GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:35
Tarih:18.12.2013

CHP GRUBU ADINA ARİF BULUT (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 11'inci madde üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 1700'lü yıllarda, Napolyon "Para, para, para" diye bir üçleme yapmış. Neden bunu söylediği konusunda rivayetler muhtelif ama paranın önemini vurgulaması açısından önemi büyük. Bütçe demek de "Para, para, para." demektir. Bizim bütçemiz de "Vergi, vergi, vergi." üçlemesinden oluşmaktadır. Doğal olarak, bu kadar ağır vergilendirme de "Rüşvet, rüşvet, rüşvet." üçlemesine neden olmaktadır. Bu rüşvet olayından ülkemiz çok büyük zararlar görmüştür, görmeye de devam etmektedir.

Bakanlar Kurulunun 3 üyesinin oğlanları, rüşvet almak iddiasıyla gözaltına alındı. Hükûmete yakın birçok isim de şu anda gözaltında. Hepsinin ortak paydası, rüşvet almak ve rüşvet vermek. Normal şartlar altında, bu 3 bakan ve bankalardan sorumlu olan devlet bakanı Ali Babacan derhâl istifa etmelidir. Özellikle, İçişleri Bakanının yerinde kalması ülke için bir felakettir. Başbakanın bu tür kanunsuz olaylarda takındığı tavrı biliyoruz. "Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımı yedirmem." diyen Başbakan, şimdi de "Bizim Allah'ımız var." diyerek bakanlarını yedirmeyeceğinin sinyalini vermektedir bu aziz milletin de Allah'ı olduğunu unutmaktadır. Milletle yolsuzluklar, kanunsuzluklar arasına Allah'ı koyarak milleti kandırdığını sanan Başbakanı kınıyorum.

Takke düşmüş, kel görünmüştür; devletin malı deniz değildir; aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyemeyeceksiniz; polisleri de görevden alsanız, savcıları da görevden alsanız, hâkimleri de görevden alsanız kurtulamayacaksınız; bunun hesabını bu aziz millete muhakkak vereceksiniz.

Yerel seçimlerin yaklaşmakta olduğu şu günlerde, sosyal yardım bütçeleri bir önceki yıla göre yüzde 15,3 oranında artırılarak 30 milyar Türk lirasına çıkarılmıştır. Bu artış, Hazreti Ali hassasiyetiyle yapılan bir artış değildir, bu artışın altında yerel seçimler yatmaktadır. Yerel seçimler öncesinde, iyice yoksullaştırılan vatandaşa sadaka dağıtılarak devletin imkânlarını seçim yatırımı olarak kullanıp bundan oy artışı sağlamayı amaçlamaktadır.

On bir yıllık AKP iktidarı, demokratik bir toplumdaki sosyal devlet anlayışını kendi anlayışına uygun hâle getirdi. Kendi anlayışına evirerek demokratik toplumdaki kişisel hak ve özgürlükler çerçevesindeki ekonomik özgürlüğü de yok ederek, toplumu fukaralaştırarak, demokratik toplumdaki bireyi ümmet hâline getirerek bir sadaka toplumu yaratmıştır. Yine, bu süre içinde, topladığı vergilerin, vergi dışı gelirlerin, özelleştirme gelirlerinin, birçok fonun ve örtülü ödeneğin nereye ve nasıl harcandığının hesabını verememişler, denetimden kaçırmışlardır. Bir toplumdaki aşevlerinin sayısının artmış olması, sosyal yardımların artmış olması, "Emekliler Fak-Fuk Fon'dan yardım alabilir." diye yasa çıkarılmış olması, ülkenin iyi yönetildiğini değil, kötü yönetildiğini gösterir.

Değerli arkadaşlar, 2013 yılı sonu itibarıyla ülkemizde kaç tane Suriyeli sığınmacı var? Suriye'deki iç savaşa ne kadar karıştık? El Kaide'ye ne kadar destek veriyoruz? Suriye'ye ne kadar silah sevkiyatı yaptık? Kaç tane çocuğun ölümüne sebep olduk? Bütçemizin ne kadarını Suriye için heba ettik? Bundan sonra ne kadar para harcayacağız? Bunları tam olarak bilmiyoruz. Verilen rakamlar tatmin etmekten çok uzaktır.

Dışişlerindeki başarısızlığımız, başta İran olmak üzere, Libya, Irak, Mısır, Suriye ve İsrail'le olan ticari ilişkilerimizi bozmuş, hem ihracatta hem de turizmde Türkiye çok büyük, çok ciddi zarara uğratılmıştır. Özellikle Antalya ve Göller Bölgesi'ni tercih eden İranlı ve İsrailli turistler, artık, Türkiye'ye de, Antalya'ya da gelmez olmuşlardır. Sayın Başbakan, sürekli ve tekrar tekrar, Suriye'deki iç savaş nedeniyle zor koşullar altında yaşama mücadelesi veren Suriye vatandaşlarının ve çocuklarının acılarını dile getirmekte, Mısır'da yaşananların kendisini çok üzdüğünü söylemektedir. Mısır'daki darbe, Türkiye'nin en önemli sorunu hâline gelmiştir. Rabia işareti, AKP'nin resmî işareti olmuştur. Hepimiz darbelere karşıyız, demokrasi dışı uygulamalara karşıyız. Bu yüzden "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyoruz ancak kendi ülkemizdeki yokluk ve yoksulluğu çözemezken, kendi ülkemizdeki çocukların karnı tok olarak yatağa girmesini sağlayamamışken, Van depreminden bugüne geçen sürede hâlen çocuklarımız, vatandaşlarımız ısıtılamamış, başlarını sokacak bir çatı kurulamamışken, ayaklarında çorap bile yokken, elektriksiz konteynerlerde yaşam savaşı verirken, bu söylenenlerin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Burada söylenenlerin hiçbiri, Başbakanın çektiği vicdan azabından değildir, demokrasi aşkından, demokrasiye olan inancından ve yüksek ahlaki değerlerinden değildir; Millî Görüş anlayışının ve buna bağlı olan dünya görüşünün Müslüman Kardeşlerle aynı olmasındandır, Mursi'nin şahsında kendi kimliğini ve kişiliğini görmesindendir, insan sevgisinden, hümanistlikten değil, dinî duygularının gereğidir, çıkarmış olduğunu söylediği Millî Görüş gömleğini yeniden giydiğinin göstergesidir. Bu nedenle, bizim açımızdan hiçbir anlam ifade etmeyen sözlerdir.

Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerinden önce Tam Gün Yasası'nı da içine alan torba yasa görüşüldü ancak bitirilemedi, iyi ki de bitirilemedi çünkü Türkiye'nin her yerinden, başta tabip odaları, uzmanlık dernekleri, bizzat çalışan hekimlerin kendileri, emekli hekimler ve diğer sağlık çalışanları, aile hekimleri, asistan hekimler, hatta sağlıkla ilgisi olan herkes -Sağlık Bakanı hariç, AKP'li doktor milletvekilleri hariç- ama herkes isyan etti. Bu gruplar içinde iktidar korkusu nedeniyle sessiz kalanlar da oldu ama hiç kimse "İyi oldu." demedi. Bu nedenle, Sağlık Bakanını uyarıyorum. Bunu bir fırsat olarak görüyorum, bu fırsatın değerlendirilmesi gerekir. Bu yasa, bu hâliyle çıkarılmamalıdır. Her denemede başarısızlıkla sonuçlanan, hekimin ve diğer sağlık çalışanlarının çalışma barışını ve huzurunu bozan, çalışma hevesini tamamen yok eden bir metodu, üstelik Anayasa Mahkemesinin uygulanmasında yarar görmediği, iptal ettiği bir metodu yeniden ve tekrar tekrar getirerek yasalaştırmanın ne çalışanlara ne doktorlara ne de hastalara bir şey kazandırmayacağı, hatta her iki tarafa da zarar vereceği göz önüne alınmalı, ülkemiz gerçeklerine uygun bir yasa çıkarılmalıdır. Bu yasa çıkarılırken, 20 bin nitelikli uzman hekim açığı olduğu da unutulmamalıdır.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak her türlü desteği vermeye hazırız. Bu bile yetmez, tüm tarafların mutabık olduğu bir yasa çıkarılmalıdır. Sağlıkta deneme-yanılma yöntemiyle yön tayini yapılmaz. Sağlık ciddi bir iştir. Halkın sağlığı, başdanışmanın eniştesiyle, Spor Bakanının kayınpederine emanet edilemez.

Değerli arkadaşlar, bakınız, 2011 yılının Ekim ayında Antalya'nın Serik ilçesinin Gebiz beldesinde bir sel felaketi yaşandı, 6 vatandaşımız sele kapılarak öldü, 2 tanesinin cenazesi bile bulunamadı, 36 ev ve 10 iş yeri yok oldu, ulaşımı sağlayan köprüler yıkıldı, yollar bozuldu. İki yıldan fazla oldu, bölgeye 5 adet konteyner kondu ve 5 aile buraya başını soktu. 36 aileden 30 tanesi hâlen akrabalarının evinde kalmaktadır. Bunların başını sokacağı bir konut bile yapılamamıştır. Her sene Antalya'nın çeşitli yerlerinde afetler olmakta; sel felaketi, dolu felaketi, hortumla oluşan afetler olmakta ancak bunların hiçbiri bugüne kadar afet kapsamına alınarak Afetler Fonu'ndan yararlandırılmamıştır. Demek ki, bu fonlar, kullanılması gereken yerde kullanılmamaktadır. Antalya'nın Aksu, Demre, Kumluca, Finike, Serik, Manavgat bölgelerinde ciddi afetler oluşmuştur, hiçbiri afetler fonundan faydalanamamıştır. Suriyeli sığınmacılara sağlanan imkân ve olanaklar kendi vatandaşlarımıza asla sağlanmamıştır. Kendi vatandaşlarımızın acıları yok sayılmıştır. Ancak Suriyeli sığınmacılara devletin tüm imkânları seferber edilmiştir.

Bir başka sorun da Türkiye genelindeki elektrik dağıtımıdır. Türkiye'nin her yeri gibi, Antalya'da da elektrik kesintileri vatandaşın kâbusu olmuştur. Enerji Bakanı ise çaresizliği oynamakta, elektrikteki büyük sorunları inkâr etmektedir. Elektrik dağıtımının özelleştirilmesinden sonra altyapı sorunları hızla artmıştır. Dağıtım şebekeleri talebe ve ihtiyaca cevap veremez duruma gelmiştir. Bırakın yeni yatırım yapmayı, eski şebekelerin idamesi bile mümkün değildir. Başta Serik ilçesi olmak üzere, Antalya'nın bütün ilçelerinde ciddi elektrik sorunu vardır arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARİF BULUT (Devamla) - Bu sorunun Türkiye'nin her yerinde olduğunu bilmekteyiz. Enerji Bakanına, bir an önce bu sorunu çözmesi için çağrı yapıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)