| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 15.12.2013 |
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÖZCAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığının 2014 Mali Yılı Bütçe Tasarısı'nın yüce Meclisin onayına sunulması vesilesiyle AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2013 yılı tüm dünyada önemli siyasi ve ekonomik gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Bu hızlı değişim dalgası içinde tüm dünyanın dikkati esasında Türkiye'nin mücavir bölgelerinde yaşanan yoğun değişim ve dönüşüme odaklanmıştır. Balkanlarda kalıcı istikrarın önündeki engellerin henüz kalkmadığı, Güney Kafkasya'da donmuş itilafların bir türlü çözülemediği bir dönemdeyiz. Orta Doğu'da ise bölgenin önümüzdeki on yıllar içindeki kaderini belirleyebilecek hayati bazı gelişmeler vuku bulmaktadır.
Bir tarafta Suriye'de 21'inci yüzyılın en büyük insanlık trajedisi tüm bölgeye yayılma eğilimine girerken diğer tarafta Arap halklarının üç yıl önce hak, onur, özgürlük ve ekmek için başlattıkları devrimlerin kaderini etkileyebilecek nitelikte Mısır'da bir askerî darbe gerçekleştirilmiştir. Yine, yıl içinde İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak yürütülen müzakerelerde uzun süre sonra ilk defa somut ilerleme sağlanmış, İsrail ve Filistin arasında ABD'nin ara buluculuğunda görüşmeler yeniden canlandırılmış, önümüzdeki yıl genel seçime gidilecek olan Irak'ta mezhepsel ve etnik ayrımlar ülke bütünlüğünü tehdit edebilecek boyuta ulaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, Orta Doğu'da mezhepsel ve etnik kimliklerin millî kimlikleri aşındırarak öne çıktığı, bu ayrımlar temelinde çatışmaların körüklendiği, ezcümle istikrarsızlık emarelerinin arttığı bir resimle karşı karşıyayız. Bu gelişmeleri göz ardı ederek, özellikle Suriye ve Mısır'da yaşananları öne çıkarıp bazı genellemelere başvurarak Türkiye'nin dış politikasını acımasızca eleştirmek, hakkaniyete sığmadığı gibi, gerçeklerle de bağdaşmamaktadır.
Gelişen demokrasisi, büyüyen ekonomisi ve küresel düzeyde etkin ilkeli dış politikasıyla Türkiye, bölgesindeki bu yoğun değişim dalgasında halkların gıptayla baktığı bir örnek niteliğindedir. İşte, bu ilkeli dış politikanın bir gereği olarak Suriye'de sivil halka karşı uygulanan 21'inci yüzyılın en büyük vahşetine karşı çıktık. Aynı anlayışla Mısır'da meşru bir şekilde işbaşına gelmiş bir yönetimin askerî bir darbeyle görevden alınmasına tepki verdik. Irak'ta mezhepsel ve etnik gerginliklerin tırmanması karşısında tabii ki sessiz kalamazdık. Söz konusu dış politika duruşunun, bu ülkelerle ilişkilerimizde bazı konjonktürel sıkıntılara yol açma pahasına takınılmış olması önemlidir. Unutulmamalıdır ki değeri günler, aylar ile değil asırlarla ölçülen diplomasi hamlelerinde hep kazanan, ilkeli bir tutumla tarihin doğru tarafında yer alanlar olmuştur. Suriye de 10 binden fazlası çocuk olmak üzere 110 bini aşkın insanın hayatına mal olan, ülke nüfusunun yarısını evlerini terk etmek zorunda bırakan, nüfusun üçte 1'ini acil yardıma muhtaç duruma düşüren bu şiddet sarmalının bir an önce sonlanması için Türkiye yoğun bir çaba göstermektedir. Çünkü biz, komşusu açken uyumayı haram sayan bir anlayışa mensubuz. Bu yüzden, kışı nasıl geçireceğini bilmeyen 10 milyona yakın Suriyeli kardeşimizin acısını dindirmek bizim için en önemli önceliktir. Bu yöndeki uluslararası çabaların hepsinde Türkiye vardır. Esad rejiminin kimyasal silah kullanmasının ardından, hemen bir adım atılması için Birleşmiş Milletlere ilk başvuran ülke Türkiye olmuştur.
Değerli milletvekilleri, "dünyanın annesi" olarak tanımlanan Mısır'ın beş bin yıllık uzun tarihinde, 2011'deki Tahrir devrimi sonrasında ilk defa halkın özgür iradesi iktidara gelmiştir. Ne acıdır ki bu yönetim sadece bir yıl sonra askerî bir darbeyle görevden alınmıştır. Türkiye'nin demokrasiye yapılan bu açık saldırıya en güçlü tepkiyi veren ülke olması bir rastlantı değildir. Kendi demokratik tecrübemizden aldığımız acı dersler hepimizin hafızalarında tazedir.
Burada bizi Mısır'ın iç işlerine müdahaleyle, bazı siyasi grupları kayırmakla itham edenler olmuştur. Bu iki ithamı da katiyetle reddediyoruz. Türkiye, dost ve kardeş Mısır için temel hak ve hürriyetlerin korunması, demokratik kurumların ihdası için hukuk temelli bir düzenin tesisinden başka bir şey istememektedir. 350 milyonluk Arap dünyası tarihsel bir süreçten geçerken Mısır'daki gelişmeler uzun vadede tüm bölgedeki istikrar açısından belirleyici olacaktır. İşte, bu nedenle, Türkiye, Mısır'da iki kardeş halkın yararını gözeten bir politika izlemektedir. Kardeşlik bağımız bu zorlu dönemi aşacak kadar sağlamdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin dış politikası, tabiatıyla sadece Orta Doğu'dan ibaret değildir. Gerçekten de son yıllarda büyük bir atılım gerçekleştirilmiş ve Asya Pasifik'ten Latin Amerika'ya kadar dünyanın en ücra köşesinde dahi Türk Bayrağı dalgalanır olmuştur.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, Dışişleri Bakanlığımızın 2014 bütçesinin ülkemize ve yüce milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)