| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ARŞİV ALANINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 28.11.2013 |
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben, bu son dönemde yaşanan konularla ilgili görüşlerimi kısaca sizlere aktarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tutuklu gazeteci konusunda Türkiye rekor kırdı; son birkaç yıldan beri, dünyada, tutuklu gazeteci konusunda ülkemiz lider konumda. Son dönemde bir rekorumuz daha var AKP sayesinde. Dünyada en çok gazetecinin işten atıldığı ülke konumundayız şu anda.
Değerli arkadaşlar, gazeteci deyince tabii hemen Eskişehir Valisi aklımıza geliyor. Bu Vali, Ali İsmail Korkmaz cinayetini, yapmış olduğu dürüst, namuslu gazetecilik sayesinde ortaya çıkaran ve Valinin yalan söylediğini, Valinin eline kan bulaştığını ortaya çıkaran İsmail Saymaz'ı mail atarak tehdit etti. Önce bunu inkâr etti, daha sonra kabul etti. Bu Vali, değerli arkadaşlar, İsmail Korkmaz cinayetinde de önce "Ali İsmail Korkmaz'ı arkadaşları öldürdü." diye konuştu, cinayetin üstünü örtmeye çalıştı. Bu gazeteci sayesinde, bu cinayetin, emrindeki insanlar tarafından katledildiği ortaya çıktı. İsmail Saymaz'ı tehdit eden, Ali İsmail Korkmaz'ı katleden Valiye Başbakan ne dedi? "İyi adamdır." dedi, sahip çıktı. "İyi validir." dedi. Emrindeki polislerin ve yine emrindeki çetelerin döverek ve hunharca öldürdüğü bu olay sonrasında ne Vali hakkında ne herhangi bir kamu görevlisi hakkında herhangi bir işlem yapılmadı.
Bakın, bir başka ülkede bir kedi öldürülse, insan demiyorum bir kedi öldürülse, o öldüren insan hakkında işlem yapılır ama, maalesef, bizim ülkemizde insanın değeri yok.
Değerli milletvekilleri, hepinizin çocuğu var, hepinizin yakınları var. Ali İsmail Korkmaz da bir ana kuzusuydu. Onun elinde silah yok. Onun elinde herhangi bir güç yok. Ama geldi gecenin bir yarısında öldürüldü. Bir tek insan ceza almadı, tekrar söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, bu demokratik ülkelerde olur mu? Böyle bir şey olsa olur mu? Bakın, ben küçük bir örnek vereyim, hepimizin yüzü kızaracak: Almanya'da Almanya Cumhurbaşkanının, yeni seçilmiş bir Cumhurbaşkanın, Bild gazetesinin Genel Yayın Yönetmenine tehdit değil de, tehdidi ima eden bir mail attığı ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı ne yaptı biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Cumhurbaşkanı istifa etti, Almanya Cumhurbaşkanı. Biz, maalesef, Hrant Dink'in katillerini koruyan valilerin bakan olduğu, maalesef, bu süreçte geçmiş karanlık olaylarda rol alan insanların milletvekili, bakan, hatta daha yükseklere çıktığı bir ülkede yaşıyoruz. Maalesef, bu konuda sınıfta kaldık.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu son dönemde yine bir şey tartışılıyor.
"Vali" demişken Adana Valisini de unutmamak lazım. Bu Adana Valisi, değerli milletvekilleri, Adana Valisi halkına küfür ediyor. Halkına küfrettiği gibi, bakın -bunu da iktidar partisi milletvekilleri duyarsa belki azıcık utanırlar- iktidar partisinin bir milletvekilini dinlettiği ortaya çıkıyor. İlk olay değil bu. Bu Valinin yapmış olduğu ilk olay değil ki. Çalışmış olduğu yerlerde buna benzer birçok örnek var. Milletvekilini dinletiyor, onun dışında iş adamlarını, kendi emrindeki vali yardımcılarını, kaymakamları da dinletiyor. Ve ben diğer konulara çok girmek istemiyorum, onu da araştırıp bulabilirsiniz. Bunu yapan, iktidar partisinin milletvekilini dinlemeye cesaret eden Valiye, Başbakan ne diyor? "Yedirtmeyiz." diyor. Türkiye'deki demokrasinin gelmiş olduğu hâl bu arkadaşlar.
Ve değerli arkadaşlar, yine, son dönemde devlet "Bir enflasyon anketi yapıyorum." diyor, insanların namaz kılıp kılmadığını, hangi mezhepten olduğunu soruyor. Âdeta resmen fişleme yapılıyor son dönemde. Ankette neler soruluyor, bakın değerli arkadaşlar: "Hangi dine mensupsunuz? Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz? Namazları ne sıklıkla kılıyorsunuz? Dışarı çıkarken başınızı örtüyor musunuz? Birinden borç almaktansa az faizli kredi çekmeyi tercih eder misiniz? Az olmak kaydıyla yalan söylemek günah mıdır? Alevi misiniz, Sünni misiniz? Sizce köpek giren eve melek girer mi?" gibi akla hayale gelmedik sorular var.
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Kapılarına çarpı işareti koysunlar.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yani böyle bir şey olabilir mi? Böyle demokrasinin, hukukun egemen olduğu bir ülkede bir devlet memuru bunu sormaya cesaret edebilir mi? Edemez. Bakın, maalesef, Hükûmet, Hükûmetin başındaki Sayın Başbakan bunu sıklıkla yapıyor bu mezhepçiliği. Gezi olaylarında, dünyanın en barışçıl eylemi Gezi olaylarında Sayın Başbakan "Alevi kardeşlerimiz yoğunlukla katıldı." demişti. Hani "Führer'e çalışmak" diye bir deyim var. Bunu duyan bazı emniyet görevlileri Gezi eylemine katılan insanların yüzde 78'inin Alevi olduğunu söylediler.
Açıkça nefret suçunun işlendiği, açıkça Alevilerin hedef gösterildiği bir dönemden geçiyoruz, açıkça ve bunu yapanların -nasıl ki Ali İsmail Korkmaz'ı katledenler, nasıl ki Ethem Sarısülük'ü 4 metreden vuranlar cezalandırılmadığı gibi- bu anketi yapan bürokratların da maalesef, haklarında hiçbir işlem yapılmayacak.
Değerli arkadaşlar, bir dönemden geçiyoruz. Bakın, geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir olayı anlatacağım. Bunun, acaba Führer Almanyası'nda mı, Mussolini İtalyası'nda mı olduğuna siz karar verin. Bununla ilgili hâlâ köşesinde yazı yazabilen, hâlâ yazı yazma özgürlüğü kısıtlanmayan Eyüp Can diyor ki: "Operasyon manyağı olduk!" Demokrasimizin ne kadar ileri gittiğini siz hesaplayın arkadaşlar. Gezi operasyonu, Tuzluçayır operasyonu, Armutlu operasyonu, en son bir RedHack operasyonu var ki dillere destan bir operasyon, içinde Barış Atay'ın da olduğu.
Bir sinema sanatçısı gözaltına alınıyor, elleri kelepçeli şekilde emniyete gidiyor, elleri kelepçeli şekilde bütün basında teşhir ediliyor ve yanında 19 tane arkadaşı, tanımadığı insanlar. Ne için Barış Atay gözaltına alınmış, ne için? Barış Atay'ın sesi RedHack filmindeki o RedHack sözcülüğünü yapan insanın sesine benzediği için. Herhangi bir kanıt var mı? Yok. Herhangi bir işlem var mı? Yok. Barış Atay bilgisayarı ne ölçüde kullanabiliyor? Bilgisayarı orta düzeyde, hepimizin kullandığı gibi kullanabiliyor. Ve değerli arkadaşlar, Barış Atay kelepçelerle içeri sokuluyor, kelepçelerle resimler verdiriliyor. Bunun aslında amacı ne? Onu alan polisler de yani Hükûmet Barış Atay'ın suçsuz olduğunu biliyor, oraya giren insanların suçsuz olduğunu adı gibi biliyor ama bir mesaj vermek istiyor, "Sen Gezi eylemlerine katıldın, seni cezalandıracağım." diyor ki Basketbol Millî Takımı'na giren Cenk Akyol'un da Basketbol Millî Takımı'ndan çıkarılmasını sağlayan aynı Başbakandır, Barış Atay'ı cezaevine atan, gözaltına aldıran aynı Başbakandır.
Biz bununla ilgili, CHP cezaevi komisyonu olarak, Gezi eylemine katılan 500'e yakın insanı ziyaret ettik cezaevlerinde, karakollarda. Birçoğu, birçoğu değil tamamı ilk kez gözaltına alınıyor; tamamı, tamamına yakını üniversite mezunu, üniversite okuyan gençler.
Değerli arkadaşlar, açıkça, ülkemizde son dönemde gördüğümüz bu uygulamalara bakınca, maalesef, üzülerek söylemek isterim ki Mussolini İtalyası'yla, Führer Almanyası'yla yarışıyoruz, yarışıyoruz değerli arkadaşlar. Daha önce de söylemiştim, Hitler gaz odaları yapmıştı, Hitler Yahudileri fişlemişti. Bizim Türkiye de son dönemde, baktığımız zaman, açık bir gaz odasına dönüştü. Daha dün, cumartesi günü, elinde hiçbir silahı olmayan, karton pankarttan başka elinde hiçbir materyali olmayan öğretmenlere gaz sıkarak, TOMA'larla, tazyikli suyla saldırdınız.
Değerli arkadaşlar, o öğretmenlerin elinde silah var mıydı? Yok. Ellerinde herhangi bir şey var mıydı? Yok. Bakın, arkadaşlar, elinize kan bulaştı; Ali İsmail Korkmaz olayında, Ethem Sarısülük olayında, diğer olaylarda elinize kan bulaştı. Bakın, bu kandan kurtulamayacaksınız. Nasıl ki Kenan Evren Erdal Eren'i astığı için şimdi yargılanıyorsa, nasıl ki Deniz Gezmiş'i asanlar şimdi sokağa çıkamıyorsa, Gezi'de katledilenlerin de bir gün hesabı sorulacaktır diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)