| Konu: | DÜNYA BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK GÜNÜ'NE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 22.05.2012 |
MELDA ONUR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, dünya bugünü biyolojik çeşitliliğe adamış, az önce konuşan Değerli Milletvekilinin konusu da aslında bununla ilgili. İlk anda kulağa yabancı geliyor ama o kadar içindeyiz ki hani bazen konuşmalarımıza etki katmak için Nazım Hikmet'in şiirini kullanırız ya, "Dört nala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim." deriz ya, işte Asya'dan Akdeniz'e uzanan memleketimiz sadece toprak ve insanıyla değil, kurdu, kuşu, ağacı, çiçeği, böceğiyle oluşur. Memleketimizin Kafkasya, Orta Doğu, Akdeniz ve Avrupa'nın göbeğinde bir tek taş, bir köprü, bir kavşak ülke olmasıyla övünürüz ama farkında olmadan bu çok çeşitli, çok kültürlü ekolojiden de söz ederiz. Ülkemiz işte bu coğrafyaların faunası ve florasıyla, kültürel ve tarihî mirasıyla zenginleşir. Bizler, emanet aldığımız bu çeşitliliği gelecek kuşaklara eksiltmeden, zarar vermeden bırakmakla yükümlüyüz, bu noktada yasal düzenlemeleri hassasiyetle yapmalıyız.
Değerli arkadaşlar, 2003 yılında Doğa Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Kanunu hazırlık çalışmaları başladı, 2010 yılında ise "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu" adıyla Meclise sevk edildi ama kadük kaldı. Son olarak 17 Mayıs günü Bakanlar Kurulu imzasıyla yeniden Meclis gündemine geldi ancak söz konusu yasa tasarısı gerek hazırlık süreci ve gerekse temel koruma yaklaşımı açılarından ne yazık ki endişe verici unsurlar içeriyor. Öncelikle şunu biliyoruz ki 2003'te görüş veren sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar ne yazık ki görüşlerini mevcut taslakta göremediler, bu da taslağın katılımcı olmaktan uzak olduğunu gösteriyor ve yasa taslağı korunan alanlar ve biyolojik çeşitlilik ile maden, kentleşme, enerji gibi diğer sektörler arasındaki çatışmalara çözüm getirmiyor, koruma vurgusu zayıf ve yetersiz kalıyor, kullanma yani tüketmeye yönelik düzenlemelerin ağırlıkta olduğu görülüyor. Yasayla ilgili söylenecek çok şey var, sözlerimizi komisyona saklıyor ama en önemlisini, en çok eleştirileni tekrar dile getirmek istiyoruz, bu tasarı doğal sit statüsünü ortadan kaldırıyor.
Doğal sitlerin ortadan kaldırılmasının ne anlama geldiğini burada anlatmaya gerek yok ama bazılarınız "Neyle uğraşıyor bu Melda?" diyebilirler. Mesela, doğal sitlerin ortadan kalkmasının sadece tabiatı, ağaçları ve hayvanları etkileyeceğini ama insanlara yeni yaşam, iş, konut, alışveriş merkezi fırsatı sağlayacağını düşünenlerden misiniz? Çevre konusunu bir çiçek, böcek, bir grup beyaz yakalının oyalanma aracı olarak mı görüyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde Çevre Komisyonu olarak -burada da arkadaşlarım var- uluslararası bir sözleşme imzaladık balinaların korunmasına dair. Bürokrat arkadaşlar çok mutluydu çünkü bu çok önemli bir konuydu, biz imzalarsak koruyan taraf sayısı öne geçiyordu. Bir tanesi "Gerçi bizim sularımızda balina yok ama bizim için prestij meselesi." dedi, prestij. Oysa uzak denizlerde doğal olmayan koşullarda bir balina ölürse Türkiye'nin bir köyünde bir küçük çocuğun geleceğine, yaşam hakkına gölge düşer. Bizde yetişmeyen türleri korumak çok kolaydır, oysa Uzundere'deki nehir santrallerinde kapana kısılan kırmızı benekli alabalıklar yok olup gittiğinde, Ahmet Akif ve Ömer Tayyip'in de geleceğinden bir şeyler yok olur gider. Tortum'daki Ödük Çayı'nda bir su samuru ölür, bir meyve ağacı kurursa bu Leyla'nın da geleceğinden kayıptır. Kozak'ta fıstık çamları soludukları havayla kururken, aynı havayı soluyan insanlara ne olur? İklim değişikliği sadece kutup ayılarının sorunu değildir.
Sözü fazla uzatmadan, hem yasanın, yasa taslağının olumsuzluklarına farklı bir açıdan bakabilmeniz hem de değerli arkadaşlar, 24'üncü Dönemde -kimi zaman gerildik kimi zaman güldük- benden size bir anı kalsın diye eğer kabul ederseniz Doğal Hayatı Koruma Vakfının Yunus Koruma Programı'ndan sizlere birer yunus evlat edindirmek istiyorum. Değerli milletvekili arkadaşlarımın gruplarına bu belgeleri dağıtacağız ama Sayın Başkan, müsaade ederse ben burada sayın başkanların ve grup başkan vekillerinin belgelerini vermek istiyorum, Sayın Meclis Başkan Vekilimizin de belgelerini vermek istiyorum. Hükûmetten Sayın Bakanımız var. Sanıyorum yanımda onun belgesi, onu da vermek istiyorum.
Son sözüm şu: Unutmayalım ki bugün nesli tükenen kaplumbağa, orfoz ve saz kedisi bizim sessiz evlatlarımızdır. Onlar olmazsa çocuklarımızın geleceği kararır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Onur.