| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 12.12.2013 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Bakanlığın haberleşmesiyle ilgili konuşmak istiyorum bu saatte.
Tutuklu milletvekillerini konuşuyoruz. Bizim milletvekillerimizle ilgili bütün iddiaların hukuksuz gizli dinlemelere dayandığını biliyor musunuz, sadece gizli dinlemelere? Ve Sayın Balbay'ın kararından sonra avukatları başvurdu. İstanbul'da ayrı bir hukuk işliyor, Diyarbakır'da ayrı bir hukuk işliyor. Diyarbakır Baro Başkanı bugün açıklama yaptı. Diyarbakır'daki mahkemeler diyor ki. "Bekleyelim efendim, Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını yazsın da görelim." İstanbul mahkemesi diyor ki: "Kısa karar sonuç doğurur." Bu adaletsizlik, bu ayrımcılık, bu hukuksuzluk karşısında bu Meclisin üyelerinin hakkını hukukunu korumak ve sormak hepimizin görevidir.
Burada konuşulurken bizim üzerimizden bir tartışma yapılmasını doğru bulmuyoruz, yanlış buluyoruz. Varsa fikirlerinizle, çatışın, konuşun ama yok "Siz BDP'ye bunu yaptınız." yok "HDP'ye bunu yaptınız..." Bu Meclisin çatısı altında bugüne kadar, grup başkan vekilliği dönemimde de zaman zaman söz sıralarını verirdik, konuşurduk kendi aramızda, bu tür tartışmalarımızla mutabık kaldığımız şeyler olurdu ama bizim üzerimizden bu tür tartışmalarınızı götürmeyin arkadaşlar. Ben bunu sizden istiyorum. Bakın, Mecliste 10'a yakın bağımsız ve HDP'li milletvekili sayısı var, onların da bir hukuku var.
Teşekkür ederim fotoğraflar için. Sayın Bakan da çıktı mı? Buradan alırsan böyle göstereyim, Facebook'a basacağım.
BAŞKAN - Sayın Hatip, lütfen konuşmanıza devam edin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ben ediyorum. (Gülüşmeler)
BAŞKAN - Ara verdiniz, poz veriyorsunuz fotoğrafçıya, lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Hayır, ara vermedim Sayın Başkan, Facebook'a vereceğim bu resmi çünkü benim iki tane Facebook sayfam vardı, Sayın Bakanın kapattığını söylüyorlar. Yeniden açtırırsak o resmi oraya koyayım diye. Öyle bir şey söyleniyor yani AK PARTİ Hükûmetinin, Facebook ve Twitter sosyal medya yöneticileriyle görüştüğü, bunun üzerine BDP'nin resmî Facebook sayfasının kapatıldığı, daha sonra Sırrı Süreyya Önder dâhil olmak üzere -sataşma var- milletvekillerinin...
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Benim de kapatıldı.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Altan Tan'ın da kapatmışlar. Evet, bizim sayfalar kapatıldı ve fail olarak Sayın Bakanım sizi gösteriyorlar, biz bu husumeti çözmek zorundayız.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Eyvallah.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Vallahi, kurt yese de yemese de saldırır.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Twitter'in "Hayır." dediğini biliyoruz ama şu Facebook'un İrlanda'daki temsilcisi, reklamların vergisini vermemek için -Facebook'tan iyi reklam geliyor, vergisini de vermiyorlar- bize dokunmuş, vallahi biz de onlara dokunacağız yani hayatın gerçekliği bunu götürüyor. Ama, bunun adı sansürdür arkadaşlar. Bunun adı, eğer, ileride dijital medyayı da RTÜK'ün denetimine sokmak gibi bir çaba varsa, öyle büyük, engin bir proje varsa, o proje açısından da dikkati caliptir, bunu bilmenizi istiyorum.
Burada, gerçekten, ilginç şeyler oluyor. Biliyorsunuz TİB, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Haberleşme Bakanlığımıza bağlı ve yakın zamanda burayı gezdik gizli dinleme komisyonu üyesi olarak. Bize Başkanın yaptığı açıklama: "Mahkemelerden gelen 10 bin tane dinleme talebini usulsüz olduğu için reddettik, 10 bin tane." Bakın, mahkeme kararı. Mahkemeler dinleme fabrikası mı olmuş, nasıl iştir? Bu ülkenin yurttaşlarının hepsini dinlemek için durmadan matbu kararlar mı basıyorlar diye merak ettik, araştırdık, maalesef kendi telefonlarının dinlenmesine bile imza atmışlar! Niye? Organize işler, terör işleri, kaçakçılık gibi katalog suçlarda hâkimlerden peşin imza alınıyor. Ondan sonra ne oluyor? Geliniyor... Şöyle, bakın, MİT Müsteşarlığının Başbakanlığa yazısı. Şimdi, bakın, burada, Başbakanlık makamına yazılan yazıda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasında, 2008, 2009, 2012'ye kadar, tanınmış gazeteciler -bunların içinden birini söyleyebiliriz çünkü dava konusu da oldu, sürüyor, mahkemelik de olundu, "Pastör" kod adıyla- dinleniyor. Sonra açıklaması yapılıyor, "Biz, hâkimlerle birlikte yaptık bu işi, iş birliği içinde yaptık." diyor. Nasıl bir olay bu? Hâkimlerle istihbarat iş birliği mi yapar bir karar verdiği zaman bir hukuk devletinde? Dünyanın hiçbir yerinde bunu gördünüz mü?
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Var, var, Mozambik'te var!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, burada, çok tanınmış köşe yazarları var; isimleri tek tek yazılıyor burada, bu kararda ve arkasından, bunlarla ilgili "casusluk dinlemesi" deniliyor ve bunlar, dava açıldıktan sonra bu belgeler. Hukuk tazminat davalarına, idari yargı davalarına giren belgeler; yoksa, bu gizli belgedir, üstünde yazıyor. Bu gizli belgede, "kod isim" uygulamasının Başbakanın imzasıyla yürürlüğe giren MİT'in Kuruluş, Görev, Yetki ve Sorumluluğu Yönetmeliği uyarınca olduğu yazıyor. Şimdi, burada, dikkat edeceğimiz bir konu var. Eğer burada sınır aşılırsa, eğer takdir edilirse, hâkimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbikat yapılmışsa, ki böyle deniyor... Ama, sonuçta deniyor ki: "İşin özelliği ve istihbaratı gereği soruşturmama izni verin.", soruşturulmasın izni verin. İmza, Doktor Hakan Fidan, Müsteşar. Altına bakıyoruz, soruşturma izni -2 punto- biri "Verilmiştir." çarpı, altta "Verilmemiştir."i geçerli, altta Başbakanın imzası var.
Haydi, bunu anladık, Millî İstihbarat Teşkilatı özellikli bir kurumdur. Peki, onun dışında jandarmanın dinlemesi var, onu da gördük, Emniyet istihbaratı var, onu da gördük ve şöyle bir araştırma yaptık ki bu araştırmada, dinleme araçlarından 13 tanesi kayıp. Bir istihbarat daire başkanı çıkıyor, diyor ki: "Bunun 3 tanesi bir büyükşehir belediye başkanının emrinde çalışıyor." Nasıl bir şey bu arkadaşlar? İstihbarat daire başkanı bunu Meclisin komisyonuna söylüyor. Peki, öyleyse, Meclisin komisyonuna çalışan bu istihbarat elemanı, başkanı olanın söyleminden yola çıktığımız zaman, nasıl oluyor böyle 2-3 araç kayıp olabiliyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Hangi belediye Hasip Bey?
HASİP KAPLAN (Devamla) - "Bir büyükşehir" diyor sadece.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ankara olmasın? Melih Gökçek olmasın?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, buradan baktığımız zaman şöyle bir durumla karşı karşıyayız, vahim olan bir durum bu: MİT sahte isimle basını dinlerse ve gazeteciler en fazla Türkiye'de tutuklu olursa, avukatlar dinlenirse ve arkasından bütün vatandaşlarla ilgili dinleme...
Buraya bir İçişleri Bakanı geldi, geçti, şu kürsüde, aynen böyle konuşurken "Biz BDP'li milletvekillerini dinliyorduk." dedi, canlı yayında, burada. O kadar tepki koyduk, Hükûmet... "Nasıl böyle olur? Bu Mecliste milletvekillerini nasıl dinlersiniz? Hangi kararla dinlediniz?" Ama maalesef, şunu da gördük ki: Vahim bir durumda, sadece biz değil, herkes dinleniyor.
Ben şunu söylemek istiyorum. Hakikaten siyasette sinirler yay vaziyetinde gergin. Seçim havasına girildi, Meclis gergin, dışarısı gergin, seçimler gergin geçecek, bir de bunun üzerine İnternet üzerinden şantaj kasetleri, seks kasetleri, bilmem ne kasetleri şimdiden güçler dengesi çarpışmasında dile getiriliyor. Bir de bunların furyası çıkarsa, İnternet'in TİB'e bağlı olması, Bakanlığa bağlı olması, karşısında, uluslararası dolaşımı dikkate alındığında çok vahim bir durum. Bu çift SIM kart olayı özellikle neden bu tür yerlerde kullanılıyor? Gizli, örtülü ödenekten alınan 11 mobil dinleme aracı nerede? Bunlar haberleşme için. Burada çok ciddi noktalar var.
Şimdi, öyle bir olay ki, bir bakıyorsunuz -eğer iddianamelere iyi bir bakabilirseniz, dersiniz ki, anlarsınız ki- Ergenekon cemaati dinlemiş, sonra cemaat Ergenekon'u dinlemiş, cemaat sonra Millî Görüşü dinlemiş; zaten, Allah var, herkes de bizi dinliyor. Bu konuda ne karar lazım ne bir şey lazım, herkes dinliyor.
Şimdi, burada, olaylar değişiyor, güçler değişiyor. Derin güç kim, hangi tarihe göre kim? 2004'ün gizli MGK kararları konuşuluyor. 2004'ü geçin, 2004 hiçbir şeydir, sizin sonrası yıllara bakmanızda yarar var.
Mesela, bazı cihazların, 5 dinleme, 2 İnternet izleme cihazının örtülü ödenekten alındığı ve Jandarmada olduğu söyleniyor. Bunun demirbaşı yok mu Sayın Bakanım? Bunların demirbaşı tutulmaz mı? Kim sorumlu? Bunun yapılması lazım.
Şimdi, buradan eğer bunlara ciddi bir şekilde bir önlem alamazsak son derece vahim şeyler çıkar. Burada bir görüş belirttik Barış ve Demokrasi Partisi olarak.
Evet, sizlerin de zaman zaman yaptığınız açıklamalar var. Bir dönem, Genelkurmay, istihbarat, GES, farklı farklı dinlemeler vardı, ama şimdi TİB Başkanlığı var. TİB biraz daha dikkat ve özen göstermek için bakıyor.
Şimdi, her türlü dinleme cihazının olduğu bir ortamda, bizim yaptığımız araştırmada, maalesef, TİB, MİT, Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı bizim araştırma komisyonunun sorularına cevap vermedikleri gibi Meclisle dalga geçmişlerdir arkadaşlar. Meclisle dalga geçmişlerdir! Bize "Gizlidir, biliyorsunuz.", "Gizli yönetmelik var, biliyorsunuz.", "Devlet sırrıdır, biliyorsunuz." deyip, Meclisin milletvekillerini -bağışlayın- saf yerine koydular ve yuttular zannettiler.
Biz şunu açık söylüyoruz ki dinlemenin yüzde 80'i, arkadaşlar, kamu görevlileri tarafından yapılıyor ve bunun yüzde 55'i, 60'ı önleme dinlemesi olarak yapılıyor, mahkeme kararı alınmıyor; geriye kalıyor 20'si, işte, Sayın Bakana bağlı olan TİB'e geliyor, TİB'den de süzgeçten geçiyor.
Şimdi, bunun bir tek çözümü var arkadaşlar. Eğer gizli dinlemeden -herkes muzdarip- kurtulmak istiyorsak, Mecliste dört parti var, her partiden ikişer kişinin oluşturduğu bir komisyon, gizli dinlemelerle ilgili bir denetim komisyonu olarak kurulur, Meclisin denetimi altına girer ve bunun önünü keseriz. Aksi takdirde, hiç kimse dinleniyorum kaygısından kurtulamaz ve herkes de dinlemeye devam eder.
Bu herkesin sorunudur diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)