GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:26
Tarih:09.12.2013

ARİF BULUT (Antalya) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasanın 25'inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun hükmünde kararnameler ve tam gün uygulamasını da içine alan torba yasalarla sağlıkta yaratılan değişimin, dönüşümün kamu yararı gözetmediği artık net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Sağlık özelleştirilmiştir ancak hekimler ve diğer sağlık çalışanları baskı altında, dayatmalarla, otoriter bir yönetim anlayışıyla neredeyse tek tip bir üniforma giydirilerek kamu hastanelerine mahkûm edilmişlerdir. Bu torba yasanın içindeki tam gün uygulaması ile memleketteki sağlık sistemi içine bir köle düzeni yerleştirilmiştir. Bu uygulamanın çok ciddi yaralar almış olan sağlık sistemini yeniden iyileştirip ayağa kaldırması mümkün değildir. Burada teşhis yanlış konulmuştur. Doğal olarak, yanlış teşhise uygulanan tedavi de büsbütün yanlıştır. Sağlık çalışanlarının ve hekimlerin, idarecilerin, yöneticilerin özlük haklarında yapılacak insani bir düzenleme bile, çalışanların alın terinin karşılık bulması bile bu yapılanların tümünden daha fazla olumlu sonuç vermeye yeterlidir. Hem çalışan hekimler hem emeklileri hem de sağlık çalışanlarının bugünkü ücret politikaları ile hangi yasayı çıkartırsanız çıkartın düzelme şansı yoktur. Sorunlar giderek daha da derinleşecektir, daha da büyüyecektir. Tam gün uygulaması ile kamu hastanelerine zincirlediğimiz hekimden vatandaşa hiçbir şekilde fayda gelmeyecektir.

Dünyada bir hekime iki defa, üç defa ayrı ayrı mecburi hizmet yaptıran hiçbir ülke yoktur. Pratisyenken, uzmanken ve yan dal uzmanı olduktan sonra ayrı ayrı mecburi hizmet yükümlülüğü getirilmiştir. Hiçbir meslekte de birden fazla mecburi hizmet yoktur.

Tıp eğitimi, ihtisaslar, mecburi hizmetler ve askerlik beraber düşünüldüğünde yirmi bir-yirmi iki sene etmektedir. Bu kadar zor koşullardan geçtikten sonra bir hekime dayatmış olduğunuz bu tam gün uygulamasını reva görmek tam anlamıyla bir insafsızlıktır.

Mecburi hizmete karşıyız ama mecburi hizmet mutlaka uygulanacaksa bir defaya mahsus uygulanmalıdır. Ayrıca, ya askerlik mecburi hizmetten sayılmalı ya da mecburi hizmet askerlik süresi kadar kısaltılmalıdır.

Bu yasa taslağı içindeki mecburi hizmetten muaf tutulan grupların böyle bir kıyağı neden ve nasıl hak ettikleri anlaşılamamıştır. Kendi ülkemizde paralı eğitim veren tıp fakülteleri vardır. Çocuklarımız bu fakültelerde doktor olabilmek için yaklaşık 600 bin Türk lirası para harcamaktadırlar ve hiçbir devlet desteği almamalarına rağmen yine de mecburi hizmetlerini yapmaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, bu yasa taslağının ne manaya geldiğini artık hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu koşullar altında bir hekimin aile kurması bile bir mucizedir. Hekimler bu koşullar altında, en az yirmi-yirmi beş sene çalıştıktan sonra emekli olmak istemektedirler ancak emekli olamamaktadırlar. Çünkü, aldıkları emekli maaşı 1.500 Türk lirasıdır ve emekliler bu parayla geçinememektedirler.

2012 yılında, emekli doktorların emekli maaşlarının düzeltilmesi için bir kanun teklifi verdim, hükûmet eden arkadaşlarımız bu torba yasanın içine koyma gereğini bile duymadılar. Komisyonda emekli doktorların sorunları ve özlük hakları ile ilgili tek bir kelime konuşulmadı. Komisyonda da, gördüğüm kadarıyla Genel Kurulda da hem emekli doktorların sıkıntıları hem de diğer sağlık sorunları Tam Gün Yasası'nın ağırlığı altında eriyip gitti. Emekli doktorlar gerçekten de ciddi sıkıntı içindedirler. Emekli bir askerî hekim 3.500 Türk lirası alırken, emekli bir sivil hekim bundan 2 bin Türk lirası daha az maaş almaktadır. Eğer emeklinin yaşı 65'in altında ise kadro kısıtlaması nedeniyle istedikleri özel hastanede çalışamamaktadırlar. Bunların mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir. Emekli hekimlere bu zulmü yapmaya kimsenin hakkı yoktur.

"Kimsesizlerin kimsesiyim." diye böbürlenen Sayın Başbakan, kendi özel hayatında yaşamış olduğu olumsuz uygulamaların sonucunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm hekimlerine karşı intikam duyguları içinde yaklaşmış ve on bir yıllık iktidarı döneminde de gerçekten intikam almıştır. Sayın Başbakan artık bu kartvizit sendromundan kendini kurtarmalı, sağlık çalışanlarına gerekli değeri verdiğini göstermelidir. Hukuk devletinde her suçun bir cezası, bir karşılığı vardır, suçu kim işlerse yaptırımı da ona olmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)