GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:27
Tarih:10.12.2013

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerini yoğun ve özverili çalışmalar sonucunda tamamlamış bulunmaktayız. Bu tasarıların, son şeklini alarak Genel Kurula getirilmesinde emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine, bakan arkadaşlarıma ve kamu idarelerinin temsilcilerine teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi, bütçeler, hükûmetlerin uygulayacağı maliye politikalarının önceliklerini belirleyen siyasi metinlerdir. Diğer bir ifadeyle, bütçeler, hükûmet programlarında belirlenen hedef ve vizyonlara ulaşmada en önemli araçtır. Hükûmetlerimiz döneminde bütçelerimizi bu anlayış çerçevesinde hazırladık. İktidara geldiğimiz ilk dönemde Türkiye ağır bir krizin etkisi altındaydı. Özellikle kamu maliyesi ağır bir borç yükü altında ezilmekteydi. Bu durum, özel kesimin önünde önemli bir engel oluşturmaktaydı.

Maliye politikası önceliklerini, borç yükünü azaltmak, ekonomide güven ortamını sağlayarak yüksek istihdam ve sürdürülebilir büyüme ortamına geçmek olarak belirledik. Böylece kamu borç yükü hızla düşerken ekonomide yüksek büyüme ortamı sağlanmış, enflasyon ve faiz oranları hızla düşmüştür. Diğer taraftan, sağlanan güven ortamı, uluslararası yatırımcıların ülkemize olan ilgisini artırmış ve doğrudan yatırımlar cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyelerine ulaşmıştır.

Türkiye, 2002 yılından beri uyguladığı sağlıklı ekonomi politikalarıyla dünya ülkeleri arasında orta gelir grubunun üst sıralarında yer almaktadır. Hedefimiz, 2014-2016 Orta Vadeli Program dönemi sonunda yüksek gelir grubu ülkeler arasında yer almaktır, 2014 yılı bütçemiz de bu anlayışla hazırlanmıştır.

Hükûmetimiz, bu hedefler çerçevesinde, başta enerji ve ulaştırma olmak üzere fiziki altyapının güçlendirilmesi, ekonomide verimliliğin ve katma değerin artırılması amacıyla, başta eğitim olmak üzere AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesine ve iş ortamının geliştirilmesine öncelik vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yapacağım bütçe konuşmamda, dünya ve Türkiye ekonomisinin görünümü, 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabı, 2014 yılı merkezî yönetim bütçesi, gelir politikası ve uygulamalarımız hakkında sizleri bilgilendireceğim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ekonomide ılımlı toparlanma devam etmekte, ancak aşağı yönlü riskler önemini korumaktadır. Başta Amerika Birleşik Devletleri'nde olmak üzere gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme ivme kazanırken, mali ve yapısal kırılganlıklar büyümeyi sınırlamaktadır, gelişmekte olan ülkelerde ise büyüme yavaşlamaktadır.

Nitekim, IMF ve OECD, 2013 yılı küresel büyüme tahminlerini 0,7 puan aşağı yönlü revize etmiştir. IMF'nin son tahminlerine göre 2012 yılında yüzde 3,2 büyüyen küresel ekonomi, 2013 yılında yüzde 2,9; 2014 yılında ise yüzde 3,6 oranında büyüyecektir. Bu oranlar, küresel kriz öncesi dönemde ortalama yüzde 5 civarında olan küresel büyüme hızının oldukça altındadır.

ABD ekonomisi, konut ve istihdam piyasasındaki toparlanmaya bağlı olarak yakaladığı ılımlı büyümeyi 2013 yılında da sürdürmektedir. Avro bölgesi, 2013 yılının ikinci çeyreği itibarıyla teknik anlamda resesyondan çıkmış olsa da henüz güçlü ve kalıcı bir toparlanmadan bahsetmek için erken. Yüksek borçluluk ve işsizlik oranları, avro bölgesinde büyümeyi sınırlamaktadır. Kriz sonrası dönemde küresel ekonominin itici gücü olan gelişmekte olan ekonomilerde ise büyüme ivme kaybetmiştir. Bu doğrultuda, gelişmekte olan ülkelerin 2013 büyüme tahmini 1,1 puan aşağı yönlü revize edilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin 2013 yılında yüzde 4,5; 2014'te ise yüzde 5,1 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. Çin hariç, gelişmekte olan ülkelerin ise 2013 yılında yüzde 3,2; 2014 yılında yüzde 4,1 ile daha mütevazı oranlarda büyüyeceği öngörülmektedir.

Toparlanmanın sınırlı kalmasının etkisiyle özellikle gelişmiş ülkelerde işsizlik oranı, hâlâ kriz öncesi seviyenin altına inememiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nde işsizlik, 2013 yılı başından bu yana 0,8 puan azalarak kasım ayı itibarıyla yüzde 7 seviyesine gerilemiştir. Avro bölgesinde ise işsizlik, yüzde 12 ile son yirmi yılın en yüksek seviyesindedir.

Gelişmiş ülkelerde uygulanan genişletici para politikalarına rağmen düşük ekonomik aktivite ve zayıf küresel talep nedeniyle enflasyon da düşük seyretmektedir. Öte yandan, bazı gelişmekte olan ülkelerde yapısal faktörler ve para birimlerindeki değer kaybı sebebiyle enflasyon hedeflenenin üzerine çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönem küresel ekonomik görünümü olumsuz etkileyebilecek dört temel risk bulunmaktadır. Bu riskleri şöyle sıralayabiliriz: Genişletici para politikalarından çıkışın iyi yönetilememesi; gelişmiş ülkelerde mali sorunlar ve zayıf iç talebin büyümeyi sınırlaması; gelişmekte olan ülkelerde büyümenin daha da zayıflaması; jeopolitik gerginliklerin tırmanmasıdır. Bu risklerin en önemlisi, genişletici para politikalarından çıkış kaynaklıdır. Bu sürecin doğuracağı olumsuz etkiler ise muhtemelen, en çok gelişmekte olan ekonomilerde hissedilecektir. Ancak, gelişmekte olan ülkeler, makro finansal dengeler açısından 1990'lı yıllara göre daha sağlam ve şoklara karşı daha dirençlidirler. Bu ülkeler 2000'li yıllarda kamu mali dengelerini sağlıklı bir yapıya kavuşturdular, bankacılık sektörlerini yeniden yapılandırdılar, önemli ölçüde döviz rezervi biriktirdiler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi 2013 yılında dengeli ve ılımlı büyümesini sürdürmüştür. Ekonomimiz yılın ilk üç çeyreğinde, iç talebin katkısıyla, yüzde 4 gibi azımsanmayacak bir oranda büyümüştür. Böylece, küresel kriz öncesi seviyeye göre, reel anlamda, Türkiye yüzde 18,4'lük bir büyüme kaydetmiştir. Aynı dönemde, gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde büyüme yüzde 6,9 ile sınırlı kalmıştır. Yani, Türkiye, kendi bölgesinde, benzer şartlardan etkilenen gelişmekte olan Avrupa ülkelerine oranla neredeyse 3 katlık bir performans ortaya koymuştur. Avro bölgesinde ise aynı dönemde yüzde 2,4'lük bir daralma söz konusudur.

2014-2016 Orta Vadeli Programı'nda, Türkiye ekonomisinin 2013 yılında yüzde 3,6 civarında büyüyeceğini tahmin etmiştik. Bugün açıklanan büyüme rakamları, 2013 yılının tamamında OVP tahminini rahatlıkla yakalayacağımızı, hatta bu tahminin üzerine çıkabileceğimizi göstermektedir. Ayrıca, 2013 yılı büyüme tahminleri, Çin hariç, gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 3,2'nin oldukça üzerindedir. Olumsuz dış konjonktür ve sıkılaşan finansal koşullar göz önünde bulundurulduğunda bu iyi bir performanstır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; orta vadede cari açığı kontrol altında tutarak sürdürülebilir ve sağlıklı bir büyüme politikası izleyeceğiz. Bu çerçevede büyümenin önümüzdeki yıl yüzde 4, 2015 ve 2016'da ise yüzde 5 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.

Önümüzdeki süreçte, yüksek istihdam oluşturma kapasitemiz, ihtiyatlı ve esnek para politikamız, sağlam kamu mali dengelerimiz, güçlü bankacılık sektörümüz, sağlıklı hanehalkı bilançoları, kapsamlı makro ihtiyati tedbirlerimiz sürdürülebilir büyümeyi destekleyici ve şoklara karşı Türkiye'yi dirençli kılan faktörlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel kriz sonrası dönemde oluşturduğumuz güçlü istihdam, iç talebi ve dolayısıyla büyümeyi desteklemektedir. Birçok ülke istihdam oluşturmakta zorlanırken Türkiye'de Mart 2009'dan bu yana 4,7 milyon kişiye ilave istihdam sağladık. Oysa aynı dönemde avro bölgesinde 2,2 milyon net istihdam kaybı yaşanmıştır.

Türkiye, 2009-2013 döneminde ortalama yıllık yüzde 4,8 olan istihdam artış oranıyla IMF'de istihdam verisi açıklanan 35 ülke arasında 1'inci sırada yer almaktadır. Ayrıca bu yıl ve gelecek yıl OECD'de en fazla istihdam artışı görülecek 3'üncü ülke olacaktır. Güçlü istihdam artışına rağmen mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı 2012 yıl sonuna göre 0,9 puan yükselerek Ağustos 2013'te yüzde 10,1 olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranındaki tedricî artışın temel nedeni istihdama katılımın yükselmesidir, iş gücüne katılımın yükselmesidir.

Uzun vadede işsizlik oranlarını düşük tek hanelere indirmek ve iş gücüne katılımı gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak için iş gücü piyasasında esnekliğin ve iş gücünün niteliğinin artırılması şarttır. Türkiye, iş gücü piyasası esneklik göstergeleri açısından OECD ülkeleri arasında en son sıradadır. Türkiye'de haftalık 48,9 saat olan ortalama çalışma süresi diğer OECD ülkeleri ortalamasının yaklaşık 11 saat üzerindedir. Ülkemizde çalışma süresi ve esneklik OECD ortalamasına yakın olsaydı milyonlarca ilave istihdamın önü açılırdı.

İşsizliğin azaltılması amacıyla aktif iş gücü politikalarını artırarak uygulamaya devam ediyoruz. 2007 yılında bu programlardan yararlanan kişi sayısı 23 bin iken 2012 yılında yaklaşık 465 bin kişiye çıkmıştır. Önümüzdeki dönemde aktif iş gücü politikalarını daha da etkin bir şekilde kullanacağız. İş gücü piyasasındaki yapısal sorunların çözülmesine yönelik ulusal istihdam stratejisini taraflarla uzlaşma sağlayarak uygulamaya koymayı ümit ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde enflasyonda kalıcı iyileşmeler elde ettik. On yıllarca yüksek çift hanelerde, zaman zaman üçlü hanelerde seyreden enflasyon oranını tek haneli rakamlara indirdik. 2012 yılında enflasyon yüzde 6,2 ile son kırk dört yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. İşlenmemiş gıda ve tütün ürünleri fiyatlarındaki artış ile Türk lirasındaki değer kaybı nedeniyle yüksek seyreden enflasyon temmuz ayından itibaren düşüş eğilimine girerek 2013 yılı Kasım ayında yüzde 7,3 olarak gerçekleşti. Sıkı para politikası ve makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle enflasyonun yıl sonunda yüzde 6,8'e, önümüzdeki yıl ise yüzde 5,3'e gerileyeceğini tahmin ediyoruz.

Amacımız orta ve uzun vadede ürün ve hizmet piyasalarında rekabet ortamını daha da iyileştirerek enflasyonu düşük tek hanelerde istikrara kavuşturmaktır. Bu çerçevede, maliye politikaları ile para politikasının uyumlu olmasına ve koordinasyonuna önem vermeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hükûmetlerimiz döneminde uyguladığımız ihtiyatlı maliye politikaları sayesinde genel devlet bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını son on bir yılda yaklaşık 10 puan azaltarak 2013 yılında yüzde 1'e indirmiş olacağız. Böylelikle, 2013 yılında genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı OECD ülkeleri için öngörülen yüzde 4,8'lik açığın yaklaşık beşte 1'i, Maastricht Kriteri'nin ise üçte 1'i kadar olacaktır. Genel devlet bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2016 yılında yüzde 0,5'e indirmeyi hedefliyoruz.

Avrupa Birliği tanımlı borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını ise son on bir yıl içerisinde yaklaşık 40 puan düşürdük. 2013 yılı için yüzde 35 olarak öngördüğümüz bu oran, OECD ortalamasının üçte 1'inden az, Maastricht Kriteri'nin ise neredeyse yarısı kadardır. Bu oranı 2016 yılında yüzde 30'a indirmeyi hedefliyoruz.

2002 yılında yüzde 25,2 olan kamu net dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise 2013 yılının ikinci çeyreğinde eksi yüzde 3,9 olmuştur. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası piyasalardan alacaklı konuma geçmiştir.

AK Parti hükûmetleri öncesinde hem borcun faizi hem de faiz giderlerinin vergi gelirleri içerisindeki payı son derece yüksekti. 2002 yılında reel faiz oranları yüzde 25,4; faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı ise yüzde 85,7 seviyesindeydi. Siyasi istikrar, mali disiplin, yapısal reformlar ve fiyat istikrarı sayesinde reel faiz son beş yıldır düşük tek hanelerde seyretmektedir. Faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranının ise 2013 yılında yüzde 15,5'e düşeceği tahmin edilmektedir. Bu oran, 1980'li yıllardan bu yana elde edilen en düşük oran olacaktır.

Mali disiplin sayesinde elde ettiğimiz kazanımlar ülkemizi dış şoklara karşı tabii ki korumaktadır, ülkemize dış şoklara karşı önemli bir manevra alanı sağlamaktadır. Diğer yandan, bu kazanımlar kamu tasarruflarını artırarak cari açığın azaltılmasına katkı yapmakta ve para politikasının elini güçlendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri cari açıktır. Makro finansal istikrarı korumak için cari açığı kontrol edilebilir seviyede tutmamız şarttır. Cari açık, Eylül 2013'te, on iki aylık bazda 59,1 milyar dolar, net altın ihracatı hariç ise 51,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Cari açık, 2012 yıl sonuna göre 10,6 milyar dolar artarken aynı dönemde net altın ihracatı hariç 2,4 milyar dolar azalmıştır. Yani iç talep eksenli büyümeye rağmen, bu yıl cari açıkta kayda değer bir bozulma yaşanmamıştır. Ayrıca, küresel ekonomideki zayıf büyüme, en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliğindeki resesyon, Orta Doğu'da yaşanan jeopolitik gerginlikler, yüksek seyreden petrol fiyatları cari açığı olması gerekenden daha yüksek bir seviyeye çıkarmıştır. Orta vadede küresel ekonominin hızla büyümesi ve komşu ülkelerin siyasi istikrara kavuşması dış ticaret dengelerimizi olumlu yönde etkileyecektir. Bu çerçevede, 2012 yılında yüzde 6,1 olan cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının bu yıl yüzde 7,1'e yükseleceğini, 2014 yılında ise yüzde 6,4'e ineceğini tahmin ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel kriz sonrası dönemde en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliğindeki zayıf iç talep ihracatımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak bu etki, ürün ve pazar çeşitlendirmesi çalışmalarımız sayesinde sınırlı olmuştur. Türkiye'nin sağlam kamu mali dengeleri, sağlıklı bankacılık sektörü, güçlü hanehalkı bilançosu ile aldığımız makro ihtiyati tedbirler cari açık kaynaklı risklerin yönetilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bankacılık sektörü, aktif kalitesi, öz kaynak yeterliliği ve kârlılığı bakımından güçlü ve sağlıklı yapısını korumaktadır. Sermaye yeterlilik oranı yasal sınır olan yüzde 8'in neredeyse 2 katıdır. Takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı ise yüzde 2,8 ile oldukça düşüktür. Ayrıca, banka kredileri mevduatla dengelenmekte ve bankaların büyük ölçekli açık pozisyonları bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda düşük faiz ve krediye erişimin kolaylaşması ile birlikte hanehalkı borçluluk oranlarında hızlı bir artış yaşanmıştır. Ancak, Türkiye'de hanehalkı borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 23 ile avro bölgesi ortalaması olan yüzde 65'in yaklaşık üçte 1'i düzeyindedir. Ayrıca hanehalkının faiz riski sınırlıdır, kur riski ise bulunmamaktadır. Son düzenlemelerle de kredi kartı kullanımı ve aşırı tüketime yönelik sınırlamaları getirmiş bulunuyoruz.

Yine, yatırımlardaki artışa paralel olarak reel sektörün yükümlülükleri de artmıştır bu dönemde ancak reel sektörün toplam borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 51 ile AB ortalamaları civarındadır.

Üzerinde sıkça durulan dış borç konusuna gelince: Reel sektörün dış borcundaki artış, neredeyse ekonomik büyümeye paralel olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılında reel sektörün dış borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 13,4 iken 2013 yılının ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 14,7 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, reel sektörün 93 milyar dolarlık döviz varlığı dikkate alındığında, bu oran oldukça yönetilebilir bir düzeydedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce bütçe konuşmalarımda da ifade ettiğim gibi, konjonktürel etkilerin yanı sıra cari açığın yapısal boyutu da önemlidir. Bu çerçevede Hükûmetimiz, cari açığın orta ve uzun vadede azaltılması için gerekli tedbirleri almıştır, almaya devam etmektedir. Bu bağlamda, tasarruf oranlarının artırılması, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, katma değer zincirinde yukarı çıkılması temel önceliklerimizdir.

Ülkemizde toplam tasarrufların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 12,6'yla hem gelişmekte olan ülkelerdeki ortalama yüzde 33,5'a hem de yüzde 19,6 olan yatırımların gayrisafi yurt içi hasılaya oranına göre oldukça düşüktür. Bu durum, kamudan çok özel sektör yatırım-tasarruf açığından kaynaklanmaktadır. Son on bir yıldır sürdürdüğümüz mali disiplin sayesinde kamu tasarruflarında önemli bir artış sağladık. 2002 yılında eksi yüzde 4,8 olan kamu tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını biz 2013 yılında yüzde 2,9... Yani aslında 8 puanlık bir iyileşme sağlamış olacağız.

Özel sektör tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının ise 2002 yılında yüzde 23,4'ten 2013 yılında yüzde 9,7'ye gerileyeceği tahmin edilmektedir. Bu azalışta, makroekonomik istikrar ve finansal derinleşme sayesinde krediye erişimin kolaylaşması ve kredi faiz oranlarının düşmesi, siyasi istikrarla birlikte öngörülebilirliğin, yatırım ve tüketimin artması, demografik trendlerdeki değişim ile kentleşmenin getirdiği ihtiyaçlar etkili olmuştur.

Özel sektör tasarruflarının artması için, istihdam oranının ve iş gücü verimliliğinin artması, ülkemizin katma değer zincirinde yukarılara çıkması gerekmektedir. Bu amaçla, aktif iş gücü politikalarıyla istihdamı destekliyoruz. Eğitime yaptığımız yatırım ile iş gücünün niteliğini yükseltiyoruz. Altyapı yatırımları ile yapısal reformlar sayesinde verimliliği artırıyoruz. Ayrıca, bireysel emeklilik sistemini de daha çok destekleyerek özel sektör tasarruflarının artmasına katkı sağlıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerjide dışa bağımlılık cari açığın temel unsurlarından biridir. Türkiye, birincil enerji kaynakları bakımından yüzde 72 oranında dışa bağımlıdır. Enerji ithalatı cari işlemler açığındaki en önemli kalemdir. Eylül ayında on iki aylık enerji ithalatı 56,9 milyar dolar ile cari açığın neredeyse tamamına denk gelmektedir.

Hükûmetlerimiz döneminde enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak amacıyla yerli, yenilenebilir ve aynı zamanda çevre dostu enerjiler üzerinde çalışıyor, yatırımlarımızı bu yönde geliştiriyoruz. Bu yöndeki özel sektör yatırımlarını da teşvik ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'yi katma değer zincirinde yukarıya taşıma yolunda çok önemli adımlar attık. 2002'den 2012'ye, AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı neredeyse 2 katına çıktı, patent başvuruları 6 kat artarak 11.599'a ulaştı, marka başvuruları 3'e katlanarak 111 bini geçti, endüstriyel tasarım başvuruları 2 katına çıkarak 44.220'ye ulaştı. Böylece, ülkemizde düşük teknoloji yoğun üretim ve ihracat azalırken ortanın üstü teknoloji yoğun üretim ve ihracat artmıştır. Bilimsel, teknolojik ve tasarım çalışmalarının ticarileşmesi Türkiye'nin katma değer zincirinde yukarılara çıkmasına katkı sağlamaktadır. Nitekim, 2012 yılında yaptığımız ihracatın kilogramı 1,58 dolar iken 2004 yılında Hükûmetimizin uygulamaya koyduğu "Turquality" kapsamındaki markalarla yapılan ihracatımızın ortalama kilogram fiyatı 3,28 dolardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde uygulanan yapısal reformlar ve sağlıklı makroekonomik politikalar sayesinde önemli başarılara imza attık. 1923-2002 döneminde ortalama yüzde 4,5 büyüyen ekonomimiz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde son altmış yılın en büyük küresel krizine rağmen ortalama 5,1 büyümüştür. İlave 0,6 puanlık büyüme azımsanacak bir rakam değildir. Zira, 1923 yılından bu yana ortalama yüzde 5,1 büyümüş olsaydık 2013 yılında gayrisafi yurt içi hasıla 1,3 trilyon dolara, kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla ise 16.970 dolara ulaşmış olabilirdi.

Hükûmetlerimiz döneminde kişi başı gayrisafi yurt içi hasıla reel bazda 1,4; satın alma gücü paritesine göre 2,1 kat; dolar bazlı nominal olarak ise 3 kat artış göstermiştir. Böylece, Türkiye, gelişmiş ülkelerle arayı hızla kapatmaya başlamıştır. 2002 yılında kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla Avrupa Birliğinin yüzde 37'si iken bu sene yüzde 58,6'sına çıkması beklenmektedir. Yani Türkiye Avrupa Birliğiyle arayı hızlı bir şekilde kapatmaktadır. Benzer şekilde, 2002 yılında kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla Amerika Birleşik Devletleri'nin yüzde 22,7'si iken bu sene yüzde 35,5'ine ulaşması beklenmektedir. Aslında bunlar açık ve net olarak ortaya koymaktadır ki Türkiye bu dönemde hızlı büyümüştür, gelişmiş ülkelerle arayı hızlı bir şekilde kapatmıştır.

Uluslararası göstergeler, uzun vadeli sürdürülebilir büyüme açısından rekabet gücümüzün, yatırım ortamının ve kurumsal altyapının iyileştiğini göstermektedir.

Dünya Ekonomik Forumu'nun yaptığı Küresel Rekabet Gücü Endeksi'nde Türkiye 2005 yılında 117 ülke arasında 71'inci sıradaydı, 2013 yılında 148 ülke arasında 44'üncü sıraya yükseldi yani Türkiye sekiz yılda tam 27 basamak atlamış oldu.

Aynı şekilde, Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi'nde çok önemli mesafe katettik. 2002 yılında 102 ülke arasında 65'inci sırada olan Türkiye, 2013 yılında 177 ülke arasında 53'üncü sıraya yükselmiştir.

Türkiye aslında bu göstergelerle birçok Avrupa Birliği üyesi ülkesini ve BRICS ülkelerini geride bırakmıştır.

Dünya Bankasının İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde ise 2006 yılında 175 ülke arasında 84'üncü sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 189 ülke arasında 69'uncu sıraya yükselmiştir.

1980-2002 döneminde ülkemize yönelik doğrudan küresel yatırım girişi 14,8 milyar dolar iken sağladığımız istikrar ve güven ortamı ile bu rakam 2003'ten bu yana 132 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Bütün bu gelişmeler verimliliği ve inovasyonu artıracak, Türkiye'nin uzun vadeli büyümesini olumlu etkileyecektir. Tabii ki geldiğimiz yerden memnun değiliz, daha katedeceğimiz çok mesafe var ama Türkiye'nin başarılarının da tabii ki takdir edilmesi lazım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de sizlere 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı hakkında bilgi vermek istiyorum.

2012 yılında, bütçe giderleri 361,9 milyar lira, bütçe gelirleri 332,5 milyar lira, bütçe açığı 29,4 milyar lira, faiz dışı fazla 19 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak bütçe giderleri yüzde 25,6; bütçe gelirleri yüzde 23,5; bütçe açığı yüzde 2,1; faiz dışı fazla yüzde 1,3 olarak gerçekleşmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde Sayıştay tarafından yüce Meclise sunulan denetim raporları hakkında değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Öncelikle, Sayıştay denetimine ve bu denetim sonucu hazırlanan raporlara büyük önem verdiğimizi belirtmek isterim. Sayıştay denetiminin kamu idarelerinin faaliyetlerine değer kattığı şüphesizdir.

Kamuya ait kaynakların yönetiminde saydamlığı ve hesap verilebilirliği artırmak üzere, hükûmetlerimiz döneminde yeni kamu mali yönetim anlayışımıza paralel olarak dış denetimin kapsamını genişleten Sayıştay Kanunu'nu çıkardık.

Sayıştay Kanunu'nun çıkarılmasından sonra, bu yıl ilk defa, Sayıştay tarafından kamu idareleri nezdinde yapılan denetimlere ilişkin raporlar Meclisimize sunuldu. Bu kapsamda her yıl kesin hesap kanun tasarısıyla birlikte Meclise sunulan genel uygunluk bildiriminin yanında dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet genel değerlendirme raporu, mali istatistikleri değerlendirme raporu ve denetime alınan her bir kamu idaresi bazında düzenlenen denetim raporları Meclisimize sunulmuştur.

Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, 2012 yılında her türlü defter, belge ve tabloları Sayıştaya sunduk. Aynı zamanda, sunduğumuz tabloların dayanağı olan mali işlemlere ilişkin yaklaşık 25 milyon yevmiye kaydını da elektronik ortamda Sayıştayla paylaştık. Ayrıca, mali işlemlere ait tüm harcama belgelerini muhasebe birimlerinde denetime hazır bulundurduk. Sayıştay da bu defter, belge, tablo ve verileri kullanarak denetim faaliyetini yürütmüş ve yukarıda saydığım raporları yüce Meclise sunmuştur. Kamu zararına ilişkin tespitleri içeren raporları ise mevzuat çerçevesinde yargıya intikal ettirecektir. Dolayısıyla, Sayıştayın denetim yapmadığı şeklindeki iddialar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer taraftan, Sayıştay tarafından düzenlenen raporlarda, genel bütçeyi oluşturan idareler tarafından bazı raporların Sayıştaya sunulmadığı yönünde haksız bir eleştiriye de yer verilmiştir. Sayıştay, genel bütçe tüzel kişiliğinin bir parçası olan her bir idareyi ayrı bir tüzel kişiliğe sahipmiş ve kendine ait geliri, varlığı, alacağı ve borcu varmış gibi değerlendirerek, idareler bazında mizan, bilanço ve faaliyet sonuçları tablosu gibi ilave tabloların verilmesini talep etmiştir.

MUSA ÇAM (İzmir) - Komisyona niye vermedin Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Devletin teşkilat yapısına, hazine birliği ilkesine ve genel kabul görmüş uluslararası standartlara aykırı olan söz konusu tablolar, genel bütçeyi oluşturan her idare için anlamlı sonuçlar vermese de üretilerek Sayıştaya teslim edilmiştir. Ancak Sayıştay, bu tabloların istediği formatta olmadığı gerekçesiyle denetim görüşü vermekten kaçınmıştır.

Bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak üzere, Sayıştay ile ortak bir çalışma grubu oluşturduk. Çalışma grubu, genel bütçeli idarelerin yapıları ve mali işleyişlerini inceleyerek bir öneri raporu hazırlayacaktır. Raporda yer alan öneriler doğrultusunda yeni bir durum değerlendirmesi yapacağız. Bu amaçla, Sayıştay, kamu idaresi hesaplarının Sayıştaya verilmesine ilişkin usul ve esaslarda değişiklik yaparak üç yıllık bir geçiş dönemi öngörmüştür.

Özetle, Sayıştay denetimine esas teşkil etmek üzere, her türlü defter, belge, tablo ve verileri Sayıştaya sunduk. Sayıştay da tespitlerini bunların üzerinden yapmış, raporlarını hazırlamış, Meclisimize sunmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında 2013 yıl sonu bütçe gerçekleşme tahminlerine ilişkin bilgi vermek istiyorum. Yıl sonunda bütçe giderlerinin 406,6 milyar lira, bütçe gelirlerinin 387,2 milyar lira, bütçe açığının 19,4 milyar lira, faiz dışı fazlanın 31,1 milyar lira tutarında olmasını bekliyoruz. Buna göre, gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak bütçe giderleri yüzde 26,1; bütçe gelirleri yüzde 24,8; bütçe açığı yüzde 1,2; faiz dışı fazla yüzde 2 düzeyinde tahmin edilmektedir. Verdiğim rakamlar, 2013 yılı bütçe performansının oldukça başarılı olduğunu göstermektedir.

Bu çerçevede, 2013 yılı bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2013-2015 OVP'sinde yer alan yüzde 2,2'lik orana göre 1 puan aşağı yönlü revize ettik. OVP'de 34 milyar lira tutarında öngörülen 2013 yılı merkezî yönetim bütçe açığının yaklaşık 14,5 milyar lira daha düşük gerçekleşmesini bekliyoruz.

Bütçe dengesindeki iyileşme esas itibarıyla bütçe gelirlerindeki artıştan kaynaklanmaktadır. Zira, bütçe giderlerinin OVP'de öngörülen çerçevede gerçekleşmesi beklenirken bütçe gelirlerinde yaklaşık 17 milyar lira tutarında bir artış olacağı öngörülmektedir.

Merkezî yönetim bütçe gelirlerinin yaklaşık yüzde 85'ini oluşturan vergi gelirlerinin yıl sonu itibarıyla 325 milyar lira olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu tutar bütçe kanununda tahmin edilen 318 milyar liranın yaklaşık yüzde 2,3 üzerindedir. Vergi gelirlerindeki olumlu performansta iç talebin toparlanması ve 2012 yılında uygulamaya koyduğumuz tedbirler etkili olmuştur.

Vergi dışı gelirlerde de bu yıl başarılı bir performans sergilenmiştir. Zira, bütçe kanununda 52 milyar lira tutarında tahmin edilen vergi dışı gelirlerin yıl sonu itibarıyla 62 milyar liraya ulaşması beklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce de bahsettiğim üzere, bütçe giderlerinin bu yıl 406,6 milyar lira ile başlangıç ödeneğine paralel gerçekleşmesini bekliyoruz. 2013 yılı sonunda bütçe kanununda öngörülene göre faiz hariç giderlerin yaklaşık 5 milyar lira daha fazla, faiz giderlerinin ise 2,5 milyar lira daha az gerçekleşmesini bekliyoruz.

Faiz hariç giderlerdeki sapmanın büyük bir kısmı yatırım harcamalarındaki artıştan kaynaklanmaktadır. Söz konusu harcamalar, büyüme ve istihdamı artırıcı niteliktedir. Faiz harcamalarındaki düşüş ise ortalama borçlanma maliyetlerinin beklenenin altında gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu da hükûmetlerimiz döneminde sürdürdüğümüz mali disiplin politikasının net bir kazanımıdır.

2013 yılı için öngördüğümüz yüzde 1,2'lik bütçe açık oranı, 1985'ten bu yana elde edilen en iyi üçüncü bütçe gerçekleşmesi olacaktır. Diğer iki gerçekleşmenin de 2005 ve 2006 yıllarında, yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde elde edildiğini dikkatinize sunmak isterim. Elde ettiğimiz bu başarılı sonuçlar, ülkemize hem sağlam bir duruş hem de mali esneklik kazandırmıştır. 2014 yılında da mali disiplini kararlılıkla sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı Maliye Bakanlığımın 5'inci, AK PARTİ hükûmetlerinin 12'nci bütçesidir.

2014 yılı bütçesi orta vadeli maliye politikamızın temel hedefleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu hedeflerimiz, yurt içi tasarrufları artırarak, mevcut kaynakları üretken alanlara yönlendirerek ve verimlilik düzeyini yükselterek cari açığı azaltmak, kamu maliyesinde güçlü duruşu sürdürmek, büyümeyi ve istihdamı artırmaktır.

2014 yılı merkezî yönetim bütçe büyüklükleri şu şekilde tahmin edilmiştir: Bütçe giderleri 436,4 milyar lira, faiz hariç giderler 384,4 milyar, bütçe gelirleri 403,2 milyar, vergi gelirleri 348,4 milyar, bütçe açığı 33,3 milyar, faiz dışı fazla 18,7 milyar. Gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak ise bütçe giderlerinin yüzde 25,4; faiz hariç giderlerin yüzde 22,4; bütçe gelirlerinin yüzde 23,5; vergi gelirlerinin yüzde 20,3; bütçe açığının yüzde 1,9, faiz dışı fazlanın yüzde 1,1 düzeyinde gerçekleşmesi hedeflenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçemiz ihtiyatlı gelir tahminlerine dayanmaktadır. Küresel ekonomide aşağı yönlü riskleri de dikkate alarak 2014 yılı bütçe gelirlerinin yüzde 4,1; vergi gelirlerinin ise yüzde 7,1 gibi mütevazı oranlarda artacağını öngördük. Bu oranlar 2014 yılına ilişkin gayrisafi yurt içi hasıladaki yüzde 10,2'lik nominal büyüme tahmininin altındadır. Bu çerçevede, 2014 yılı merkezî yönetim bütçe gelirlerinin 403,2 milyar lira, vergi gelirlerinin 348,4 milyar lira, vergi dışı gelirlerin 54,8 milyar lira olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Vergi dışı gelirler arasında yer alan özelleştirme gelirleri için önümüzdeki yıl 6,9 milyar lira öngördük. Bu gelir tahminimiz oldukça muhafazakârdır. Zira, bugün itibarıyla, kesinleşmiş yaklaşık 5 milyar liralık özelleştirme gelir taksiti bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılında bütçe giderlerindeki artışın yüzde 7,3 ile nominal gayrisafi yurt içi hasıla büyümesinin altında gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Bundan anlaşılacağı üzere, 2014 yılında bütçe harcamalarını kontrol altında tutacağız. 2013 yılı sonu gerçekleşme tahminimize göre, mal ve hizmet alım giderlerini 2014 yılında sadece yüzde 1,9 oranında artırıyoruz. 2014 yılı için öngörülen yüzde 6'lık deflatör ile karşılaştırıldığında mal ve hizmet alım giderleri reel olarak yüzde 4 civarında azalmış olacaktır. Cari harcamaları kontrol altında tutarak eğitime, sağlık ve altyapı gibi öncelikli alanlara daha fazla kaynak ayırmış olacağız. Bu rakamlar, 2014 yılı bütçesinin bir seçim bütçesi olmadığını; tam tersine, sağlam gelir kaynaklarına dayanan ve giderleri kontrol altında tutan bir hizmet bütçesi olduğunu göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere, bütçe hakkı modern demokrasilerin temelini oluşturmaktadır. Kamu kaynaklarının nerede kullanıldığını bilmek hem kamuoyunun hem de halkın temsilcisi sıfatıyla siz saygıdeğer milletvekillerinin en doğal hakkıdır.

Şimdi de 2014 yılı bütçesinin temel özelliklerini, öncelikli harcama alanlarını ve vatandaşlarımıza neler getirdiğini aktarmak istiyorum. 2014 yılı bütçesi faiz değil, bir hizmet bütçesidir. Hükûmetlerimiz döneminde uygulanan ihtiyatlı maliye politikaları ve elde edilen makroekonomik istikrar sayesinde, bütçeden faize aktarılan kaynak sürekli olarak azalmıştır. 2002 yılında her 100 liralık vergi gelirinin 85,7 lirası faiz ödemelerine giderken 2014 yılında bunun 14,9 liraya gerileyeceğini öngörüyoruz. Böylece faiz giderlerinden yaptığımız tasarrufu ülkemizin dört bir yanında ihtiyaç duyulan yatırımlara ve milletimize, milletimizin hizmetine sunuyoruz.

2014 bütçesinde yine birinci önceliğimiz eğitimdir. Eğitime erişimi kolaylaştırmak ve eğitimin kalitesini artırmak için, hükûmetlerimiz döneminde bütçeden en büyük payı yine eğitime ayırdık. 2014 yılı bütçesinde eğitime ayrılan kaynağı bir önceki yıla göre yüzde 15,4 oranında artırarak 78,5 milyar liraya çıkartıyoruz. Eğitime ayırdığımız kaynaktaki artış oranı deflatörün 2,5 katından daha fazladır. Böylece, 2002 yılına göre, bütçeden eğitime ayırdığımız kaynağı nominal olarak yaklaşık 7 katına çıkarıyoruz. Eğitim harcamalarının bütçe içindeki payını yüzde 9,4'ten yüzde 18'e yükseltiyoruz. Başka bir ifadeyle, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 22,5'ini eğitime harcıyoruz.

Eğitimde kaliteyi artırmak amacıyla Fatih Projesi'ni uygulamaya devam ediyoruz. Okullarımızı geniş bant İnternet ve bilişim ekipmanlarıyla donatıyoruz. 2014 yılında, bu proje için bütçeden 1,4 milyar lira ödenek ayırdık. Ayrıca, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin barınma ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yardımlarımızın yanı sıra ücretsiz kitap dağıtımı ve taşımalı eğitime de devam ediyoruz. 2014 yılı bütçesinde bu faaliyetlerimiz için 3,3 milyar lira kaynak tahsis ediyoruz. 2014 yılında ilköğretim ve ortaöğretim programlarına devam eden yaklaşık 280 bin öğrenciye burs sağlıyoruz. 2002 yılında ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine verilen 12,6 liralık burs tutarını yaklaşık 11 katına çıkartarak 2013 yılında 135,6 liraya yükselttik.

Nitelikli iş gücü açığını azaltmak ve ara eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla organize sanayi bölgelerinde açılan özel mesleki ve teknik eğitim okullarına öğrenci başına 4.500 lira ila 5.500 lira arasında destek veriyoruz.

Öte yandan, üniversitelere 2002 yılında toplam 2,5 milyar lira kaynak ayrılmış iken 2014 yılında bu rakamı 16,9 milyar liraya çıkartıyoruz.

Bildiğiniz üzere, yükseköğretimin birinci öğretim ve açık öğretim programlarında öğrenci harçlarını kaldırdık. Bu uygulamadan yaklaşık 2,6 milyon öğrencimiz yararlanacak.

Harçları kaldırmamızın yanı sıra, 2014 yılı bütçesinde yaklaşık 1,3 milyon üniversite öğrencisinin burs ve öğrenim kredisi için 4,1 milyar liralık kaynak ayırıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesi en sağlıklı bütçedir. 2014 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu ve merkezî yönetim bütçesinden yaklaşık 75 milyar lira ile en büyük ikinci kaynağı sağlık harcamalarına ayırıyoruz. Böylece, 2014 yılında sağlık harcamaları için ayrılan kaynağı 2002 yılına göre 5,5 katına çıkartıyoruz.

Aile hekimliği uygulamasını 81 ilimize yaygınlaştırarak vatandaşlarımıza kaliteli sağlık hizmeti sunmaya devam ediyoruz. Bu amaçla 2014 yılı bütçesinde 4,5 milyar liralık kaynak ayırdık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu altyapı yatırımlarıyla büyüme potansiyelimizi artırıyoruz. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, üretken altyapıyı geliştiren, özel sektör yatırımlarını ve istihdamı destekleyen, Türkiye'nin büyüme potansiyelini artıran kamu yatırımlarına öncelik verdik. Bu amaçla, kamu yatırım harcamaları için 2014 yılı bütçesinde bir önceki yıla göre yüzde 13,1 oranında artışla yaklaşık 44,3 milyar lira ödenek ayırıyoruz.

Ayrıca, kamu-özel iş birlikleri sayesinde, İstanbul'a 3'üncü havaalanı gibi, küresel ölçekte büyük projelere imza attık. 1986 yılından bu yana -işletme hakkı devirleri hariç tutulduğunda- kamu-özel iş birliği modeli kapsamında yapılan 35,1 milyar dolarlık yatırımların 26,5 milyar dolarlık tutarı hükûmetlerimiz döneminde gerçekleşmiştir. Yani, altyapı yatırımlarına sadece bütçeden kaynak ayırmıyoruz, aynı zamanda kamu-özel iş birlikleri sayesinde ilave yatırımları harekete geçiriyoruz.

Son on bir yıl içerisinde, kamu yatırımlarının ortalama tamamlanma süresini kısalttık. 2002 yılında 8,5 yıl olan kamu yatırım stokunun tamamlanma süresini 2013 yılında 3,7 yıla düşürdük.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece kamu yatırımı yapmıyor, aynı zamanda özel sektör tarafından yapılan yatırım ve istihdamı da bu bütçe destekliyor. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, özel sektör yatırımlarını destekledik, istihdamı ve büyümeyi destekleyen birçok uygulamayı hayata geçirdik. Bu amaçla, 2014 yılında reel kesime yönelik toplam desteklerimizi bir önceki yıla göre yüzde 16,1 oranında artırarak 11,9 milyar liraya yükseltiyoruz.

2014 bütçesiyle tabii ki çiftçimizi de destekliyoruz. Çiftçimizi alan ve ürün bazında desteklemeye devam ediyoruz. Bu amaçla, 2014 yılı bütçesinde toplam 9,7 milyar liralık ödenek ayırdık. Ayrıca, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve tarımsal KİT'lerin finansmanı için tahsis edilen kaynağı da dikkate aldığımızda tarım destekleri 13,2 milyar liraya ulaşmaktadır. Genel bütçeden yaptığımız sübvansiyonların katkısıyla faiz oranları yani tarım sektörüne verdiğimiz kredi faiz oranları yüzde 0 ile 8,25 arasında uygulanmaktadır. Oysa, 2002 yılında tarımsal kredi faiz oranları yüzde 59 ile 69 aralığındaydı.

Uluslararası mukayeselere baktığımızda, tarımsal desteklere verdiğimiz önem açıkça görülecektir. OECD tarafından 2013 yılında yayımlanan Tarım Politikalarını İzleme ve Değerlendirme Raporu'na göre, Türkiye'de tarımsal desteğin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2012 yılında yüzde 2,1 olarak hesaplanmıştır. Bu oran ile ülkemiz, tarım destekleri açısından OECD ülkeleri arasında lider konumundadır. Sağladığımız doğrudan ve dolaylı desteklerle, 2002 yılında 23,7 milyar dolar olan tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla 2012 yılında 62 milyar dolara ulaşmıştır. Böylece, tarımsal büyüklük itibarıyla dünyanın 7'nci, Avrupa'nın ise 1'inci ülkesi olduk. Oysa 2002 yılında, tarımsal büyüklük itibarıyla Türkiye dünyada 11'inci, Avrupa'da ise 4'üncü sıradaydı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesiyle, çalışan ve emeklilerimizi tabii ki gözetiyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde, kamu çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik ve bu kesimin mali haklarında ciddi iyileşmeler sağladık.

Aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur maaşı 2002 yılı Aralık ayında 392 lira iken 2013 Aralık ayında 1.887 liraya çıktı, artış yüzde 381,4. Net asgari ücret 2002 Aralık ayında 184 lira iken 2013 Aralık ayında 804 liraya çıktı, artış oranı yüzde 336,2 oldu. Aynı dönemde, emeklilik aylıkları farklı gruplara göre yüzde 208,9 ile yüzde 782,1 arasında artmıştır.

2002 yılı sonundan 2013 Kasım sonuna kadar enflasyonun kümülatif yüzde 159,1 oranında arttığını göz önünde bulundurursak çalışan ve emekli vatandaşlarımızın gelirlerinde önemli ölçüde reel artışlar yaptığımız açıkça görülecektir. Elinizdeki kitapçıktaki Tablo 3 ve Tablo 4'te de görüldüğü üzere, bu kesimlerin her alanda alım gücü yükselmiştir.

Bu yıl yapılan toplu sözleşme uyarınca, çalışanlarımızın maaş ve ücretlerinde önümüzdeki sene brüt 175 lira seyyanen artış yapacağız. Ayrıca, öğretmenlerimizin tazminatlarında da ilave 150 lira artış sağlayacağız. Bu artışla birlikte, 2014 yılında ortalama memur maaşında aile yardımı ödeneği dâhil yüzde 7,8, aile yardımı ödeneği hariç yüzde 8,1 oranında bir artış meydana gelecektir. Geçici personel ücretlerinde ise brüt 350 liralık artış yapacak ve geçici personelin aile yardımı ödeneğinden yararlanmasına imkân sağlayacağız.

2014 yılında, sosyal güvenlik kurumlarına prim giderleri dâhil personel giderleri için 129,6 milyar lira ödenek ayırıyoruz. Bu tutar toplam bütçe harcamalarının yüzde 29,7'sini oluşturmaktadır. Yani, aslında bütçenin neredeyse üçte 1'ini biz memur ve işçilerimize ayırmış durumdayız. 2002 yılında bu oran yüzde 18,4 idi.

Ayrıca 2014 yılında ek ödemeler dâhil emekli aylık ödemelerinin 138,8 milyar lira olacağını öngörmekteyiz. Her ne kadar bunu sosyal güvenlik sisteminden ödüyorsak da sosyal güvenlik sisteminin açıklarının bütçe tarafından finanse edildiği de dikkate alınırsa aslında çalışanlarımızın, emeklilerimizin bütçeden aldığı pay yaklaşık üçte 1'inden çok çok daha fazladır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak transferlerin 2014 yılında 2013 yılı gerçekleşme tahminine göre yüzde 7,1 oranında artarak 77,1 milyar liraya ulaşması öngörülmektedir. Söz konusu tutarın 21,6 milyar liralık kısmı açık finansmanından kaynaklanmaktadır. Açık finansmanı için sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerdeki artış esas itibarıyla 1990'larda emeklilik sisteminde yapılan değişikliklerden kaynaklanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesiyle yerel yönetimlere daha çok kaynak aktarıyoruz. Yerel hizmetlerin daha kaliteli şekilde sunulabilmesi için 2014 yılında mahallî idarelere yapılan desteği 2013 yılı başlangıç ödeneğine göre yüzde 12,2 oranında artırarak 42,3 milyar liraya çıkarıyoruz. Bu desteğin 38,8 milyar lirası vergi gelirlerinden mahallî idarelere ayrılan paylardan oluşmaktadır. Bu payları illerin nüfus ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyine göre adil bir şekilde dağıtıyoruz.

Yine, 2014 bütçesiyle sosyal yardımları artırıyoruz. Sosyal yardım harcamaları için 2014 bütçesinde bir önceki yıla göre yüzde 15,3'lük artışla yaklaşık 30,4 milyar liralık kaynak ayırdık.

Bu kaynakların dökümüne gelince: Engellilerin evde bakımı için 4,2 milyar lira, engelli ve engelli yakını aylıkları için 2,6 milyar lira, engelli çocuk ve gençlerimizin eğitimi için 1,5 milyar lira, 65 yaş üzeri verilen aylıklar için 1,2 milyar lira, çocukların aileleri yanında yetişmesi için 351 milyon lira, engellilerin özel kuruluşta bakım giderleri için 241 milyon lira, engelli öğrencilerimizin okula ulaşmaları için 95 milyon lira, engellilerin istihdamı için 87 milyon lira, koruyucu aile modeli için 43 milyon lira, kadın konukevleri için 42 milyon lira tahsis ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurt içi tasarrufları artırmak amacıyla bireysel emeklilikte doğrudan devlet katkısı sistemini getirdik. Bireysel emeklilik hesabına ödenen katkı paylarının yüzde 25'ine karşılık gelen tutarı devlet katkısı olarak katılımcıların hesabına aktarıyoruz. Bu sistem için 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinde 1,3 milyar lira ödenek ayırmıştık, 2014 yılında bu ödeneği yüzde 56 oranında artırarak 2 milyar liraya çıkartıyoruz. Düzenlemenin devreye girdiği 2013 yılının başından bu yana, bireysel emeklilik sistemi katılımcı sayısı 882 bin kişi artarak 4 milyon kişiye, katılımcıların fon tutarı ise 4,8 milyar lira artarak 25,3 milyar liraya ulaştı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesi ile bölgesel kalkınmaya daha çok kaynak ayırıyoruz. Bölgesel ve sosyal gelişmişlik farklarını azaltmak için hükûmetlerimiz döneminde GAP, DAP, DOKAP ve KOP illerinde yatırım ödeneklerini son on bir yıl içerisinde 6 kat artırdık. Yaklaşık 27,1 milyar lirası GAP Eylem Planı döneminde yani son beş yılda olmak üzere, 2003'ten bu yana GAP'a 2013 fiyatlarıyla 36,1 milyar lira kaynak aktardık. Böylece, 610 kilometresi eylem planı döneminde olmak üzere, toplam 843,4 kilometre ana sulama kanalını tamamladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesinde başta TÜBİTAK AR-GE projeleri olmak üzere, üniversite ve sanayi kesimi AR-GE projelerini desteklemeye devam ediyoruz. Bu kapsamda, 2014 yılında yaklaşık 2,8 milyar lira ödenek ayırdık. Vergisel teşvikler dâhil olmak üzere toplam AR-GE desteklerimiz yaklaşık 3,8 milyar liraya ulaşacaktır.

Yine, 2014 bütçesiyle çevrenin korunmasına kaynak ayırıyoruz. Gelecek nesillere daha sağlıklı ve temiz bir çevre bırakmak için, 2014 bütçesinde doğrudan çevre koruma hizmetlerine 542 milyon lira, ağaçlandırma faaliyetlerine 326 milyon lira, SUKAP'a 557 milyon lira, kentsel dönüşüm programına çevre katkı payı ve döner sermaye gelirleriyle birlikte 547 milyon lira olmak üzere toplamda yaklaşık 2 milyar lira kaynak ayırıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de sizlere gelir politikalarımız ve uygulamalarımız hakkında bilgi vermek istiyorum.

Gelir politikalarımızın temel amaçları: Vergi sisteminde etkinlik ve adaletin sağlanması, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, makroekonomik istikrarın sürdürülmesi, yurt içi tasarrufların artırılması, istihdam, yatırım ve rekabet gücünün artırılması, bölgesel ve sosyal gelişmişlik farklılıklarının azaltılması, çevresel ve sosyal politikaların desteklenmesidir.

Bu amaçlara ulaşmak için, yaptığımız düzenlemelerde ilgili tarafların görüşünü alıyor, öngörülebilirliği ve şeffaflığı artırıyoruz. Esnek, etkin, selektif, proaktif bir maliye politikası uyguluyoruz. Böylece, ekonominin istikrarlı bir şekilde büyümesine katkıda bulunuyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi sisteminde etkinlik ve adaletin sağlanması amacıyla vergi mevzuatında önemli değişiklikler yapıyoruz. Bu çerçevede, reform niteliğindeki Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nı yüce Meclisimize sunduk. Bu tasarıyla vergi tabanını genişletiyoruz, kentsel rantlar ve sermaye kazançları gibi bazı alanlardaki istisnaları kaldırıyoruz, beyanname verecek mükellef kapsamını genişletiyoruz.

Yine, Vergi Usul Kanunu'nu ekonomik ve sosyal politikalara uyum sağlamak, sade ve daha kolay uygulanabilir bir hâle getirmek amacıyla gözden geçiriyoruz. Asgari geçim indirimi uygulamasıyla medeni durum ve çocuk sayısına bağlı olarak ücret üzerinden alınan gelir vergisi tutarlarında indirimlere gittik.

Vatandaşlarımızın eğitim, sağlık ve gıda gibi temel ihtiyaçlarında KDV oranlarını hükûmetlerimiz döneminde düşürdük.

Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz düzenleme kapsamında, fazla ve yersiz tahsil edilen vergileri vatandaşlarımıza faiziyle birlikte ödüyoruz.

Konutta KDV uygulamasında vergi ödeme gücünü gözetiyoruz. Bu kapsamda, büyükşehirlerde 150 metrekareden küçük konut teslimlerinde KDV oranlarını arsa birim metrekare değerini de dikkate alarak yeniden belirledik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde, kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye büyük önem verdik. Bu kapsamda, mevzuatın iyileştirilmesinin yanı sıra, vergi denetim kapasitesinin güçlendirilmesi ve mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunun artırılması da önceliklerimiz arasında yer almaktadır.

İnsan kaynaklarına ve teknolojiye yaptığımız yatırımlar ile vergi denetim kapasitesini artırmaya devam ediyoruz. Elektronik yoklama ve denetim sistemi ile mükellefleri, vergiye tabi faaliyetleri yerinde tespit ediyoruz. 2011-13 dönemini kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı'nı başarıyla uyguladık. Bu kapsamda, 47 eylemin 30'unu tamamlamış bulunmaktayız; kalan 12 eylemi yıl sonuna kadar, 5 eylemi ise önümüzdeki yıl içerisinde tamamlayacağız. Eylem planını 2014-2016 dönemini kapsayacak şekilde güncelliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayıt dışılıkla mücadele çerçevesinde attığımız tüm bu adımlar sayesinde önemli başarılar elde ettik. 2002 yılından bu yana, kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki payı 14,3 puan azalarak Ağustos 2013'te yüzde 37,8'e geriledi.

Uluslararası çalışmalar da ülkemizde kayıt dışı ekonominin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payının 2003 yılından bu yana 6 puan azalarak 2013 yılında yüzde 26,5'e gerilediğini göstermektedir. Amacımız, orta vadede kayıt dışılığı daha da azaltarak AB ortalamalarına çekmek, uzun vadede ise Avrupa ülkelerinde gözlemlenen düşük oranlardan birisine sahip olmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde, büyük emekler sonucu elde edilen makroekonomik istikrarın korunması, gelir politikamızın ana hedeflerinden biridir. Bu kapsamda "yurt dışı varlık barışı" olarak bilinen düzenlemeyi hayata geçirdik. Böylece, vatandaşlarımızın yurt dışındaki varlıklarının ekonomiye kazandırılmasına ve kayda alınmasına imkân sağladık. 30 Kasım 2013 itibarıyla 69,8 milyar lira varlık bildiriminde bulunulmuş, 1,4 milyar lira vergi tahakkuk ettirilmiştir. Yaklaşık 10,8 milyar lira tutarındaki varlık için 217 milyon lira vergi tahsil edilmiştir. Bildirimde bulunup tahakkuk eden vergisini ödemeyenler hakkında gerekli takibat işlemleri yapılacaktır. Ayrıca, uzun vadeli tasarrufları teşvik eden politikalara ağırlık verdik. Bu kapsamda, orta ve uzun vadeli mevduatlarda vergi kesinti oranını düşürdük.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde istihdam, yatırım ve rekabet gücünü destekleyen politikalara büyük önem verdik. Yatırım ve istihdama güçlü destekleri içeren yatırım teşvik sistemini uygulamaya devam ediyoruz.

Bireysel katılım sermayesi ve girişim sermayesi fonlarına vergisel teşvikler sunarak girişimcileri destekliyoruz, KOBİ'lere ölçek büyütme imkânı sağlıyoruz.

Mimarlık, mühendislik, tasarım ve yazılım gibi katma değeri yüksek alanlarda hizmet ihracatını teşvik ediyoruz. Benzer şekilde, Türkiye'de yerleşik olmayan kişilere eğitim ve sağlık hizmeti veren mükelleflerimizi de destekliyoruz. Bu kapsamda faaliyet gösteren işletmeler, elde ettikleri kazancın yüzde 50'sini matrahtan indirme hakkına sahipler.

AR-GE faaliyetlerine vergi indirimi ve istisnası ile stopaj desteği gibi teşvikler sağlıyoruz. 2008 yılından bu yana, 3 milyar lirayı aşan tutarda vergi desteği sağladık. Ayrıca, AR-GE faaliyetleri sonucu ortaya çıkan buluşların ticarileştirilmesini teşvik edecek bir model geliştirdik. Bu düzenlemeyi kısa bir süre içerisinde yüce Meclise getirmeyi planlıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde yatırımları ve istihdamı artırmak amacıyla vergi oranlarında önemli indirimlere gittik. Bu çerçevede, en yüksek gelir vergisi oranını yüzde 49,5'tan yüzde 35'e, en düşük gelir vergisi oranını ise yüzde 22'den yüzde 15'e düşürdük. Kurum kazançları üzerindeki vergi yükünü 2002'ye kıyasla 31 puan düşürerek yüzde 34'e düşürdük. Bu oran OECD ülkeleri arasında en düşük vergi yüküne sahip 7'nci ülke olduğumuzu göstermektedir.

İstihdam üzerindeki vergi yükünü de azalttık. Asgari geçim indirimi ve 5 puanlık sigorta primi işveren desteği kapsamında bu yükü yüzde 37,2'ye kadar düşürdük. Bu oran 2002 yılında yüzde 42,7'ydi. Asgari geçim indirimi uygulaması öncesi yüzde 12,8 olan asgari geçim üzerindeki gelir vergisi yükünü yani asgari ücret üzerindeki vergi yükünü medeni durum ve çocuk sayısına göre yüzde sıfıra kadar indirdik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel kriz sonrası dönemde birçok ülke dolaylı vergi oranlarını artırırken biz, birçok alanda KDV oranını indirdik. Bu indirimler sonucu, 2005 yılında yüzde 15,8 olan efektif KDV oranı 2012 yılında yüzde 14,3'e düşmüştür. Yüzde 18 olan genel KDV oranı açısından Avrupa Birliği ülkeleri arasında Lüksemburg'dan sonra en düşük orana sahip 3'üncü ülkeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel algının aksine, ülkemizde vergi yükü yüksek değildir. Mahallî idare vergi gelirleri ve sosyal güvenlik primleri dâhil olmak üzere, toplam vergi yükü 2011 yılında yüzde 27,4'tür. Bu oran ile Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük vergi yüküne sahip 6'ncı ülkedir. Ülkemizde temel sorun, dolaylı vergilerin yüksekliğinden ziyade, dolaysız vergi gelirlerinin düşük olmasıdır. Dolaylı vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde 12,6'yla Avrupa Birliği ortalamasının 0,8 puan altındadır, OECD ortalamasının ise 1,5 puan üzerindedir. Mahallî idareler ve sosyal güvenlik primleri dâhil, dolaysız vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı açısından ise ülkemiz yüzde 14,8 ile OECD ortalamasının 8,2 puan altındadır.

Tabii ki doğrudan vergileri artırmak için, vergi oranında yeni bir artışa gitmeden, gelir vergisi tasarısıyla vergi tabanını genişleterek biz bu alanda da adaleti iyileştirmeye çalışacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılında uygulamaya koyduğumuz yatırım teşvik sistemi ile yatırımcılara hiçbir dönemde olmadığı kadar destek veriyoruz. Bölgesel ve sosyal gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla en büyük desteği 5'inci ve 6'ncı bölgelerdeki yani ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerimize sağladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevreye zararlı olan bitkisel atık yağların geri kazanımını teşvik eden düzenleme 2014 yılı Ocak ayında yürürlüğe giriyor. Buna göre yurt içinden toplanan kullanılmış kızartmalık bitkisel yağlar ile kullanım süresi geçmiş bitkisel yağlardan elde edilen oto biyodizelin motorine karıştırılarak satılması durumunda oto biyodizele isabet eden ÖTV'nin belli bir kısmını dağıtıcılara iade edeceğiz.

Enerji tasarrufu sağlayan dayanıklı tüketim mallarının teşviki için daha avantajlı bir vergileme politikası üzerinde çalışıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti Ali görevlendirdiği bir valisine "Ahitname" adı altında yazdığı mektupta şöyle der: "Vergi işini de araştır, memurların ahvalini düzene koy. Ancak vergi toplamaktan ziyade memleketin kalkınmasına dikkat etmelisin çünkü vergi memleket kalkındıkça toplanabilir."

İşte, bu hassasiyetle hazırladığımız bütçemiz, eğitim, sağlık ve altyapıyı önceliklendiren; ülkemizin dört bir yanına ihtiyaç duyduğu yatırımlar için kaynak ayıran; çalışanları ve emeklileri gözeten; girişimciliği, AR-GE'yi ve yenilikçiliği teşvik eden; çiftçimizi destekleyen; büyüme potansiyelini ve istihdamı artıran; ülkemizi 2023 hedeflerine yaklaştıran bir bütçedir.

Özetle, 2014 yılı bütçesi, mali disiplini devam ettiren bir hizmet bütçesidir.

Çalışmalarımızda bizi her zaman destekleyen Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bakan arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine, Genel Kurul çalışmalarına katılan kıymetli milletvekillerine ve kamu idarelerinin temsilcilerine şükranlarımı sunarım.

2014 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Yapacağınız yapıcı, yol gösterici ve katkı sağlayıcı eleştiri, tespit ve değerlendirmeleriniz için şimdiden Hükûmetim ve şahsım adına teşekkür ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)