GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:30
Tarih:13.12.2013

MHP GRUBU ADINA BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Bütçeler, ülkelerin iktisadi ve sosyal olarak var olma mücadelelerinin yansıdığı belgelerdir. Bütçeler, demokratik toplumlarda sosyal sözleşme niteliği taşımaktadır. Bu hâliyle bütçeler, aynı zamanda bir yetki devri belgesidir. Yetki devri, millet adına onun temsilcisi Meclisin bütçeyi onaylaması suretiyle hükûmete kaynak bulma ve harcama yapmaya yetki vermesi şeklinde kendisini göstermektedir.

Bütçede öngörülen ekonomik hedefler, milletimizin beklenti ve talepleriyle, ekonominin reel durumlarıyla, dünya ekonomik konjonktürüyle uygun olmalıdır. Bir sosyal sözleşme olarak bütçenin önemi, kamu kaynaklarının nasıl toplandığı ile nasıl ve nereye harcandığıyla ilgilidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelelim Avrupa Birliği maceramıza. 31 Temmuz 1959 tarihinde Avrupa Ekonomik Topluluğuna başvurmamız ve 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması'yla resmiyet kazanan Avrupa Birliği yolculuğumuzun üzerinden tam elli yıl geçmiştir. AKP hükûmetlerinin klasik söylemi hâline gelen "Nereden nereye." sözü, Avrupa Birliği yolculuğumuz için de çok yerinde bir tabir olacaktır.

Bir an için geriye dönelim ve bundan dokuz yıl önce, Ankara Kızılay Meydanı'nda gündüz vakti atılan havai fişekleri hatırlayalım. Sayın Başbakan ve beraberindekiler sanki Avrupa Birliğine girmişiz gibi otobüs üzerinden halkı selamlıyordu. Fakat, aradan geçen dokuz yıla rağmen bir arpa boyu yol alamadık. Elimizde yarım kapanmış bir fasıl ve geçici kapanmış bir fasıldan başka da bir şey yok. Bu fasıllar siyasi birtakım gelişmelere ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin tavrına bağlandı. Sürecin ilerleyememesinin de nedeni zaten bu. Avrupa Birliği Bakanlığının da 2013 yılı Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nu bir başarıymış gibi bize sunmasının aslında bir anlamı da yoktur. Çünkü, Avrupa Birliğinin temeli malların ve emeğin serbest dolaşımı değil midir? Niye bir türlü oralara hiçbir şart ileri sürülmeden gelemiyoruz? Bizim için öne sürdükleri şartlar hep aynı: Bölgesel politika, yerel yönetimlere destek ve yerel özerlik. Sizin adına "çözüm süreci" bizim ise "yıkım ve ihanet süreci" adını verdiğimiz bu sürecin sonucu olarak karşımıza geliyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elli yıllık Avrupa Birliği yolculuğumuz ve bu yolculukta yaşadığımız olaylar ve gelişmeler gösteriyor ki bu iş iyice kilitlenmiş vaziyettedir. Hükûmetin oturup, enine boyuna düşünüp yeni bir yol haritası çizmesi lazım. Avrupa Birliği bizi oyalamaktadır, samimi değildir, tabiri caizse, elli yıllık nişanlılık bir sona ermelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak evliliğe itirazımız yok, sadece onurlu üyelik istedik. Onurumuzu kurtarmamız lazım. Onurlu üyeliğin üyeliği olmuyor bari onurumuzu kurtaralım. Buraya harcadığımız mesaiyi, oturup memlekete daha faydalı işler için harcayalım.

Gümrük birliğini de Avrupa Birliği ile Amerika arasındaki ticaret anlaşmasını da dikkate alarak tartışmamız lazım. Türkiye'nin durumu ne olacak? Gümrük birliğinden dolayı zaten üçüncü ülkelere karşı birtakım dezavantajlarımız var. Büyük ticari partnerlerimiz olan Avrupa Birliği ve Amerika'nın kendi arasında bir anlaşma yapması, hele hele Türkiye'nin dâhil olmaması durumunda sorunumuz daha da büyüyecek. Bu durumun üzerini de güzel bir şekilde kamufle etmişsiniz ve diyorsunuz ki: "Avrupa Birliğine bağımlılığımızı azalttık." Avrupa Birliğine bağımlılığımızı azaltmak bilinçli bir politika tercihi değildir. Bu, zaruri bir ihtiyaç olarak doğdu çünkü Avrupa'da kriz çıktı. Bu durum kalıcı bir hâle getirilmeli, pazar çeşitlendirmesi yapılmalıdır. Eğer bu dezavantajlı konumumuz devam ederse, Avrupa Birliğiyle Amerika bu anlaşmayı imzalarsa Türkiye'nin gümrük birliğinde kalmasının da bir sebebi kalmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6-7 Kasım 2013 tarihinde Avrupa Parlamentosunun Brüksel'de düzenlediği "Batı Balkanlarda Gençlik ve Eğitim" konulu seminere AKP, CHP ve MHP'den 1'er milletvekili olarak katıldık. Türkiye, Arnavutluk, Bosna Hersek, Makedonya, Kosova, Karadağ, Sırbistan ve Avrupa Parlamentosundan parlamenterlerle birlikte semineri gerçekleştirdik. Alman Parlamenter Bayan Doris Pack'in yönettiği seminerin sonunda verilen yemekte çok dikkat çeken konuşmalara şahit oldum. Sizlere bunların bir kısmını aktarmak istiyorum. Alman Parlamenter Sayın Doris Pack iki yanında ve karşısında oturmakta olan Hırvatistan, Sırbistan ve Bulgaristan ülkelerini temsilen bulunan parlamenterlere "Sizi Avrupa Birliğine biz aldık." diğer aday olan ülke parlamenterlerine de "Sizi de biz alacağız." diye üzerine basa basa propaganda yapıyordu. Bu sözleri duyunca, Avrupa Birliğinin Avrupa Birliği olmaktan çıkarak bir Almanya imparatorluğuna dönüşeceği endişesini taşıdım. Avrupa Birliği konusunda en güçlü gruba mensup Almanya'nın bizim üyeliğimize bakışı bellidir. Sorarım size: Avrupa Birliğine üyeliği kabul edilen bu ülkelerden bizim, Türkiye olarak neyimiz eksik? Bu ülkelerde olup da bizim ülkemizde olmayan nedir? Avrupa Birliği istiyor diye, Kıbrıs'ta Annan Planı'nı Kıbrıs Türkü'ne baskı yaparak, zorla kabul ettirdik. Bu planı kabul etmeyen Rum kesimi ise Avrupa Birliğine tam üye yapıldı.

Şimdi, bizim üyeliğimizle ilgili, Brüksel'de katıldığımız toplantıdaki Avrupalı parlamenterlerin sözleriyle ilgili birkaç kelime etmek istiyorum. Bize diyorlar ki: "Ankara Antlaşması'nın şartlarını yerine getirmezseniz bundan sonra size fasıl açılmaz." Böyle bir dayatmayı kabul etmek bizim onurumuza dokunur. Sözün kısası, Avrupa Birliği sürekli haksızlıklar yapmakta ve Türkiye'yi Avrupa Hristiyan birliğine almak niyetinde olmadığını her vesileyle göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimiz nezdinde de itibarını yitiren ve her geçen gün büyük Türk milletinin desteğini geri çektiği Avrupa Birliği rüyasından uyanıp yeni ekonomik ve siyasi birliklere yönelmek zamanı geldi de geçiyor. Avrupa Birliğinden sorumlu Sayın Bakan, yetmedi mi yüzlerce yıl atalarımızın hamilik yaptığı ve idare ettiği bu devletlerden ulufe beklemek? AKP Hükûmeti olarak yapacağınız en güzel şey, Avrupa Birliği Bakanlığının adını değiştirerek "Türk dünyası bakanlığı" yapmak ve Türkiye'nin önderliğinde yeni bir oluşuma önayak olmaktır. Gelin, biz de Türk cumhuriyetleriyle birlikte bir Türk ekonomik ve siyasi birliği kuralım ve kendimize yeni pazarlar, yeni ufuklar açalım.

12 Ocak 2012 tarihinde ülkemizi ziyaret eden Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Almazbek Atambayev Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapmış olduğu konuşmada, zannedersem, her Türk ferdinin hislerine tercüman olmuştur. Bir kabristanda birbirine sırtını dayayarak düşmanlarına ok atan 2 Türk askerinin taşın üzerine çizilmiş resimlerinin bulunduğunu ifade eden Sayın Atambayev "İşte buna 'arkadaşların dayanışması' denir. İşte bu anlayış ile ulu Türk kağanlığı kurulmuş ve iki yüz sene ayakta kalmayı başarmıştır. Artık, ulu Türk kağanlığını kuramasak bile, en azından Türk devletlerinin kardeşliğini pekiştirmeliyiz, kuvvetli bir Türk birliğini yapmalıyız." diyerek sadece bizim değil, Orta Asya'da bulunan Türk cumhuriyetlerinin de arzularını dile getirmiştir.

Bu arada da aklıma gelmişken söylemeden geçemeyeceğim; AKP'nin Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi olan, sözüm ona bir profesörün söylediği ve hiçbir temele dayanmayan o meşhur sözünü. Sanırım, o şahsa Sayın Atambayev en güzel cevabı çok önceden vermiş oldu. Peki, nedir bu Türk birliği, neyi ifade eder? Türk birliği, geniş tanımıyla, köken itibarıyla Türk olan tüm ülke, özerk yönetim ve başka ülkelerde yaşayan Türk topluluklarının, kısaca Türk dünyasının ekonomik ve siyasi olarak tek çatı altında toplanmasını ve teşkilatlanmasını ifade eden siyasi bir kavramdır. Dar anlamıyla da Türkçe konuşan devletlerin bir araya gelerek Avrupa Birliğine benzer bir yapı oluşturabileceğine yönelik bir fikir oluşumudur. Yani, Türk birliği Türkiye ve Orta Asya'da bulunan Türk cumhuriyetleriyle mal ve hizmetlerin serbestçe dolaşımı, ortak para birimi kullanımı ve ortak yönetimler ile ortak alfabe, bütün ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak bir paydada buluşmalarıdır. Genç nüfusu, teknolojiyi ve çok önemli yer altı ve yer üstü kaynaklarını yönetmektir Türk birliği. "Tek millet, iki devlet." dediğimiz Azerbaycan, ata yurtlarımız Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve diğer Türk devletlerinin birleşip dünyaya egemen olan ve istediği gibi at koşturan emperyalist güçlere bir Türk şamarıdır Türk birliği. Kazakistan'ın Karaganda bölgesinde bulunan kömür yataklarını, Ural-Emba havzasında bulunan petrol rezervlerini, ayrıca bakır, kurşun, çinko, demir, manganez yataklarını, Azerbaycan'da bulunan petrolü, doğal gazı, Özbekistan'da bulunan petrol, doğal gaz, bakır ve altın madenlerini, Kırgızistan'da bulunan kömür, bakır, petrol ve doğal gaz yataklarını, Türkmenistan'ın zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarını ve ülkemizin sahip olduğu bütün zenginlikleri üye devletlerle beraber yönetmektir Türk birliği. Vatandaşımızın ucuza ısındığı, arabasına yakıt doldururken cebinin yanmayacağı, sobasını yakarken cüzdanının tutuşmayacağı bir ideolojidir Türk birliği. Biz Milliyetçi Hareket Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisine gönül veren milyonlarca vatandaşımızla bu sevda ve hedef için üzerimize düşen bütün görevleri muhalefette yapıyoruz. Allah'ın izniyle devri iktidarımızda da daha fazlasını yapacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin önderliğinde kurulacak önce Türk birliği, ardından da bu birliğe -güçlü olmasından dolayı- katılacak Müslüman ülkelerle oluşturulacak ekonomik, siyasi ve sosyal birliğin kurulma çalışmaları başlatılarak bu birlikteliğin gerçekleşmesiyle dünya ekonomisinin motoru, yön vericisi, yöneticisi konumuna gelebilmenin planlarının yapılması zamanı geldi de geçmektedir. Bunların yapılması ve bunun gerçekleşmesinin neticesinde, dünyada hâlen devam etmekte olan totaliter rejimler, vahşi kapitalizm ve sömürü düzeninin sona ermesiyle, yerine hakkın güçlü olana değil, haklı olana verildiği, insanların huzur, barış içinde yaşadığı, açlıktan ölümlerin yaşanmadığı bir dünyanın oluşturulabilmesi yolunda çalışmalar yapılması en doğru yol olacaktır.

Muhalefete "Proje üretmiyorsunuz." diyerek yüklenen iktidar, Milliyetçi Hareket Partisinden kopyaladığı ve 1999 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin 500'e yakın bilim adamına hazırlattığı projelerden on iki yıllık zorunlu eğitim, sosyal güvenlik politikaları ve "2023 Lider Ülke Türkiye" projelerini hayata geçirmiş fakat tabii, kendisi hazırlayamadığı için uygulamada başarıya ulaşamamıştır.

Cenab-ı Allah'ın izniyle, bizim büyük ülkümüz olan Türk Birliği Projesi'ni gerçekleştirmeği ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak diğer projeleri gerçekleştirmeği, en kısa zamanda bu ülkenin refah seviyesini, bu insanların, Türk milletinin refahını yükseltmeyi, Cenab-ı Allah'tan Milliyetçi Hareket Partisine önümüzdeki seçimlerde nasip etmesini diliyor, 2014 bütçesinin de ülkemize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)