| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 12.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, geçen sene bu zamanlar çok iyi hatırladığım bir konuyu gündeme getirmiştik. Bilgi Teknolojileri Üst Kurumu ve onun görev alanına giren, Türkiye'de özellikle fişlenme konusunun temelini atan çok önemli bir olayı gündeme getirmiştik. "Phorm" denilen bir şirketin Türkiye'ye gelip Türk TELEKOM üzerinden TTNET'le birlikte tüm kullanıcıların diyorum, Türkiye'de İnternet kullananların yüzde 85'inin tüm İnternet datalarını takip ettiğini, "Reklam veriyoruz." söylemi altında bunların hepsinin geçmişe yönelik ve gelecekte yapacakları tüm e-mail'lerini, girdikleri bütün adresleri, hepsini tespit edip dünyada yasaklanmış, aslında dünyanın önde gelen bütün gelişmiş devletlerinin yasakladığı "DPI" denilen bir programı kullanarak -yani "DPI" dediğim program, derin takip programlarını- yasaklanmış bir programı kullanarak tüm kullanıcıların özel hayatını fişlediğini iddia etmiştik. Üzerine, Sayın Bakanım, Ulaştırma Bakanımız talimatları vermişti. Ben de o zaman kendisini gerçekten de kutlamıştım. Evet, soruşturma başlamıştı. 1,5 milyon ceza kestiler. Kime kestiler? Türk TELEKOM'a. Niye kestiler? "Siz aslında yanlış bir şekilde insanların datasını topluyorsunuz." diye kestiler. Normal şartlarda o şirketin, dünyanın her yerinde olduğu gibi, bu dataları kime verdiğinin, kaç tane insanı fişlediğinin ve arkasından bütün faaliyetlerinin tekrar gözden geçirilmesi gerektiği aşikârken şirket bir senedir çalışıyor arkadaşlar. Bu çalışan şirket ne yapıyor? 250 milyon datayı toplamış, sizin milyonlarca e-mail'inizi, girdiğiniz bütün İnternet adreslerini -çoluğumuz çocuğumuz, ailemiz demeden herkesin- bütün hepsini fişliyor. Nasıl fişliyor? Çok ciddi, derin bir analiz yaparak sizin tüm inançlarınızı, siyasal yapınızı, özel hayatınızı, sosyal hayatınızın hepsini, bütün hepsini istifliyor, depoluyor ve bir yerde bir "database" tutuyor. Bakın, bu "database"i, aslında bu dataları Amerika'da, İngiltere'de, Avrupa Birliğinde, Brezilya'da, Güney Kore'de tuttuğu için 250 milyon dolar ceza yemiş bir şirketten bahsediyoruz. Peki, bu dataları ne yapıyor? Biz zaten devlet olarak veri güvenliği yasasını çıkarmadığımız için Avrupa Birliğiyle bu sözleşmeyi zaten imzalayamıyoruz, kişisel veri güvenliği ile ilgili. Peki, tamam, onları bir kenara koyuyorum da, bizim bununla ilgili geçen sene sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte başlattığımız ve sekiz ay süren büyük mücadele sonunda ceza kestiniz bu adamlara. Bu adamları niye göndermiyorsunuz, neden göndermiyorsunuz? Kime data gönderiyor? Ben şunu iddia ediyorum: Bu adam ya casusluk yapıyor ya da birilerine çalışıyor. Çok açık ve net söylüyorum bunu.
Şimdi, Bilgi Teknolojileri Kurumu ne iş yapar? Şunu yapar: Bilgi Teknolojileri Kurumu çok önemli bir kurum gerçekten de, Türkiye'deki bütün iletişim trafiğini takip eden bir kurum. Yani son zamanlarda dünyayı kasıp kavuran şu dinleme, fişleme olaylarıyla ilgili konunun -Türkiye'deki- tepesindeki kurum aslında. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı da aslında normalde oraya bağlı olarak çalışır. Peki, Bilgi Teknolojileri Kurumunun özellikle ihbar kabul etmesi gereken konular varken... Nedir bu? Rusya'da bir Amerikan ajanın -ki bugün Time dergisi tarafından dünyada yılın adamı seçildi, Snowden- hem Almanya'ya hem Fransa'ya hem de Avrupa Birliğinin bütün müktesebatını yönlendiren İsviçre'ye, Lüksemburg'a, diğer ülkelerin hepsine -benim şahsi görüşüm veya edindiğim bilgiler dâhilinde- Rus gizli servisi tarafından servis edilen, hangi bilgilerinizin kullanıldığı, hangi bilgilerinizin çalındığı, hangi kurumlarınızın dinlendiği konusundaki ihbarlarını Avrupa ayağa kalkarak dillendirdi. Aynı tür dijital mailleri Millî İstihbarat Teşkilatına da gönderdiler. Neden bunlarla ilgili işlem yapılmıyor Türkiye'de, sorarlar adama, niye yapılmıyor, kim yapmıyor, kim önlüyor bunları? Bundan daha büyük, daha sıkıntılı bir konu olabilir mi? Olamaz.
Şimdi, Türkiye'de bilgi teknolojileri konusunda, daha önce de söylemiştim, aslında geçmişte şaşı bakıyorduk, şu anda gözümüzün teki kör bence. Neden? Bakın, FATİH Projesi 2011'de başladığında -ben bir vesileyle- hem Başbakanın hem de bakanların söylediği birkaç şeyi size hatırlatmak istiyorum. İlk yıl, 2011-2012'de ilköğretim okullarında bunlar uygulanacak, daha sonra ortaöğretim, daha sonra da ileri gelen birtakım öğretim sınıflarında uygulanacaktı. Zaten, ben temelde bunun yanlış olduğunu iddia eden bir insandım. Ama, bakın, FATİH Projesi için bir bakanımız ne demiş: Üretilecek tablette sadece kullanılacak cam yüzeyinin ithal edileceğini aktaran Sayın Ergün "Sadece cam yerli olmayacak, bununla ilgili yatırım yapılabilir ama gerek yok çünkü dünyada arz fazlası var. Projenin ders içeriğine dönük yazılımlarını Millî Eğitim Bakanlığı yapacak, geri kalan yüzde 86'sı da yerli olacak." demiş. Tam tersini söyleyeyim: "Yüzde 86'sı yerli olacak." dediğinin. -yüzde 14'ü ithal diyorsun değil mi- yüzde 14'ü yerliyse ben milletvekilliğinden istifa edeceğim, çok net söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben de katılıyorum sana.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - Var mı böyle bir şey? Yok. Niye yok? İhaleleri yaptınız, 17 milyon kişiye tablet vereceksiniz. Yazık, bakın yazık. Niye? Böyle bir "know how"mız da yok, böyle bir altyapımız da yok. 17 milyon tablet yapacaksınız, dünyada zaten 80 milyon talep vardı siz bunu çıkarttığınızda, siz 15 milyonuna neredeyse talip oldunuz, diyorsunuz ki: "Arz fazlası var." Ya, en büyük pazar yaptınız, en büyük tüketici yaptınız ülkeyi. Zaten, dediniz ki: "Her yere dağıtacağız." Dağıtsanız ne olur? 15 milyar dolarlık öyle veya böyle rant ortaya sergiliyorsunuz. Bu ne biliyor musunuz? Türkiye tamamen üretici değil, tüketici bir ülke ve Türkiye'yi dünyadaki teknolojiyi en başta tüketen ülke konumuna soktunuz. Ayrıca, yazılımlar konusunda da öğrencilerin hepsini yirmi yıl boyunca bağımlı bir hâle getireceksiniz; bu bir zehirlenme, dijital zehirlenmedir bunun adı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - TELEKOM'un kazancı ne kadar olacak bu işten?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - Türk TELEKOM'la ilgili, bir arkadaşımız burada "29 milyar TL yatırım yaptı." dedi. Çıksın bir açıklasın, ben de bileyim, neymiş, ne yapmış yatırım, nereye yapmış yatırımlarını? 6,5 milyar dolara satılan Türk TELEKOM, 29 milyar yatırımı nereye yapmış? Böyle bir şey yok. Yapmışsa da zaten, aslında dünyadaki EBIT'i en yüksek bir şirkettir TELEKOM, kazancı inanılmaz bir şirkettir. Dünyada böyle bir şirket var mı bilmiyorum. Devlet kendi eliyle altın yumurtlayan bu tavuğu gidip ona, buna peşkeş çekti.
Ayrıca, şunu söyleyeyim, işte birincisi: "Vatandaşın yararı" diyorsunuz değil mi? Ya, dünyanın vatandaş eliyle kazıklanan ülkelerinden biri burası, en pahalı Internet'i biz satıyoruz. "Efendim, geniş bant konusu şöyle olmuş, işte onlar yayın yapıyor, bunlar yayın yapıyor." Nasıl olmuş ya? Çıkıp bunu bir şablonla açıklayın, paralarını kimden... Dünyada, Güney Kore'de ve yakın... Burada, Arap ülkeleri de dâhil olmak üzere kaç paraymış, Türkiye'de ne kadar? Bir baksınlar, tek tek karşılaştıralım yani. 3 katı hızındakinden başlayıp... Bak, 10 katına kadar olan yer var. 3 katı hızındaki Internet'i bizim üçte 1 fiyatımıza kullanıyorlar. Bunlar, her yerde yazılan, çizilen konular.
Ayrıca, Başbakanın bir konuşmasına takıldım: "30 bin tane bilişim sınıfı yaptık." dedi. Kabul, yaptınız, haklısınız. Onların hepsinin işlevi var mı bir bakın? Hiçbiri çalışmıyor, Internet kafe bile olmaz onlardan! Hiçbirinin başında bir öğretmen bile yok. Şu anda gidin Internet kafe bile yapamazsınız onları. 6-7 milyar dolarlık yatırım da çöpe gitti. Ne yapıyorsunuz? Türkiye'yi gerçek bir çöplüğe döndürdünüz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bu tabletler de çöpe gidecek, az kaldı.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - Üçer kere, dörder kere değiştireceğiniz hâlde bunlar da çöplük olacak.
Çocukların aslında dijital zehirlenmesi ayrı bir konu deyip hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)