GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:34
Tarih:17.12.2013

CHP GRUBU ADINA ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçeleri üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Konuşmama başlamadan önce, asıl konuma girmeden önce, Sayın Bakanımdan, Maliye Bakanımdan bir ricam olacak. Sayın Bakanım, siz bir köylü çocuğusunuz, 9 çocuklu bir ailenin çocuğusunuz. Ben de bir köylü çocuğuyum. İlkokulu 5 sınıflı ve beş yıl süreyle bir öğretmende okudum, tahmin ediyorum siz de öyle. Şu anda köylü çocukları okula gidemiyorlar, şu anda köylü çocukları taşımalı eğitim kaldırıldığı için traktör kasalarında, kamyon kasalarında, eşek sırtında okula gitmektedirler. Millî Eğitim Bakanına sorduğumuzda başını öne eğmiştir, bir yanıt verememiştir. Biz biliyoruz ki 120 trilyon gibi bir bütçe, siz kendisine ek olarak ayırırsanız bu sorun çözülecektir. Bu arada, tabii, yüzde 630 bütçesinin arttığını söyleyen Millî Eğitim Bakanlığı bu parayı nereye harcıyor, onu da sorarsanız iyi olur. Çünkü, okullara hizmetli vermemektedir, okullara yakacak vermemektedir, taşımalı eğitime kaynak ayırmamaktadır, yurtlar yapmamaktadır. Bu parayı nereye harcamaktadır, doğrusu, sorsanız iyi olur.

Değerli milletvekilleri, 2011 yılı sonunda AKP Hükûmeti, bir kez daha Meclisi devre dışı bırakarak, kanun hükmünde kararnameyle Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu oluşturma kararı almıştır. Aradan iki yıl geçmesine rağmen bu kurul hâlen kuruluşunu tamamlayamamış, düzenleyici bir kurul vasfına ulaşamamıştır. Kurum hâlen denetim standartlarının tamamını yayımlayamadığı hâlde 1/12/2014'ten itibaren işletmelerin bir kısmı için, şirketlerin bir kısmı için 31/12/2013 finansal tabloları dâhil bağımsız denetimden geçmek zorunluluğunu getirmiştir. Bu standartlar ne zaman tamamlanacak, ne zaman meslek personeli bu standartları çalışıp özümseyecek de uluslararası geçerliliği olan bir denetimi başaracak? Yine kervan yolda düzülecek anlaşılan.

Bu arada, Kamu Gözetimi Kurumu, ülke genelinde yüksek kalitede ve güvenilir bir finansal raporlama ve bağımsız denetim ortamı oluşturmayı hedeflemektedir. Bir taraftan uluslararası yüksek standartlar getirip denetçilerin denetimi hedeflenirken, diğer taraftan bakanlıklarınız ve bağlı kamu kurumlarının Sayıştay denetçilerine yanlış ve eksik bilgiler verilmesine göz yumulmuş, var olan Sayıştay raporlarının da Meclise getirilmesi Hükûmetçe engellenmiştir. Bu durumda, 2012 Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşülmesi ve onaylanması mümkün değildir. AKP çoğunluğunca onaylanması hâlinde de geçerli değildir, meşru değildir.

Bu konuda söylenecek çok söz var ama süremiz kısıtlı olduğu için, ben, güzide kurumumuz Özelleştirme İdaresi Başkanlığından söz etmek istiyorum.

Bu arada, değerli arkadaşlar, Milas'taki Yatağan termik santrallerinin özelleştirilmesine karşı mücadele eden işçiler açlık grevine başlamışlardır. Buradan selam olsun direnişteki Yatağan işçilerine ve Yatağan işçilerinin mücadelesi bizim mücadelemizdir diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Özelleştirme Yüksek Kurulu, Başbakanın başkanlığında, 4 bakandan oluşan, Maliye Bakanı, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'dan oluşan bir kuruldur. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bu kurula bağlı olarak çalışmaktadır. Başbakanımıza bağlı olmayan bir kurum haşa düşünülemez. Nitekim, Türkiye'de de tek tek -şimdilik Türkiye'de, belki daha sonra sınırlarımızı aşabilir- tüm maden ruhsatlarını verme işini kendine bağlamıştır Başbakanımız. Gezi Parkı da Başbakanımıza bağlıdır. Gözü gibi bakar Gezi Parkı'na, gözü olanın gözünü çıkarır!

On yıl içerisinde, Türk Telekom, TÜPRAŞ, ERDEMİR, TEKEL, SEKA ve PETKİM gibi sanayi tesisleri başta olmak üzere, limanların tamamı, 195 kamu tesisi, 2.629 arsa, bina ve lojmanlar AKP'ye yakın yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satıldı. Alınan yargı kararları ise uygulanamamaktadır. AKP iktidarı, Cumhuriyet Dönemi'nde elde edilen değerlerimizi satıp savan, hayırsız, mirasyedi evlat gibi davranmıştır. Hukuksuzluğunun yanında, kendilerince belirlenen Özelleştirme Ana Planı amaçlarının da dışına çıkarak kanun tanımazlığını da göstermiştir. Tarihimiz, doğal ve kültürel değerlerimiz rant uğruna heba edilmiştir. Tüm bunları gerçekleştirirken, kanun hükmünde kararnamelerle, hatta AKP çoğunluğuna dayanarak yasalar çıkarılıp yargı engeli aşılmıştır, gerekirse de yargı kararları uygulanmamıştır.

Türkiye'nin en zararlı üç kurumunu görüşeceğiz. Maliye Bakanlığını da sayarsak bununla birlikte dört bakanlık oluyor, çünkü Maliye Bakanlığı da yüzde 70, yoksullardan vergi alarak ve bu arada, taraf olmayan bütün kurumları, muhalif kurumları, belediyeleri, iş dünyasının en saygın kurumlarını bertaraf etmekle meşguldür. Ama, Maliye Bakanlığı dışında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve TOKİ bu ülkenin en zararlı kurumlarıdır. AKP Hükûmeti içerisinde ülkemize, kentlerimize ve de halkımıza en çok zarar veren dört kurumdur bu kurum.

Bu iddialarımı İzmir örneğinden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım. Önce AKP çoğunluğunca özelleştirmelerin önündeki tüm engeller kaldırılmıştır, kanun hükmünde kararnamelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ve TOKİ'ye plan yapma, yaptırma ve ruhsatlandırma yetkisi tanınmıştır. Arkadaşlar, bu çok tehlikeli bir yetkidir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, kapsamına aldığı işletme, tesis ve gayrimenkulü mal sahibi olarak kendisi yeniden planlıyor, yoğunluğu maksimuma çıkarıyor, bu arada varlık eğer bir yandaşa satıldıysa, sonradan, satıldıktan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye giriyor, ek yoğunluk artışları veriyor, yollar, parklar ve kamu hizmet alanları da ticari alana dönüştürülüveriyor.

Değerli milletvekilleri, Kınık'ta 1.200 dönüm -Kınık bizim en uzak ilçemizdir- mera vardı. Bu mera daha önce hazine tarafından, Kaymakamlık tarafından köylülere tahsis edilmiş, köylüler kooperatif aracılığıyla burayı ıslah etmişler, bu arazide kuyular çakmışlar, traktörler almışlar, alet edevatlar almışlar, bu araziyi işliyorlar, besiciye, sütçüye ucuz silajlık mısır yetiştiriyorlar ama bunları yaparken köylüler, bu sene bir de baktık ki Maliye Bakanlığı, hazine bu araziyi bir süt firmasına, tek bir süt firmasına önce bir yıllığına, olmazsa ikinci yıl ücretsiz tahsis ediyor. Sonra da isterse bu süt firması, kırk dokuz yıllığına burayı bir tek süt firmasına tahsis edecektir.

Değerli arkadaşlar, İzmir'deki yağmalardan ilk örnek İzmir Mavişehir'den. İzmir Büyükşehir Belediyesince 2010 yılında onaylanan planda Emlak Bankasına ait, Özelleştirme İdaresince satışa çıkarılan bir ticaret alanı var, yani otopark ve rekreasyon alanı. Burası Gayrimenkul Yatırım Ortaklığından satılıyor. Tabii, otopark ve rekreasyon alanları var, onlarla birlikte bedel biçiliyor. Satıldıktan sonra yandaşa, bu otopark ve rekreasyon alanı, yollar hemen ticaret alanına dönüştürülüveriyor. Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığının el çabukluğuyla bu dönüştürülüyor.

Bunun gibi çok örnek var. Kentin merkezinde -sürem kalmadığı için- limana 100 bin metrekare AVM planlayabiliyor bu kurumlar, 38 bin metrekare otel planlayabiliyorlar, 3.500 metrekare dükkân planlayabiliyorlar. Karayollarının arazilerini, "Ağaçlı Yol" diye İzmirlilerin bildikleri Karayolları arazilerini yok pahasına gene AKP Belediye Meclis üyelerine satabiliyorlar.

Değerli arkadaşlar, kentin hemen her tarafında, kentin merkezinde, göbeğinde, kenarlarında ne kadar TEKEL'e ait, kamu kurumlarına ait araziler varsa, arsalar varsa bunların hepsi bir şekilde bu kurumlar tarafından, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yeniden planlanıyor ve yoğunluk artışları getirilerek satılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Belediye hizmet alanlarını bile bu arada satıp, belediyelere de otopark yapmak için, altyapı tesisi yapmak için "Tekrar, o satılanlardan, yüksek fiyatlarla satın alın." deniliyor.

Söylenecek çok şey var, vaktim yetmedi.

Teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)