GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:33
Tarih:16.12.2013

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2014 bütçesini anlatmak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu ana gelene kadar bütün çalışmalarda yanımızda olan bütün partilerden milletvekili arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonundaki kıymetli arkadaşlarıma, kendi Bakanlığımda çalışan, bu işe emek veren bütün herkese teşekkürlerimi, yeniden sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Bizim Bakanlığımız ekonomik kalkınmayla beraber sosyal adaletin sağlandığı, sosyal refahın sağlandığı, burada baktığınız zaman, ekonomik kalkınmayla beraber sosyal barışın sağlandığı ve insani gelişmişlik kriterlerinin güçlü bir şekilde yerine getirilmeye çalışıldığı, insanı merkeze alan bir bakanlıktır. Dolayısıyla, biz bütüncül bakıyoruz, standartları belirliyoruz, izleme ve takip sistemini koyuyoruz ve TÜBİTAK, TÜİK'le, istatistiki bilgilerle, sivil toplum kuruluşlarımızla beraber çalışarak, insana hizmet etmeyi, mağdura, muhtaca, dezavantajlı bütün gruplara, hastaya, yetime, yoksula yardım etmeyi, yaşama dokunmayı çok önemsiyoruz.

İnsan mutluluğuysa aslında bizim hedefimiz, aslında belki bu Parlamentonun, biraz hepimizin bu bakımdan şöyle bir nefes almamız gerekiyor. Baktığınız zaman, toplumsal huzur ve barış bu Parlamentodaki nabızdan, bu Parlamentodaki tansiyondan topluma dalga dalga yayılıyor. O yüzden benim istirhamım bir kadın, bir bakan olarak, herkesin bu konuda çok hassas olması. Çünkü, bazen algılar olguların önüne geçiyor, bazen çok farklı, negatif enerji toplumun bütün katmanlarına gidiyor. Bu bakımdan, biz özellikle sosyal yardım anlayışımızı insan odaklı yapıp fırsat eşitliği vermeye çalıştık. Bölgesi ne olursa olsun, cinsiyeti ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, herkese insan odaklı, eşrefi mahlukat olarak doğan insana fırsat eşitliği verip eğer bir dezavantajı varsa da ona pozitif ayrımcılık vererek herkesi kalkınmanın bir parçası yapmaya çalıştık.

Rakamlara baktığımız zaman da sosyal yardımlarla sosyal hizmeti birleştirdiğimizde, bugün, aslında hepinizin bildiği bütün kalemlerin toplamında yüzde 1,4'e ulaştık. Bugün sosyal refahı sağlamış ülkelerde, bu, ortalama yüzde 2'dir. Ama, Tarım Bakanlığının "Okul Sütü", Millî Eğitim Bakanlığının FATİH Projesi gibi sosyal transferleri de koyduğunuz zaman bu 1,7'ye yükselmiştir. Hızla, sosyal refahı sağlamış ülkelerin rakamlarına ulaşmak için de büyük bir gayret gösteriyoruz. Artık günlük 1 dolardan bahsetmiyoruz, artık günlük 2 dolardan bahsetmiyoruz. Bütün dünyanın "mutlak yoksulluk" dediği, "Gini katsayısı" dediği zenginle fakir arasındaki farkı kapatıp hak temelli yaklaşan, bunu bir lütuf, bir imtiyaz olarak da görmeyen bir anlayışla yolumuza devam ediyoruz. Günlük 4,3 dolardan da yüzde 30 olan rakamı bugün yüzde 2,7'ye düşürdük. Ben ve arkadaşlarımın, bütün çalışma arkadaşlarımızın hedefi bunu da sıfırlamaktır. İnşallah, en kısa sürede bunu sıfırlayarak huzurlarınıza geleceğiz.

Yoksulluğu önleyebilmek için yoksulluğa bir sonuç olarak bakıyoruz. Koruyucu, önleyici tedbirleri çok önemsiyoruz. Özellikle kadınlarımızın ve kız çocuklarımızın eğitim ve sağlık imkânlarından fırsat eşitliğini almasını çok önemsiyoruz. Ve burada hepimizin, bütün parlamenterlerin ortak hedefi eğitim, eğitim, eğitim diyoruz. O yüzden, biz de kız çocuklarımızın yurt ihtiyacını gidermek için sosyal yardımlardan, her ay toplandığımız Fon Kurulundan, sosyal yardım kaynaklarından fonlamayı önemsiyoruz. Çünkü eğitimsizliğin yoksulluğun da bir nedeni olduğunu görüyoruz ve 2009'da başladık bu fonlamaya. Şu anda kızlarımız taşımalı eğitime rağmen gelemiyorsa, özellikle güneydoğuda coğrafi durumundan dolayı eğer kızlarımız yeniden eğitimini yarım bırakmak zorunda kalıyorsa bunu önlemek için 154 yurdun çalışmasını fonladık. Yalnızca 2013 yılında 39 adet yurdun yapılmasını sağladık, 28 bin öğrencimize de barınma imkânını sağladık.

Sosyal yardımlarda en temel haklardan bir tanesi sosyal konutlar. Herkesin doğuştan gelen hakkı var dedik. Bu haklardan bir tanesi de barınma hakkı. O yüzden fakirin fukaranın kira öder gibi sosyal konutların içerisine girmesi için 2023'te 100 bin hedefini koyduk. Şu anda nedir diye bakacak olursak 18 bin kişinin anahtar teslimini yaptık. 1+1'leri 2+1'e çevirdik ve bunun artı maliyetini de Bakanlık olarak fonladık, 43 binini planladık. Allah'ın izniyle, 2023'te 100 bin sosyal konutu vatandaşlarımıza teslim etmiş olacağız.

Genelde, organize sanayisi olan şehirlerde hep şu şikâyeti duyardık: Sosyal yardım-istihdam bağlantısı. İşte "Çok fazla fonladığınız için çalıştıracak kişi bulamıyoruz." diyorlardı. Biz de onun üzerine Sosyal Yardımla Çalışma Bakanlığındaki meslek uzmanlarını bir araya getirdik. Çalışabilir erkeklerin, sağlıklı erkeklerin, sosyal yardım desteği alan kişilerin sistemin içerisine, istihdamın içerisine girmesini sağlamak için bir çalışma başlattık. Kocaeli, Denizli ve Gaziantep'te yaptığımız pilot çalışmanın bütün Türkiye'de yaygınlaştırılacak şekilde şu an altyapısını oluşturduk. Bu şekilde 43 bin vatandaşımızı işe yerleştirdik, 74 binini meslek kursuna başlattık.

Gelir Getirici Proje çok önemliydi çünkü hep "Balık veriyorsunuz, balık tutmayı öğretmiyorsunuz." diyorlardı. Toplam 78 bin aileye Gelir Getirici Proje desteği verdik; yalnızca 2013'te 2.082 aileye verdik. Eğer bunlar kadınsa yüzde 30 kota ayırdık ve ayırdığımız mali desteği önce kadınlara ayıracak şekilde güçlü bir çalışmayı yaptık.

Düzenli yardımlar çok önemliydi çünkü tematik yardımlara geçmek istiyorduk. Her ay gidip bir vakıf müdürünün yanında, bir valinin kapısında beklemesini insani bulmadığımız için tematik yardımlara geçtik ve hepinizin de bildiği gibi, sahada da çok net bir şekilde karşılığını gördüğünüz gibi eşi vefat eden kadınlarımıza verdiğimiz destek 268 bin oldu, muhtaç asker ailelerinde verdiğimiz aile sayısı 55 bin oldu. Yaşlı ve engelli aylığından 1 milyon 240 bin kişi istifade etmektedir. Dolayısıyla, baktığınız zaman, yaşamın her alanına dokunan önemli bir yardım sistemini hayata geçirdik. Özellikle Güneydoğu'da, yine, aile destek merkezleri kurduk. Aile destek merkezlerindeki muradımız kadınları ve çocukları sosyal hayatın içerisine almak, onların, eğer, bir bakımdan hangi noktadan yeteneği varsa, kabiliyeti varsa, hangi alanda kurs almak istiyorsa, bütün kursları açtık ve buradan sosyal aile destek merkezleriyle beraber aslında onları rehabilite eden, sosyal hayatın içine alan ve bir taraftan da el sanatlarımızı geliştirecek, Güneydoğu'nun o güzelliğini ortaya çıkaracak güçlü bir altyapının da oluşmasını sağladık.

Sosyal Yardım Kart Sistemi'ne geçtik. Kuyrukların bitmesi önemliydi, kimsenin sırada beklemesini istemedik. Teknolojiyi kullanalım dedik ve PTT Bankla beraber yaptığımız PTT Kart sistemiyle şu anda 1 milyon 550 bin kişiye kartları dağıtıldı ve SMS elektronik sistemle de 600 bin kişiye "Şu gün, şu saatte, şu bayiden gidip ücretinizi, yardımınızı, desteğinizi alabilirsiniz." şeklinde bir teknolojik altyapıyı da kullanmış olduk. Bu bakımdan, sosyal yardım sisteminde sosyal adaleti gözeten bir çalışmaya devam ediyoruz.

TÜBİTAK'la çalışıyoruz, 40 mühendis şu anda teknolojik altyapımızı yapıyor. Puanlama ve bütünleşik sistem tamamlandığı zaman da kır-kent ayrımını da yapacak şekilde sosyal adaleti daha da güçlendirecek çalışmayı tamamlamış olacağız.

Bizim Bakanlığımızın en önemli çalışmalarından bir tanesi Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Bakanlık projelerine baktığınız zaman ve bütçelemesine baktığınız zaman, en önemli kısmın kadın olduğunu görüyorsunuz. Fakat, çok da sevdiğim arkadaşımın buraya gelip Kadının Statüsü merkez bütçesini, kadınlara dair yapılmış bütün bütçelemeymiş gibi söyleyip, "Kadına ayrılan para yok, kadının adı yok, onun adı yok." deyip de eksik bilgi üzerinden bilgi vermesinden de çok üzüntü duyduğumu söylüyorum. Yalnızca, Sosyal Yardım Sistemi'nden kadınlara verilen destek 2 milyar TL'dir. O, Kadının Statüsü bölümünün bütçesini -Bakanlık teşkilatındaki küçük birimi- siz kadınlara ayrılan bütçe olarak söylüyorsunuz. İnşallah, bütçelemenin nasıl olduğunu, nasıl toplanması, nasıl çıkarılması, nasıl çarpılması gerektiğini oturup beraber çalışalım, doğru bilgiyi -inşallah- vatandaşlarımıza verelim diye düşünüyorum.

Biz kadın meselesini bu toplumun kalkınması olarak görüyoruz. Her yerde söylediğim bir şey var, 2023'te dünyanın 10'uncu ekonomisi olacaksak kadının aklını, kadının potansiyelini, kadının bütün gücünü kalkınmanın parçası yapacağız. O yüzden, eğitim ve sağlık alanı olmazsa olmazımız dedik. Aslında, bizim başardığımız, ülkemizin başardığı çok önemli bir şey var. Biz bugün anne ve bebek ölüm hızı oranlarını en hızlı düşüren ülkelerden birisi olduk. Doğan her çocuk sigortalı doğuyor, anası-babası kim olursa olsun 18 yaşına kadar bütün sağlık imkânlarından istifade ediyor. Bu, ülkenin başarısı; bu, Parlamentonun başarısı. Dolayısıyla, eğitimi ve sağlığı almış kadın, üniversite ortamına... Şimdi, biliyorsunuz, temel eğitimde verilen desteklerle fırsat eşitliğini yakaladık.

Geliyoruz üniversiteye: Nereden nereye geldik? Yüzde 13'ten yüzde 35'e çıktık kız çocuklarının üniversiteye gitme oranında. Kadını yok sayan bir iktidar bunu yapabilir mi? Kadını yok sayan bir iktidar, 2008'de dünyada bir kriz varken bir istihdam paketi çıkartıp "Kardeşim, kadın çalıştırıyorsan gel ben senin işveren payını vereyim." diyebilir mi, ben size soruyorum? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden, bunları söylerken rakamlarla söylememiz ve bunun gereğini yapmamız gerekiyor.

Tabii ki eksiklerimiz olabilir. Sonuçta yaşam değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor. Bu ihtiyaçları gidermek hepimizin görevi ama bunun sonunda ne oldu? İlk kez, şeytanın bacağını kırdık, yüzde 31'i yakaladık, beraber yakaladık. Sigortalı kadın sayısına baktığınız zaman yüzde 100 bir artış var, 2 milyondan 4 milyon 600 bine çıkmış sigortalı kadın çalışan. Üniversiteyi bitiren kadınlarımızın yüzde 70'i istihdamın içerisinde değerli arkadaşlar. Ha, bu olmazsa biz dünyanın 10'uncu ekonomisi de olamayız, ben buna bir kadın olarak inanıyorum. Bu bakımdan da önümüzdeki süreci çok daha akıllı bir şekilde... Bilgi ekonomisine gidiyor dünya, akıllı ekonomiye gidiyor. O yüzden aklın yarısını kullanmazsak neyi ekonomiye dönüştüreceğiz? Bu bakımdan da aynı şeyi düşünüyoruz, aynı hedefe doğru kilitlenmiş bir şekilde yolumuza devam ediyoruz.

Biz istihdamla ilgili mücadeleyi özel sektör olarak ayrı çalışıyoruz, kamu olarak ayrı çalışıyoruz. İstihdamın önündeki engelleri aşmak için Ekonomik Kurulla, "İstihdam-aile bağlantısı; iş gücü-aile bağlantısında neler yapmalıyız, nasıl yol gitmeliyiz; dünya nereye gidiyor; biz ne yapmalıyız?"ı çalışıyoruz. İşte, kreş desteklerini onun için daha güçlendirmek istiyoruz. Çünkü bunun bir tercih olmaması gerektiğini... Hem kariyer yapıp hem çocuk yapabilecek seçenekleri, alternatifleri Anadolu kadınına sunmamız gerektiğine inanıyoruz ve bunu ekonomi kurmaylarıyla çalışıyoruz, Fatma Şahin olarak bir kadın bakışıyla bakmıyoruz. Sayın Başbakan Yardımcısının başkanlığında Kalkınma Bakanlığının merkezinde olduğu bir çalışmayı hayata geçirmeye çalışıyoruz.

Şiddetle mücadele, en önemli mücadele alanımızdır. Üç temel şeyi yapıyoruz: En iyi hukuk devletinde en iyi yasayı biz çıkaracağız. Ben, iddiayla söylüyorum; bugün varım, yarım yokum, bütçeden sonra da bu kürsüde yokum, belki de son konuşmamı yapıyorum ama iddiayla söylüyorum: Şu an, hukuk devletinde en ileri yasayı çıkardık. İkinci, kurumsal altyapıyı oluşturuyoruz: Şiddet izleme merkezleri, kadın konukevi. Bakın, teslim aldığımda bu emaneti bin yatak vardı, bu kardeşiniz şu an 2.600'e çıkardı. Ben, buradaki sizlerin huzurunda, bizi dinleyenlerin vicdanına bunu söylüyorum. Şiddet izleme merkezleri, ilk adım istasyonları...

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Hakkımız helal olsun! Hakkımız helal!

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) - Bunların hepsini bu konuda... Ama eksiklerimiz var çünkü toplumsal, zihinsel dönüşüm gerekiyor, akşamdan sabaha bu düzelmeyecek, akşam dünyanın en iyi yasasını çıkartıp sabahleyin bunun en iyisini yakalamayacağız; bu bir süreç ama sonuçta, bunu bir devlet politikası yapan ve bunun için gayret eden bir anlayış var. Bunun için -beş dakikam kaldı, hızlı bir şekilde geçmem gerekiyor- aile değerleri bizim için önemli. Biz, muhafazakâr demokrat bir partiyiz, aile değerlerini önemsiyoruz. Bu, kadını zayıflatmak anlamına da gelmez. Ben, yirmi dört yıllık evli bir kadınım, 2 çocuk annesiyim. Evde de güçlü bir bireyim, güçlü de bir ailenin temsilcisiyim. Bir kere, bunların birbirinin alternatifi olmadığını, birbirinin tamamlayıcısı olduğunu, bu konuda daha çok fazla örnek olduğunu, hepinizin arasında çok iyi örnekler olduğunu biliyoruz. Kadını güçlendirmek aileyi zayıflatmaz, aileyi güçlendirmek kadını zayıflatmaz; bunlar, birbirinin tamamlayıcısıdır. Biz, evlilik öncesi eğitimlerimizi de yapıyoruz, şu anda 60 bin kişiye evlilik öncesi eğitim verdik, evlilik boyunca eğitimlerimize devam ediyoruz.

Boşanmak için gelip aile mahkemesine başvuranlarda gördüğümüz bir şey var: Küçücük desteklerle, bakıyorsunuz, aile kurumuna devam etmek istiyor, bu tamamen onlara kalmış bir şey. Bu çalışmayı neden başlattık? Bir araştırma yaptık, ayrılanların yüzde 17'si yeniden eski eşiyle evleniyor, bu çok önemli bir oran. Onlara vereceğimiz küçük danışmanlık, rehberlik hizmetiyle eğer aile kurumu devam edecekse bunu vermek için de çalışma yaptık. Adalet Bakanlığımızla hukuki altyapıyı oluşturduk. İnşallah, benden sonraki arkadaşım da bunu devam ettirecektir.

Çocuk bölümü çok önemli. Çocuklar bizim istiklalimiz ve istikbalimiz. "Önce çocuk" diyoruz. Dönüşümün yüzde 75'ini tamamlamış olarak huzurlarınızdayım. Bugün, 3 bin çocuğumuzu yedi ayda anasıyla, babasıyla, yuva sıcaklığıyla buluşturmuş bir kampanyayı, "Koruyucu Aile"yi yapmış olarak huzurlarınızdayız. 14 bin evladımız var, hepsinin yaşam kalitesini yükseltmeye çalışıyoruz. 18 yaşından sonda da "Onlar bizim evladımız." deyip bire bir onların hayatlarını takip etmeye çalışıyoruz. İlk kez, YPK kararı iki gün önce Resmî Gazete'de yayınlandı. Çocuk Eylem Planı'nı oluşturduk. Çocuk işçiliğiyle ilgili mücadele, çocuk gelinlerle mücadele, çocukların yaşamına dair ne yapacaksak, "Çocuklar İçin Adalet", "Çocuk Dostu Medya", ne gerekiyorsa da bunun altyapısını oluşturacağız.

Engelli kardeşlerimiz bizim her şeyimiz. Hukuki mevzuatla ilgili yeni bir düzenleme yapıyoruz; muhtaçlık artık tıbbı bir ihtiyaç değil. Artık, onlar, engelliler için ayrı bölümler değil, bütün hayatın engelli ve engelsizler için eşit paylaşıldığı, nimetin ve külfetin eşit paylaşıldığı bir Türkiye için çalışıyoruz. Şu anda önümüzdeki en büyük sorun ulaşılabilirlik; eğitim ve sağlıktan istifade etmeye başladılar, geliyorlar... Şehirlerimizin, kaldırımın, toplu taşımanın, her alanın engelliye göre ayarlanması lazım; bu konuda standartlar oluşturduk artık ceza sistemine geçiyoruz, yapanla yapmayanın ayırt edildiği, yapmayana ceza verildiği, içinde de sivil toplumun olduğu bir çalışmayı yapacağız.

Son bölüm, iki dakikam kaldı.

Sizinle beraber çok önemli bir yasa çıkardık, bir yılda iki önemli yasa çıkardık. Sonunda ne oldu? Bakın, bu Parlamento bir ve beraber olunca nasıl yaşama dokunuyor, bunu da belirtmek istiyorum.

Şehit yakınlarıyla ilgili çıkardığımız yasadan sonra, şu anda 16 bin şehit yakınımız, gazimiz kamuda işe yerleştirildi. 33 bin şehit yakınımızın aylıklarında 200 binle 400 bin arası düzeltmeler yapıldı; 3 bin annenin, babanın muhtaçlık şartı kaldırıldı, aylığa bağlandı; terör mağduru 760 vatandaşımız aylığa bağlandı; 8 bin vatandaşımıza faizsiz konut kredisi verildi; 5 bin şehit yakınımızın çocuğu da eğitimden destek aldı. Bunu birlikte başardık, bu Parlamentoda beraber başardık. Bir taraftan bunu yapıyoruz ama bir taraftan da çözüm süreciyle "şehitlerimiz olmasın" diye uğraşıyoruz.

Gelelim Candan Yüceer kardeşimin söylediğine: "Neden İsmail Korkmaz'ın annesine başsağlığı dilemedin?" dedi, eksik bilgi. Ben şunu söyledim: "Biz anaların arasında ayrım yapamayız, mezhep ayrımcılığı yapamayız, biz bölgesel ayrımcılık yapamayız, anaların bütün acısı bizim acımız. İsmail Korkmaz'ın annesinin acısı da benim acım." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben bu açıklamayı daha o gün ilk yapan, Kabinede ilk yapan arkadaşınızım. Ben bir anayım. Hiç kimsenin evlat acısına müsaade etmeyiz ama birilerinin de bunun üzerinden, acılar üzerinden, acıları yarıştırarak siyaset yapmasına da müsaade etmeyiz. O konuda da ben sizi esefle kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli kardeşlerim, Sayın Ruhsar Hanım'ın Acıbadem'le ilgili verdiği örnekte şunu söylemek istiyorum: Acıbadem'le yapılan destek, 9 bin prim desteği almayan yani bugün devletten gidip tüp bebek de yaptıracak da olsa, özel sektörde de tüp bebek yaptıracak olsa bunu alamayan, buna hak kazanamayan en alt gelir grubu. Dolayısıyla, biz burada Acıbadem'e bir kutu ilaç vermedik, bir gram para vermedik; tam tersi, bu insanlar geldiler, "Biz bunu sosyal sorumluluk adına yapıyoruz." dediler.

Ben şunu bugün buradan, bu ekrandan söylüyorum: 2.500 kişi Acıbadem üzerinden yapıyor. Diğer tüp bebek yapan bütün ünitelere kapımız açık. Ben onlarla konuştuğum zaman, biz destek veriyoruz da Acıbadem yapıyor zannettiklerini söylediler. Hiçbir destek yok. O yüzden, eğer kim gelip bizden bu desteği almak istiyorsa biz ona hazırız; yeter ki bir anne baba evlatsız, bir evlat da ana babasız kalmasın diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)