GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:35
Tarih:18.12.2013

CHP GRUBU ADINA AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Evet.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve bizleri ekran başında izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Büyüklerimiz demiş ki: "Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü."

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Hadi aç bakalım, aç!

RECEP ÖZEL (Isparta) - Başkanım, sizi hiç dinlememiş.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bugün burada iyiyi de, kötüyü de söyleyeceğiz, her daim olduğu gibi hakikati konuşacağız. Bu kutu AK PARTİ'nin kara kutusu.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Beyaz görünüyor.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bugün burada, halkımızın huzurunda karakutuyu açacağız.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Karayla beyazı karıştırıyorsun aslanım!

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bugüne kadar doğru yaptıklarınızı övdük, size teşekkür ettik, Allah razı olsun dedik.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Nasıl övdünüz! İki buçuk senedir hakaret ediyorsunuz.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Yanlış yaptığınızda ise uyardık, eleştirdik. Hakkı ve hukuku tebliğ ettik.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Allah, Allah, ne zaman yaptınız bunu ya, ne zaman yaptınız? Rüyanda mı yaptın sen bunları?

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Ne yazık ki dinletemedik, sizi yolunuzdan çeviremedik.

Rahat olun, endişe etmeyin.

Bir sayın bakana rüşvet iddialarını sormuşlar: "Ben rahatım." demiş. Acaba "Ben rahatım, siz rahat olmayan diğer bakanlara sorun bu soruyu." mu demek istemiş?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Oscar ödüllerinde en iyi erkek oyuncu ödülünü mutlaka sana verirler bu sene.

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Kendisinin ne kadar rahat olduğu kamuoyunun malumu. Türkiye'nin sıkıntısı işte bu rahatlık. Bu işler, bu organize işler bu kadar rahat olmamalı. Biliyoruz ki, bu işler dünyada bu kadar rahat değil. Böyle bir yolsuzluk ve rüşvet skandalı Japonya'da olsa harakiriye, İsveç'te olsa istifaya, Türkiye'de olsa pişkinliğe yol açıyor. (CHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar) Bu pisliğe, bu rezilliğe, bu ahlaksızlığa, bu kokuşmuşluğa ne söylesek az!

Yüz yıl önceden bugünü görmüşçesine yazan Tevfik Fikret üstat bizim yerimize konuşsun, han-ı yağmanızı dile getirsin: "Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say/Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray/Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay/Bütün sizin, bütün sizin; hazır hazır, kolay kolay/Yiyin efendiler yiyin, bu hanı iştiha sizin/Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!" (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, yalnızca doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yememiş bazı mahdumlar, çalıp çırptıklarını kutularına istiflemiş, yeşilleri saymaktan bitap düşmüşler. O derece ki, para sayma makinesi almışlar; o derece ki, bir eve 7 kasa sığdırmışlar. Bizim çocuklara düşen ise, Nazım Hikmet'in dediği gibi: "Hani şimdi bizim soframıza haftada bir et gelir ve çocuklarımız işten eve sapsarı iskelet gelir." Bu güzel ve yoksul ülkede niceleri evine 1 kilo et girmeden uykuya dalar, niceleri yarattığınız kâbusta uyuyabilmek için koyunları sayar. Sizin mahdumlar, görüyoruz ki, yatak odasında para sayıyor, para! (CHP sıralarından alkışlar) Sayın efendiler, sayın; doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar sayın yeşilleri, sayın paraları! "Duble yol." diye diye memleketin dört bir yanına duble yolsuzluk döşemişsiniz. Sizin mahdumlar olmasa, bu hızla radara yakalanmasa duble yolsuzluk hızlı tren süratinde, dolu dizgin devam edecekmiş.

Değerli milletvekilleri, hırsızlara kefil olmayın.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Daha kesinleşmiş bir şey var mı bunları söylüyorsun?

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Siz burada emeğinizi, gecenizi, eşinizden, çoluğunuzdan çocuğunuzdan esirgediğiniz vaktinizi veriyorsunuz; cebinizden, malınızdan, mülkünüzden harcıyorsunuz ama kimileri var ki sırtınızdan memleketi soyuyor, geleceğimizi çalıyor. Harama, haramzadeye ortak olmayın. Ey alnı ak olanlar, ey alnı ak kalanlar, Alınlarınıza kara çaldırmayın. Ey bu ülkenin geleceğini çalanlar! Biliyoruz ki gün artık ağarmaktadır, gün doğacak ve çaldığınızı yerine koyacağız, sattığınızı yeniden yapacağız, kırıp döktüğünüzü birleştireceğiz...

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - -ceğiz, -ceğiz, -ceğiz...

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - ...yaraları saracak, gönülleri yapacağız ama bu karakutunuzda bir günahınız var ki, bir enkazınız var ki, bir suçunuz var ki düzeltebilir miyiz bilemiyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Baykal'ın şu Sarıgül'le ilgili dosyayı açabilecek misin, sen açabilecek misin onu?

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Buramızda, burada, halkımızın huzurunda AK PARTİ'nin karakutusunu açıyorum, hazır mısınız, geliyor...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen de şu karakutunu açsana, şu karakutunu! Şu Baykal'ın Sarıgül'le ilgili dosyasını açabilecek misin?

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Sizinki gibi 85 numara değil, 42 numara; 4,5 milyon dolar almaz. İşte, karakutunuz. Bu gördüğünüz, Sayın Bakanım, yeşil inci Bursa.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Gazeteciler çekiyor bak, bu tarafa, bu tarafa, yanlış yere gösteriyorsun!

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Bizi bizde, bizim için saklayan bir hazine, Osmanlının payitahtı, Ivo Andriç'in "O, dünyanın en güzel şehirlerinden biridir, Bursa'yı görmeyenin Türkiye'yi gördüğü söylenemez." dediği güzel Bursa. Ama ey geleneksiz muhafazakârlar! Nasıl kıyabildiniz bu güzel Bursa'ya? "Geleneksiz muhafazakârlar" diyorum çünkü kâr uğruna, rant uğruna, fani dünyanın malı uğruna, Doğanbey TOKİ'nizle ya da Bursalının deyimiyle "Doğanbey ucubesiyle" Ulu Cami'yi de Yeşil Türbe'yi de gölgesinde bıraktınız rantınızın. Bursa'nın tarihî siluetini mahvettiniz ve biz iktidara geldiğimizde sözümüz olsun ki, andımız olsun ki ilk kazmayı biz vuracağız, Bursa'yı geleneksiz muhafazakârların gölgesinden kurtaracağız, Osmanlı'nın payitahtını bir kez daha layık olduğu o kültür mirası şehir unvanına kavuşturacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Antalya'ya yaptığınız gibi mi Bursa'ya yapacaksınız?

AYKAN ERDEMİR (Devamla) - Ey geleneksiz muhafazakârlar! Değer miydi? Bir kat uğruna, bir rant uğruna, bir kâr uğruna, şu güzelim Bursa'ya, şu güzelim Ulu Cami'ye, şu güzelim Yeşil Türbe'ye bu gölgeyi düşürmeye, bu lekeyi düşürmeye değer miydi? Doymadınız mı; aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yediniz, doymadınız mı? Değer miydi? İşte, gün gelecek, gün ağaracak, Doğanbey Mahallesi'nde bir kez daha insanlar güneşi görecek çünkü bugün Doğanbey güneşe hasret çünkü bugün Doğanbey huzura hasret. Doğanbey ranta boğulmuş, Doğanbey kâra boğulmuş, Doğanbey mahdumların şirketlerine boğulmuş ama Doğanbey Bursa'ya hasret, Doğanbey Ulu Cami'ye hasret, Doğanbey Yeşil Türbe'ye hasret ama gün gelecek, Doğanbey'de bir kez daha...

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Aynı şeyleri konuşuyorsun, başka bir şey konuş!

AYKAN ERDEMİR (Devamla) -...halkın ve Hakk'ın mahallesi Doğanbey ortaya çıkacak ve bunun için önce bir kazma gerekecek, önce yıkmak gerekecek çünkü bu rezillik önce hak ile yeksan olacak, ondan sonra yeniden bu ülkeye Hakk'ın günleri gelecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)