| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2013 |
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini bildirmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili değişiklik önergemiz az önce Başkanlık Divanındaki arkadaş tarafından okundu, o yüzden ben tekrarlamak istemiyorum ama Sayın Bakan ve Bakanlık bürokratları buradayken kendilerine birkaç bir şey ifade etmek istiyorum.
Biliyorsunuz, uçağa bindiğinizde uçuş güvenliği için bir anons yapılır, denilir ki: "Kabinin oksijen basıncı düşerse başüstü kapakları açılacak ve oradan oksijen maskeleri gelecek ve bu maskeleri önce kendinize, sonra yanınızdaki çocuğunuza takınız." Her ne olursa olsun çocuğunuzdan önce, en kıymetliniz olan, canınızdan olan çocuğunuzdan önce bile "...önce kendinize takınız." diye bir güvenlik uyarısı yapılıyor. İşte, bu sebeple söylüyorum ki: Bu sözleşmeli statüde çalışan, aile sağlığı elemanları başta olmak üzere, sağlık çalışanları Sağlık Bakanlığının hiçbir zaman o ilk maskeyi takacak kişileri olmadı. Sayın Bakan da bu düzeni sürdürüyor, maalesef ki sürdürüyor. Açıkçası, Sağlık Bakanı değiştiğinde -kişisel olarak söylüyorum- umutlanmıştım. Sayın Müezzinoğlu'nun böyle çok iletişime açık bir hâli var. Bir süre komisyonda da beraber çalıştık, ben çok umutlanmıştım ama umutlarımız boşa çıktı. Nitekim, bugün 4 Aralık ve aile hekimleri bir direniş sergiliyorlar.
Şimdi, aile hekimleri de sözleşmeli çalışıyor ve bu aile hekimlerinin sözleşmeleri nasıl bir sözleşmeyse... Aslında, sözleşmeliler ama devlet diyor ki: "Gerektiğinde ben seni zorunlu nöbete tabi tutabilirim." Bunlar sözleşmeli mi, devletin kadrolu elemanı mı? Bunların özlük haklarındaki bu sapmalar neye karşılık geliyor? Açıkçası, Sayın Bakanın bence bu konuları bir ele alması gerekiyor. Nitekim, aile hekimleri nerede nöbet tutacak diye bakıyorsunuz, acil servislerde. Zaten aile hekimlerinin bugün direnmeye çalışmalarının özeldeki sebebi de bu zorunlu nöbet tutma.
Peki, acildeki nöbetler ne oluyor da tutuluyor? Geçen yıl Türkiye'de, ne kadar acil hasta başvurusu olduğu hakkında bir fikriniz var mı? 75 milyonluk Türkiye'de -Sayın Bakan çok iyi biliyordur- 90 milyon acil başvurusu var. Her Türk vatandaşı en az 1 kez acile gitmiş, bir de küsuratı var. 75 milyonluk bir ülkede 90 milyon insan acil servise başvuruyorsa ve bunun dışındaki polikliniklerde de milyonlarca hasta bakılıyorsa ben hükûmet eden partiden rica ediyorum, Bakanlığın adını değiştirsinler; ya "hastalandırma bakanlığı" olsun ya da "tedavi bakanlığı" olsun. Bir sağlık hizmeti sunmadığımız aşikâr çünkü Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlıyor: "Bedenen, ruhen ve sosyal çevrenizle bir bütünlük hâlinde iyi olmak." Bu bütünlüğü başta sağlık çalışanlarından aldınız, şimdi de vatandaşın sağlığının ne kadar bozuk olduğunu istatistikler gösteriyor. Hiçbir ülke sağlıkla ilgili hastaneye başvuran sayısıyla övünmez bizim ülkemiz hariç. Sağlık eğer hakkaniyetle yapılsa, herkes gerekli sağlık hizmetine hakkınca ulaşabilse, sosyal güvenlik şemsiyesi gerçekten herkesi kapsıyor olsa hastanelerin poliklinikleri bir yana, hastane acillerine milyonlarca hasta başvurmaz ve Ersin Arslanlar ölmez.
Neden Ersin Arslan öldü, hatırlıyor muyuz? Bu bir sağlıkta şiddet midir, sağlık alanında yaşanmış bir cinayet midir? Ersin Arslan'ın ölme sebebi, öldüren çocuğun ifadesiyle "Dedem vefat etti. Ben dedemin sosyal haklarından istifade ediyorum. Rapor tanzim etmezseniz maaşı kesilmez, ben de böylece geçinirim." diyor. Çocuk, aslında, ülkedeki sosyal güvenliğin kapsayıcı olmadığını, 18 yaşın altındakilere devletimizin bakamadığını ve bunun neticesinde sağlık çalışanlarına çok kolay ulaşabildiği için, sağlık çalışanlarına işlenen bir şiddeti, bir cinayeti dile getiriyor.
Ve ben bundan sonraki maddelerde de Sağlık Bakanlığıyla ilgili parti görüşlerimizi izah etmeye devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)