| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 15.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim bütçesiyle ilgili söz aldım.
Ancak, konuşmama başlamadan önce, AK PARTİ'nin -kendi ifadeleriyle- değerli milletvekillerini bir konuda uyarmak istiyorum. İsminizin sürekli olarak "AK PARTİ" olarak telaffuz edilmesini istiyorsunuz. Ancak, "AK PARTİ" demekle, değerli milletvekilleri, aklanmak olmuyor. Aklanmanın yolu, Sayıştay raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine açılmasından geçiyor. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan bütçe sunuş konuşmasında öğretmenlerle ilgili birtakım veriler açıkladı, Sayın Işık da onların bir kısmını tekrarladı. Sayın Başbakanın verilerine göre, mevcut öğretmen sayımız 810 bin. Oysa, bakıyoruz şu anki Millî Eğitim Bakanlığının kadrolu öğretmen sayısına yani norm kadro sayısına bakıyoruz, 9/12/2013 rakamını veriyorum, kadrolu öğretmen sayımız 735.208'dir, 2 de sözleşmeli vardır. Şimdi, Başbakan 810 bin diyor ama 735 bin. Geçelim bunu, çok önemli bir fark olmayabilir.
Başbakan "Öğretmen sayısını 2 katına çıkardık, 407 bin artırdık." diyor. Değerli arkadaşlar, öğretmen sayısındaki artış, on bir yıllık iktidar döneminizde sadece 210.593'tür. Bu, Millî Eğitim Bakanlığının verisidir. Şimdi, 210 bin az bir rakam mıdır? "Yo, iyi bir rakamdır." denilemez. Neden? Çünkü aynı dönemde, on bir yıl içerisinde öğrenci sayısı 3,5 milyonun üzerinde artmıştır, 3 milyon 594 bin 900 TL'lik artış. Buna karşı, öğretmen ihtiyacı 117.815'tir yani bu sayıyı 30 kişilik sınıfa bölerseniz 117.815 öğretmen eder. Bunu koyun bir tarafa. Artı, emekli olan ve istifa eden öğretmenler... Milliyetçi Hareket Partisinden Sayın Büyükataman'ın verdiği bir soru önergesine alınan yanıt, 157.153 kişinin istifa ve emeklilik yoluyla 2011 yılı sonuna kadar ayrıldığıydı. Onu, bugüne uzatırsanız o da eder en az bir 180 bin. Bunları topluyoruz, Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyacı on bir yılda 290 bin artmış ama yapılan öğretmen ataması 210.593 ile sınırlı kalmıştır.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yanlış bilgi!
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Demek ki neymiş? Burada bazı gerçeklerin üstü örtülmüş.
Değerli arkadaşlar, zaten tablo o kadar açık ki. Eğer öğretmen eksiği, öğretmen açığı varsa bununla övünemezsiniz siz, "Biz şu kadar öğretmen atadık." diye övünemezsiniz. Bakınız, açık büyüdü, 127 bin idi, bugün itibarıyla 128.329'dur öğretmen açığı. Onun için öğretmenler üzerinden kimse siyaset üretmesin, öğretmenlerin hakkı olan verilsin, bizim iddiamız, isteğimiz ve talebimiz budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı, yine, burada yaptığı konuşmada, zaman dilimlerini 2'ye ayırdı: "Ak yıllar ve kayıp yıllar." AKP dönemini "ak yıllar", ondan öncesini "kayıp yıllar" olarak ilan etti. Değerli arkadaşlar, şimdi, ak mı, kara mı, kayıp mı, biz bir şey söylemeyelim, rakamlar konuşsun. Bakınız, size, 1998 yılında bütçe yatırımlarından Millî Eğitim yatırımlarına ayrılan payı gösteriyorum, niye bu tarihi gösteriyorum? Çünkü, bu dönem bir yapısal değişim dönemidir. Yapısal değişim dönemlerinde yatırım bütçeleri yüksek olur. Bakınız, kaçmış? Yüzde 37,33. Bugün kaç? Yüzde 14,26. Şimdi de bir yapısal değişim dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla, öyle "ak yıl, kayıp yıl" falan derken rakamları konuşturun, rakamları, siyaset yapmayın.
Şimdi, başka bir sayıyı sizlerle buluşturmak istiyorum: 845.407, bu rakam size ne ifade ediyor? Bilen var mı, Sayın Bakanım? Bana çok şey ifade ediyor. Bu rakam değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz eğitim öğretim yılındaki kayıp öğrenci sayısıdır, kayıp yılların kayıp öğrenci sayısıdır. Sadece 58.407 öğrenci, 8'inci sınıftan 9'uncu sınıfa geçerken, hani on iki yıl zorunlu eğitim oldu ya, o arada kaybolmuştur. Bu, çok büyük bir sayıdır, 17 milyon öğrencinin neredeyse on yedide 1'ini siz eğitim sistemi içinde tutamamışsınız, kaybetmişsiniz. Bu, herhâlde "ak yıllar" diye adlandırılan yıllara değil, "kayıp yıllar"a yakışacak bir sayıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Gelelim PISA sınavlarına. Çok konuşuldu, ayrıntıya girmiyorum. Bir tek veri vermek istiyorum size. Bakınız, 2012 yılında yapılan PISA sınavında, matematik formüllerini algılamada Türkiye, 65 ülke içinde 62'nci oldu. Değerli arkadaşlar, bu, başarı mıdır? Bu, eğitimin kalitesini gösterir çünkü PISA, uluslararası bir sınavdır.
Laf PISA sınavından açılmışken Sayın Bakanın bir konuya dikkatini çekmek istiyorum: Bir yıldır bildiğim hâlde, bunu, ilk defa, burada açıklama ihtiyacı duydum; daha önce söylemedim çünkü söylersem uluslararası bir skandala neden olabilirdi. Sayın Bakan, 2012 yılında, sınav yapılmadan önce, Millî Eğitim Bakanlığının çok üst düzey bir bürokratı, bir müsteşar yardımcısı, sınav sorularının öğretmenler aracılığıyla öğrencilere çözdürülmesi için, soruları elinde bulunduran bürokratlara ağır baskı uygulamıştır. Ancak, bunun açıklanması, ortaya çıkması hâlinde, hem Türkiye sistemden diskalifiye olacak hem de büyük bir uluslararası skandal ortaya çıkacaktı. O bürokratların direnmesiyle, ısrarıyla bu gerçekleştirilmemiştir. Bundan sonraki sınavlar için, hem bu konuyu dikkatinize sunuyorum -böyle bir şeyi bilmediğinizi ve yanında olmayacağınıza da samimiyetle inanarak bunu söylüyorum- hem de ne yazık ki o direnci gösteren bürokratların, bugün, o görevde olmadıklarının da altını çizmek istiyorum. İsterseniz isim isim de size takdim edebilirim daha sonra. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; şimdi, millî eğitim, gerçekten -çok objektif bir değerlendirmeyle bakıyorum- en başarısız olduğumuz alandır yani AKP'nin en başarısız olduğu alan millî eğitimdir; bunda artık hiç kuşku yoktur. Bir yapılan, hemen arkasından bozulmaktadır. Değerli milletvekilleri, böyle bir şey olabilir mi? Yani, siz 4+4'ü getiriyorsunuz, sonra yeni bir reform çalışması başlatıyorsunuz. "SBS'yi kaldırdık." diyorsunuz, SBS yavruluyor, SBS'cikler ortaya çıkıyor. Siz, genel liseleri kapatıyorsunuz, Anadolu liseleri kontenjanlarını da bu arada boş bırakıyorsunuz. Yani, söyleyecek çok şey var, zaman yok ama nereden baksanız başarısızdır.
İşte, bu başarısızlığı örtülemek için, bir reklam projesi ortaya koydunuz. Bu reklam projesi, bir promosyon kampanyası, bir PR çalışması, FATİH Projesi. FATİH Projesi karnesini size sunuyorum: Notu bol bir hocaydım üniversitede, yine bol not verdim.
Bakınız, proje 2014'te bitecekti, 2015'e sarktı, bitmedi, belki 2016'ya sarkacak. İlkokul ve anaokullarına tablet dağıtma hedeflenmişti, hedeften çıkarıldı. Şu anda, mevcut öğrencilerin sadece yüzde 0,48'ine tablet dağıtıldı. Öğretmenlerin sadece yüzde 2,28'ine tablet dağıtıldı. Uzaktan eğitim merkezlerinin sadece binde 3'ü tamamlandı değerli arkadaşlar. 2 alanda nispi bir başarıdan söz edilebilir, o da ancak orta alacak, üçte 1; o da altyapı işleri tamamlanan dersliklerle ilgilidir. Altyapı işleri tamamlanan derslikler, yerel ağ bağlantısı yapılan okullar yüzde 12, derslikler yüzde 33 gibi oranlara ulaşmıştır. Yani bu reklam projesi, ne yazık ki, bugün itibarıyla geçerliliğini yitirmiştir ve sadece tablet dağıtarak da eğitimde kalite artışı sağlanamayacağını dünyada eğitimden anlayan herkes zaten bilmektedir. Tablet bir yardımcıdır, bir yardımcı araçtır ama eğitimin kalitesini artıracak bir gücü ne yazık ki yoktur.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Tabletten kastedilen belki uyuşturucu haptır!
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi, bir başka önemli konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum, o da şudur: İktidara geldiğiniz günden bu yana -gelmediğiniz zamanlar da dâhil- sürekli olarak Atatürkçü eğitimi "tek tipleşme" olarak nitelediniz ama siz anaokullarından başlayarak kendi tek tip insanınızı yarattınız.
Bakınız, bu, Konya'da bir anaokulu. Sayın Bakanım, lütfen bakın. Bu çocuklar ne yapıyor, biliyor musunuz? Bu çocuklara umre oyunu oynattırılıyor, oyunda kazanan, umre bileti kazanıyor. Bu nedir?
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Çok güzel bir fotoğraf.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Bu, özgür bir eğitim midir?
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Evet.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Ne kadar özgür.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Yoksa bu, tek tip, AKP tipi insan yaratmak için kurguladığınız bir eğitim midir?
Değerli milletvekilleri, eğitimde sınıfta kaldınız. Millî Eğitim bütçesine "Ret" oyu vereceğimizi açıklıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)