| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 12.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının bütçesi hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2010 tarihinde, terörle mücadele eden kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulan Müsteşarlık, bir yıl sonra Başbakanlığa bağlanmıştır.
Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri belirlemek, kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere kurulan Müsteşarlık, ilk icraat olarak Ankara'nın merkezinde bir binayı yıllık 2 milyon liranın üzerindeki bir parayla on yıllığına kiralamış, daha sonra, kiraladığı bu binaya milyarlarca liralık harcama yapmıştır. Kurulduğu günden bugüne kadar uzun bir süre geçmesine rağmen istihbarat ve değerlendirme merkezi olarak kurması gereken birimi hâlen tamamlayamamıştır.
Müsteşarlıkça bugüne kadar bazı yayınlar yapılmış, araştırmalar yapılmış ve toplantılar düzenlenmiştir. Ben de merak ettim, acaba hangi faaliyetleri yaptı bu Müsteşarlık? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında "Terörle Mücadele ve İnsan Hakları" konulu Avrupa Konseyi yayınını Türkçeye çevirmişler. Ön sözünü Sayın Başbakanın yaptığı "2002-2012 yılları arasında Türkiye'de demokratikleşme" adı altında atılan adımları, adı, rahmetli Bülent Ecevit'in seçim bildirgesinden alıntı olduğu anlaşılan "Sessiz Devrim" isimli kitapta yayınlamışlar. Avrupa Konseyi ile beraber Terörle Mücadelede Ulusal ve Uluslararası Koordinasyon Kurulu toplantıları yapmışlar. Bir de, hepimizin çok yakından bildiği akil insanlar heyetinin görev yaptığı sürece ihtiyaç duydukları lojistik destek hizmetlerini sağlamışlar.
Bu Müsteşarlığın en ilginç icraatı ise cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün adından hiç bahsedilmeyen resmî İnternet sayfasının -ne ilgisi var ise- AKP Hükûmetinin yasalarda yaptığı düzenlemelerin tek tek sıralandığı "demokratikleşme envanteri" adı altında bir tanıtım sayfasına dönüştürülmesi olmuştur ve çok büyük bir buluştur.
Peki, bu çalışmalar sonucunda sonuç ne olmuştur? Sonuç kocaman bir sıfır. Yani, havanda su dövme faaliyetlerinde oldukça başarılı olmuşlar. İnsan bu çalışmaları gördükçe bu Müsteşarlığın isminin "AKP düzeninin devamını sağlama ve tanıtma müsteşarlığı" olarak değiştirilmesini mi teklif etse diye düşünmüyor değil!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Müsteşarlık AKP'nin reklamını yaparken ülkemizde neler olmuş bir ona bakalım: Gezi Parkı nedeniyle demokratik hakkını kullanmak isteyen vatandaşlarımız aşırı şiddete maruz kalmış, yaralanmış, sakat kalmış, hayatlarını kaybetmiştir. Halkın protesto hakkı orantısız şekilde önlenmeye çalışılmıştır.
Bakanlarımız bu kürsüde bol bol fotoğraf ve grafikler gösteriyorlar, eserlerini sergiliyorlar. Ben de şimdi sizlere AKP'nin ileri demokrasisinden, farklı birkaç eserini göstermek istiyorum. Bu resim, İstanbul Sancaktepe'de işinden evine giden ve park ettiği yerden arabasını almak isteyen Hakan Yaman'a ait. Bu eski hâli, bu da şiddetten sonraki hâli. Bu resim, İstanbul Yenidoğan'da çalıştığı iş yerinden evine giden Hülya Aslan'a ait, eski hâli, bu da şiddetten sonraki hâli.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bunlara çok sevinmiş bir hâlin var ya!
CELAL DİNÇER (Devamla) - Bu resim, hepimizin çok yakından bildiği, Uludere'de yanlış istihbarat sonucu uçaklarla bombalanan ve hayatlarını kaybeden 34 vatandaşımıza ait. İşte sizin bu tutumunuz yüzünden dünya insan hakları karnemiz bir yıl öncesine göre 3 basamak birden gerilemiş, 78'inci sıraya düşmüştür değerli arkadaşlar.
Şimdi, ne acıdır ki dünya kamuoyu önünde yaşanan ve bu şiddetten zarar gören, ölen, yaralanan, gözlerini kaybeden vatandaşlarımız aynı zamanda suçlu ilan edilmiştir. Çünkü, tüm bu yaşanan orantısız şiddete rağmen "Kahramanlık destanı yazdınız." diye onları öven bir Başbakana sahibiz. Medeni ülkeler böyle kahramanlıklardan anlamıyor. Onlar bu tür hareketleri kahramanlık değil, diktatoryal, çirkin davranışlar olarak yorumluyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu iktidarın güvenlik konsepti çok yanlıştır. Nüfusu bu kadar genç olan bir ülkede gençleri sıkıştırmak, dövmek bir güvenlik konsepti olmamalıdır. Güvenlik güçlerinin sokaktaki genel yaklaşımı: İşçi, çiftçi, çevreci, kadın, erkek, çoluk çocuk kim bir araya geliyorsa, demokratik usullerle hakkını istiyorsa önce etrafını kuşatmak, biraz daha diklenirlerse copla, gazla ve değişik zehirli kimyasallarla müdahale etmek, ardından da on sekiz-yirmi yıllık ceza istemleriyle yargılatmak. Bu, olayları doğru analiz edememe ve doğru yönlendirememe meselesidir. Ama artık siz alıştınız, muhalif olan herkese, sorunlarını dile getiren herkese "Hükûmet karşıtı ve darbeci" yaftasını yakıştırmaya.
AHMET YENİ (Samsun) - Polise yapılan saldırılardan bahsedin.
CELAL DİNÇER (Devamla) - Şimdi, bu mu demokratikleşme, bu mu insan hakları, bu mu ileri demokrasi? Elbette değil. Sayın Bakan, farkında mısınız bilmiyorum ama iktidarınız, bunu temel bir refleks hâline getirmiş durumda. Peki bunda hiç kimsenin vebali yok mu? Bunda Güvenlik Müsteşarlığının çok büyük vebali var ve bu vebalde en büyük pay da hiç kuşkusuz, şiddet uygulayan, suç işleyen görevlileri, halka hakaret eden, tehdit eden, aşağılayan valileri "Yedirtmem." diyen Başbakana aittir.
Şimdi soruyorum: Tüm yabancı ülke yöneticileri bizim güvenlik güçlerinin orantısız şiddetini tenkit ederken, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarımızdan tık çıkmamıştır, niye? Ölenler, yaralananlar, sakat kalanlar bu toplumun parçası değil mi? Yapılanlar yanlış. "Demokratik hakkını kullanmak isteyenlere daha ılımlı yaklaşılmalı." niye demediniz? Kendiniz Türkçeye çevirip yayınlattığınız Terörle Mücadele ve İnsan Hakları kitabını da mı okumadınız ey Müsteşarlık temsilcileri? İstanbul Emniyetinin elinde milyonlarca insanı mezheplerine göre ayırt eden cihaz varmış gibi hazırladığı ve yayımladığı tehlikeli Gezi Raporu'na; Türkiye İstatistik Kurumunun halkı Alevi-Sünni diye ayrıştırmaya yönelik, kamu güvenliğini ve ülke bütünlüğünü bozan saçma sapan sorularla dolu anketine; İzmir Emniyetinin Kürt ve Alevi öğrencileri fişleme gayretine; vatandaşlarımızı ayrıştırmak ve ötekileştirmek için yapılan yayınlara; ülkemizin hemen tamamına kontrolsüz şekilde yayılan Suriyeli sığınmacıların kamu düzeni açısından yaratacağı sorunlara neden ses çıkarmadınız?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kuruluş amacına yönelik önemli bir faaliyet gösteremeyen, çok büyük yükümlülüklerle oluşturulmuş bu kurum, dağ fare doğurdu misali, fonksiyonsuzdur, iktidarın bir tanıtım birimine dönüşmüştür. Geçen yıllarda ayrılan bütçe AKP'nin reklamına harcanmıştır. Yaklaşık 21 milyonluk bu yılki bütçe de AKP iktidarının reklamını yapmaya harcanacaktır, bu da millet için bir yüktür, haksızlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL DİNÇER (Devamla) - Müsteşarlığın 2014 yılında verimli bir çalışma yapmasını ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)