| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 14.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı da Hükûmet gibi 2013 performansıyla maalesef bizde hayal kırıklığı yaratmıştır. Her şeyi bir yana bıraksak bile, Gezi eylemlerine katılanlara yönelik tavır ile fişlemenin yeniden Türkiye'nin gündemine oturması bile bu gerçeği ortaya koyuyor. Hepinizin bildiği gibi, Gezi Parkı'na AVM yapılması istenmesi üzerine, insanların demokratik haklarını kullanarak yaptıkları gösterilere Sayın Başbakanın talimatı üzerine polis müdahaleleri sonucu yaklaşık 8 bin kişi yaralandı, 6 kişi hayatını kaybetti, 12 kişi gözünü kaybetti, 6 bine yakın insan gözaltına alındı. Hazırlanan iddianameye göre 255 kişi hakkında dava açıldı. Müezzin "Camide içki içilmedi." dese de iddianamede bir kez daha "İbadethaneyi kirletme suretiyle zarar verme suçu" öne çıkarıldı. Gezi olaylarına müdahaleyi Çanakkale Zaferi'yle kıyaslamanız da Çanakkale şehitlerinin kemiklerini sızlatmıştır.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidarı, bütün kurgusunu, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan ve kendisini desteklemeyenleri cezalandırma üzerine yapıyor. Başbakanın başlattığı, İçişleri Bakanı ve bazı valilerin devam ettirdiği kızlı erkekli yaşam tartışması bunun en tipik örneğidir. İnsanların sosyal yaşamlarına, hayat tarzlarına müdahale eden, toplumsal hayatı da kendisine göre şekillendirmeye çalışan bu zihniyet, üniversite yurtlarımızda kalan öğrencilere de âdeta hakaret etmiştir. İçişleri Bakanlığı, suçla mücadelede önleyici tedbirleri sıkıyönetim benzeri önlemler olarak algılamaktadır. Suç işlenmesini önleyecek mekanizmaları da sindirme, korkutma, yıldırma, baskı, gözaltına alma olarak değerlendirmektedir. Geçtiğimiz günlerde Muğla ve Trakya'ya seçim gezisi için, seçim kampanyası için giden Sayın Başbakana steril bir ortam yaratmak için yapılan sivil sıkıyönetim uygulamaları bunun örneğidir. Başbakanın hoşuna gitmeyecek reklam afişleri ve pankartların üzeri kapatılmış, onlarca kişi keyfî olarak gözaltına alınmıştır. Valilik kararıyla Muğla, açık hava hapishanesine dönmüştür. Birey özgürlüğü, birey hakları ve demokratik hak arama imkânı yok edilmiştir. Demokrasi ayaklar altına alınmıştır.
İçişleri Bakanlığı, bazı valiler ve kolluk amirleri Başbakanın her sözünü kanun gibi algılamaktadırlar. Algı böyle olunca, zorla suç ve suçlu yaratılmaya çalışılmaktadır. Tıpkı Gezi davalarında ve diğer bazı davalarda olduğu gibi. Bu ülkede kızlı erkekli bir tek karma öğrenci yurdu yokken, bir ahlak bekçisi edasıyla karma yurtlardan bahsetmek gibi. Camide içki içildiğine dair kanıt ortaya konamamasına rağmen cami müezzininin Terörle Mücadele şubesinde sekiz saat sorgulanması gibi ve daha sonra da sürgüne gönderilmesi gibi. Bazı valiler halka hakaret etmekte, bazıları insanların acılarıyla alay etmekte ve gazeteci tehdit etmektedir.
Son günlerde de Sayın Bakan, üzülerek belirtmek lazım ki hangi valilerin cemaate, hangi valilerin başka mahfillere ait olduğu hususu tartışılmaktadır. Bu, ülkemiz açısından gerçekten üzüntü vericidir. Sayın Bakan, bunu inkâr etseniz de Türkiye İstatistik Kurumunun Diyanet İşleri Başkanlığıyla ortaklaşa yürüttüğü sözde anket çalışması son günlerde fişleme olaylarının yeniden gündeme oturmasına sebep olmuştur.
Yine aynı şekilde, sağlık sektöründe inanç eksenli sorular, okullarda ortaya çıkan soruşturmalar, Gezi eylemlerine katılanların yüzde 78'inin Alevi olduğunun açıklanması fişlemenin en tipik örneğidir. YÖK üzerinden yurtlardaki bütün üniversite öğrencilerinin bilgilerini istemek fişlemenin en tipik örneğidir. İzmir Limontepe'de okul yönetiminden Alevi ve Kürt öğrencilerin isimlerinin istenmesi hem ayrımcılık hem de fişlemenin en tipik örneğidir.
Sayın Bakan, aslında, bu şekilde, "Toplum Destekli Polislik Projesi" adı altında psikolojik harekât uyguluyorsunuz. Oysa, ne hayalî suçlar yaratarak ne de insanları gözaltına alarak hiçbir sorunu çözemezsiniz, fişleyerek de artık insanları teslim alamazsınız. Milyonlarca insanın sokağa çıktığı Gezi eylemleri bunu göstermiştir. Zaten, bu nedenle de Gezi protestoları Hükûmetinizin kimyasını bozmuştur. Hükûmetinize karşı demokratik zeminde yükselen haklı talepleri polisiye tedbirlerle çözümleyemeyeceğinizi artık görmelisiniz. Demokratikleşmede polisiye önlemler çözüm getirmez. Demokratikleşmeyi yasaklar değil, özgürlükler geliştirir. Çözüm, şeffaf olmaktan, insan haklarına ve özgürlüklere saygılı olmaktan geçiyor. TOMA sayısını artırsanız da, biber gazı ithalatını yükseltseniz de, ne yaparsanız yapın, artık bunu engelleyemezsiniz. Güvenliğin, asıl itibarıyla, önemli ölçüde demokrasi kültürüne, özgürlüklere bağlı olduğunu artık anlamanız gerekir.
Polisimizin insan hakları çerçevesinde eğitimine önem vereceğinize, özlük haklarını geliştireceğinize, onları zor koşullarda göreve sevk ediyor, halkla karşı karşıya getiriyorsunuz. 41'i bu yıl olmak üzere devriiktidarınızda 299 polis intihar etmiştir. Basını suçlayacağınıza EMNİYET-SEN'in feryatlarına kulak verin, EMNİYET-SEN bunun sebebini açıkça ifade ediyor.
Gerçeği görmek yerine hep hayalî gerekçeler ve düşmanlar yaratarak hiçbir sorunu çözemezsiniz. Aynı durum sınırlarımız için de geçerli. İnsanları suçlayarak hiçbir yere varamazsınız. Türkiye'yi Kaide bağlantılı örgütlerle komşu yaptınız ve Türkiye'yi büyük bir güvenlik riskiyle karşı karşıya bıraktınız.
Bakanlık olarak sivil toplum örgütlerine büyük önem verdiğinizi söylüyorsunuz ama uygulamalar bunu göstermiyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine reva gördüğünüz toplumun hâlâ belleklerindedir ve bu anda da baskılar devam ediyor. Derneğe gönüllü olarak hizmet edenleri ve bağışta bulunanları Maliye ve Sosyal Güvenlik eliyle yıldırmaya çalışıyorsunuz. Bağlı 24 odası bulunan Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliğini baskı altına alıyorsunuz ve onları kendinize bağlamaya çalışıyorsunuz. Derneklerin denetimini derneklere baskı aracı olarak kullanmaktan vazgeçin artık, insanların kutsal değerlerini istismar ederek yolsuzluk yapanların üzerine gidin.
Bakın, Gezi olayları sırasında oluşan Taksim Dayanışması Platformunda 300'ün üzerinde oda, sendika, STK varken, siz neredeyse hepsini terörist ilan ettiniz ve moda deyiminizle, hepsine "marjinal" dediniz.
Sayın Bakan, İçişleri Bakanlığı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının gözleri önünde cereyan eden vahim bir husus var. Ankara-Eskişehir yolunda "demir kafes" olarak tanımlanan yapının kaba inşaatı için 90 milyon TL harcandıktan sonra, 2013 yılında yıkımına başlanan bu yapıyla ilgili işlemler yolsuzlukların, hukuksuzlukların tarihine örnek gösterilecek bir olaydır ve İçişleri Bakanlığının, Sayıştayın ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının gözü önünde yükselen bu yolsuzluk ve hukuksuzluk abidesi hiçbirinizin vicdanını sızlatmıyor.
Devriiktidarınızda muhalefete mensup belediyeleri baskı altına aldınız ama -demin verdiğim örnekten de anlaşılacağı gibi- size mensup belediyelerin yaptıklarını görmezden geldiniz Sayın Bakan. Oysa, bu, herkesin gözü önünde var olan ve herkesin tanık olduğu bir husus.
Park ve yeşil alan olması gerekirken... Düzenleme ortaklık payından aktarılan bir arazidir burası. Bir bölümü de Atatürk Orman Çiftliği'ne aitken Gazi Üniversitesine devredilmiştir. Buna rağmen, bu alanda imar planlarına, ilgili kurumların itirazlarına, mahkeme kararlarına, müfettiş ve bilirkişi raporlarına rağmen, inatla, aynı bulvara, ana bulvara tecavüzlü dev bir çelik kafes inşaatına başlanmıştır. Yaklaşık 90 milyon TL harcandıktan sonra, tamamlanmadan, bu defa yapımı durdurulmuş ve yıkılmıştır. Buna da göz yumulmuştur.
Daha sonra ne olmuştur? Daha sonra, yıkılması için de devlet bütçesinden, belediye bütçesinden büyük meblağlar harcanmıştır ancak bu devasa rant abidesi ve bu yolsuzluk abidesi kimsenin vicdanını, hiçbirinizin vicdanını sızlatmamıştır. Bu, Sayın Bakan, mutlaka hesabı sorulması gereken bir husustur.
Sayın milletvekilleri, uygulamalarınızla, bu İçişleri Bakanlığının uygulamasıyla bu ülkenin demokrasisinin ve özgürlüklerinin önünde ciddi bir engel var. Bu aynı zamanda Hükûmetin de uygulaması tabii.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - AKP, devletin bütün gücünü arkasına alarak meydan okuyacağına hukuku hatırlamalı ve toplumun önemli bir bölümünün bunlardan rahatsız olduğunu anlamalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)