| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2013 |
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle 3'üncü madde üzerinde söz aldım, bunun üzerine konuşmak istiyorum.
Biliyorsunuz, 3'üncü madde, özellikle üniversitelerin kendi içindeki bazı kişilerin, bazı öğretim üyelerinin -çoğu gibi- başka hastanelere gidip orada geçirdikleri süreyi üniversitede geçirmiş gibi sayılmalarıyla ilgilidir. Tabii ki burada, özellikle lisans eğitimi vermeyen bir hocanın bu profesörlük özelliğini kazanıyor olması... Tabii ki öğrenci yetiştirmeyen, öğrenciyle karşı karşıya gelmeyen ve öğrencinin protestolarına maruz kalmayan, onun yumurtasını yemeyen, onunla kavga etmeyen bir öğretim üyesinin bir profesörlük titrini kullanıyor olması ve daha sonraki sürede yine öğretim ve eğitim verecek bir öğretim üyesi adayının jürisine gidip onun hakkını kullanmasının, özellikle böyle bir hakkı almasının yanlışlığını vurgulamak istiyoruz. Çünkü bir hocadır, hocanın gerçekten ders anlatma konusunda kendisinin yetkili olması lazım, bu konuda bir tecrübesinin olması lazım. Bir haksızlık, bir adaletsizlik olduğunu düşünüyorum. Üniversitede hoca akademik çalışmalar yapmış olacak, eğitim vermiş olacak ama bir devlet hastanesinde ya da bir hizmet hastanesinde bir öğretim üyesinin geçirmiş olduğu süreyi bir akademik süreç olarak, akademik bir hak kazanış olarak görmenin doğru olmadığını düşünüyorum ve Türkiye'de gerçekten büyük bir haksızlığa neden olacaktır.
Yine, 3'üncü maddede, özellikle, Sağlık Bakanlığının kurumlarının yeniden yapılanmasıyla ilgili, işte genel sekreterlik, kurum başkanlığı, hastane yöneticiliği gibi yeni tahsis edilen kurumların Bakanlık tarafından atanmasıyla ilgili, tarafsızlığı yitirecek yandaş insanların ve özellikle siyasi görüşteki kimselerin atanması konusunda öncelik, ayrıcalık yaratılacağını, bir kriterin getirilmediğini görüyoruz.
Şimdi, tabii ki hastanelerde özellikle yöneticiler, başhekimler şaşkın durumdalar. Bir gün biri telefon ediyor, Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri diyor ki: "Kardeşim, orada bir yer aç, benim tanıdığım bir kitapçı gelecek, orada bir kitap standı aç." Bir gün bakıyorsunuz, bir daire başkanı -yine üstten- telefon ediyor "Benim için de şurada bir pazarlama yeri açılsın." diyor. Böyle, çok başlı bir sisteme doğru gitti sağlık sistemi. Dolayısıyla, bu sistem içerisinde sağlığın karmaşa içerisinde olduğunu görüyoruz ve üstelik liyakate dayanmayan ve konuyla ilgili olmayan birçok yan dalda eğitimci, ilahiyat mezunu veyahut da işletmecinin atanmasıyla sağlık kurumlarında bir kargaşanın, bir haksızlığın yaşandığını görüyoruz.
Dolayısıyla, üniversitelerdeki hocalar arasındaki hak edilmeyen liyakat ve bunun yaratacağı sıkıntılar ile üst yönetime getirilen ve bu meslekten belirli bir tecrübeyle, belirli birikimle gelmeyen insanların yaratmış olduğu ortam, bir sağlık ortamı da kargaşaya ve kavgaya, hatta şiddete neden olacaktır, bunları sık sık görüyoruz. Özellikle Samsun'da, biraz önce Uğur Bey'in bahsettiği gibi, ülkede sağlık çalışanları arasındaki barışın bozulacağı ve sağlıktaki şiddeti arttıracağı kanısındayım.
Bu nedenle bizim vermiş olduğumuz önergenin kabul edilmesini arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)