GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:35
Tarih:18.12.2013

CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına 7'nci madde üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, iki gündür Meclisimizde açlık grevi yapan BDP ve HDP'li milletvekillerimizin bu yaptığı grevin bir an önce görülmesini ve tutuklu milletvekillerimizin ve aynı zamanda haksız yere yıllarca tutuklu yatan tüm vatandaşlarımızın da bir an önce serbest bırakılmasını temenni ederek sözlerime başlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederiz.

MUHARREM IŞIK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 1215 yılında Magna Carta Sözleşmesi'nde şöyle diyor: "Kral, halkın onayını almadan vergi toplamayacak. Mahkemeler halka açık olacak. Kişiler kanunlara uygun olarak yargılanacak. Haksız yere kimse tutuklanmayacak, sürgün edilmeyecek. Soylulardan oluşan bir kurul kralın Magna Carta'ya uygun hareket edip etmeyeceğini denetleyecek." Bu sözleşmede vergiler ile ilgili yükümlülüklerin halkın rızasıyla kararlaştırılmasına karar verilmiş, kamu harcamalarında halkın rızasının alınması kararlaştırılmış ve her yıl da tekrarlanması istenmiş.

Şimdi, ben maliyeden fazla bir şey anlamam, para işinden de fazla anlamam ama okuduğum şeyi anlayacak kadar da zeki olduğumu düşünüyorum, vatandaşımız da bunu düşünüyor. Şimdi, bir bakanlığa ait denetim görüşü, diyor ki: "Denetim görüşü oluşturabilmek için gerekli mali rapor ve tablolar ile bilgi ve belgeler yukarıda 'Kamu İdaresi Mali Tabloları' ile 'Denetimin Dayanağı, Amacı, Yöntemi ve Kapsamı' başlıkları altında açıklandığı üzere, kamu idaresi yönetimi tarafından sağlanamadığı için Adalet Bakanlığının 2012 yılına ilişkin mali rapor ve tabloları hakkında görüş bildirilememektedir."

Yine, başka: Sayıştay 2011 TOKİ denetim raporunda kritik bir tespit yapmış, bunu basından öğrendik. TOKİ'nin bütçe formatının standartlara uygun olmadığını belirten denetçiler, bu nedenle kurum faaliyetlerinin sağlıklı incelenmediğini vurguluyor.

Ayrıca, TOKİ'ye 2011 yılında 18 milyar olarak arsa, arazi verilmiş, satışı yapmış ve 2012 yılında da TOKİ karşılıksız, bedelsiz olarak hazineden 1 milyon 914 bin 626 metrekare arsa almış. Denetçiler... Bu tabloda görülen şeye hiçbir şey demeye gerek yok. İşte, "Şu tablo geldi, bu tablo geldi. Siz anlamıyorsunuz, siz bilmiyorsunuz..." İşte, grup başkanlarımız çıkıyor, bakanlarımız çıkıyor ama burada görünen bu; işte, kamu idaresi yönetimi tarafından getirilip belgeleri verilmemiş, orada ne olmuş, dürüst mü yapmışlar, yoksa çalmışlar mı çırpmışlar mı; onu bilen yok. Zaten TOKİ'de olan olayları da, bugün mahkemelerin yaptığı tutuklamalarda da gördük ki demek ki bir şeyler var. Zaten alınan arsaların bedelsiz verilmesi, onların kimlere ne yapıldığı, o İstanbul'daki gökdelenleri gördüğümüz zaman onları görmekteyiz.

Tabii, "Demokrasilerde en önemli yasa, vazgeçilmez olan yasa bütçe." diyorlar, bunu her zaman da söylüyorlar. Özellikle dünyada demokrasilerin başlamasının özgürlük mücadelesiyle, vergi mücadelesiyle başladığı söyleniyor çünkü ekonomi her zaman için çok önemli, rekabette de bu çok önemli. Eğer siyasetçi bunu, bu aldığı bütçeyi dürüst bir şekilde kullanmıyorsa, yandaşına aktarıyorsa, oy getirmek için uğraşıyorsa buradan demokrasi çıkması mümkün değil. Tabii, demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu geçerli ama bizde ne yazık ki göremiyoruz. Biz bütçe denetlemesi yapamadık, doğru da karar veremedik. İnsan düşünüyor, acaba biz 1215 yılından, sekiz yüz yıl önceden de daha geriye mi gidiyoruz? Baktığımız şeyleri gördüğümüz zaman da gerçekten öyle gittiğimiz görünüyor.

Ben buradaki milletvekili arkadaşların birçoğunun çok iyi niyetli olduğunu düşünüyorum, içlerinde bir kötülük olmadığını da düşünüyorum ama yani ben iki senedir şunu gördüm: Hükûmet ne getirirse hiç tartışmadan "Evet." diyorsunuz; hiç tartışmıyorsunuz, hiç yorumlamıyorsunuz. Bari şu bütçeyi tartışsaydınız, bari şu bütçede ne olduğunu görseydiniz. Vebal altına giriyorsunuz, bu doğru bir şey değil. Amerika Birleşik Devletleri gibi bir ülkede Obama gibi güçlü bir liderin haftalarca neler çektiğini hepimiz televizyonlarda izledik; bütçeyi geçiremedi, bir sürü sıkıntı yaşadı ama tabii, bunları örnek almak lazım, bunlardan da ders çıkarmak lazım.

Tabii, vergilerin şeyine baktığımız zaman, yüzde 70'ini dolaylı vergilerden aldığımızı, gine zavallı, gariban halkın üzerine yüklediğimizi görüyoruz ancak yüzde 8'le 9'unu sermayeden aldığımızı görüyoruz. Bunları yaparken de "İşte, biz vatandaşa şunları yaptık." diye anlatıyoruz ama bunlar inandırıcı değil, insan gördüğüne inanıyor. İşte, Tarım Bakanı burada çıkıyor, diyor ki: "Biz çiftçiye şunları verdik." Ben bir örnek vereyim: Erzincan Otlukbeli'nin Karadivan köyünde -yazın gidip gezdiğiniz zaman- geçen yıl 6.700 liraya aldığı bir ineğin taksitini ödeyecek, zamanı gelmiş, 10 bin lira taksit verecek. 4 tane inek götürmüş satmaya, satamıyor ki taksitini versin. İşte gelinen nokta bu.

Tabii, en önemli olan "Demokrasinin yerleşmesi." dedik ama ne yazık ki ülkemizde demokrasi yerleşmiyor, yapılan onca özelleştirmenin nereye gittiğini kimse bilmiyor, harcamaların nereye gittiğini kimse bilmiyor. Bir örtülü ödeneği örnek vereceğiz: Örtülü ödenekteki artışlara baktığımız zaman, bu yıl 1 milyarı geçeceği söyleniyor, geçen yıl 1,2 milyar olmuş ama bunun nereye gittiğini, kime verildiğini, nasıl harcandığını hiç kimse bilmiyor. İşte, 2005 yılında 150 milyon harcama yaparken şu anda milyarlar konuşuluyor, bunun da ne olduğunun görülmesi lazım aslında.

Vatandaşı o kadar düşünüyoruz ki, pırlantada, altında KDV'yi düşürürken tavukta 8 kat artırmasını biliyoruz ne yazık ki!

Özellikle, biz burada "Polis devletine doğru gidiyoruz." dediğimiz zaman siz kızıyorsunuz bize ama bunun en güzel göstergesi hem polise hem jandarmaya ayırdığınız para, MİT'e ayırdığınız para ve en son olarak da yeni bulduğunuz, o imparatorluk kurmak için uyguladığınız dinlemelerle ilgili olarak ayırdığınız paralar. Bilişim teknolojilerine ayırdığınız paralar korkunç miktarda. Ve herkesi dinliyorsunuz ama ne yazık ki kendiniz de dinlenmişsiniz haberiniz yok.

Özelleşen kurumlar zarar etse kimsenin içi yanmayacak ama zarar etmediğini bildiğimiz hâlde, işte, TELEKOM'u, TÜPRAŞ'ı, özellikle "rakı" diyeyim, rakıyı büyük bir oranda özelleştirdiniz ama... Mesela rakının nasıl özelleştirildiğine baktığımız zaman TEKEL'de, önce 292 milyona birine siz satmışsınız. Daha sonra, alan vatandaş hemencecik 950 milyona satmış, orada 600 milyon bir kâr etmiş. O da tutmuş 2,1 milyar dolara satmış, demek ki gerçek değeri bu. Acaba bu aldığı zaman çok büyük yatırım mı yaptı, sattı? Yok, aynı tesisi sattı ama dünyanın parasını orada kazanmış oldu, bunu da bilmemiz lazım.

Tabii, "Demokrasiyle yönetilmiyoruz." diyoruz ama kızıyorsunuz. Örneğin, açlık sınırında yaşayan insanlara asgari ücret belirlerken hiç düşünmeden -eğer bütçeleri gerçekten demokrasiye uygun hazırlamış olsak- o insanlara açlık sınırının altında fiyat vermeyiz, biraz daha üstünde veririz ama ne yazık ki açlık sınırının altında, bir kişiyi hesaplayarak ölüme mahkûm etmekteyiz.

Eğer, dediğim gibi demokrasiyle yönetilmiş olsak, bu bütçe buraya gelir, burada herkes tartışır, herkes onaylardı. "Yargıda neden taraf tutuluyor?" diye sorulurdu. "Bugün, işinize geldiği için 5 polis müdürü neden görevden alındı?" diye sorulurdu. Deniz Fenerinin hesabı sorulurdu, asrın soygunuydu ama kapattınız, bunun hesabı sorulurdu bu Mecliste. "MİT Başkanına neden ayrımcılık yaptınız?" diye sorulurdu. Başbakanın "İstediğiniz her şeyi verdim, daha ne istiyorsunuz?" lafına burada, çıkıp herkes "Ne verdin?" diye sorardı, bunun altında çok şey var çünkü. Ama, bunların hiçbirini biz burada sormadık.

Ethem Sarısülük'ü vuran katil polis saklanmazdı -sen vurdun göz göre göre, herkes görüyor yani hiç yoruma gerek var mı? Herkes izlediği zaman görüyor ki çekmiş silahı, sıkmış- ona hesap sorulurdu, o öyle, bir yerlere gönderilip maaşla ödüllendirilmezdi, şu anda içeride olurdu. İsmail Korkmaz'ı dövenler yakalandığı zaman, aylarca -serbest bırakıldı, yakalandı- konuşmalarından sonra, o vali bir dakika bırakılmazdı görev yerinde. Vatandaşına "kavat" diyen bir vali orada bırakılmaz, anında görevden alınırdı ama ne yazık ki bunların hiçbiri yapılmadı.

Vatandaşını yüzde 50-50 diye ayıran bir Başbakana hesap sorulurdu ama sormadık. Her konuşmasında Alevi, Kürt, Sünni, Laz, Çerkez ayrımını yapmazdı, bir Başbakana yakışmayan bir şey ve bunun hesabı sorulurdu ama ne yazık ki hiçbiri sorulmadı.

Askerde intihar eden onca gencimizin neden intihar ettiğini defalarca getirdik buraya, hesap sorulurdu "Niye intihar ediyorlar?" diye ama ne yazık ki hiçbiri sorulmadı.

Tabii, Sayın Başbakan, istifa eden kendi milletvekili için dün demiş ki: "Meclise kendisi tek başına seçilmedi. Ahlaklı olanın partiden değil, Parlamentodan ayrılması gerekir." İyi de sormazlar mı Sayın Başbakan, benim Salih ağabeyimdi o zaman, istifa ettiği zaman hemen kucaklayıp aldınız, o kimin oylarıyla seçilmişti, vatandaşın oyuyla seçilmemiş miydi? (CHP sıralarından alkışlar) CHP'li olunca ya da başka bir partiden olunca onlar vatandaş olmuyor mu? Onların oyunun iradesi olmuyor mu? Söyleyeceğiniz şeyden önce, bir de eskiden söylediklerinize bakmanız lazım. Zaten o kadar şanslısınız ki basın ve medya ele alınmış, tamamen ele geçirilmiş ve ne yazık ki basın ve medyanın yayınlamalarından dolayı da böyle şey yapılıyor.

Tabii, şunu söyleyeceğim son olarak: Gerçekten korktuğunuz bir şeyler var. Çünkü, dün Twitter'a bakarken şöyle bir şey gördüm: Bir vatandaş Twitter'dan bir belediye başkanına bir "tweet" atmış, "Senin oğlanı içeri almışlar!" demiş, hemen cevap olarak -büyük yazıyla- "nerde okudun." diye feryat ediyor. Demek ki korktuğunuz bir şeyler var. Bunu artık saklayamıyorsunuz, açığa çıktı. Ama bence doğru olan şey şu: Artık çuval mızrağa sığmıyor, her şey açığa çıkmaya başladı. Sizin de burada yapmanız gereken bu sorgulamaları, bütçeden başlayarak her şeyi demokrasiye uygun olarak ve insanların da geleceğini düşünerek... Çünkü, siz kendi geleceğinizi fazla düşünüyorsunuz, bu düşünmeyle de... İşte bu operasyonlar bazı şeyleri gösterdi aslında. Demek ki hâlen bu ülkede bazı şeyleri oturtamamışsınız çünkü geldiğinizden beri insanları ötekileştirdiniz, bundan vazgeçmeniz lazım.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)