| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 13.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA OSMAN AYDIN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün bütçeleri üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son yıllarda nükleer enerji üretimi konusunda oldukça tartışmalı bir süreci yaşıyoruz. Çernobil ve özellikle de 2011 yılında Japonya'da da tsunaminin yol açtığı nükleer felaketlerle birlikte nükleer enerji santralleri üzerindeki tartışmalar iyiden iyiye yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bu felaketlerine karşın, ülkemizde kurulacak nükleer santraller, Hükûmetimiz tarafından ekonomimizin en önemli sorunu olan dış ticaret açığının çözümü için bir çare olarak sunulmaktadır. Nükleer enerjiye geçiş yüksek sesle ve her şeye rağmen savunulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar ilgili kurumlar, kuruluş amacı ve ruhuna uygun hareket etmiş olsaydı, yeterli AR-GE çalışmalarını yapabilmiş olsaydı, yerli teknoloji ile yerel uranyum kaynaklarının zenginleştirilmesini başarabilmiş olsaydı ve nükleer enerjiyi de kullanılabilir bir hâle getirmiş olsaydı o zaman nükleer enerjinin dış ticaret açığına çözüm olma iddiasını gerçekleştirebileceği kanısındayım fakat ne yazık ki Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, nükleer enerji konusunda yeterli sonuç alıcı bir AR-GE çalışması bugüne kadar yürütememiştir. Ülkemizde yapılması planlanan nükleer enerji santralleri, enerji egemenliğimizi sağlamayacak, tam tersine enerji temininde dışarıya olan bağımlılığımızı daha da artıracaktır.
Çözüm nedir? Arkadaşlar, çözüm, tabii ki kendi yerel kaynaklarımızı devreye sokacak çalışmaları yapabilmektir. Bunun için yeterli kaynak ve donanımı sağlayarak, yerli uranyum kaynakları kullanılabilir hâle getirilerek yerli nükleer enerji üretim teknolojisinin geliştirilmesi gerekmektedir. Gerçekten bu çalışmalar yapılır, yerel uranyum kaynakları devreye sokulabilirse o zaman enerji bağımlılığına karşı nükleer enerji bir çözüm olabilir. Mevcut durum devam ettiği takdirde enerji üretimindeki dışa bağımlılığımızı maalesef 2002 yılındaki yüzde 67 seviyesinden bugün geldiği yüzde 72 seviyesinde tutmamız mümkün olmayacak, 2020'li yıllarda yüzde 80'lere dışa bağımlılık ulaşmış olacaktır. Bunu bugün özellikle Mersin Akkuyu'daki nükleer santralin anlaşmalarına baktığımız takdirde açık bir şekilde görmekteyiz. Bugün Mersin Akkuyu nükleer enerji santralinin teknolojisi tamamen dışa bağımlıdır. Enerji üretim kaynağı tamamen dışa bağımlıdır. Millî ekonomiye, millî kaynağa, enerjideki dışa bağımlılığı çözme konusunda hiçbir katkısı olmayacağı gibi, elektrik üretim maliyetlerini kilovat başına 15 sente yakın bir ücretle anlaşma sağlanmış olması nedeniyle daha da artıracaktır. Biz eğer ki Mersin'e nükleer santral kurma hevesi yerine, 2020'li yıllardaki elektrik ihtiyacımızı dışarıdan karşılamak için ihale açmış olsaydık 15 sent kilovatsaatine fiyatın yarısına elektrik enerji ihtiyacımızı karşılayabilme imkânına kavuşabilirdik diye düşünüyorum.
Madencilik, hepimizin bildiği gibi özellikle ülkelerin ekonomik olarak gelişmelerine, büyümelerine, zenginleşmelerine büyük katkı sağlayan temel sektördür. Ülkeler yer altı kaynaklarını bulup, tespit edip, üreterek ekonomilerini büyütmüşlerdir. Ülkemiz yer altı kaynakları yönünden büyük zenginliklere sahiptir. Fakat madencilik sektörümüzün ekonomimiz içindeki büyüklüğü maalesef ancak yüzde 1,5-2 seviyelerindedir. Oysa, gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 5-6 seviyeleri civarındadır. Bu da açık bir şekilde göstermektedir ki yer altı kaynaklarımız yeterince değerlendirilememektedir. Genç cumhuriyetimizin yöneticileri 1935 yılında gerçekten madenciliğin ekonomiye yapacağı katkıyı bildikleri için, bu kaynakların aranması, bulunup ekonomiye kazandırılabilmesi için Maden Tetkik Arama Enstitüsünü kurmuşlardır.
MTA da kuruluşundan bu yana birçok başarılı çalışmaya imza atmıştır. Emeği geçen herkesi kutluyor, teşekkür ediyorum. Ancak bu çalışmalar yukarıdaki rakamların da açık bir şekilde gösterdiği gibi yeterli değildir. MTA'nın daha da güçlendirilmesi, donanımının artırılması, yetkin personelinin artırılması gerekmektedir. Bu nedenle bütçeden ayrılan payın yeterli olmadığı açık bir şekilde görülmektedir.
MTA'nın çalışmaları neticesinde yenilenebilir kaynaklarımızdan jeotermal kaynakların ne kadar önemli bir kaynak olduğu açık bir şekilde ortaya çıkartılmıştır. Bu yer altı kaynaklarımız da ekonomiye büyük katkı sağlamaktadır. MTA'nın geliştirilmesi neticesinde bulunan sahalar ihale yoluyla yatırımcılara satılmış ve enerji üretim yatırımları yapılmıştır. Bu gelişmeden jeotermal kaynağın bulunduğu yöre de gelir elde etmeye başlamıştır. Daha önce işletmelerin gayrisafi hasılasının yüzde 1'lik idare payı özel idarelere kaynak olarak verilirken, Büyükşehir Yasası'ndan sonra aynı yüzde 1'lik idare katkı payı maalesef genel bütçeye dâhil edilmiştir. Bu şekilde yerel yönetimler mağdur edilmiş, zarara uğratılmıştır. Külfet belediyelere bırakılmış, gelir genel bütçeye aktarılmıştır. Bu mantık anlaşılabilir bir mantık değildir.
2012/15 sayılı Başbakanlık Genelgesi'yle madencilik faaliyetleri büyük bir zarara uğramış bulunmaktadır. Bu genelgede kamu kurum ve kuruluşları ile sermayesinin yüzde 50'sinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait şirketlerin taşınmazlarıyla ilgili irtifak, takas, tahsis, devir vesaire her türlü tasarrufa yönelik işlemler için Başbakanlıktan izin alınması zorunluluğu getirilmesi bu konuda kamu taşınmazları üzerinde faaliyet gösteren işletmeleri izin alma konusunda büyük bir sıkıntıya sokmuş, uzun zamandır izin alamayan birçok işletme ihracat taahhütlerini yerine getiremez hâle gelmiş bulunmaktadır. Bu sorunun ivedilikle çözülmesi çok büyük önem arz etmektedir ülke ekonomisi açısından.
Bugün maalesef, nükleer enerjide zamanında gerekli AR-GE yatırımlarını yapmadığımız için tamamen dışa bağımlı bir nükleer enerjiyle karşı karşıya isek yarın dünyanın en büyük rezervlerine sahip olduğumuz bordan üretilecek enerji için gerekli AR-GE çalışmalarını yapamadığımız takdirde bundan da yararlanamayacağımız açık bir şekilde görülmektedir. AR-GE'ye gerçekten yeterli kaynak ayrıldığında yapılabilir bir olaydır. Dünyanın birçok ülkesinin birçok kurumu bordan enerji üretilmesi, bordan üretilen enerjiyle yürüyen otomobil yapılabilmesi için milyonlarca dolar kaynak ayırıp AR-GE yaptığını hepimiz biliyoruz. Biz kurumları oluşturuyoruz fakat gerekli vizyonu ve misyonu üstlenmelerini ve hedefler koymalarını ve hedeflere ulaşabilmesi için gerekli kaynakların ayrılmasını bir türlü beceremiyoruz. Bordan enerji üretilmesi, bordan üretilen enerjiyle yürüyen araba yapılabilmesi için, bordan üretilen enerjiyle çalışan elektrik santrali yapılabilmesi için gerekli AR-GE yapılmasına yönelik kadro oluşturulması, gerekli eğitimli kadroların yetiştirilmesi, gerekli donanım kurulması için yeterli AR-GE bütçesi kaynağı ayrılmalı, hedefler konulmalı, konulan hedeflerin realizasyonu izlenmelidir ki 21'inci yüzyıl ülkemizin yüzyılı olsun, 21'inci yüzyıl zenginliğin yüzyılı olsun, dünyadaki ilk 10 ekonomi içine girebilelim.
Bu temennilerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)