| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 19.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 2'nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
İki hafta sonra bir yılı daha geride bırakacağız. Gündemdeki gelişmeler, yeni yılın birçok kişi için büyük değişiklikler getireceğini şimdiden göstermekte. Biz, CHP olarak bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da halk ve hak için çalışmaya devam edeceğiz.
Şimdi, sizlere AKP'nin belli başlı icraatlarını sürem dâhilinde anlatmaya çalışacağım. "Edep yahu!" dediniz, daha önce de kadın gazetecilere varıncaya dek birçok kez ağır hakaretlerde bulunan vekilinize edebi öğretemediniz, hatta özendirdiniz, hep yenilerine sebep oldunuz. Bir yandan kendinize gemicikler alırken, diğer yandan 300 bin öğretmen atama beklerken Öğretmenler Günü'nde -alay eder gibi- bir gemi maketi dağıttınız. İktidara geldiğiniz günden beri, kıyafet değiştirir gibi sınav sistemini değiştirip yapboz tahtasına çevirdiniz, çocukların ve gençlerin istikbaliyle oynadınız. 2002'den bu yana eğitimde 5 bakan değişti, 5'i de farklı sınavlardan müfredata, bir sürü değişiklik getirdi. Eğitimde bugüne değin emsali görülmemiş 15 temel değişiklik yapıldı. Okul öncesinden ortaöğretime kaos ortamı oluştu. Son on bir yılda öğrencilerin başına gelenler hiçbir iktidar döneminde gelmedi. Ortaöğretime geçiş sınavı olan LGS gitti, yerine OKS geldi. Olmadı, OKS gitti, SBS geldi. Olmadı, üç aşamalı SBS kalktı, SBS tek sınav olarak uygulanmaya başladı. O da olmadı, SBS gitti, merkezî ortak sınavlar getirildi.
Gelelim üniversiteye. Üniversiteye giriş sınavları iki aşamalı oldu. ÖSS kalktı, YGS ve LYS geldi. Katsayı uygulaması bir kalktı, bir daha geldi, sonra bir daha kalktı. Ortaöğrenim başarı puanı uygulanmaya başladı, haksız rekabet ortamı yaratıldı.
Anadolu liseleri iğdiş edildi. Türkiye genelinde 1.953 genel lise Anadolu lisesine dönüştürüldü. Türk eğitim sistemi 4+4+4 ucubesiyle tanıştı; Apar topar, yangından mal kaçırırcasına, bilim adamlarının, eğitim uzmanlarının, sendikaların görüşü dikkate alınmaksızın dert yasası olarak getirildi. Bu çocuklar deneme tahtasıydı ya nasılsa! Önce, altmış altı aylık çocuklarını okula göndermek istemeyenlerin evlatları geri zekâlı ilan edildi. Sonra baktınız, sistem sizin hatalarınızı tolere edemeyecek kadar yanlış çıkınca geri adım attınız. Yüzlerce okulu imam hatibe dönüştürdünüz, normal okul tercihini zorlaştırdınız. Sizin bir dediğiniz bir dediğinizi tutmadı. Dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek için elinizden geleni yaptınız. Son olarak dershaneleri hedef aldınız. Sanki eğitim sisteminin tüm aksaklıklarını çözmüş gibi, çocukların geleceğini bir siyasi malzeme yapmaktan da geri durmadınız.
Derslik sayısıyla övünen kişilere şu soruyu sormak istiyorum: İstanbul'da valiliğin açıklaması var. 300 binin üzerinde, okuma yazma bilmeyen bir grup var. Türkiye genelinde 2 milyondan fazla kadın okuma yazma dahi bilmiyor. Bunları niye konuşmuyorsunuz millî eğitimde yaptığınız atakları söylerken?
Sağlıkta geçici çözümlerle göz boyadınız. Sağlık personelinin sıkıntılarını sormadınız. Şu anda, en mutsuz çalışanlar grubu sağlık personeli. Hekime yönelik şiddet olayları artarken yine çalışanları suçladınız, geçici çözümler üretmeye çalıştınız. Bugün Anadolu'da, kırsalda görev yapan doktor, ebe, hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının uğradığı hakaret ve psikolojik baskıların haddi hesabı yoktur. Darp, yaralama, hatta ölümle sonuçlanan şiddet olayları her geçen gün artış göstermektedir. Sağlık çalışanlarının şiddet olaylarını bildirmesi için hizmete giren Beyaz Kod verilerine göre, hastanelerde sağlık çalışanlarına yönelik fiziksel saldırılar 2013'ün ilk altı ayında yüzde 7 artış göstermiştir. Üstelik bu veriler, sizin iğdiş etmeye çalıştığınız meslek odalarının değil, bizzat sizin bünyenizde faaliyet gösteren bir birimin açıkladığı rakamlardır.
İstanbul'da yeşil alanların tamamına göz koydunuz. Onaltı Dokuz konutlarını yapan yandaşa küser gibi davranıp ama yanındaki tank fabrikasının arsasını aynı imara açtınız.
Bugün, ülkenin en büyük sorunları işsizlik, hayat pahalılığı, ulusal güvenlik ve terör üzerine inşa edildiği hâlde bunları görmezlikten geldiniz, sadece türban üstüne, camilerin ahır olması üstüne bir politika güttünüz.
Emekliler çocuklarına muhtaç hâle getirildi. Emeklilerden her gün imdat çığlıkları yükselmesine sebep oldunuz.
Tüm uyarılarımıza rağmen, eksiklikleriyle çıkardığınız İntibak Yasası maaşlar arasında uçuruma neden oldu.
Sosyal adaletsizlikler yarattınız. 2000'den sonra emekli olanları süründürdünüz. Yakınlarınız rahat evlerinde, gemiciklerinde, holding koltuklarında ihalelerin peşinde koşarken, evlerine para sayma makinesi alırken görmezden geldiğiniz ve belli ki küçümsediğiniz birkaç yüz TL'nin bir emeklinin katkı payı, ilaç parası, aş parası, geçim parası olduğunu bilemediniz çünkü siz halktan kopuktunuz. Siz, öğretmek yerine biat kültürünü yerleştirmeyi, yardım etmek yerine muhtaç etmeyi, onlara yardımlar götürmeyi tercih ettiniz.
Bir bakanınız 800 lirayla bir ailenin aslanlar gibi geçinebileceğini buralardan söyleme cesaretinde bulundu.
Engellileri hiçe saydınız. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde engellilere tüm yaşam alanlarında tek başına hayatını idame ettirebilecek sosyoekonomik imkânlar yıllar öncesinde sağlanabilmişken siz, çıkardığınız yasaları dahi uygulayamadınız. "Engellilerden öğretmen olmaz." diyen bir Millî Eğitim Bakanı, "Görmediğin hâlde sana iş vermişiz." diyen Sağlık Bakanı, "Sizi adam yerine koyduk." diyen bir milletvekili varken aksi de olamazdı zaten.
Avrupa'nın en genç nüfuslu ülkesi olmamıza rağmen, gençliğe bir türlü kulak vermediniz, milyonlarcası sokağa döküldü, sizin açıkladığınız rakamlarla bu 3,5 milyon kişiydi. Başka ülkelere akıl satarken, Orta Doğu'yu nizam ederken bu vatanın geleceğini gençlerin inşa edeceğini görmezden, duymazdan, bilmezden geldiniz. "Ayyaş" dediniz, "Çapulcu" dediniz, "Camide içki içtiler." iftiraları atmaktan geri durmadınız. Bu pırıl pırıl, yarının işleyen beyinleri, aydınlık yüzleri olan gençleri en büyük rant malzemenize alet ederek türbanlı bir kadının üzerine saldırdıklarını, çocuğunu iğrenç bir şekilde taciz ettiklerini söyleyecek kadar ileri gittiniz. Son cami fantezinize ise tabanınızı bile inandıramadınız. Bir bakanınız camide öpüşenler olduğunu söyleme cesaretini gösterdi, sanıyorum kendi fantezisiydi.
Siz sokağın sesini, gençlerin fikrini değil, fikri ve zikri olmayan, sadece sizi alkışlayan insanları dinlemeyi tercih ettiniz. Siz, kendi gençlerinize misilleme yapıp mitingler düzenlediniz. Ve yine siz, kendi gençlerinizi copladınız, gazladınız, püskürttünüz ve öldürdünüz. Esma'ya haklı olarak ağladınız, ölen 7 gencimize rahmet bile dilemediniz. Gözlerini çıkarttığınız 14 gencimize geçmiş olsun bile demediniz. Hâlâ da Gezi olaylarına katılanların peşinde, onları gözaltına almanın peşindesiniz. Siz, dindar nesil hayaliyle öğrencilerin sözde ebeveynliğine soyunarak evlerini, yurtlarını siyasete malzeme ettiniz. Bu ülkenin vatandaşlarını ayrıştırmak için elinizden geleni yaptınız. Türkiye'nin tamamının yöneticisi olduğunuzu unuttunuz; "Benim % 50'm" dediniz, "Sokağa dökerim." diye tehdit ederken kürsülerden demokrasi ve ifade özgürlüğü naraları atmayı da ihmal etmediniz. "Darbe, darbe, darbe..." diyerek ülkenin en yurtsever aydınlarının, askerlerinin, en itibarlı kişilerinin evlerini sabah beşte medyayla birlikte bastınız. Sevinç naraları attınız. Şimdi ise bu işler yapılırken, altınız oyulurken "Komplo var." diyorsunuz.
Siz bu ülkede ekonomiyi de sadece kendiniz için işlettiniz. Bir yandan dolaylı vergilerle toplumun ümüğünü sıkarken, bütçenin bütün yükünü ÖTV ve KDV üzerinden halkın, emekçinin sırtına yüklerken diğer yandan sermaye gruplarınızı hileli işlerine göz yumarak veya destek olarak büyüttünüz. Özellikle de geçimin zaten zor olduğu büyük şehirlerde adım başı AVM açarak küçük esnafı bitirme noktasına getirdiniz. Gözünüzü rant bürüdüğü için küçük esnafın, mahalle bakkalının, terzinin, züccaciyecinin sıkıntısını nasıl çözeriz dahi demediniz.
"Siyasete yırtık ayakkabıyla girdik." dediniz, ayakkabı kutularınızda milyonlarca dolar buldunuz. On bir yıl sonunda altı delik ayakkabısıyla, yerde, katledilmiş yatan Hrant Dink ve milyonlarca yoksulu gördük. Siz bu ülkenin gencinin, yaşlısının, işçisinin, emekçisinin, doktorunun, mühendisinin, öğrencisinin, öğretmeninin, kısaca tüm kesimlerinin günahına girdiniz. Gün gelecek, yaptıklarınızın hepsinin hesabını toplum önünde, sandıkta vereceksiniz. Unutmayın ki zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü hiçbir şey yoktur.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)