| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2013 |
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, açlık grevindeyiz ama konuşma grevinde değiliz.
Bugün gülüyorsunuz ama dün güldüğünüz şeyler de bugün başınıza geliyor sayın vekilim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Gülme komşuna gelir başına!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devam) - Onun için... Hadis var "İtibar başa değil, sonadır." Hele bir ahirini görelim her şeyin, ne olacak, nasıl bitecek, o zaman belli olur.
Açlık grevindeyiz. Niye? Bugün de yaşanan bu kaotik sürece çok önceden itiraz ettiğimiz için. Tarih, bakın girin twitter'e bizim söylediğimiz demeçler bugün kol geziyor. Yani siz dün 13 yaşındaki Gezi direnişçisi çocuğu cebren mahkemeye çıkarmak konusunda bir ses çıkarsaydınız, Çağdaş Hukukçulardaki avukatlara yönelen hukuksuzluğa bir ses çıkarsaydınız, gelişigüzel tutuklamalara bir ses çıkarsaydınız, daha onu bir kenara bırakalım, milletvekillerine uygulanan çifte standarda, çifte hukuk anlayışına bir ses çıkarsaydınız bunun demokrasilerdeki asgari müşterekte birleşme sürecini hızlandırmaktan başka bir sonucu olmazdı. Siz o zaman ördüğünüz izolasyonlarla bugün kendinizi yalnızlaştırdığınızı göreceksiniz; olay bu.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Kaldı ki aynı şeyler değil!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Aynı şey değil, doğru, teşekkür ediyorum. Aynı şey değil ama genel bir başlık altında bu bir hukuk ve demokratik siyaset meselesidir. Hakaret sadece Kürtlere yapılmış değildir, yani Kürt'ün vekilini içeride tutmakla, bunu ona uygulamamış olmakla hakaret Kürtlere yapılmış değildir. Hakaret, seçilmiş siyasi iradeyedir. Bu, demokrasinin demokratik siyaset hakkına ve bu Meclisin izzetine, şerefine, haysiyetine bir meydan okumadır, bir rest çekmedir. Susan bu meydan okumayı sineye çekmiş demektir, susmayan hiç olmazsa... "Aha yemek yemiyoruz." dedik, görünür kılmaya çalışıyoruz bu çifte standardı. Bugün bana, yarın sana. Belki yarını da beklemez. Bak şimdi, İçişleri Bakanı "Emniyette bir tanıdığı olan var mı?" diye geziyor, yani yarını da beklemeyebilir bu işler. Onun için bu direnişi, bu direnişe destek veren her partiden vekilleri bunu daha görünür kılmaya çağırıyoruz, onlara teşekkür ediyoruz. Dışarıda olmanız bu tehditten beri olmanız anlamına gelmiyor. Bir arkadaşınızın hakkını korumanız demek, demokratik siyaset yapma hakkını korumanız demek, sizin kendi demokratik siyaset hakkınızı korumanız demek. Bize bir şey lütfetmiyorsunuz. Biz, 5 arkadaşımız da içerideyken onların açığını kapatacak kadar çok çalışıyoruz. Gece demiyoruz, gündüz demiyoruz, dur bilmiyoruz durak bilmiyoruz. Bu ülkedeki demokrasi mücadelesinin içindeyiz.
En önemlisi, herkes unutuyor; barış süreci var, bu, o sürece yapılmış bir provokasyon. Bir tek cana, bütün bu menfaat kavgalarının hiçbiri değmez. Biraz araya zaman girince sanki böyle bir tehdidi hiç yaşamamışız gibi geliyor insanlara. Oysa "Ben sana siyaset yapma hakkı vereceğim." diye bir barış masasına çağırıyorsun ve seçilmiş siyasetçisine, meşru, seçilmiş, legal siyasetçisine siyaseti yasak ediyorsun. Keser de döner, sap da döner, hesap da döner. Aslolan buna demokratik bir itirazı, bu Meclisteki, ayrım gözetmeden bütün siyasal partilerin aynı anda vermesi. Bugüne kadar biz hiç "tutuklu vekillerimiz" demedik, "tutuklu vekiller" dedik, "tutuklu vekillerimiz" demedik ama artık gele gele durum sadece "alavere dalavere Kürt Mehmet zindana" denklemine oturdu. Artık "kendi vekillerimiz" diyoruz. Bunda bilenler için, görenler için harekete geçmeyi gerektirecek çok ibretlik şeyler var, gerisi sizin ferasetinize, vicdanınıza ve demokrasi kültürüne, kendinize duyduğunuz öz saygıya kalmıştır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)