| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2013 |
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yıllık görüştüğü kanunlar içerisinde en önemli olan kanun tasarısıdır çünkü bir yönüyle beytülmaldir. Eğer iktidar partisi kendisini "muhafazakâr demokrat" olarak tanımlıyorsa en öncelikle, bu söylediğimiz "beytülmal" teriminin idrakinde olması gerekir. Peki, buradan hareketle, bugün sorduğumuzda, acaba, beytülmal şuuru, bilinci içerisinde Türkiye'nin kaynakları harcanıyor mu ve acaba, beytülmal bilinci içerisinde bu kaynaklar yönlendiriliyor mu? Bu soruya "Evet, doğru, bu şekilde yapılıyor." diye cevap bulabilmemiz, yapılan uygulamaları ve gelinen noktayı doğru değerlendirdiğimizde mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, burada, her şeyden önce, üzerinde konuştuğumuz bütçe, Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesi. Dolayısıyla, buradan ben "Ülkemizin geleceği biziz, gelecek bizim." şuuru içerisinde ülkesine ve geleceğine sahip çıkan, şuurlu, akıllı, bilinçli gençlerimizin hepsine en derin saygılarımı sunuyorum, onlar önünde ihtiramla eğiliyorum çünkü onlar bizim istikbalimiz, onlar bizim göklerde dalgalanan bayrağımızın teminatlarıdır, gelecek onlardır, geleceğimiz onlardır. Öyleyse, onlara yapılacak olan yatırım, onlara yapılacak olan harcama, en düzenli, en helalinden ve en hak edilmiş şekilde olmalıdır. Sporcularımıza gelince onlar da emekleriyle, alın terleriyle, bütün enerjileriyle ülkemizi ulusal ve uluslararası alanda temsil eden ve bizleri yeri geldiğinde İstiklal Marşı'mızla, bayrağımızın göndere çekilmesiyle onurlandıran kardeşlerimizdir; onlara da selam ve saygılarımı sunuyorum.
Konuşmamın hemen başında söylediğim beytülmal açıklamasından hareketle, iktidarın yürütme organında görev yapan değerli arkadaşlarıma ben sormak istiyorum: Acaba, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinde direkt ve dolaylı harcanan ve denetiminde olması gereken bütün kaynaklar bu şuur içerisinde harcanıyor mu? Acaba "muhafazakâr demokrat" dediğimiz, kendisini öyle niteleyen bir iktidarın yürütme organındakiler, Hazreti Ömer'in kendi işini görürken ayrı, devletin işini görürken ayrı mumları yaktığının bugünkü uygulamasının içinde olduklarını söyleyebilecekler mi? Ben, gönül rahatlığıyla bunun hesabını veremeyeceklerinden eminim. Çünkü, bizim burada söylediğimiz birçok şey, basında dile gelen, sektörün içerisinde olan insanların, muhataplarının, aktörlerinin gazetelere, medya organlarına yansıyan bilgiler, belgeler, bulgular Bakanlığın hercümerç içerisinde ve tarumar olduğunun işaretlerini vermektedir.
Değerli milletvekilleri, Bakanlık doğru yönetilmemektedir, beytülmal doğru organize edilip doğru harcanmamaktadır, har vurup harman savrulmaktadır. Âdeta, çok ödül vermek, Bakanlığın bir noktada kendi icraatlarının susturulması veya partidaş edinmek için, sempati toplamak için kaynaklar israf edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bir spor vizyonu, bir spor misyonu ortaya konulamamıştır. AKP iktidara geldiğinde, 2002 yılından 2014 yılına, on bir buçuk yıldır geçen zaman içerisinde, ortalama 10 yaşında olan bir çocuğun, bugün, olimpik sporcu olabilecek yaşa erişmiş olması gerekir. 21-22 yaşları, 20'li yaşlar bir sporcu için en verimli olunacak çağlardır, yaşlardır. Öyleyse, eğer, bugünkü iktidarın gerçekten doğru bir spor vizyonu ve politikası olmuş olsaydı, bugün Türkiye'nin birçok olimpik branşta, uluslararası alanda başarılarla dolu yıllar geçirmesi gerekirdi. Spor dallarına baktığımızda böyle bir başarıdan söz etmek mümkün mü? Hayır. Aksine, skandallarla anılan bir ülke konumuna gelmiştir Türkiye. Bu skandalları bölüm bölüm, zaman zaman buralardan dile getirmemize rağmen, Bakanlık yerinde ve zamanında incelemeleri ve tedbirleri başlatmamış ve almamıştır. Burada, akla başka sorular gelmektedir ve skandallar hâlen devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, yapıya baktığımızda, federasyonlar sözde özerktir. Federasyonlar sporun gelişmesi için en önemli kurumlardan birisidir. Peki, sözde özerk olan federasyonlar için, vicdanen rahat bir şekilde, acaba Sayın Bakan ve yetkilileri "Evet, biz federasyon seçimlerinde tarafsız kaldık." diyerek göğsünü gere gere bunu söyleyebilecek mi? Eğer Spor Bakanlığının bürokratlarının, delegelerinin yüzde 60'ını oluşturduğu federasyonlarda "Bakanlık bürokratlarının seçim tercihlerine tesir etmedim." diyebiliyorlarsa, "Bakanlık koridorlarında federasyon başkanları belirlenmedi." diyebiliyorlarsa ben alınlarından öpeceğim. Peki, o zaman, eğer federasyonların seçimlerinde bu kadar müdahil olan Bakanlık, federasyonlardaki usulsüzlüklerden, yolsuzluklardan, hesapsızlıklardan ben sorumsuzum diyebilir mi? Mesuliyetsiz, hissiyatsız, gerçeklerden uzak, kaçak olmazsa sorumsuzum diyebilir.
Bakın, değerli arkadaşlar, burada zaman zaman, çeşitli federasyonlarla ilgili olarak çeşitli konuları gündeme getirdik ama burada, bizim sözlerimiz karşısında, yetkililer tarafından ve Sayın Bakan tarafından -gerek basına düşen gerekse Meclis kürsüsüne kadar taşınmış konularda- ciddi, doğru cevaplar verilerek kamuoyu ve bizler aydınlatılmadık. Hep haber spikeri gibi, yatırımlardan, tesislerden, sözde başarılardan, sporcu lisansının yüksekliğinden bahsedildi.
Geçenlerde bir milletvekili arkadaşımızın yönelttiği soru önergesine verilen çok enteresan bir cevap var: Türkiye'de 73 bin civarında lisanslı kadın güreşçi olduğu söylenmiş. Ben soru önergesini yazılı olarak görmedim ama hayretler içerisinde dinledim arkadaşımızdan. Türkiye'deki sporcu sayısının, lisans sayısının artmış olması demek, sporda çok başarılı bir alana intikal edilmiş demek değildir değerli arkadaşlar.
Tabii ki bütün bunlar doğru değerlendirilmeli. Federasyonlardaki seçimler, federasyondaki usulsüzlükler, yolsuzluklar... Burada, Sayın Bakan çıktı, Tekvando Federasyonuyla ilgili üzerinde spekülasyonlar olan antrenörün görevden alındığını söyledi. Ama, o federasyonun sitesinde hâlen daha o antrenörün istifa ettiği ama yönetim kurulunun değerlendireceği yazılmakta. Sayın Bakan, bu federasyonlar sizlerin bürokratlarınız vasıtasıyla seçiliyor ve mahkeme kararını uygulamadığınız bir federasyon bu. Burada, Sayın Bakanın, Bakan seviyesinde birisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde verdiği bir sözün havada kalmasını ben ibretle izliyorum.
Değerli milletvekilleri, federasyonlardaki usulsüzlükler, yolsuzluklar bunlarla bitiyor mu? Hayır. Bakın, Ju Jitsu Federasyonu Başkanı Orhan Özaktı, tutuklanmış. Neden gözaltına alınıyor biliyor musunuz? Çok enteresandır, insan kaçakçılığından. Yani, federasyon sporcusu gibi evrak düzenlenip bazı "PKK militanları" diyebileceğimiz tipte insanlar sporcu gibi yurt dışına çıkartılıyor federasyon vasıtasıyla ve oralarda, ülkelerde iltica ediyorlar, Türkiye'ye dönmüyorlar. Peki, federasyonlarda...
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) - Hangi federasyon?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Sayın Bakanın Bakanlığından haberi yok ki bizden soruyor "Hangi federasyon?" diye.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) - Öyle bir federasyon yok. Senin spordan haberin yok. Öyle bir federasyon yok. Tutanaklara doğru geçsin diye soruyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Tabii, tabii, tutanaklara doğru geçiririz. Mesela, Muay Thai Federasyonu...
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) - Hayır, hayır, deminki federasyonun adını bir daha söyle, tutanaklara doğru geçsin.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Muay Thai federasyonu Başkanı var... Muay Thai Federasyonu Başkan Vekili 2009 yılında, basına da yansıyan şekilde aynı haberlerle federasyonda sporcu gibi gösterilip iltica eden bölücü unsurların varlığından söz ediliyor ve gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Federasyonun sitesinde hâlen daha bu arkadaş "Başkan Vekili" olarak yer alıyor.
Değerli milletvekilleri, bu Bakanlığın kendisinden haberi yok. Bu Bakanlık olayları takip etmiyor. Bu Bakanlık kendisine ihbar edilen, getirilip Sayın Bakanın masasına konulan dinleme bantlarını, telefon dinlemelerini, şunları bunları bile dikkate alıp soruşturma açmıyor zamanında. Bakan sadece bu mesuliyetsiz davranışlarda değil...
Bakan BESYO açıyor. Şimdi onu dile getireceğim size. Gençlerin istikbalini karartmak, onların umutlarıyla oynamak en büyük hilekârlıktır. 2013 yılının Şubat ayında, 2.bin BESYO mezununun dörtte 3'ünün -BESYO mezunları olmak üzere- Bakanlık kadrolarına alınacağı söyleniyor. Yani, 1.500 kişilik bir kadronun BESYO mezunlarından Bakanlık kadrolarına alınacağı söyleniyor. Peki, bu BESYO mezunu çocuklar kimler? İşte, Türk sporunda bilimini yapan ve uygulamanın içerisinde olan, belki birçoğu sporcu olan çocuklarımız. Bu çocuklarımızdan 1.500'ünün kişinin Gençlik ve Spor Bakanlığı kadrolarına alınması, hem uygulama içerisinden gelip hem bilimini yapmış çocuklarımızın, sporun gelişmesi için en önemli kilometre taşlarından birisidir. O çocuklar umutsuzluk içerisinde "tweet"lerin başında bekliyorlar, Bakana ne "tweet"ler atmışlar, Bakanlıktan ne "tweet"ler gelmiş; o "tweet"ler de elimde. Bizzat Sayın Bakanın "tweet"i var: "2013 yılı içinde ayrıca dörtte 3'ü BESYO mezunları olmak üzere 2.bin kadronun atamasını KPSS sonuçlarına göre gerçekleştireceğiz." diyor Sayın Bakan. 2013 yılının 3 Şubatında, Bakanın "tweet"leri var burada ve bu çocuklar o ümitler içerisinde KPSS sınavlarını... Adaletsizlik de istemiyorlar. Ama, Sayın Bakan ne yapıyor? Bunlardan 700-800'ünü tanesini başka bakanlıklardan geçiş yaparak Bakanlık bünyesine alıyor ve bu çocuklar perişan hâlde. Spor böyle gelişir mi? E, gelişmez. Eğer siz buradaki eleştirilerimize rağmen... Sayın Bakana tekrar soruyorum. Şu andaki Sayın Müsteşarı -buradaki mesele şahsiyat yapmak değil, şahsiyetlerle uğraşmak da değil- öz geçmişinde sporcunun hiçbir kenarından, mahallesinden uğramamış, ziraat mühendisi. İsterseniz size öz geçmişinden bazı alıntılar söyleyeyim: Ankara Üniversitesi Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı Başkanlığında 1995'te yüksek lisans yapmış, 2000 yılında doktora almış, 2001 yılında Çanakkale Ziraat Fakültesinde Tarla Bitkileri Bölümünde Yardımcı Doçent olmuş, 2008 yılında Kırıkkale'de meslek yüksekokulunda organik tarımda bir dalda gelişme kaydetmiş, 2010 yılında Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalında Doçent olmuş.
Sayın milletvekilleri, sporun mahallesine uğramamış, öz geçmişinde -Müsteşarlık olarak yayınlanan öz geçmişine baktım Sayın Müsteşarın- hiçbir, ne bir spor kulübü ne bir spor dalı... Sayın Bakan, böyle bir Spor Bakanlığı yönetilemez. BESYO'dan, antrenörlükten, spor yöneticiliğinden, rekreasyon bölümlerinden mezun olmuş, millî sporcularımız olmuş, akademilerden mezun olmuş, spor hukukundan mezun olmuş, hukukçu kimliğiyle, spor hukukuyla, uluslararası spor tanımlamalarıyla tanışmış insanlar var iken bir ziraat mühendisinin, doçentinin, Spor Bakanlığında Müsteşar olmasını neye bağlıyorsunuz Sayın Bakan? İnsan mı kalmadı Türkiye'de? Şahsiyat yapmak değil, spor hukukunda çok gelişmiş bir idareci olur anlarım, başka alanlarda gelişir anlarım ama böyle bir alanda, böyle bir durumda bunun değerlendirilmesine halkımızın ve BESYO'dan mezun olan çocuklarımızın ben bilhassa dikkatlerini çekiyorum.
İnanıyorum ki bizim yönetimimizde, bilimi ve uygulamayı esas almış vaziyette, ilk tercih edeceğimiz çocuklarımız, alandan ve işin biliminden gelen çocuklarımız olacaktır, onlar ümitsiz olmasınlar. Türkiye'nin geleceğinin inşallah, doğru, vizyon sahibi ve misyon sahibi insanlarla şekilleneceği günler de olacaktır.
Değerli arkadaşlar, elbette ki gençlik, eğitim, üniversiteler, Kredi ve Yurtlar Kurumu, bunlarla ilgili de çok problemlerimiz vardır. Öğrenci evlerine birtakım yaptırımlar getirildi, gençlik ithamlar altına alındı. Bunlar çok acı olaylardır. Eğer, hakikaten bir hastalık var ise devletin bunları bir baba şefkatiyle tanımlaması ve uygulamaya alması lazım. Bütün gençliği töhmet altında bırakacak şekilde ki, öğrenci evlerini töhmet altında bırakacak şekilde ki uygulamalarla ülke yönetilemez, ülkenin geleceğinin kaderi çizilemez.
"Üniversite açtık" diyorlar. Açılan üniversiteleri de doğru tartışmak lazım.
Değerli milletvekilleri, vakıf üniversiteleri açılıyor, yap-işlet-devret modeliyle yatırımlar yapılıyor, köprüler yapılıyor, yollar yapılıyor, özel sektörün -bilhassa derslikler- millî eğitimde ve başka alanlarda yaptığı hayırlar oluyor, iktidar mensupları "Biz yaptık." diyerek bunları açıyor. Geçmiş hükûmetler zamanından süregelen yatırımlar oluyor "Biz yaptık." diyerek... Ya, hiç olmazsa "Tamamladık." deyin değerli arkadaşlar, "Biz yaptık." demeyin, hiç olmazsa "Hayırseverler vasıtasıyla yapıldı." deyin, hiç olmazsa "Yap-işlet-devret modeliyle yaptık, bütçeden buna bir şey ayırmadık. Dolayısıyla, bütçeye bir yük getirmedi, yap-işlet-devret modeliyle bunlar yapılıyor." deyin.
Kredi ve Yurtlar Kurumunda gelinen noktada yapılan atamalarla, spor il müdürlüklerinde yapılan atamalarla ve başka alanlarda yapılan tercihlerle sporun yönetilmesi ve gençliğin istikbalinin doğru tayin edilmesi mümkün değildir.
Vakıf üniversiteleri... Vakfın eğer bir anlamı var ise vakıf vakfetmekten geliyor ise bugünkü vakıf üniversiteleri eğer devletten pay alıyorsa bu vakıf üniversitelerini vakfın gayesinde tanımlamak mümkün değildir değerli arkadaşlar. Vakıf sahiplerinin, vakfedenlerin devletin bütçesinden pay alması demek, vakfa başka ellerin karışması demektir, vakfın başka amaçlara yönelmesi demektir.
Dolayısıyla, bütün bu duygu ve düşüncelerle, Gençlik ve Spor Bakanlığımızın yönetilemediğini ve Gençlik ve Spor Bakanlığımızın tarumar olduğunu sizlerle paylaşıyorum.
Orhan Saka ağabeyimizin rahmete yürüyüşünü de üzüntüyle öğrendik. O, çok efendi, kibar, spora çok hizmeti geçmiş bir spor insanıydı. Allah rahmet eylesin diyorum, acılarını paylaştığımı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)