GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ARŞİV ALANINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:28.11.2013

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki, bir millet iki devlet olarak yapılan bu uluslararası anlaşmanın karşısında olmak mümkün değil, ben de bu vesileyle bu kanunun hayırlı olmasını ve her iki ülke arasındaki ilişkilerin daha fazla gelişmesini temenni ediyorum. Bu konu marifetiyle Türk cumhuriyetleriyle ilgili ve Türk dünyasıyla ilgili bazı düşüncelerimizi de yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 1990'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla beraber Orta Asya'da yaşayan Türklerin bağımsız devletleri olmaya başlamıştır; Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bağımsızlık ilanını takiben o ülkeleri ilk tanıyan ülke tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devleti olmuştur. Kıbrıs Türk devletinden sonra 5 tane bağımsız Türk devletiyle beraber 7 tane Türk devleti dünya konjonktürüne geçmiştir. Ancak, tabii, özellikle Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmış olması ülkemizde çok büyük heyecan yaratmış ve insanlarımızın hepsi çok büyük oranda heyecanlanarak Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar Türk varlığının ortaya çıkmasının ülkemizde yeni ufuklar açması temennisinde bulunulmuştur. Tabii, bağımsızlıklarını kazanan Türk cumhuriyetleriyle bir anda ilişkilerin geliştirilmesi de -hep beraber- önce devletin resmî organlarında daha sonra özel sektör marifetiyle birçok kurum ve kuruluş tarafından yapılmıştır. Herkes elinden gelen gayreti göstererek ilişkilerin geliştirilmesi noktasında yoğun çaba sarf etmişlerdir.

Tabii, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak da, bu yönlü olarak, ilk baştan, özellikle "Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi" dediğimiz TİKA kuruluşu kurulmuş, daha sonrasında da faaliyetler yoğun bir şekilde devam etmiştir.

Ancak, sayın milletvekilleri, şunu da tabii söylemeden geçmemek gerekmektedir: Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi iktidarlarının başlamış olduğu 2002 senesinden sonra her türlü faaliyetin ve görevin yapıldığını, ancak ondan önceki süreçte sanki hiçbir şey yapılmadığını her olayda olduğu gibi Türk dünyasında da söylemek cüretini göstermektedir. Ancak şurası bir gerçektir ki böyle bir şey söz konusu değildir.

Bakınız "1990'lı yıllar" diyoruz, 1990'lı yıllar 2013'lü yıllar, yaklaşık olarak yirmi üç yıllık bir süreçtir. yirmi üç yıllık sürecin on bir, on iki yıllık süreci Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde olmuştur. Tabii, özellikle diyoruz ki, her şeyde olduğu gibi, hep, devamlı olarak işte 2002 öncesiyle karşılaştırılır ama acaba neden dört sene öncesiyle karşılaştırılmaz veyahut sekiz sene öncesiyle karşılaştırılmaz, bunu da söylemek mecburiyetindeyiz. Şurası bir gerçektir ki bunlar doğru değildir saygıdeğer milletvekilleri. 2002 senesi öncesinde de, bakınız, işte 90'lı yıllarda o bağımsızlığını kazanmasıyla beraber çok önemli projeler bu devlet tarafından, bu millet tarafından yapılmıştır. Bunların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakınız, Kırgızistan'da Manas, Kazakistan'da Ahmet Yesevi Üniversitesi ve bununla beraber Türk dünyasının birçok yerinde, ilkokulundan ortaokuluna kadar, yüksekokulundan lisesine kadar birçok okul açılmıştır. Tabii, bunlar çok önemli projelerdir. Bir Manas Üniversitesinin açılması ve Kazakistan'da Ahmet Yesevi üniversitesinin açılması, saygıdeğer milletvekilleri, bence, Türk dünyasına yapılan çok önemli hizmetlerin başında gelmelidir. Özellikle 2002 senesinde bizim de katılmış olduğumuz temel atma töreninde Manas Üniversitesinin temeli atılmıştır. Yani Manas Üniversitesinin yeri, yerleşkesi tespit edilmiş ve 300 dönümün üzerindeki arazi üzerinde, burada Manas Üniversitesinin temeli atılmıştır.

Ayrıca, Sayın Başbakanın söylemiş olduğu, her platformda kendisinin övünerek söylemiş olduğu Moğolistan'la ilgili proje vardır, Moğolistan'ın Türk Anıtları Projesi. Moğolistan Türk Anıtları Projesi 2000 senesinde, 2001 senesinde, 2002 senesinde, Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu o dönemde özellikle 50 kişi, 60 kişi, bazen 70 kişinin gönderilmiş olduğu bir bilim heyeti tarafından yapılan kazılarla ortaya çıkartılmış çok önemli projelerdir. Özellikle diyorum, Türk Anıtları Projesi'nin olduğu yerlerde kazı çalışmaları esnasında çok önemli eserler ortaya çıkartılırken... Bakınız, mesela, Altın Adam Heykeli çıkartılmış, onunla beraber bir sürü eser çıkartılarak Ulan Batur'a getirilmiş, Ulan Batur'daki müzeye yerleştirilmiş ve dünya kamuoyuna sunulmuştur. Halbuki, bunlar gündeme getirilmemektedir, sadece, Sayın Başbakanın söylemiş olduğu bu Türk Anıtları Projesi'ndeki yolun asfalt olduğunun söylenmesi noktasındadır. Halbuki, daha önceki zamanlarda o yol daha önceki hükûmetler tarafından açılmış ve asfalt yapılmamış ama diğer noktasında şosesi yapılmıştır. Ancak, şu an itibarıyla, işte 2013 senesi, gidiniz, bakınız o zaman yapılmış olan yani Sayın Başbakanın söylemiş olduğu asfalt yolla ilgili ne kadar asfalt yol kalmıştır veyahut da ne kadarı bozulmuştur görebilirsiniz.

Tabii, bunların yanında, Hoca Ahmet Yesevi Türbesi ve Külliyesi'nin TİKA marifetiyle 2001 senesinde açılışı tamamlanmış ve açılmıştır. Bu da çok önemli projelerin başında gelmektedir fakat diğer önemli bir proje de Sultan Sencer Türbesi'dir. Saygıdeğer milletvekilleri, 2001 senesinde Sayın Genel Başkanımız Doktor Devlet Bahçeli'nin Türkmenistan ziyareti esnasında Türkmenbaşı'yla yapılan anlaşma neticesinde Sultan Sencer Türbesi'nin restorasyon görevi Türkiye Cumhuriyeti devletinin üzerine geçmiştir ve bizim de gidip restorasyonla ilgili çalışmaları başlatma tarihimiz de 2002 senesinin Mart ayında olmuştu değerli milletvekilleri. 2,5 milyon dolar civarında bir para ortaya konulmuş ve Sultan Sencer Türbesi restorasyonu tamamlanmış ve 2003 senesinde de açılmıştır. Ancak, şurası da gerçektir ki Sultan Sencer Türbesi'nin yanında özellikle Sultan Alp Arslan'nın türbesinin bulunması gerekiyordu. Şu anki Grup Başkan Vekilimiz Sayın Yusuf Halaçoğlu'nun da başında bulunduğu ekipler, işte, onun da çalışmasını yapmışlar ve şu an itibarıyla diyorum, oranın yeri yaklaşık olarak bellidir ve orası da restorasyon beklemektedir, hizmet beklemektedir. Biz, Sultan Sencer Türbesi'nin restorasyonunu yaptık, sizler de gelin Sultan Alparslan'ın Türbesi'nin restorasyonunu yapın diyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bunların yanında, özellikle Kırım Türklerine TİKA marifetiyle yine yaklaşık olarak 5 bin aileye ev alma projesi yapılmış, bunların, 3 bin ailenin evleri ve arazileri alınarak Kırım Türklerine teslim edilmiştir. Bakınız, burası da çok önemli bir projedir. Hâlbuki, biz Hükûmetten beklerdik ki aynı Kırım Türklerine uygulanan o projenin bir benzerinin Ahıska Türklerine uygulanmasıydı ama Ahıska Türklerine maalesef sahip çıkılmamış ve Ahıska Türklerinin geriye dönüşleriyle ilgili, yani Ahılkelek bölgesine dönüşleriyle ilgili Gürcistan'ın Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda vermiş olduğu o yetki, maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı zamanında da kullanılmamıştır. Hâlbuki, siz daha önceki zamanda, işte, o Kırım Türklerine uygulanan 3 bin tane ev projesinin bir benzerinin Ahılkelek bölgesine yapılmış olduğunu düşününüz. O zaman ne olacaktı? Ahıska bölgesine çok büyük oranda göç başlayacaktı. Dünyanın birçok yerinde, başta Rusya olmak üzere, Ahıska Türkleri yaşıyorlar. Ahıska Türkleri, Türklüklerini kaybetmeyen, dilleriyle, dinleriyle, kültürel dokularıyla, yapılarıyla, her şeyiyle kendilerini koruyan çok önemli insanlardır. Bu insanların oraya geri dönüşleriyle ilgili ne tür çalışma yapılmıştır? İşte, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına yaklaşık olarak on iki yıldır iktidar diyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, enteresandır, şu anda Ahıska bölgesine dönen bir tane Türk ailesi söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz ama Ahıska bölgesine Türklerin dönüşüyle ilgili Gürcistan'ın vermiş olduğu o izin maalesef iyi kullanılmamış ve beraberinde de Ahıska bölgesine, o vatan cemiyetlerindeki insanların o özlemleri maalesef götürülememiştir ve Stalin'in 1944'lü yıllardaki yapmış olduğu o zülüm hâlâ devam etmektedir. Tabii, bunun bir benzerini yine aynı şekilde Kırım için de söyleyebiliriz. Gerçi 3 bin ev alınmıştır ama 5 bin ev alınması projesi maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında yine devam ettirilmemiştir.

Ayrıca, bakınız, Moldova: Moldova'da Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi'nde yine o iktidarlarımız zamanında çok önemli su projeleri gerçekleştirilmiş ve Balkanlarda birçok uygulamanın yanında restorasyon projeleri de bu mahalde yapılmıştır. Bakınız, Prizren'de, Makedonya'da Kırık Cami, Fatih'in Kırık Cami'si restorasyonu yine TİKA marifetiyle 2002 senesinde bitirilmiş ve oranın da açılışı bizler tarafından yapılmıştır. Ama enteresandır Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Kırık Cami restorasyonunun kendileri zamanında yapılmış olduğunu söylemişlerdir. Doğrudur, bazı restorasyonlar yapılmış olabilir ama değerli milletvekilleri, 2002 senesinde bizim de katılmış olduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkililerinin de katılmış olduğu bir törenle Kırık Cami restorasyonu tamamlanmış ve hizmete açılmıştır.

Ayrıca bunların yanında özellikle Azerbaycan'la ilgili çok ciddi projeler yine o dönemde yapılmıştır. Azerbaycan'ın Rusya sınırına yakın olan Haçmaz bölgesinde 300 dönümün üzerindeki çiftlik de numune çiftlik ortaya konulmuş, Türkiye Cumhuriyeti devletindeki tarım makineleri, tarımla iştigal eden fabrikaların hepsiyle görüşülerek onlardan birer, ikişer tane numune örnekler alınmış Haçmaz bölgesine götürülerek Azerbaycan çiftçisine "Yaygın Çiftçi Eğitimi" dediğimiz YAYÇEP projesi içerisinde çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca oralara merkez laboratuvarları kurulmuş ve Azerbaycan Tarım Bakanlığıyla beraber çiftçilerin eğitiminden, çiftçilerin modern tarımıyla ilgili çok önemli çalışmaların yapılmış olduğunu ifade etmek istiyorum.

Aynı tablo Kırgızistan'da Bişkek'te de yapılmıştır. Bişkek'teki veya Kırgızistan'ın birçok bölgesindeki tarım projeleri yanında özellikle o bölgelerdeki KOBİ'lerle ilgili, ticaretin geliştirilmesiyle ilgili uzmanlar Türkiye Cumhuriyeti devletine getirilmiş, yaklaşık olarak 300 dükkânın üzerinde, pastanesinden tutun da ekmek fabrikasına kadar her şeyin mükemmel olduğu çok önemli bir numune KOBİ yatırımı orada oluşturulmuş ve saygıdeğer milletvekilleri, Kırgızistan halkının, onların hizmetine sunulmuştur.

Bunların yanında TÜRKSOY projeleri vardır, Türkoloji projeleri vardır. Bu projelerle ilgili de yoğun çalışmalar yine o iktidarlar zamanında yapılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, TİKA'yla ilgili bazı konuları da söylemek istiyorum. TİKA faaliyetlerini çok önemsiyoruz. TİKA, Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili kurulmuş olan çok önemli bir kuruluştur. TİKA'nın ismi, enteresandır, geçtiğimiz yıllarda, maalesef "Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi" adı değiştirilerek "Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı" hâline getirilerek Türk dünyasından tamamen alınmış, başka bölgelere taşınmıştır. Tabii, TİKA'nın koordinasyon ofisleri Sudan'da açılmış, Senegal'e kadar götürülmüş, Etiyopya'ya götürülmüş ve Afganistan'a götürülmüş, çok çeşitli yerlere götürülmüştür. Biz oralara yardım yapılmasına karşı değiliz. Tabii ki yardım yapılmalıdır. Oradaki Müslüman kardeşlerimize, ezilen insanlara bazı yardımların yapılması herkes tarafından kabul edilmesi gereken bir şeydir ama saygıdeğer milletvekilleri, TİKA'nın ofislerinin işte Bişkek'te de olması, Taşkent'te de olması, beraberinde işte Urumçi'de de olması, Kerkük'te de olması, Musul'da da olması, Suriye'de Lazkiye'de de olması gerekmez miydi? Yani Türk dünyasındaki, Türk dünyası için kurulmuş olan o güzelim TİKA, şu anda kendi görevlerinin dışında, Türk dünyasının dışında çok çeşitli yerlere, alanlara açılırken maalesef Türk dünyası bir kenara bırakılmıştır. Bunu da normal karşılamamış olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, bakınız, bir tane projeden de yine bahsetmek istiyoruz: Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın temel atma törenlerinde, 2002 senesinde çok önemli çalışmalar yapılmıştır. O zamanki Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev'in çok yoğun gayreti, yine onunla beraber Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze'nin gayreti, yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yoğun gayretleriyle beraber Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın temeli atılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Türk dünyasının bağımsızlık temelidir çünkü oraya bütün dünyadaki uluslararası şirketlerin hepsi ortak olmuştur ve de şu anda ülkemize çok büyük kaynaklar ortaya koyarak, çok büyük kaynaklar kazandırarak devam etmektedir. Ancak burası yeterli midir? Hayır. Özellikle Orta Asya Türk devletlerinin hepsi bir enerji kaynağıdır. Türkmenistan doğal gazının sadece Rusya'ya bağlanması, Rusya'ya nakledilmesi veyahut daha sonrasında Çin'e, Hindistan'a nakledilmesi doğru değildir.

Türkmenistan doğal gazı mutlaka, mutlaka Türkiye üzerinden batıya nakledilmelidir. Bu yönlü olarak da Nabucco Projeleri, TRACECA Projeleri mutlaka, mutlaka takip edilmeli ve de bunlar gerçekleştirilmelidir. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin esas temeli Orta Asya'dadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği Orta Asya'dadır.

Bakınız, Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev özellikle Türk birliğinden bahsetmiştir. Bu tabir çok önemlidir. Türk birliğinden bahsetmiş ama söylemiş olduğu sözler sadece orada söylemler hâlinde kalmaya çalıştırılmıştır. Hâlbuki öyle değildir saygıdeğer milletvekilleri. Tabii ki Avrupa Birliğiyle ilişkilerin geliştirilmesi, Avrupa Birliğiyle ilgili çalışmaların yapılması veyahut da Rusya'ya gidip Rusya'da Şanghay Beşlisine, Şanghay Yedilisine geçilmesiyle ilgili olarak, alınmasıyla ilgili bazı taleplerde bulunulabilir ancak onun yanında saygıdeğer milletvekilleri, Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi bence çok önemlidir. Bir Türkmenistan, bir Özbekistan, bir Kazakistan, işte bir Azerbaycan, bizim için bir Kırgızistan çok önemlidir.

Şu anda Özbekistan'la ilgili de söyleyeceğimiz bazı konular olmalıdır. Özbekistan'la ilişkilerimizde çok ciddi manada sıkıntılar maalesef vardır. Hâlbuki Taşkent, Buhara, Semerkant, buralar Türklerin yaşamış olduğu, Türk'ün tarihinin ve özünün olmuş olduğu yerlerdir. Buralardan, yani 25 milyonluk Özbekistan'dan vazgeçmek hiç kimsenin hakkı olmamalıdır. Ama şu an itibarıyla, maalesef, Özbekistan'la ilişkilerimizde çok fazla mesafe alınmamış ve Özbekistan'la ilişkiler geliştirilememiştir. Bu yönlü olarak da mutlaka adımlar atılmalıdır. Bunu sadece Dışişleri Bakanlıkları olarak değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu adımları atabilir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilileri oraya gidebilir ve ikili ilişkilerin mutlaka geliştirilmesi sağlanabilir.

Bunların yanında özellikle şunu da söylemeden geçmek istemiyorum: Türk dünyasının önemli sorunlarından bir tanesi de Doğu Türkistan sorunudur. Doğu Türkistan'da insanlık dışı hadiseler meydana gelmektedir. Doğu Türkistan'da "Rabia Kadir" isimli bir hanımefendi Doğu Türkistan liderliğini, yani o bölgenin liderliğini yapmıştır ve dünyanın her tarafında kabul gören hanımefendi "büyük lider" olarak tanınmaktadır. Ancak enteresandır, Rabia Kadir Hanımefendi Japonya'da çok büyük Doğu Türkistan Kongresi'ni yapmış ve Doğu Türkistan Kongresi'ne de dünyanın birçok ülkesi katılmıştır. Yani Çin'in o baskısı altında olmasına rağmen, Çin'in her türlü engellemesine rağmen, dünyanın birçok yerinde engellemelere rağmen Japonya'da o Doğu Türkistan Kongresi yapılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, aynı kongrenin Türkiye tarafında yapılması gerekmez mi diye düşünüyorum. Yani sadece Japonya oradaki Doğu Türkistan Kongresi'ne sahip çıkacak, Rabia Kadir'e sahip çıkacak ama biz sahip çıkamayacağız. Rabia Kadir Hanımefendi dünyanın her tarafına girip çıkabilmektedir ama girip çıkamadığı tek yer vardır, orası da Türkiye Cumhuriyeti devletidir. İnanıyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti de Rabia Kadir Hanımefendi'nin, mutlaka ama mutlaka, girişini serbest bırakması ve buralarda da faaliyetlerinin devam etmesi ve oraya sahip çıkılması gerekmektedir.

Bakınız, Çin, şu anda Doğu Türkistan'da çok büyük oranda Türkiye Cumhuriyeti devletinin gözüne baka baka katliamlar yapmaktadır. En küçük bir hadisede Sincan Uygur Bölgesi'nde bizim o mahzun insanlarımıza saldırmakta, onlarca insanı öldürmekte, yüzlerce insanı hapislere atmakta, onları çok büyük bir şekilde mağduriyet içerisinde bırakmaktadır. Hatta, enteresandır, nükleer denemeleri, o Gobi çöllerindeki, o geniş çöllerdeki, bilhassa Türklerin yaşamış olduğu yerlerdeki o bölgelerde, hem yer altında hem de yer üstünde nükleer denemeler yapmakta ve Türk milletinin geleceğine sâri hastalıkların ortaya çıkmasını ve de bir noktada soykırımın ortaya çıkmasında yatmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Çin'in bu zulümleri altında -şu anda enteresandır -bizler ne yapıyoruz? Şu anda Çin'le füze anlaşmaları yapıyoruz ve Çin'deki, işte, füze rampalarıyla ilgili birtakım anlaşmalar yapılarak Türkiye'ye o şekilde birtakım ticari anlaşmaların yapılmakta olduğunu görüyoruz. Ticari anlaşmalar yapılmalıdır veya Çin'le ilgili bazı ekonomik iyileştirmeler yapılmalıdır, çalışmalar yapılmalıdır ama saygıdeğer milletvekilleri, Çin'deki o zulüm de, mutlaka ama mutlaka, göz önüne getirilmelidir. Yani nasıl şu anda Azerbaycan'ın topraklarının büyük bir kısmı işgal altındaysa ve Ermeniler, o yaklaşık olarak 1 milyonun üzerindeki insanı Azerbaycan topraklarından sürerek kaçkın hâline getirdilerse ve Azerbaycan'ın topraklarının büyük bir kısmında şu anda tamamen öz yurdundan parya şeklinde, öz yurdundan atılmış şekilde göçmenler başka bir yerde yaşıyorlarsa, aynı tabloyu Doğu Türkistan'da da görebiliyoruz değerli milletvekilleri.

Yani Azerbaycan'ımıza da sahip çıkmalıyız, Doğu Türkistan'a da sahip çıkmalıyız, Ahıska Türklerine de sahip çıkmalıyız. Dünyanın çeşitli mahfillerinde -sivil toplum kuruşları, STK'lar diyoruz- STK'lar konu Türkler olduğu zaman, maalesef, her şeyi bir kenara bırakmakta ve de beraberinde, sahip çıkmamaktadır. Ama onlar sahip çıkmıyorsa "Bizim STK kuruluşlarımız vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanlığı marifetiyle o bölgelere, yani dünyanın her tarafındaki mahfillere ulaşarak, Kırım Türklerinin, işte, Azerbaycan Türklerinin, Ahıska Türklerinin, Doğu Türkistan Türklerinin, Kerkük Türklerinin, Telafer Türklerinin, Lazkiye'de yaşayan Türklerin haklarına çıkmamız gerekmez mi?" diyor, bu uluslararası anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)