| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 13.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Otuz üç yıl önce bugün, 13 Aralık 1980'de 17 yaşında gencecik bir fidan yaşı büyütülerek asıldı. Faşist General Kenan Evren "Asmayalım da besleyelim mi?" dedi, Erdal Eren darağacına gönderildi. Bugün buradan bir kez daha Erdal Eren'i ve onun yolunda yürüyen Gezi eylemlerinde öldürülen gençlerimizi saygıyla anıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar) Unutmayalım ki Erdal'ı da, Gezi'de kaybettiklerimizi de katleden aynı zihniyettir.
Değerli arkadaşlar, cezaevleri Türkiye'nin görünmeyen ama oluk oluk kanayan yaralarından biri. Cezaevleri Türkiye'nin âdeta turnusol kâğıdı gibi. Türkiye'de ne kadar demokrasi varsa, ne kadar hukuk varsa cezaevlerinde de ancak o kadar var. Parasız eğitim ve özgür üniversite istedikleri için 3 bine yakın öğrenci içeride ama Ali İsmail Korkmaz'ı katledenler dışarıda. 13 yaşında "Kahrolsun Faşizm." diyen bir çocuk yargılanıyor ama Ethem Sarısülük'ü yakından vuran polis dışarıda. "Adalet" diyen avukatlar içeride, "demokrasi" diyen sendikacılar içeride, katliamlarda rolü olan polis şefleri dışarıda.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerindeki sorunları, sıkıntıları üçe ayırarak anlatabilirim. Cezaevlerindeki sorunlar çözülecekse eğer, önce orada tecrit içerisinde yaşayan infaz koruma memurlarının sorunları çözülmelidir. Bugün maalesef AKP'li hiçbir konuşmacı infaz koruma memurlarıyla ilgili konuşmadı çünkü onların umurunda değil infaz koruma memurları. İnfaz koruma memurları, tartışmasız, memurlar arasından en şansız olanları. Jandarmanın, polisin yıpranma payı var ama maalesef infaz koruma memurlarının yıpranma payı yok. Yıllardır söylüyoruz ama bu, Sayın Bakanın da umurunda değil. Memurlar içerisinde fazla mesai yapıp mesai almayan tek memur infaz koruma memuru. Cezaevindeki memur, müdür emekli olmak istiyor ama olamıyor. Neden? Çünkü, emekli oldukları gün maaşları yarı yarıya düşüyor. Memurlar içerisinde bayram tatili yapmayan memurlar bir tek infaz koruma memurları. Sosyal yaşamları sıfır. Tam olarak tecrit altında bir hayat sürüyorlar. Emekli olunca silahları ellerinden alınıyor, sokak ortasında bırakılıyor.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin on yılda en çok büyüttüğü, darbe dönemlerine bile tur bindirdiği bir icraatı var ki o da mahpuslar, o da mahpushaneler; icraat ortada. Değerli milletvekilleri, sayın grup başkan vekilim, lütfen, bundan sonra AKP'yi bu konuda eleştirmeyin çünkü bu konuda hakikaten 12 Eylül rejimine de tur bindirdi. 2003 Ocağında 57 bin olan mahpus sayısı bugün 145 bin, 2 katından fazla. Niye? Hani hep övünüyorsunuz ya "Ekonomi büyüdü, Türkiye büyüdü." diye ama büyüyen bir şey daha var ki -bu sizi tamamen yalanlıyor- o da cezaevinde bulunan mahpus sayısı.
Değerli arkadaşlar, bir mesele daha var ki bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. 2017'ye kadar cezaevlerinin kapasitesinin 255 bin olacağı söyleniyor. Bakın, aman dikkat çünkü bu oyunu daha önce görmüştük; Silivri'de bir kampüs yapıldığı zaman, büyük bir mahkeme salonu yapıldığı zaman herkes sordu "Niye bu salonlar yapılıyor?" diye. Önce salonlar açıldı, sonra o salonlara göre davalar açıldı. Balyoz, Ergenekon, KCK davaları bu salonlar için açıldı değerli arkadaşlar. Onun için, üç yıl içerisinde kapasite artıyor, buradan avukatlara, öğrencilere, sendikacılara çağrı yapıyorum: Aman dikkat edin!
Değerli arkadaşlar, cezaevlerinde her şey sorun. CHP Cezaevi Komisyonu olarak, bıkmadan usanmadan, hiç kimseyi ayırmadan iki buçuk yıldan beri söylüyoruz ama maalesef Hükûmet körleri, sağırları oynuyor. Cezaevinde girişte çıplak arama var, kadınlara çıplak arama dayatılıyor. Mahpusları, kadınları erkekleri ayırmadan arıyorsunuz. Sayın Bakana soru sordu Sayın Aygün, aynen verdiği cevap şu arkadaşlar: "Soyuyoruz ama utandırmıyoruz." Geçtiğimiz günlerde İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleriyle birlikte gittiğimiz Antalya Cezaevinde bir mahkûm dedi ki: "Sayın Bakana lütfen söyle. Bizim üç dakikada, dört dakikada yaşadığımız o çıplak aramada, Sayın Bakan, ömrümüzden bir yıl, iki yıl gidiyor." Onu da sizlerin vicdanlarına sunuyorum değerli arkadaşlar.
Mahpuslarda kadın-erkek ayırmadan "Otur, kalk", oturup kalkarken de "3 kez öksür." deniyor. Pozantı'da, Antalya'da çocuklara tecavüz ediliyor, hem de devlet gözetiminde. Bir cezaevinde çocuğa tecavüz ediliyor, Adalet Bakanlığı çocuğu suçluyor, diyor ki: "Neden bağırmadın, neden acil butonuna basmadın?" Bir başka cezaevinde süngerli, halılı odalarda kaba dayaklar atılıyor. Bir başkasında, kendisine jilet atan çocuğun yarasına tuz basılıyor.
Peki, değerli arkadaşlar, bunları kim yapıyor? Bunları infaz koruma memurları mı yapıyor? Hayır. Bunları bürokratlar, cezaevi müdürleri mi yapıyor? Hayır. Değerli arkadaşlar, ne kadar çok cezaevi yaptığıyla övünen Hükûmet, duble yolları yapan Hükûmet, çıplak aramayı da, Pozantı'daki tecavüze de göz yuman aynı insanlar değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT YILDIRIM (Çorum) - Ya, el insaf!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Kadınlarımıza, annelerimize, bacılarımıza oyuk araması yapanlar ile hastane yaptığıyla övünenler aynı kişiler değerli arkadaşlar. Cezaevlerinde her şey sorun...
TEMEL COŞKUN (Yalova) - Ayıp! Ayıp!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Ayıp nedir, biliyor musunuz arkadaşlar? Ayıp, bunlara göz yummaktır. Ayıp, bunları iki buçuk yıldan beri söylediğimiz hâlde bunları görmezden gelmektir değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
TEMEL COŞKUN (Yalova) - Hiç alakası yok.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın, cezaevlerinde sağlık hizmeti almak sorun, diş çektirmek sorun -altı ay sonraya gün veriliyor- yemek sorun -infaz koruma memuru için de sorun, orada kalan insanlar için de sorun- sohbet etmek sorun, yatmak, uyumak sorun. Antalya'da 510 kişilik cezaevinde tam 1.800 kişi kalıyor, 35 kişilik C5 koğuşunda 82 kişi yatıyor. Birçok cezaevinde üst üste yatanlar, birçok cezaevinde nöbetleşe uyuyanlar, hatta hatta nöbetleşe nefes alanlar var.
Kitap sorun, her cezaevinde farklı, kiminde 5, kiminde 10. Senin gibi seçilmiş bir milletvekili Engin Alan'a 10'dan fazla kitap verilmesi yasak. Değerli arkadaşlar, daktilo kullanmak yasak, İnternet çıktısı, fotokopi yasak. Altmış yıl önce Nazım Hikmet'in kullanmış olduğu o daktiloyu güvenlik sebebiyle cezaevine sokmuyorlar.
Bakın, Tuncay Özkan, Deniz Yıldırım, Hikmet Çiçek, Doğu Perinçek yazarak geçimlerini sağlayan insanlar ama cezaevlerinde maalesef bunlar yasak.
Değerli arkadaşlar, sakal bırakmak yasak; size serbest, cezaevinde yatanlara yasak. Nakil olmak, sevk olmak yasak. Hele bu sevk, hele bu sevk... Değerli milletvekilleri, yıllarca kendi şehirlerinden uzakta yatan mahkûmlar var. Örneğin, Süleyman Salman diyor ki Antalya Cezaevinden: "İki buçuk yıldan beri annemi göremiyorum. Hasta ve yaşlı olduğu için, imkânımız olmadığı için gelemiyor." Adanalı Ergün Köroğlu "Doğan çocuğumu bir buçuk yıldan beri göremiyorum." diyor. Başka bir örnek daha vereyim: Kastamonulu yaşlı bir teyze, Kocaeli'de kalan bir teyze yokluktan, yoksulluktan sizin büyütmüş olduğunuz, ekonomisini büyütmüş olduğunuz Türkiye'de altı yıldan beri çocuklarını görememiş.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül cezaevlerinde herkes aynı marşları söylüyordu, şimdi de herkes aynı kanaldan bilgi almaya zorlanıyor. Cezaevlerinde yandaş kanallar serbest, Ulusal TV, Halk TV, İmc, Cem, Yol TV yasak.
Cezaevlerinde dört duvar arasında başka sorunlar var ki, onları da hemen kısaca söyleyeyim: Sağa baktın sorun, sola baktın sorun, yüksek sesle konuştun sorun, türkü söyledin sorun. Marş söylersen karşılığında bir ay görüş cezası, milletvekillerine mektup yazarsan karşılığında üç ay iletişim cezası, slogan atarsan bir yıl görüş cezası. Onlarca keyfî uygulamalar var değerli milletvekilleri.
Değerli arkadaşlar, adaleti simgeleyen sembolün gözleri kördür, öyle olması da gerekir ama bizler gözlerimizi açmak zorundayız. Meclis uyuma, sadece el kaldırma, Hükûmeti övme, küfretme, milletvekiline saldırma ve cennete kimin gidip gitmeyeceğinin kararlaştırıldığı bir yer değildir, Meclis ülke sorunlarının çözüm yeridir. Bu nedenle, yarın cezaevine kimin girip çıkacağı belli olmaz.
Bu sorunların çözümü konusunda hepinizin duyarlı olacağınıza inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)