| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 12.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; TİKA ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçeleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi sevgiyle selamlarım.
Konuşmamda sizlere Orta Asya dengelerinden söz etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, Hükûmetiniz bu konulara biraz uzaktır. Asya'daki yükseliş ve potansiyeller içeren coğrafyalara bakıp, "Asya ne kadar yükseliyor." deyip bu coğrafyayı, Orta Asya'yı sorunsuz olarak algılıyorsunuz; ne var ne yok, haberiniz bile yoktur. Bugüne kadar uyguladığınız sığ ve dar görüşlü politikalar nedeniyle bugün, Türkiye Orta Asya'da neredeyse yok gibidir. Orta Doğu'da ülkemizi bataklığın içerisine sürükleyen dış politikanız, Orta Asya'da bugüne kadarki kazanımları da yitirmiştir. İktidarınız döneminde Orta Asya'da Türkiye etkisi sıfır noktasına doğru sürüklenmiştir, tüm kazanımlar yitirilmek üzeredir.
Sizlere ilgilenmek istemediğiniz derinliğine ve başarısız olduğunuz bir konu hakkında konuşacağım. Konu, uluslararası jeopolitik uzmanlarına göre -"Balkanizasyon" kelimesini belki duymuşsunuzdur- "Geleceğin Balkanları" olarak addedilen Orta Asya'dır. Yeni bir komisyon kuruldu, "Balkan" kelimesini kaldırdılar, "Güneydoğu Avrupa" diyorlar çünkü "Balkan" kelimesi jeopolitikte bir şeyleri anımsatır; karışıklığı, karmaşayı anımsatır. Niye Orta Asya ülkelerine "Geleceğin Balkanları" diyorlar? Hiç haberiniz var mı, duydunuz mu?
Bugün bu coğrafya, stratejik doğal zenginlikleri ve Asya'nın âdeta kalbinde olması nedeniyle tüm küresel güçlerin yoğun ilgi alanı hâline gelmektedir. Dünyada hegemonik ve enerji dengelerinin mihenk taşı olan enerji ve hegemonik dengelerin mihenk taşı olan Hazar ve Orta Doğu coğrafyasının doğudan giriş kapısı Orta Asya'dır. Hem dünyanın en büyük yükselen coğrafyasının kalbidir hem de doğudan girişin kapısıdır.
Değerli üyeler, bugünün dünyasında Orta Asya'da bütünleşme meselesi geçmiş dönemlere göre daha büyük önem arz etmektedir; bizim açımızdan değil sadece, dünya açısından. Niye acaba? Bölgede en etkin devletler olan Rusya, ABD ve Çin, Orta Asya'nın dağınık bir görünümde olmasını değil, bütünleşmiş bir sosyoekonomik, kültürel ve jeopolitik mekâna dönüşmesini istemektedir. Ortak bir amaç gibi gözükmesine rağmen bu durum, bunu isteyen bu bütünleşmeyi isteyen, her bir devlet, kendi isteğinin farklı bir modelle ve kendi açısından gerçekleşmesini arzu etmektedir. Orta Asya'da her bir devlet farklı bir bütünleşme istiyor, acaba niye istiyor?
Rusya, gümrük birliği vasıtasıyla 2015 yılında Çin'in olmadığı -bak, Şanghay'dan bahsediyorduk- bir Avrasya ekonomik birliğinin kurulması fikrini gündeme almışken Çin bu düşünceden çok rahatsızdır. Çin'in bugün Orta Asya ülkelerine giren en büyük yatırımcı olması -Orta Asya ülkelerine giren en büyük yatırımcı Çin'dir- Orta Asya ülkeleriyle sınır kapılarına 30 tane sınır kapısı açması, bu sınırlar boyunca onlarca havaalanları inşa etmesi, sınır boyundaki serbest ticaret alanlarını -serbest ticaret bölgeleri vardı bir zamanlar Çin'in kalkınma motorları olan- bunları yeniden aktive etmesi bu bölge için özel ve önemli bir ajandaya sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Çin'in hedefi, 2015 ve 2020 yıllarında, inşası devam eden otoyolların ve demir yollarının bitmesi ile bölge ile hegemonik bir ilişkinin kurulmasıdır. Bu hedefi gerçekleştirmek için büyük harcamalar yapmaya hazırdır Çin ve Orta Asya ülkeleriyle ekonomik ilişkileri geliştirecek anlaşmaları ardı ardına imzalamaktadır. Çin'in Orta Asya'yı doğal yayılma alanı olarak algıladığı bugün birçok makalede konu edilmektedir. Bu ilişki ve anlaşmalar sonucunda Çin, en büyük idari bölgesi olan Sincan'ın üç komşusu Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ile alt bölgesel ekonomik birleşme sürecini son zamanda ileri durumlara kadar taşımıştır. Bu süreç, resmî kardeş devletler arası ilişkiler ve stratejik ortaklık çerçevesinde gelişmektedir.
Çin'in, Orta Asya hedeflerine paralel olarak, Afganistan ve İran ile ilişkileri de gelişmektedir. İşin ilginç yanı, Orta Asya ülkelerinin liderleri Çin ile ekonomik ilişkilere çok sempatik bakarken ve bunları üst düzeye taşımak isterken halktan ve basından önemli uyarılar gelmektedir "Bakın, hegemonik ilişkiler kuruluyor ve bunun geleceği tehlikeli olabilir." diye.
Çin'in Sincan Özerk Bölgesi'nin nüfusunu hızla Çinlileştirip bu bölgeyi Orta Asya'nın ekonomik merkezi olmaya hazırlaması ve Şanghay İşbirliği süreci içerisinde hegemonik varlığını kurmak istemesi geleceğin Asya dengeleri açısından son derece önemlidir. İşte sizlerin içerisinde var olmak istediğiniz Şanghay İşbirliği Örgütünün içinde var olan olağanüstü ve Hazar'daki doğal kaynaklar üzerinde hegemonya kurma emelleri bunlardır. ABD ise bölgedeki ağırlığını ve dengeleri koruyabilmek için hızla üsler kurma çabasındadır.
Bizim Hükûmetimiz ise Batı ile kötüleşen ilişkilerinden ötürü endişelerini artırmış, bugüne kadar unuttuğu Orta Asya coğrafyasında ve Şanghay İşbirliği Örgütünde var olabilme ümidine kapılmıştır. Sayın Başbakan bir zamanlar "Anlı şanlı anlaşmalar yapıyoruz." dediği AB'den "Artık kurtarın bizi." diye Orta Asya'ya ve Şanghay İşbirliği Örgütüne seslenmektedir. Eğer geleceği görüyorduysanız, "Geleceği görüyoruz." diyorsa Sayın Başbakan, niye "Kurtarın bizi AB'den." diyorsunuz? Demek ki siz bir zamanlar kör müydünüz ya da bu şimdiki yaptığınız hesap yanlış mıydı?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)