GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:25
Tarih:04.12.2013

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda kısaca "Tam Gün Yasası" olarak bilinen 480 sıra sayılı yasanın, çerçeve yasanın üzerinde konuşmak üzere söz aldım. Önce, yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlarım.

Darbe döneminin yasalarını değiştirme çabasında olmayan ve bu yasalardan sonuna dek yararlanan, nemalanan iktidar, yaklaşık iki yıl önce, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin değiştirmedik, dokunmadık yerini bırakmadı. Şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kapısından apar topar geri çekilen çerçeve kanunu görüşüyoruz.

Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, diğer bakanlıklar, kurumlar ve özel sağlık kuruluşlarında çalışan yüz binleri ilgilendiren bu çerçeve yasa, değiştireceği yasaları çok daha kötü durumlara sokacaktır, bürokratik karmaşa artacaktır. Bakanlık bünyesinde bürokratik karmaşayı artıran, işleyişi bozan bir noktaya getirilmektedir. Benim ve sanırım, Sayın Bakanın da anlamakta zorlandığı, Bakanlığın teşkilatlanmasında genel sekreter, kurum başkanı, hastane yöneticisi gibi bürokratik dizilimlerin Sayın Bakan tarafından atanması hizmet üretimi ve kalite artışı yerine kargaşalara, kargaşalığa yol açacaktır. Kurumda had safhaya varan adam kayırmalar, makam peşinde koşmalar gibi entrikalara zemin hazırlayacaktır. Bu yasa, üniversite hocalarını karpuz gibi ikiye bölmektedir. Üniversitede kalan idealist öğretim üyelerini enayi ve beceriksiz bir konuma getirmektedir. Sonuç olarak, üniversite hastanelerindeki çalışma barışını bozacak bir yasadır. Üniversite hastanelerinde kalan hocalara ve sağlık çalışanlarına herhangi bir olanak sağlamadığı gibi özlük haklarını iyileştirici bir virgül dahi eklememektedir. Bunun yanında, üniversitelerin hizmet, eğitim ve araştırma koşullarının iyileştirilmesiyle ilgili tek bir çaba ve ekleme de olduğunu göremiyoruz maalesef, tam tersine üniversitelerin durumu daha da kötüleştirilmektedir.

Çok sık karşılaştığımız sorulardan, sorunlardan birisi de "Sen doktor Ahmet'in hastasısın, git ona sor, parayı alan baksın." denildiğinde ne olacak? Kısacası hoca ile hasta arasına para yeniden monte ediliyor, "Tam Gün Yasası" denilen bu yasa tam anlamıyla sahte tam gün yasası olarak tarihe geçecektir.

Peki, özel hastane ve vakıf hastanelerine yönlendirilen profesör ve öğretim üyelerinin durumu nedir? Onlar da ister leblebi deyin ister lokum deyin, çifte kavrulmuş duruma geliyorlar, maalesef,

hocalar dışarıda kavrulmuş bir leblebi misali sömürüleceklerdir.

Peki, kardeşim, madem dışarıya çalışma hakkı veriyorsunuz, muayenehanede çalışsın, muayenehanede kazandığı paranın hiç olmazsa yarısını üniversiteye getirsin; üniversitede araştırmaya, diğer çalışanlara da katkı sağlamış olur.

Türk sağlık sisteminde hizmet veren sağlık çalışanlarının ne maaşlarında ne de özlük haklarında en küçük bir iyileştirme getirmediği gibi, çalışma koşullarını da ağırlaştırmakta, iş yükü fazlalaşmaktadır.

Kişisel bilgilerin alınır satılır olması, gerçekten insanlık adına utanılacak olmanın da ötesine geçmektedir; bu, kişisel yaşam hakkına saldırıdır. Biz hekimler iyi biliyoruz ki tıp etiği açısından hasta ile doktor arasına üçüncü kişilerin girmesi doğru değildir. Hasta ile doktor arasındaki bilgilerin bir merkezde toplanmasının amacını anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.

Birçok kurumda cebelleşen, ekonomik zorluklar içinde çalışan yaklaşık 3 bin dolayında kurum hekimleriyle ilgili bu yasada en ufak bir satır yok, onlar unutulmuş, kaderleriyle baş başa bırakılmış.

Bununla birlikte ilginç bir durum var bu yasada. Sözüm ona kamuda çalışan hekimlere muayenehane kapatılıyor ya, oysaki hayvan sağlığıyla uğraşan hekimler unutulmuş, göz ardı edilmiş, mesai saatleri dışında muayenehane hizmetleri veren veteriner hekimlerin hizmetleri iptal edilmektedir. Sizin anlayacağınız, bu durum, zaten kör topal giden hayvan sağlığı hizmetlerine ciddi darbe vuracaktır. Türkiye'de hayvanların yarısı veremlidir. Şap hastalığı ve "brusella" denilen Malta hummasının yok edilmemesi tarım sağlığının başarısızlığının artmasına yol açacaktır.

Tabii ki özellikle aile hekimleriyle ilgili sorunlar var, onlar yürüyorlar, onlara büyük yük geliyor.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)