutlak doğru olarak kabul etmiştir. Bu kirli ideolojinin ne vatandaşlar ne de bürokratlar tarafından tartışılması imkânsızdır. Bu ideolojiyi eleştirenler ya da boyun eğmemekte direnenler, partizan devletin memurları tarafından tespit ve tedip edilmekte, gerekirse derdest edilip zindanlara konulmaktadırlar. Çünkü bu partizan devletin ve onu yöneten partinin tepesinde oturan kişi artık kutsanarak dokunulmaz hâle gelmiştir. Tek egemen ve tek lider odur. Onun sözleri âdeta Tanrı buyruğudur. Bürokrasi onun sözlerini tartışmaksızın emir telakki etmektedir. Ona düşünce bağlamında secde etmeyenler, siyasal kâfirdirler ve zebani bürokratlar tarafından hakarete muhatap kılınmalı, "kavat" denmeli, tenkil edilip bastırılmalı, hatta mümkünse yok edilmelidir.
Bu partizan devlette bürokratik atamalar tamamıyla iktidar partisinin tekelindedir. Memurluğa seçilmenin ön şartı, diktatöre sadakatle bağlı olmaktır. Bunun yanında, üst makamlara terfi, disiplin cezaları, işten el çektirme de partinin militan bürokratları kanalıyla yürütülmektedir.
Bürokratlar politize olmuş ve bunlar artık devletin değil, Tayyip Erdoğan'ın, diktatörün bürokratlarıdır. Kamu hizmetine girmek ya da en azından sorumluluk mevkisine çıkabilmek için sadece bilgi ve teknik beceri yeterli değildir, AKP üyelik kartına sahip olmak ve parti yöneticileri tarafından tavsiye ve tavassut edilmek gerekmektedir.
Bürokratlar amirlerinden, müfettişlerden ve yargı mercilerinden ziyade, AKP'nin yöneticilerine hesap vermek zorundadırlar. Devlete ve millete zarar verenler, vatandaşlara hakaret edenler değil, bunun yerine partinin ve egemen diktatörün çıkarlarına zarar verenler cezalandırılmaktadır. Amaç, bürokrasinin Tayyip Erdoğan'a ve partisine tam ve koşulsuz itaatini sağlamaktır. Artık, yönetimin yansızlığı ve siyasetten soyutlanması tartışma konusu bile değildir. Onun genelkurmay başkanıdır, onun valisidir, onun genel müdürüdür ve onun yargısıdır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bürokrasi mensuplarının sadece kamuya hizmet ettiği düşünülmemelidir. Yüzyılımızda sosyal, ekonomik ve teknolojik alandaki hızlı ve sürekli gelişmelere ayak uydurabilmek amacıyla bilgi ve becerileri geliştirilen kamu yöneticileri, özel sektöre transfer edilmek suretiyle, özel sektörün de fidanlığı niteliğindedir. Bugün tarafsızlığını yitiren liyakatsiz bürokrasi, bu fidanlığın da kuruması anlamına gelmektedir.
Bürokrasiyi uşak gibi gören yanlış anlayışa, Türk tarihine mühür vurmuş Bilge Kağan ve Kültigin'in veziri Tonyukuk'a hizmetlerinden dolayı anıt dikilmesini hatırlatmak isterim. Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nda kişiliği ve deneyimiyle ismini tarihe yazdıran Nizamülmülk'ü hatırlatmak isterim. Osmanlının son döneminde hâlen ayakta bulunan kurumlara imzasını atan Mithat Paşa'yı hatırlatmak isterim.
Eğer tarihe geçen devlet adamı olmak istiyorsa, Sayın Başbakana, kaymakamın makamına oturmayarak ona hürmet eden, İzmir Valisi Kâzım Dirik'e "Ben de size tabi bir vatandaşım." diyen, hatalı sözleriyle incittiği Kars Valisinden özür dileyen Mustafa Kemal Atatürk'ü; tarafsızlığını yitiren bürokrasiye ise, hoşuna gitmeyeceğini bilse de Atatürk'e karşı doğruları söyleyen bu vali ile "Dikiş diker, geçimimizi yine sağlarız." diyen muhterem eşini hatırlatmak isterim.
Daha da yakın tarihten örnek isterse, Sayın Başbakana, kendisini il sınırında karşılayan valiye "Bu bir siyasi faaliyettir, Sayın Vali, sizin katılmanız uygun olmaz." diyen, hoşuna gitsin diye "Efendim, belediye başkanımızla beraber siyasi faaliyetleri yakından takip ediyoruz." ifadesinde bulunan kaymakam için "Ben devlete kaymakam istiyorum, militan değil." diyen 57'nci Hükûmetin Başbakan Yardımcısı, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'yi örnek olarak göstermek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türk milletinin tarihte var olmasında ve yeni devletler kurabilmesindeki itici güç bürokrasi kültürüdür.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kamyon kasasında kömür dağıtan valiler istiyorlar.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bugün devletin bekasını tehlikeye düşürecek derecede siyasallaşmıştır. Bu hususların ayrıntılı olarak değerlendirilmesi için bir Meclis araştırması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)