| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 15.12.2013 |
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın 2014 Mali Yılı Bütçe Tasarısı'nın yüce Meclisin onayına sunulması nedeniyle huzurunuzda bulunuyorum.
Dış politikamızla ilgili olarak dile getirdikleri görüşler ve yaptıkları katkılardan dolayı grupları adına söz alan tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bütçe görüşmeleri aynı zamanda yıllık bir muhasebe niteliği taşımaktadır. Bu çerçevede dış politikamızın özellikle 2013 yılında takip ettiği seyri sizlerle istişare etme imkânı bulmaktan da büyük bir onur duyuyorum.
Aslında sadece 2013 yılı değil, son on yılların değişim süreçlerine baktığımızda, uluslararası konjonktürdeki köklü değişimi anlamadan, bu köklü değişimin getirdiği yeni meydan okumaları idrak etmeden Türk dış politikasının yeni paradigmasını da anlamak mümkün değildir. Özellikle, 2008 yılında yaşanan büyük ekonomi politik küresel kriz dünyadaki ekonomi politik dengeleri altüst etmiş, soğuk savaştan intikal eden ekonomik ve siyasi yapılarda köklü değişimi gerekli kılmıştır. Buna paralel olarak, özellikle 2010 yılında, çevre bölgelerde yaşanan hareketlenmeler, 1990'lı yıllarda Balkanlarda yaşanan büyük değişimin Orta Doğu'ya, Kuzey Afrika'ya yansımasını, son dönemlerde de Karadeniz havzasında bazı önemli devinimlerin, yeni sosyal hareketlerin ortaya çıkmasını gözlüyoruz.
Böyle kritik bir dönemde küresel ekonomi politik yapı büyük bir değişim yaşarken, çevre bölgelerde ciddi sosyal, ekonomik, siyasi hareketlilikler yaşanırken Türkiye son on yıl içinde çok köklü bir restorasyonu gerçekleştirme mucizesini başarmıştır. Bu restorasyonun üç temel ayağı vardır. Biri, halkın iradesine dayanan demokratik yapıların güçlendirilmesi; ikincisi, ülkenin ve milletin onurlu bir şekilde dünya karşısında ayakta durmasını sağlayacak şekilde kendi kendine yeten, kendi kendine yettiği gibi, ihtiyaç hisseden dost ve kardeş topluluklara yardım edebilecek kudrette bir ekonomik altyapı; üçüncüsü de bu demokrasiden güç alan, bu ekonomik altyapının imkânlarını genişletmeyi hedef edinen bir dış politika restorasyonu. Bu restorasyonun sonuçlarını görüyoruz ve Türkiye, küresel ülkeler hiyerarşisinde gittikçe artan bir rol ve önem kazanıyor.
Şimdi, baktığımızda, dış politikadaki gelişmeleri dört temel ana sacayağı üzerinde sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi, Avrupa ve transatlantik hattındaki gelişmeler ve Türkiye'nin Avrupa-transatlantik hattında son dönemde, son bir yıl içinde yaşadıkları. Soğuk savaş döneminde köklü ilişkilerle inşa ettiğimiz NATO ve Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz bu dönemde, bizim iktidarlarımız döneminde daha da derinleşmiş ve Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz müzakere sürecinde tam entegrasyona yönelik bir perspektifle sürdürülmüştür. Bu sene içinde, son iki yılda tıkanan müzakere süreci, 20'nci faslın açılmasına paralel olarak yeni bir ivme kazandı. Yeni fasılların açılması için yoğun bir şekilde çaba sarf ediyoruz.
Avrupa'da, özellikle Avrupa'daki ekonomik kriz sonrasında yaşanan değişime paralel olarak üç perspektifle ikili ilişkilerin geliştirilmesi... Ki İtalya ve İspanya başta olmak üzere, birçok ülkeyle hükûmetler arası konferans yapıyoruz, önümüzdeki aylarda da bu toplantıları sayın başbakanların eş başkanlığında yine gerçekleştireceğiz. Almanya'yla stratejik diyalog mekanizması kurduk. İngiltere'yle de iki yıllık eylem planlarıyla köklü ilişkileri derinleştiriyoruz.
Avrupa Birliği içinde vize muafiyetiyle ilgili attığımız son adım, aslında, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini kökten, paradigmatik bir anlamda değiştirecek unsurlar barındırıyor. İnşallah, yarın, Sayın Başbakanımızın huzurunda, Avrupa Birliğiyle vize mutabakatını ve Geri Kabul Anlaşması'nı imzalayacağız. Böylece elli yılın rüyası gerçekleşmiş olacak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Schengen içinde olan Avrupa Birliği üyelerine vizesiz olarak seyahat etme imkânına kavuşacaklar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, aslında, bizim gümrük birliğiyle birlikte elde etmemiz gereken bir haktı. Ancak, uzun mücadeleler ve zorlu müzakereler sonucunda son dört yıl içinde gerçekten Avrupa Birliği tarafının da iş birliği içinde mutlu bir sona ulaşmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. İnşallah, en geç önümüzdeki üç buçuk yıl içinde bütün bu müzakere süreçleri tamamlanacak ve Türk vatandaşları Avrupa Birliği içinde serbestçe seyahat etme imkânına kavuşacaklar.
Bu çerçevede, özellikle Sayın Tuğrul Türkeş'in gündeme getirmesi bağlamında -zaten üzerinde duracaktım ancak- Kıbrıs davamıza da -bunu ısrarla söylüyorum- Avrupa Birliği bağlamından da ötede Doğu Akdeniz dengeleri açısından büyük önem taşıyan ve nesillerden bize intikal eden Kıbrıs davamızla ilgili de bazı hususları vurgulamak istiyorum. Kıbrıs meselesinin ve davasının haklı bir seyirde ve haklarımızı koruyacak şekilde yürümesinin 3 ana ayağı var.
Birincisi, müzakerelerde kararlı ama evrensel bir dil kullanarak psikolojik üstünlüğü elinizde tutacaksınız. Maalesef, 2004 Bürgenstock görüşmelerine kadar dünyada her yerde, her uluslararası platformda Türkiye ve Kıbrıs Türkleri köşeye sıkıştırılır ve hep bir suçluluk psikolojisiyle davranılması için baskılar uygulanırdı. Ancak, son on yıl içinde, özellikle 2004'te, Bürgenstock'da ve daha sonraki referandumla Türklerin barış istediği, Rumların barışa karşı çıktığını aktif bir diplomasiyle ortaya koyduktan sonra, son on yıldır sürekli hareketlilik içinde olan, sürekli olarak karşı tarafı müzakere masasına getirmek için zorlayan taraf Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'dir. Nitekim 2008 ile 2012 yılları arasında süren müzakerelerde de hep bu anlayışla hareket edildi; gerek Sayın Talat gerek Sayın Eroğlu, aktif bir şekilde, müzakereleri sürdürdüler. Sayın Anastasiadis'in seçilmesi sonrası birtakım beklentiler oluşmuştu ancak son bir yıl içinde bu beklentiler karşılanmadı ve son, bildiğiniz, takip ettiğiniz gibi, ortak açıklama metni çerçevesinde de iki aydır yoğun müzakereler sürüyor.
Dün ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeydim. Sayın Eroğlu'yla, müzakere ekibiyle, hem baş başa görüştük hem de Kıbrıs'ın bütün siyasi liderleriyle bir yemekte bir araya geldik. Bütün muhalefet ve iktidar liderleriyle, geçmişte ve bugün müzakereye katılmış olanlarla bir ortak akıl oluşturduk. Şunu ifade etmek isterim ki Türkiye'nin bu yaklaşımı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkına duyduğu güven ve saygı bu müzakerelerin en büyük gücüdür. Bugün, her zamankinden daha fazla, müzakerelerde haklı bir pozisyondayız ve müzakereleri yürütme kabiliyeti ve kapasitesi açısından da Kıbrıs Türkleri her zamankinden daha güçlüdür. Bunu onurla söylüyoruz.
İkincisi: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınması, uluslararası alanda görünür kılınması. Evet, yine gururla ifade ediyorum: Şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 20 ülkede temsilciliği vardır ve bunun çoğu bizim dönemimizde açılmıştır; 21'inci de açılmak üzere. Sayın Tuğrul Türkeş'in, burada, Kıbrıs meselesiyle ilgili, bir futbol federasyonu etrafındaki yapılan tartışmalardan önce, beklerdim ki, daha geçen, iki hafta önce, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Ekonomik İşbirliği Teşkilatına gözlemci üye olması dolayısıyla bize teşekkür etmesini beklerdim.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Faydası olmuyor Sayın Bakan!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Faydası oluyor. Hayır, siz keşke o salonda olsaydınız ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Özdil Nami'nin diğer dışişleri bakanlarıyla eşit bir şekilde, gür bir sesle Kıbrıs davasını orada anlatmasını izleseydiniz. Sayın Türkeş, teşekkür etmek erdemdir, kaçınmayın bundan, kaçınmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Sayın Bakan, iyi bir şey olursa mutlaka teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Biz iktidara geldiğimizde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hiçbir uluslararası örgütte tanınmıyordu, bulunmuyordu. İslam İşbirliği Teşkilatına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni gözlemci üye yapan da biziz, Ekonomik İşbirliği Teşkilatına yapan da biziz, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesine katılımını sağlayan da biziz. Daha dün, Sibel Hanım -gayet zarif bir hanımefendidir- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanı, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesine katılmak üzere yola çıkacağını bana söyledi.
Bundan sonra da, şimdiye kadar olduğu gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin görünür olması, tanınması için her türlü çabayı göstereceğiz ama bunun yanında, eğer bir halk uluslararası alanda tanınacaksa önce, kendi ayakları üzerinde duracak, herkes ona saygı gösterecek.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Suriye gibi olur, aman Hocam elinizi çekin! Neye dokunduysanız...
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bakın, üçüncü ayak nedir? Kıbrıs Türk halkının onurla başı dik durmasıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde...
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - İç işine karışmayın Sayın Bakan. İç işine karışmasanız ayakta duracaklar.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Müsaade edin... Ben sizi dinledim Tuğrul Bey, müsaade edin.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde kişi başına düşen millî gelir 2002 yılında 4.409 dolardı, buna mukabil Güney Kıbrıs Rum yönetiminde 14.836 avroydu. Şimdi ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde kişi başına düşen millî gelir 15.492 dolardır yani 5 mislidir takriben. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer bir halkın uluslararası alanda başını dik tutacaksanız önce onun ekonomisini güçlü kılacaksınız, kimseye mağdur ve mahcup ve muhtaç eylemeyeceksiniz. İşte, Türkiye'nin kudret eli Kıbrıs Türk halkının üzerindedir. Bundan emin olunuz ve geçmiş dönemlerde yapılan hataların bizce de yapılacağı gibi bir vehme kapılmayın.
En önemlisi, inşallah, nisan ayında Sayın Başbakanımızın katılımıyla Anadolu Kıbrıs'a bir yolla daha bağlanıyor deniz altından aziz Anadolu suyunun aziz Kıbrıs'a akmasıyla. İşte kudret budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hamasetle dış politika olmaz. Misakımillî diyorsunuz...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Birlikte olmak 74'te harekât yapmaktır, oraya 2 tane boru döşemek değildir.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Ona da geleceğim. Oraya, bakınız...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bağırarak kapatamazsınız!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Misakımillî, bizim yüreğimizde, zihnimizdedir her zaman...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Erbakan'ın yüzde 1'ini yapmadınız.
OKTAY SARAL (İstanbul) - Dinle... Dinle...
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - ... ama çağdaş uluslararası hukuk çerçevesinde komşu ülkelerle, komşu ülkelerin sınır bütünlüğüne saygı göstererek, komşu ülkelerin bize yakın havzalarında ne kadar aktif olduğumuzu en iyi siz bilirsiniz.
Ben, ne zaman, Yunanistan'a ilk resmî ziyaretimi yaptığımda Batı Trakya'ya gittim, Gürcistan'a her ziyaretimde Batum'a gittim, Irak'a her gittiğimde, değişik resmî ziyaretlerde Musul'a, Kerkük'e, Erbil'e gittim, Ukrayna'ya gittiğimde Kırım'a her seferinde gitmeye çalışırım, Bulgaristan'a Sayın Başbakanımız veya bizler gittiğimizde Kırcaali'ye gideriz ama o ülkelerle iyi ilişkiler geliştirerek, bir tehdit unsuru olarak değil, bir barış unsuru olarak gideriz.
Bu dönemde gerçekten beni duygulandıran, aldığım en önemli teşekkür -ki ümit ederim siz de ondan ilham alırsınız Sayın Türkeş- Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Meral Akşener'in Batı Trakya'dan beni arayıp -gerçekten, kendisine teşekkür borçluyum, takdirlerimi ifade etmek istiyorum kadirşinaslığı dolayısıyla- "Sayın Bakan, burada yaptığınız hizmetler, buradaki başkonsolosluğun tutumu dolayısıyla teşekkür ederim." demesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben daha evvelsi gün, Atina'da, Batı Trakyalı müftülerimizi, seçilmiş müftülerimizi Türkiye'den Atina'ya göç eden İstanbullu Rumlarla buluşturdum ve orada ortak bir tarihin nasıl algılanması gerektiği konusunda da son derece mükemmel bir sohbet yaptık. Bizim bütün çevre bölgelere, havzalara mesajımız barış mesajıdır. Herkesle bir tarih etrafında bir arada olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.
İkinci ayağı bu sacayağının, Avrupa Birliğiyle ve transatlantik ilişkiler dışında, komşu ülkeler ve bölgelerle ilişkiler. Bakınız, bizim dönemde geliştirdiğimiz özel bir mekanizma var. Benzeri daha önce Avrupa'da bir iki ülke arasında geliştirilmişti ama bizim kadar yaygın uygulayan olmadı. O da yüksek düzeyli stratejik iş birliği konseyleri yani liderlerin eş başkanlığında yıllık düzenli toplantılar yapılması.
Sadece bir örneği vereyim: Devlet başkanı düzeyinde Rusya'dan Türkiye'ye ziyaret bizim iktidarımıza kadar yapılmamıştı, 2004 yılında yapıldı ilk defa, Sayın Putin geldi.
Son üç yıl içinde ise "YDSK" mekanizmaları dolayısıyla her sene en üst düzeyde toplantılar yapılıyor 2 liderin eş başkanlığında. Vizeleri kaldırmak, serbest ticaret anlaşmaları imzalamak, üçlü mekanizmalar kurmak suretiyle çevre havzalarda diplomatik ağ ördük son iki ay içinde.
Şimdi, komşularla ilişkiler üzerine bir sürü ezber spekülasyonlar yapıyorsunuz, realitelere bakın. Ukrayna'yla, Azerbaycan'la, Rusya'yla yüksek düzeyli iş birliği konseyleri yaptık. İran ve Irak dışişleri bakanları bizi ziyaret etti, ben de oraları ziyaret ettim, sadece iki ay içinde. Yunanistan'ı, Ermenistan'ı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ziyaret ettim, Bulgaristan Dışişleri Bakanı geldi, Romanya Başbakanı Marmaray dolayısıyla geldi ve Moldova Cumhurbaşkanı da inşallah önümüzdeki günlerde, gelecek hafta içi çarşamba günü Türkiye'de olacak. Bu ziyaretlerde -bu iki ay içinde bu ziyaretler- biz hâl hatır sormuyoruz, her bir ziyaret saatlerce süren iş birliği anlayışı içinde imzalanan anlaşmalarla taçlanan diplomatik hamlelerdir.
Şimdi, baktığımızda, komşu ülkelerle ticaret konusunda ben size bu rakamları bir kitapçık hâlinde dağıttım, görsel bir şekilde, gensoruda da bunlar üzerinde çok durduğumuz için burada daha fazla bunun üzerinde durmak istemiyorum ama bakınız, havzalardan, şöyle kısaca üzerinden geçelim. Kafkasya ve Orta Asya havzası, biz iktidara gelene kadar, hamasetle Türk cumhuriyetlerinin birliğinden bahsedilirdi ama Türk cumhuriyetlerini bir araya getiren tek bir uluslararası yapı yoktu, Türk Konseyini biz kurduk Sayın Türkeş.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Bu bir süreçti, tesadüfen iktidarınıza denk geldi.
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Aktif olması lazım Sayın Bakan.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Hamaset sizin işiniz, sizin!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Orta Asya'da ve her yerde, Balkanlarda bütün tarihî eserlere de biz sahip çıktık. Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan, Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan, Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan, Türkiye-Azerbaycan-İran üçlü mekanizmalarını kurduk, işletiyoruz. Azerbaycan'la, can Azerbaycan'la Türkiye'yi sadece gönülle değil enerjiyle bağlayan, Avrasya'daki bütün enerji denklemlerini değiştiren TANAP'ı biz imzaladık. Bakü-Tiflis-Ceyhan'ı biz devreye soktuk, Bakü-Tiflis-Kars'ı; Marmaray'la Azerbaycan'ı taa Londra'ya biz bağladık. Bunlar hayalci bir dış politika değil, bunlar yaşanan gerçeklikler ve bu gerçeklikleri yaşatmaya devam edeceğiz.
Şimdi, sizin adil hafıza konusuna gelmek istiyorum. Evet, adil hafızayı kullanıyorum ben. Biz aynı zamanda bir bilim adamı olarak, tarihin ancak adil bir hafızayla inşa edilebileceğine inanıyoruz. Kapalı kapılar ardında birbirimize propaganda yaparak tarihî meseleleri çözemeyiz, alışılmış ezberleri her yerde sürdürerek de çözemeyiz. Türkiye'nin Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerine, Kafkasya'ya bakışında 3 ayak vardır:
1) Türkiye'yle Ermenistan'ın iki komşu ülke olarak birbirine saygı içinde yan yana yaşaması.
2) Azerbaycan'la Ermenistan'ın aralarındaki meselelerin çözülmesi ve Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarının kurtarılması.
3) Türklerle Ermenilerin dünyanın neresinde olursa olsun, dokuz asrı bir arada yaşamış iki halk olarak, on beş, yirmi yıldır süren problemlerle değil, o dokuz asırlık ortak hafızayı canlandırarak dost iki halk olarak yaşaması.
Ben şimdi rahmetle anıyorum, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, muhterem pederiniz -Allah rahmet eylesin- Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları sürerken yani can Azeri kardeşlerimiz Ermenistan'la boğuşurken Petrosyan'la Paris'te buluşmuştu ve siz organize etmiştiniz.
Eğer o suç değilse -ki değildi, ben rahmetle anıyorum, doğru yapmıştı- bizim Ermenistan'la görüşmemiz de suç değildir, bizim Ermenistan'la ve Ermenilerle ortak adil hafıza çerçevesinde bir araya gelmemiz de suç değil, yapılması gereken bir davranıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu çok iyi bilirler, o zaman siz Mecliste yoktunuz ama bu yüce Meclisin 2005 yılındaki ortak iradesini okuyorum şimdi size. Yani 2005 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine iktidar ve muhalefet ortak olarak önerge verdi ve ortak tarih komisyonu kurulması çağrısında bulundu ve şöyle denildi: "Akıl ve mantık, Türkiye ile Ermenistan'ın ortak bir girişimle tabuları yıkmaktan korkmamalarını ve ortaklaşa yaşadıkları beşerî facianın tüm yönlerini açığa çıkararak tarihleriyle hesaplaşmaya hazır olmalarını emretmektedir. Geçmişin bugünümüzü ve geleceğimizi karartmasını önleminin yolu budur." Adil hafıza bu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ne cevap verdiler Sayın Bakan?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Önemli değil, biz doğruyu savunuruz...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ama "Tehciri benimsemiyoruz." diyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - ...kim ne cevap verirse versin, kendisine güvenenler doğruyu savunurlar, hakkı savunurlar, adaleti savunurlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizim ölçümüz ve mikyasımız başkalarının mantığı, başkalarının felsefesi değil, bizim tarihî, maşerî vicdanımızdır. Biz hiçbir millete yukarıdan bakmayız ama bizim tarih tecrübemize sahip olan çok az millet vardır.
Şimdi, Orta Doğu'ya gelince, vakit daralması açısından diğer bölgelere girmeden... Orta Doğu'da 2010 yılında "Arap Baharı" adı altında demokratikleşme rüzgârları estiğinde ilkeli bir şekilde Arap halklarının yanında durduk, durmaya devam edeceğiz.
2011 yılında devrimler yaşandı. 2012 yılında geçiş hükûmetleri, seçimler yapıldı, 2013, bir karabasan gibi, maalesef, seçimlerle gelen iktidarların geriye dönüşüm süreçleri yaşandı.
Şimdi, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her türlü tartışmayı kabul ederim ama gensoru görüşmesinde de söylediğim gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde demokrasiye değil darbeye sahip çıkmayı zinhar kabul edemem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Türkeş, ben sizi her zaman çok saygıyla takip ettim...
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - En çok Müslüman kanı sizin döneminizde döküldü Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin...
Çok saygıyla takip ettim ama gerçekten bugün sizin adınıza büyük utanç duydum. Bakın, söylüyorum, niye biliyor musunuz?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sen yönettiğin bakanlıktan utan.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Benim, Sayın Fatin Rüştü Zorlu'yu hangi konteksle zikrettiğimi siz çok iyi biliyorsunuz. Hakkında Mısır politikası dolayısıyla gensoru verilmişti ve ben de Sayın Fatin Rüştü Zorlu'yu bu konuda örnek aldığımı ve onun makamında oturan biri olarak demokrasiye karşı olan bir darbeyi hiçbir zaman benimsemeyeceğimizi, desteklemeyeceğimizi söyledim. Allah aşkına, buradan nasıl Cumhurbaşkanımızla ilgili bir paralellik kurabiliyorsunuz?
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Ondan niye hiç bahsetmediniz, onu merak ediyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi, çok küçük kurnazlıklar bunlar. Ben, Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken onun Başdanışmanıydım, Dışişleri Bakanıyken yanında bütün süreçlerde beraber oldum ve bununla onur duyuyorum. Arkadaşlığımız, dostluğumuz da en az otuz yıla gider. Biz, aynı ekip içinde çalışırken ortak hedeflerimiz doğrultusunda çaba sarf ettiğimiz herkesle ilgili olarak herhangi bir şey söylemeyi zül ve zaid addederiz. Bunu söylemeye de gerek duymayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Fatin Rüştü Zorlu'dan zikretme sebebim, onun idam sehpasına onurla yürümesidir. Buradan hareketle bir de "korku ve ölüm psikolojisi" diyorsunuz. Bizi tanıyan bilir: Biz Allah'tan başka kimseden korkmayız, kimseden. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Hamaset yapıyorsunuz, hamaset yapmayın.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Ben, Kerkük sokaklarına indiğimde bana onlarca istihbarat raporu geldi "Hakkınızda terör saldırısı olacak." diye.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sen önce bir Gazze'ye git. Gazze'deki Filistinli mazlumların yanına gitsene.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Kerkük sokaklarına indim ve Sayın Necdet Koçak Ağabey'in mezarına hürmetle gittim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yine, Libya'ya indiğimde de aynı istihbarat bana geldi. Libya sokaklarında, Bingazi sokaklarında halkla birlikte yürüdüm. Kerbela ve Necef'te Şii kardeşlerimle on binlerin arasında yürürken başka yerde, köşede bombalar patlıyordu. Gazze'de İsrail uçakları Gazze hastanelerini bombalarken ve yanımızda insanlar şehit olurken ben o sokaklarda yürüdüm. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Allah'ın izniyle, biz bu topraklara aşkla bağlıyız ve bizim Allah'tan başka kimseden ne korku ne ölüm psikolojimiz vardır. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) - O, Özal'a ait, Özal'a ait.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu, bizim imanımızın da siyasetimizin de bir gereğidir, bilen bilir.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Hamaset yapmaya gerek yok Sayın Bakan, hamaset yapmayın, Müslüman ölüyor Müslüman!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Suriye konusuna gelince, Suriye konusunda gönül isterdi ki Sayın Korutürk, bir kere de Beşar Esad'dan bahsedin, zulmünden bahsedin. Bir eski büyükelçi olarak Türkiye Cumhuriyeti devletini bu yüce kürsüden ihbar edercesine iftira atarak 150 bin kişinin ölümünde ne kadar...
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Zabıtları okuyun, zabıtları. Zabıtları okuyun, yalan konuşmayın orada.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Evet, "Türkiye'den giden silahlar ne kadar insan öldürdü?" diye soruyorsunuz.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - 50 kere Esad'tan bahsettim ben.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Sizin bu konuşmanızdan sadece Esad memnun olur ve Türkiye düşmanları memnun olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Doğru konuşun Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yalanla dış politika olmaz!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bakın Sayın Korutürk, bu devlete hakaret edemezsiniz, bu Hükûmete hakaret edemezsiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Kimsenin devlete hakaret ettiği yok, siz hakaret ediyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Milyonlarca mazlum insanın kanı var orada.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bakın, dinleyin...Videolara bakın, filmlere bakın, Halep'in hâline bakın, Şam'ın hâline bakın, bunlar Kalaşnikoflarla mı böyle oldu, hava saldırılarıyla, Scud füzeleriyle mi? Türk uçakları mı bombaladı Halep'i, Şam'ı? Soruyorum size, kim bombaladı? Sizin savunduğunuz Esad'ın uçakları bombaladı o güzelim Halep'i, o güzelim Şam'ı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Biz kimseyi savunmuyoruz.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Biz Esad'ı savunmuyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - O zaman gelin burada lanetleyin, gelin burada lanetleyin, lanetleyin bu zulmü.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Çarpıtamazsınız, bağırarak da kimseyi yıldıramazsınız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Biz hiç kimseyi savunmuyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - 2,5 milyon insan mülteci olmuşsa...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım... Sayın Bakan...
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - ...700 bini benim kardeşlerim olarak bu topraklardaysa biz o insanların hukukunu savunuruz, savunacağız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan... Sayın Bakan, düzeltin lütfen. Sayın Bakan, biz kimseyi savunmuyoruz. Sayın Bakan, o lafınızı geri alın.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Senin kardeşin değil miydi?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi, Sayın Türkeş, aynı şey sizin için geçerli.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, hakaret ediyor, demediklerimizi diyor ama ya!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Kimyasal silahlarla ilgili "Amerikan kaynakları 'El Nusra' diyor." diyorsunuz. Amerikan kaynaklarının iki mercisi vardır, Dışişleri Bakanı Kerry, Başkan Obama.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, biz kimi koruyoruz? Lanet olsun kim koruyorsa! Kimse korumuyor. Lanet olsun hangi zalim varsa!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Her ikisi de bu kimyasal silahların Suriye rejimi tarafından kullanıldığını 26 Ağustos ve 30 Ağustosta en iddialı şekilde ve belgeleriyle gösterdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Hangi zalim varsa lanet olsun. Biz kimi koruyoruz? Ayıp! İftira atıyorsun.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bir Amerikalı gazeteci Amerika'yı temsil etmez. Bizim istihbaratımız da, dünyanın bütün istihbaratı da Suriye rejiminin bu suçu işlediğini biliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ayıp! İftira atıyorsun.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Ama, bu size kalmaz yani Suriye rejimini aklamak size düşmez Sayın Türkeş. CHP'yi anlayabilirim ama sizi anlayamıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Esad senin dostun değil miydi?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Ailece kim tatil yaptı Esadlarla? Ailece tatili ben mi yaptım?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - O uçaklar... O saldırılar Türkmenleri de katlediyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Bodrum'da kim tatil yaptı Esadlarla?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - O savunduğunuz Türkmenlere biz yüreğimizi açıyoruz, onu da en iyi Sayın Şandır bilir, Türkmenlerle ilgili ne yaptığımızı, ne yapmakta olduğumuzu.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Ailece tatili ben mi yaptım? Alice tatili kim yaptı, ailece tatili?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Esad'la tatil yapan kimdi?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi, dış politikamızın üçüncü ayağı, kıtasal ölçekli açılımlardır. Bunun da belgeleri elinizde var, ona fazla girmeyeceğim. Afrika'da neler yaptığımız, hangi destansı büyükelçilik açılımları yaptığımızı herkes bilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, Ahmet Davutoğlu 2001'de yazmış, onu bir oku sen!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi, Sayın Korutürk hiç üzülmeyin, büyükelçiliklerimiz açılıyorsa, orada Türk Bayrağı onurla dalgalanıyorsa buna sevinin. Başka ülkeler büyükelçilik kapatabilirler, başka ülkelerin orada vatandaşları yok ama bizim hareketli bir insan topluluğumuz var, her yere gidiyorlar. Bir yabancı bakan da bunu bana sordu: "Niçin büyükelçilik açıyorsunuz?" Çünkü bizim insanımız hareketlidir. Onlar nereye giderse biz de orada büyükelçilik açacağız, onların yanında olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya büyükelçilik açmakta ne var ya? Basarsın parayı, yaparsın binayı, iki de memur atarsın, al sana on numara...
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Kenya'da bir kardeşimize bir serseri kurşun değdiğinde ambulans uçakla getiren biziz, Somali'de bir TİKA mensubunu ambulans uçakla getiren biziz.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Onlar daha elçilerin maaşlarını veremiyorlardı.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kudretini gösterir. Bundan başkaları rahatsızlık duyar ama siz rahatsızlık duymayın.
Bir de EXPO üyeliğini, EXPO adaylığını kaybetmemizle ilgili beyanda bulundu Sayın Korutürk. Kendisi de EXPO 2015'i kaybettiğimiz dönemde Paris Büyükelçisiydi. Elinizden gelen her şeyi yaptığınıza eminim. Yaparsınız ama şu veya bu gerekçeyle başarılı olamayabilirsiniz, hepimiz için geçerlidir bu. Ama bakın, şurada 15 üyelik seçim neticesi var, 15; 2013 yılında uluslararası alanda 15 yarışa girdik ve 15'ini de büyük farklarla kazandık. Vakit yok sayamayacağım. Bunun içinde UNESCO Dünya Miras Komitesi de var, Uluslararası Denizcilik Örgütü de. Tam 15 uluslararası örgütte seçim kazandık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 1.500 seçim arasında!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti'nin kudreti bugün kendi sınırlarını da, bölge sınırlarını da aşmıştır. Dışişleri Bakanlığı da bu kudrete amade olarak çalışmaya devam edecektir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)