GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:31
Tarih:14.12.2013

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığının bütçesi ve diğer ilgili, ilişkili kuruluşlarımızın bütçesiyle ilgili, TÜİK, GAP, DAP, KOP, DOKAP Bölge Kalkınma İdarelerimizin bütçeleriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, ben de öncelikle, bu oturum boyunca söz alan, Bakanlığımızla ilgili, faaliyetlerimizle ilgili görüşlerini, eleştirilerini ifade eden bütün gruplara, bütün milletvekillerine şükranlarımı sunuyorum. Bunlar içinden tabii katıldığımız fikirler olabilir, katılmadığımız olabilir ama her hâlükârda tabii ki hepsini çalışmalarımızda dikkate almak durumundayız. Ayrıca, tabii bazılarına da bu konuşmam çerçevesinde cevap vermeye gayret edeceğim.

Bu vesileyle Kalkınma Bakanlığındaki, TÜİK'teki, bölge kalkınma idarelerimizdeki çalışma arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Bu bütçeleri buralara getiriyorsak, bu çalışmaları yürütüyorsak buna tabii yüzlerce, binlerce insanın katkısı var, katılımı var; hepsine huzurunuzda teşekkür ediyorum.

Kalkınma Bakanlığımız, yeni bir bakanlık fakat bir taraftan da köklü bir bakanlık. Devlet Planlama Teşkilatımızın yarım asra ulaşan tecrübesi üzerine kurulmuş ve bunu daha ilerilere taşıma gayretinde olan bir bakanlık. Bu Bakanlığımız, bu sene gerçekten çok yoğun bir mesai sarf etti. Bir taraftan Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı'mızı hazırladık, diğer taraftan İzmir'de İzmir İktisat Kongre'mizi gerçekleştirdik, Orta Vadeli Program'ımızın, yıllık programımızın, yatırım programımızın teknik çalışmalarını sürdürdük. Ayrıca, şu anda, bölgesel eylem planları üzerinde çalışıyoruz. Yeni bir bilgi toplumu stratejisi üzerinde yine bütün arkadaşlarımızla birlikte çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kalkınma planımızı daha iyi uygulamamızı sağlayacak uygulama programlarını detaylandırma, yol haritalarını çıkarma konusunda da yine gayret içindeyiz. Bu yoğun çalışmalara katkıda bulunan herkese gerçekten şükranlarımı sunuyorum.

"Kalkınma" kavramından ben, birçok konuşmada yaptığım gibi, başlamak istiyorum yine. Çünkü her zaman, maalesef, tekrarlamak durumunda kalıyoruz. Kalkınma, ekonomiden ibaret değil. Kalkınmanın tabii ki güçlü bir ekonomik boyutu var ama sosyal boyut, çevresel boyut, kültürel boyut, hatta siyasi birtakım, hukuk devleti gibi, temel haklar gibi boyutlar olmadan kalkınmayı sadece ekonomiyle tarif etmek mümkün değil.

Burada kalkınma ajanslarıyla ilgili bazı eleştiriler yapıldı. Zannediyorum bu "kalkınma" kavramından hareket edilmediği için o eleştiriler yapıldı. Çevre konusunda bir projeye destek olması kalkınma ajansının tabii görev alanı içindedir. Çünkü, kalkınma kavramının bir boyutunu da "nesiller arası denge" değimiz çevre boyutu oluşturur. sosyal konular oluşturur.

ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Çevre Bakanı ne yapıyor o zaman? Çevre Bakanı yapsın onu.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Biz eğer böyle düşünmeseydik onlara "ekonomik ajanslar" derdik, o ismi verirdik. Biz "ekonomik ajans" ismini tercih etmedik, "kalkınma ajansı" dedik onlara, çünkü geniş bir kalkınma perspektifinden hareket ediyoruz. Gerek merkezde gerek yörelerimizde bütün bu değişik unsurları kapsayan sürdürülebilir insan odaklı bir kalkınma anlayışı içinde kurumlarımızı oluşturuyoruz ve programlarımızı bu çerçevede yürütüyoruz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Onu Çevre Bakanına da söyleyin Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Türkiye'nin son on yıllık dönemde bu anlamda katettiği mesafe de ortada, kalkınma açısından katettiği mesafe ortada. On yıl, on bir yıl önce 230 milyar dolarlık bir büyüklüğü olan, ekonomik büyüklüğü olan, ihracatı 36 milyar dolar olan, AR-GE harcamalarının millî gelire oranı, o düşük millî gelire oranı yüzde 0,53 olan; bütçesi büyük oranda borç ödeme, faiz ödeme bütçesine dönüşmüş; işsizliğin çok daha yoğun olduğu, iş gücüne katılım oranının düşük olduğu; gelir dağılımında, Gini katsayısı dediğimiz gelir dağılımını ölçen katsayısı 0,44'ler düzeyinde olan, bölgeler arası programları son derece yetersiz olan bir ülke vardı. Bu son on yıllık dönemde ekonomide, sosyal alanda, çevresel alanda, temel hak ve özgürlükler alanında Türkiye gerçekten önemli mesafeler aldı. Tam olarak arzu ettiğimiz yerde miyiz? Elbette değiliz. Yapmamız gereken daha çok şey var mı?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Çevreyi mahvettiniz siz! Çevre konusunda ne yaptınız?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Elbette var ama Türkiye'nin katettiği mesafe, Türkiye'nin geldiği mesafe bütün dünya tarafından da görülüyor, uluslararası kuruluşlar tarafından da yatırımcılar tarafından da takdir ediliyor.

Planlamada üç tane temel soru vardır, basitleştirecek olursak: Neden geldiğinizi ve nerede olduğunuzu iyi bileceksiniz; nereye gitmek istediğinizi, hangi noktaya ulaşmak istediğinizi iyi bileceksiniz -ama üçüncü bir soru var ki bu ikisinden de daha önemli- nasıl gideceğinizi bileceksiniz, bulunduğunuz durumdan varmak istediğiniz duruma hangi yollarla, yöntemlerle, hangi stratejilerle ulaşacağınızı da iyi bilmek durumundasınız. Bu çerçevede, Onuncu Plan'ımız yol gösterici bir plan. Bir taraftan, 2023 vizyonumuz var biliyorsunuz, 2 trilyon dolarlık bir ekonomiyi hedefliyoruz, ihracatımız 500 milyar dolar olsun diyoruz, kişi başına gelirimiz 25 bin dolara ulaşsın diyoruz; diğer yandan, AR-GE harcamalarımız yüzde 3'lere kadar çıksın, bunun içinde de özel sektörün payı üçte 2'ye yükselsin istiyoruz. Eğitimde, sağlıkta, ulaştırmada, birçok sektörde hedeflerimiz var. Bunlara ulaşmanın yolları, yöntemleri de kalkınma planlarında ifade ediliyor. Onuncu Plan'ımızda, Meclisimizin kabul ettiği Onuncu Plan'ımızda bunun temel eksenlerini ortaya koymuş durumdayız.

Dört temel eksenle biz 2023'e gideceğiz. Birincisi -ve planımızda da ilk defa, bakın, sosyal bölümleri öne çektik biz, bu ilk defa yapıldı- nitelikli insan, güçlü toplum dedik. İnsan odaklı bir kalkınma anlayışını beşerî sermayeden başlatmak durumundayız. Türkiye, doğal kaynaklarla, enerjiyle büyüyebilecek bir ülke değil. Nitekim, enerji bağımlısı bir ülkeyiz, dışarıdan enerjimizi ithal etmek durumundayız. Türkiye kalkınacaksa coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürüyle, devlet geleneğiyle ve her şeyden önemlisi beşerî sermayesiyle, donanımlı, nitelikli insan gücüyle -girişimci anlamında olsun- çalışan anlamında olsun bu kalkınmayı gerçekleştirecek. Ve bunun için de tabii sosyal boyutu birinci eksen olarak vurguladım.

İkinci eksenimiz, sürdürülebilir yüksek büyüme. Türkiye, üst orta gelir grubuna yükselmiş bir ülke artık. Alt gelir grubunda değil, orta gelir grubunun altında veya ortasında da değil, orta gelir grubunun üst bandında yer alan bir ülke. İnşallah, orta vadede, aşağı seviyesinde de olsa üst gelir grubuna girmeye aday bir ülke, doğru politikalarla, istikrarlı politikalarla. Ve Onuncu Beş Yıllık Plan'ımızda biz işte bu vizyonla, 2023 vizyonumuzun ilk beş yıllık dilimini detaylı hâle getirdik, yol haritamızı ayrıntılı bir şekilde ortaya koyduk.

Ben, gerçekten bunu rica ediyorum, bir boş vaktinizde o planın detaylarına bakmanızda büyük fayda var. Tabii ki her şeyde eksikler olabilir, daha ilave şeyler söylenebilir ama bu plan iyi bir plan oldu. 10 binin üzerinde bir katılımcıyla, bütün yörelerimizin, bütün kurumlarımızın, bütün kesimlerimizin katkısıyla hazırlanan; son derece katılımcı süreçlerle, iki yıl boyunca emek harcanan bu planın, ben Türkiye için önemli bir reform gündemi olduğuna inanıyorum. Ve önümüzdeki süreçlerde Meclisimizin özellikle, vereceği destekle, yasal düzenlemelerle ortaya koyacağı reformlarla bu planımızın hayata geçeceğine yürekten inanıyorum.

Bu vizyonumuzu esas aldığımız zaman, bazen şu soru soruluyor: "2023'e acaba Türkiye ulaşabilecek mi? Ortaya konan hedeflere gerçekçi bir şekilde yürüyebilecek miyiz?" Bakın, son on yılda millî gelirimizi 3 kat artırmışız, 3 kattan fazla.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sabit fiyatlarla hesap...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - İhracatımızı 4 kattan fazla artırmışız, AR-GE harcamalarımızı 5 mislinden fazla artırmışız. Önümüzdeki süreçte millî gelirimizi 2,5 kat daha artırmayı öngörüyoruz ve bunu başarabileceğine inanıyoruz Türkiye'nin. Niçin böyle düşünüyoruz? Son on yılda, küresel krize rağmen, ortalama yüzde 5 büyüme sağladı Türkiye ve bugün Avrupa'da yüzde 0,5 büyümeler, yüzde 1 büyümeler böyle başarı gibi kutlanırken...

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Avrupa'yla niye kıyaslıyorsunuz?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - ...son küresel krizden sonra, aslında ortalama olarak bakarsanız yüzde 6'nın üzerinde ortalama bir büyüme sağlamış durumda Türkiye. Bu sene de 3,6 diye tahmin etmiştik ama son gelen çeyrek 4,4; inşallah 3,6'yı da aşan bir büyümeyi bu sene de gerçekleştireceğiz. Gelecek yıl yüzde 4, ondan sonraki yıllar yüzde 5-5 giden bir hedef setimiz var. Ve bunu küresel krize rağmen Türkiye başardı, küresel krize rağmen istihdamda milyonlarca artış sağladı ve gerçekten önemli bir ihracat performansı sağladı. Sayın Bakanımız burada değil ama ona ve ekibine de gerçekten teşekkür etmek gerekiyor. Dünyada, talebin daraldığı bir ortamda Türkiye pazarlarını çeşitlendirmeyi becerdi ve ihracatını artırmayı başardı. Her ülke bunu başaramıyor, Türkiye bunu başaran bir ülke.

Önümüzdeki süreçte ne tür avantajlarımız var? Geçmiş on yıldan farklı olarak önümüzdeki dönemde, bir defa orta vadede küresel krizin etkilerini özellikle Avrupa'nın atlatacağını düşünüyoruz. Bu, Türkiye için tabii ki bir artı unsur, Avrupa bizim önemli bir pazarımız. Diğer taraftan, bölgemizde yaşanan siyasi çalkantıları hepiniz görüyorsunuz. Bunların da orta vadede daha bir durulacağını varsayıyoruz.

Ayrıca, enflasyon, bakın, yıllarca, otuz yıl bu ülkenin kaderi olarak âdeta yaşandı ama önümüzdeki süreç, tek haneli enflasyonlarla Türkiye'nin kalkınmasını sürdüreceği bir süreç olacak. Bunun katkısını önümüzdeki on yılda daha iyi göreceğiz.

Yine, geçtiğimiz on yılda eğitime ve AR-GE'ye yaptığımız yatırımların sonuçlarını daha fazla göreceğiz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Eğitime ne yaptınız? İnsaf ediniz, eğitimi tarumar ettiniz.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Eğitim ve AR-GE, bugünden yarına sonuç üreten, kısa vadede sonuç üreten yatırımlar değildir. Türkiye, son on yılda, her yıl bütçesini yaparken eğitimi bir numaraya koydu, üniversitelerden okul öncesi eğitime kadar eğitime muazzam yatırımlar yaptı. Bunun sonuçlarını önümüzdeki dönemde daha fazla göreceğiz çünkü bugünün...

Bakın, "Beşerî Kalkınma Endeksi" denen Birleşmiş Milletlerin bir endeksi var. Orada üç unsur var: Ekonomik boyutu, sağlık boyutu, bir de eğitim boyutu; ekonomi, sağlık ve eğitim.

Eğitimi nasıl ölçüyorlar biliyor musunuz? Bugün verdiğiniz eğitimle değil, 25 yaş üstü nüfusun örgün eğitimde geçirdiği süreyi esas alıyorlar. Yani, bugün ölçtükleri beşerî sermayemiz, bizden çok önceki hükûmetlerin eğitimdeki performansının sonuçları. Bizim bugün yaptıklarımızın sonuçlarını da önümüzdeki on yılda çok daha iyi göreceğiz inşallah çünkü bunlar uzun vadeli yapısal politikalardır, böyle bir yılda, iki yılda sonuç verecek işler değildir ama Türkiye gelecek stratejisini, kalkınma stratejisini beşerî sermaye üzerine kurguluyorsa, eğitime ve araştırmaya büyük değer vermek zorundadır.

Dolayısıyla, ikinci eksenimiz planda, yenilikçi üretim, katma değeri daha yüksek üretim, daha fazla teknolojiye ve bilgiye dayalı üretim. Türkiye, daha fazla kilo, daha fazla ton ihracatla yoluna devam edebilecek bir ülke değil; birim değer, birim mal ve hizmet başına daha fazla getiri elde etmek suretiyle 2023'e gitmek durumunda olan bir ülke. Bu da katma değer artışını gerekli kılıyor.

Tabii, altyapıya, ulaştırmaya yaptığımız yatırımlar, konuta yaptığımız, sağlığa yaptığımız yatırımlar yine önümüzdeki süreçte hep bize katkıda bulunacak hadiseler.

Ve nihayet çözüm süreci: Türkiye son otuz yılda tam anlamıyla bir huzur ortamı oluşturamadığı için, belli bölgelerimizde çatışmalar yaşandığı için özel sektör odaklı bir şekilde -özellikle- tam anlamıyla potansiyelini de harekete geçiremedi, kaynaklarını gereksiz yere kullanmak durumunda kaldı. Önümüzdeki süreçte çözüm sürecinin de daha fazla pekişmesiyle, çözüm sürecinin bize getirilerini de düşündüğümüzde, 2023 vizyonunu Türkiye çok daha rahat bir şekilde yakalayacaktır diye düşünüyorum.

Son on yılda AR-GE harcamalarımızı 0,53'ten 0,92'ye kadar yükseltmiş durumdayız. Bunun içinde de özel sektörün payını artırmış durumdayız ama bunu çok daha fazla üst noktalara çıkarmak durumundayız.

Yatırımlarımız da bu süreçte gerçekten büyüdü, gelişti. Bakın, on yıl önce kamunun yaptığı yatırım sadece 17 milyar Türk lirasıydı, özelinki 43, toplam 60 milyar liraydı. Dolar bazında da 40 milyar dolara denk gelen bir yatırımımız vardı ama bu yılki rakamlara baktığınızda, kamunun 75 milyar Türk lirası yatırım yaptığı, özelin 240 milyar yatırım yaptığı; toplam 314 milyar yatırım yapılan bir Türkiye. Bu da 174 milyar dolar gibi bir rakama denk geliyor. Bunlar, Türkiye'nin gücünü ortaya koyan rakamlar.

Gelir dağılımında da son on yılda 0,44'ten Gini katsayısı 0,38'e kadar gerilemiş durumda. Yani, Türkiye hem büyümüş hem de gelir adaletini iyileştirmiş. Tam anlamıyla gelir adaletini sağladık mı? Hayır. Elbette ki daha yapmamız gereken şeyler var ama gelir dağılımındaki dengesizliği de azaltmış durumdayız. Bazıları eleştiriyorlar, "İşte, AK PARTİ döneminde zenginler zengin oldu." diyorlar. Doğru, zenginler de gerçekten zenginleşti ama dar gelirliler daha fazla performans gösterdi, onların gelirleri daha fazla arttı ve bu da bu konuda uluslararası geçerliliği olan ölçümlerde de çok açık bir şekilde görülüyor.

Kamu, bu arada kendine büyük bir şekilde çekidüzen verdi. Bütçemiz, artık faiz bütçesi olmaktan çıktı. Vergi gelirlerinin yüzde 85'ini, 86'sını faize harcayan bir Türkiye'den, bunun sadece yüzde 13'ünü, 14'ünü, 15'ini harcayan bir Türkiye'ye geldik. Yatırım bütçemiz, sosyal harcamalarımız bütçe içinde çok önemli bir noktaya geldi. Bundan sonra da işte bu yenilikçi bir ekonomik yapıyı destekleyecek şekilde, Türkiye, siyasi istikrarını, bütçe dengelerini ve bu harcamalarını, beşerî sermayeye ve araştırmaya olan harcamalarını devam ettirmek durumunda. Sadece üniversitelere yaptığımız yatırımlar ortada. Küresel kriz nedeniyle birçok ülke bu tür yatırımlarını kısıtlarken, potansiyel büyümelerini aşağıya çekerken, Türkiye hiçbir şekilde buradan fedakârlık etmeden potansiyel büyümesini artıran bir ülke olarak pozitif bir şekilde ayrışmış durumda.

Bu genel çerçeve içinde, özel bazı konulara da değinmek isterim. Kurla ilgili bir milletvekilimiz "Kur hedefiniz nedir?" diye bir soru sordu yanlış anlamadıysam. Biz hiçbir zaman dokümanlarımızda kur hedefi ortaya koymuyoruz değerli arkadaşlar, bunu açık ve net söylemek isterim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - O zaman millî geliri nasıl hesaplıyorsun?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Hiçbir şekilde kur konusunda ne bir tahminimiz var...

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - O zaman millî geliri nasıl hesaplıyorsun?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bir dinleyin, bağırmak yerine bir dinleyin, sonra yorumunuzu yapın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Kur konusunda ne bir tahminimiz var ne bir hedefimiz var, sadece bir hesaplama kuralımız var. Bu hesaplama kuralı da her sene aynıdır, değişmez. Beklenen kuru alırız, yurt içi ve yurt dışı deflatörleri de dikkate alarak ne değerlenen ne değeri düşen bir kur şeklinde, bir hesaplama yöntemi şeklinde biz çalışmalarımızda bunu kullanırız. Çünkü biz serbest kur rejimini tesis etmiş durumdayız ve bunu uyguluyoruz ama buna zaman zaman Merkez Bankamız spekülatif hareketlerin yoğunlaştığı dönemlerde, volatilitenin arttığı dönemlerde ve diğer birtakım ihtiyaç anlarında elbette gerekli bazı müdahaleleri yapıyor ama bu müdahaleler serbest kur rejiminden vazgeçtiğimiz anlamına kesinlikle gelmiyor. Biz serbest kur rejimini bütün politika dokümanlarında ortaya koyuyoruz, böyle de yapmaya devam edeceğiz.

Diğer taraftan, bu genel kalkınma perspektifi içinde, plandaki üçüncü eksenimiz mekânsal boyut. Mekânsal boyut son derece önemli; sosyal boyut, ekonomik boyut kadar mekânsal boyut önemli. Yaşanabilir mekânlar oluşturmak, çevreyi korumak, Onuncu Plan'ımızın üçüncü ekseni. Burada da işte, GAP, DAP, DOKAP, KOP gibi bölgesel politikalar, çevre konuları gündeme geliyor. Şehirleşme konusu yine bu başlık altında ele aldığımız konular arasında. Biz gerçekten kalkınmış bir ülke olmak istiyorsak cazip şehir ortamları oluşturmak durumdayız, donanımlı insanların yaşamayı tercih ettiği bir ülke ve bir yöre olmak durumundayız, bu da iyi bir şehirleşmeden geçiyor. Afetlere karşı daha dayanıklı, şehir estetiğini koruyan, kültürel, sanatsal altyapıları olan, trafiğinden hava kalitesine kadar birçok unsuruyla yaşanabilir şehirler oluşturmak da yine bizim temel politikalarımızdan biri.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Bakan, Doğu Anadolu'da insanlar toprağın altında yaşıyor.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu çerçevede bir bakanlık kurduk biliyorsunuz. Şehirleşme konusunda son derece önemli birtakım çalışmalar, programlar yürütüyoruz, önümüzdeki süreçte de buna devam edeceğiz. Bu kapsamda, ortalamanın altında olan bölgelerimizi de ortalamaya yaklaştırma gayreti içindeyiz. Tabii, şunun farkındayız: Türkiye büyük bir ülke ve gerçekten de bölgeler arasında dengesizlikler var. Bir taraftan küresel düzeyde Türkiye'yi üst sıralara taşırken bir taraftan da Türkiye içindeki dengesizlikleri azaltmak durumdayız. Bu kapsamda da son on yılda gerçekten yoğun bir gayret sarf ettik.

Şimdi "Rakamlara çok boğmayalım." dedi arkadaşlarımız ama bazen de rakam söylemek durumundayız. Bakın, ortalamanın altında olan şu dört bölge: GAP (Güney Doğu Anadolu), DAP (Doğu Anadolu), KOP (Konya Ovası) ve DOKAP (Doğu Karadeniz Bölgesi); bu dört bölgemizin, 2002 yılında, toplam dağıtılabilir kamu yatırımları içindeki yüzdelik payı -tabii dağıtılabilir yatırımları kastediyorum, yani bir kısmı da dağıtılamıyor yatırımların malum- sadece yüzde 20. Bu dört bölgemize 2002'de yapılan yatırımların toplam kamu yatırımlarına oranı sadece ve sadece yüzde 20. Peki, 2013 yılında bu pay ne olmuş? Yüzde 37,4 olmuş. Bu, işte, bizim bölgesel kalkınmaya verdiğimiz önemin çok açık ve net bir göstergesi. Ha, bu yeterli mi? Bu, bir anda o bölgelerimizi değiştirebilir mi? Elbette değil. Bu, biraz birikimli bir etkidir. Bölgesel kalkınma dediğimiz hadise, yine yapısal bir politikadır ve uzun dönemli etkiler üreten bir politikadır. Böyle, bir yılda, üç yılda sonuç alamayabilirsiniz ama ısrarla bu politikayı devam ettirmeniz hâlinde de mutlaka sonuç alırsınız.

Bakın, bunun sonucunda ne olmuş? GAP'tan örnek vereyim sadece: Elbette, göç devam ediyor, orada haklı eleştiriler var ama göç hızında çok ciddi bir azalma söz konusu. 2000 yılında, GAP illerinden göç eksi binde 36,20 iken, 2011-2012 döneminde eksi 7,55'e kadar gerilemiş durumda. Yani, göç devam ediyor, doğru ama göç hızında çok ciddi bir gerileme söz konusu. İnşallah, bu, tersine de döner. Tersine dönmesi için, işte, mutlaka bu çözüm sürecinin insanların zihinlerinde hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde sonuçlanması, pekişmesi son derece önemli ve inşallah Türkiye bunu başaracak. Bunu başardığımız zaman, hem o yörelerimizin potansiyeli çok daha hızlı bir şekilde harekete geçecek, özel sektörün oradaki yatırımlarının çok hızlı arttığını göreceğiz hem de Türkiye, kaynaklarını, daha kalkınmaya ilişkin, araştırma alanında, eğitim alanında kullanma imkânına kavuşmuş olacak. Sadece son beş yılda, GAP Eylem Planı'nın uygulandığı dönemde, bu 9 ilimizde oluşan istihdam 282 bin kişi, son beş yılda. Hiçbir etkisi olmadı diyebilir miyiz? Bakın, GAP'ta, ilk, 2008 yılında istihdam edilen insanlarımızın sayısı 1 milyon 257 binken 2012'de bu sayı 1 milyon 539 bine çıkmış durumda. Beş yılda 282 bin insanımız, yaklaşık 300 bin insanımız iş imkânına kavuşmuş. Bu, son derece önemli diye düşünüyorum.

Yine, GAP bölgesinde, tabii, birçok proje var. Burada zaman yetersiz olduğu için detaylarına giremeyeceğim ama arzu eden vekillerimize, tabii, detaylı bir şekilde, nerelere, hangi yatırımları yaptık, onların hepsini göndermemiz mümkün. Nitekim, bazı soru önergelerine de, doğrusu, bu konuda gerekli cevapları da göndermiştik.

İstihdamla ilgili, yine, genel anlamda da şunu söylemek isterim: Son on yılda Türkiye'nin istihdamı 5-6 milyon arttı. Bir taraftan da iş gücüne katılım oranımız arttı ve yine, son dönemlerde, kadın çalışanlarda, kadınlarımızın iş gücüne katılımında ve istihdamında çok ciddi artışlar görüyoruz. Ayrıca, yine, istihdamın kalitesi açısından önemli olan kayıt dışı istihdamın ciddi anlamda azaldığını görüyoruz. On yıl önce yüzde 50'lerin üstündeyken kayıt dışı istihdam, bugün, yüzde 37'lere, 35'lere doğru gerilediğini görüyoruz. Yine, ücretli, yevmiyeli çalışanların sayısında ciddi artışlar olduğunu görüyoruz. Bunlar hep Türkiye'nin başarıları.

Tabii, burada "GAP'a işsizlik sigortasından bir kaynak aktarıldı." dendi. Doğru, aktarıldı ama sadece GAP'a değil yani orada -kanunu da okursanız- GAP, DAP, KOP ve diğer bölgesel programlar, altyapı programları...

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - İşsizlik sigortası da onun için kuruldu Sayın Bakan!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Yani, orada kanunda da zaten sadece "GAP" ifadesi yer almaz. İstihdam sağlayıcı bölgesel programlar ve altyapı programlarına bu kaynağı kullandırdık. Küresel kriz ortamında kullandırdık, şu anda kullanmıyoruz biliyorsunuz. İşçi payına da dokunmadık, işveren payı ve kamu payını -0,75'idir o- onu sadece kullandık ve "İnsanlar işsiz kalsınlar da onlara destek olalım." demek yerine, yatırım yapalım, insanlar iş güç sahibi olsun, hem işsizlik sigortasından para almak durumunda kalmasınlar hem de işsizlik sigortasına, aksine, prim yatırsınlar istedik. Nitekim, son dönemlerde İşsizlik Sigortası Fonu'nun da azalmadığı, tersine hızlı bir şekilde arttığını görüyoruz. Bizim buradaki politikamız "İnsanlar işsiz kalsın da yardım edelim." değil "İnsanlara iş bulalım." anlayışıyla şekillendi.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - İyi mi fonun artması Sayın Bakan?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - O dönemde, yine çok akıllıca bir politika yaptık çünkü küresel kriz ortamında yatırımların maliyeti de çok daha düşüktü, talep yetersiz olduğu için yatırım maliyeti de çok düşüktü. O dönemde kamunun altyapıya yatırım yapması Türkiye'nin işte bu son yıllarda sağladığı başarıda önemli kritik bir karardır ve doğru bir karardır. Doğru olduğunu da büyüme hızımızdan ve istihdam artışından da çok net bir şekilde görebiliyoruz.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Zaten işsizlik sigortası onun için kuruldu!

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Tabii, bölgesel politikada üç unsur bence çok önemli. Bir tanesi altyapı. Son on yılda gerçekten bu "geri kalmış" dediğimiz, "ortalamanın altında" dediğimiz bölgelere ciddi yatırımlar yaptık. Altyapıda ulaştırmaya yatırım yaptık, üniversitelere yaptık, hastanelere yaptık, kırsal alana yatırımlar yaptık. Diğer taraftan, az önce Sayın Bakanımızın anlattığı çok güçlü bir teşvik sistemi ortaya koyduk, 6 bölgeli bir sistem ama bunu huzur ortamıyla birleştirdiğinizde, pekiştirdiğinizde... İşte, asıl bence en büyük teşvik gerçekten bu çözüm sürecidir, en büyük teşvik huzur ortamıdır, yatırımcının kafasında, zihninde hiçbir kuşkunun olmadığı güvenli bir ortam oluşturmaktır. Türkiye'nin toplam yatırımlarının yüzde 80'ini özel sektör, sadece yüzde 20'sini kamu yapıyor. Bu gerçeği görmek durumundayız. Türkiye, piyasa ekonomisinin olduğu bir ülke ve toplam yatırımlarımızın yüzde 80'ini aslında özel sektör yapıyor. Dolayısıyla, biz, bu bölgelerimizde özel sektör yatırımlarını geliştirmezsek tam olarak arzu ettiğimiz refahı ve istihdamı da oluşturamayız. Dolayısıyla, bunun gayreti içinde olmaya devam edeceğiz.

Vaktim daraldığı için TÜİK'le ilgili bir konu var, ona geçmeden önce Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Tarım ve hayvancılıkla ilgili bir şey söyleyin.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Çok az vaktim var. Ayrıca yine tartışırız ama bunu tamamlamak istiyorum.

Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi'nde illeri, biliyorsunuz, yenilemiştik ama ilçeleri henüz yapamadık. Bunun bir sebebi şu açıkçası: Yeni Büyükşehir Belediyeleri Kanunu'muzla birlikte ilçelerimizin sınırları, kapsamı da değişti biliyorsunuz. Bu kapsam değişikliğini dikkate alarak yeniden bir çalışma yapmak durumundayız. O çalışmayı şu anda yürütüyoruz, en kısa sürede de tamamlamak istiyoruz ama o çalışmayı bitirmeden de ilçelerin Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi'ni çıkarmamız anlamlı olmayacak.

Diğer taraftan, TÜİK'le ilgili çok önemli bir iddia ortaya atıldı bugün burada. TÜİK'in yaptığı birtakım anketlerde, hanelere giderek insanların dinini, inancını sorguladığı şeklinde bir eleştiri yapıldı. Sayın Sezgin Tanrıkulu'nun bir soru önergesi vardı, ben kendisini telefonla da arayarak bilgi verdim doğrusu. Aynı gün TÜİK de bir yazılı açıklama da yaptı, herhâlde yanlış bir bilgilendirme, yanlış bir kaynaktan gelen bir bilgi oldu, öyle zannediyorum.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Bekir Bozdağ söyledi efendim, Sayın Bekir Bozdağ iki gün önce söyledi.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, burada hanehalkı bütçe anketi soru formu. Bunlar böyle yorum meselesi değil. Bakın burada...

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Hayır, birbirinizden haberiniz yok, Bekir Bozdağ söyledi.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Tamam, ben izah etmeye çalışıyorum.

Hanehalkı bütçe anketi soru formu. Lütfen, bu konuşmadan sonra gelsin arkadaşlarımız, bu dedikleri soru burada neredeymiş bir göstersinler.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Bakan, Diyanet İşleri Başkanlığı...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir soru var ortada Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Kesinlikle söz konusu değil. Yani bu hanehalkı bütçe anketinde her yıl nasıl yapılıyorsa yine o şekilde yapılıyor.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Bütçede olmayabilir. Böyle bir araştırma var mı yok mu?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Diğer taraftan, bakın, iki şeyi birbirine karıştırmayalım.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Neyi değiştirir?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - TÜİK resmî anketler yapar, istatistikler hazırlar; bu istatistiklere cevap vermek zorunludur, yasal olarak zorunludur ve o kurallar içinde TÜİK bu anketlerini yapar, hanehalkı bütçe anketi böyle bir ankettir. TÜİK kime giderse, vatandaşlık görevi olarak bu soruya cevap verilmek durumunda.

Diğer taraftan, uluslararası kuruluşların veya kamu kurumlarının TÜİK'ten talepleri olabilir. Bir Bakanlık, Aile Bakanlığımız da bunu talep edebilir, özürlülerle ilgili bir çalışma yaptırır. Diyanet İşleri Başkanlığımız da bir anketinde, Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı bir ankette TÜİK'in yardımcı olmasını istemiştir. TÜİK bu çerçevede...

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - İşte bu.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) -O apayrı bir anket ama.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Olabilir. Bu sorular var mı yok mu Sayın Bakan?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bakın, onun da soru kâğıdı burada. Burada Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal bir kurum olarak hizmetlerini bilimsel esaslara dayalı bir şekilde yürütmek için bir anket yaptı ve bakın burada da diyor ki...

Kesinlikle, bir defa, isim sorulmuyor bu ankette, isim diye bir şey yok.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Nasıl yok?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Anket burada bakın, gelip inceleyebilirsiniz.

İkincisi, bu ankete cevap vermek kesinlikle ve kesinlikle zorunlu değildir. Diğer anketlerle bu anketleri karıştırmayalım. Bunlara isteyen cevap verir, istemeyen cevap vermez, burada zaten yazıyor, bakın: "Ankete katılmak istemeyen veya ankete katılıp bazı sorulara cevap vermek istemeyen fertler hiçbir şekilde zorlanamaz." Bu anketler, bu tür anketlerdir. Kesinlikle zorlanamazlar.

MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Niye soruyorsunuz, sormaya ne gerek var?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Nitekim, bu ankette cevapsızlık oranı yüzde 42'dir. Yani istemeyen vatandaşlar cevap vermezler.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Peki, siz yüzde 42 cevapsızlık oranı olan bir anketi niye yapıyorsunuz?

MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Bakan, ne gereği var, sizce ne gereği var?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Burada, bu Diyanet İşleri Başkanlığımızın bir anketidir, TÜİK buna teknik bir destek vermiştir. Diyanet anayasal bir kurum. Her kurum gibi, hizmetlerini yaparken kendi alanıyla ilgili bilgi toplayıp bunun üzerinden hizmetlerini daha iyi bir şekilde yapmaya çalışıyor. Burada...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Laiklik de Anayasa'da yer alan bir ilkedir.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Ama bakın, hiçbir insanı zorlama diye bir şey söz konusu olamaz. Burada bu konular çok açık ve net ortaya konulmuş durumda.

Diğer taraftan, şunu da söyleyeyim: Bu tür anketleri TÜİK değil de diyelim piyasadan bir şirkete yaptırsaydı Diyanet, bence çok daha problemli bir şey olurdu çünkü TÜİK'in çok daha oturmuş bir sistemi vardır...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Efendim, size ne? O soruları niye soruyorsunuz, size ne?

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - ...çok daha güvenli bir şekildi işleyen bir sistemdir. Dolayısıyla, bu, TÜİK'in anketi değildir, Diyanetin anketidir, TÜİK teknik bir destek vermiştir, güvenli bir şekilde bunu yapmıştır. Hiçbir insanın ismi alınmamıştır, hiçbir insan cevap vermeye zorlanmamıştır, sadece, gönüllü bir şekilde bu ankete cevap vermek isteyenler cevap vermişlerdir, olay bundan ibarettir.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Devletin anketi, sonuçta devletin anketi.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu ikisini, bu iki anketi birbiriyle karıştırmamak gerekir, çok farklı statüde, çok farklı içerikte iki ankettir bunlar; bunu da özellikle belirtmek isterim.

MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Bakan, karıştıran yok, bunu niye yaptınız? Onu açıklayın, onu.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu arada, sürem de dolmak üzere.

Ben bu vesileyle, tekrar, bu tartışmalara katkıda bulunan bütün değerli milletvekillerine ve bütün çalışanlara şükranlarımı sunuyorum. 2013 yılının ülkemize, milletimize, bütün insanlığa iyilikler getirmesini diliyorum. Bütçemizin milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)