GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:110
Tarih:23.05.2012

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bu genel görüşme açılmasını arz eden önerge üzerinde görüşlerimi aleyhte olmak üzere arz etmek istiyorum.

Tabii, Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Temsilcisini burada, kürsüde dinleyince, gerçekten, bazen insanın şaşırmaması mümkün değil. Tabii, bizim AK PARTİ İktidarının geçtiğimiz on yıllık icraatlarına ve bu süreç içerisinde memurlarımıza, çalışanlarımıza yönelik olarak yapmış olduğu düzenlemelere genel olarak bir baktığımızda, burada yapılmış olan eleştirilenin çok insaflı olduğunu söylemek gerçekten mümkün değil.

Ülkemizde, bildiğiniz gibi, kamu görevlilerinin örgütlenme hakkı ilk defa 1961 Anayasası'yla düzenlenmiş idi. 1961 Anayasası'nın ilk hâlinde "çalışanlar" ifadesi kullanılarak sadece işçilere değil, kamu görevlilerine de sendika kurma hakkı tanınmıştı. Anayasa'nın bu hükmüne dayanarak 1965 yılında 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkarıldı ancak 1971 muhtırasından sonra Anayasa'da yapılan değişiklikle "çalışanlar" ibaresi "işçiler" olarak değiştirilmiş, 624 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmış ve kamu görevlilerine sendika kurma hakkı, maalesef, yasal bir hak olmaktan çıkarılmış idi. 1995 yılından itibaren kamu görevlileri sendikacılığı açısından son derece önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu tarihte Anayasa'da yapılan değişiklikle ve 2001 yılında yürürlüğe giren 4688 sayılı Yasa ile de kamu görevlilerinin sendikacılığı mevzuatımızdaki yerini tekrar almıştır.

1991 yılından sonra göreve başlayan memurlara ilave bir derece verilmesi, disiplin affının çıkarılması, aile yardım ödeneğinde çocuk sınırlandırmalarının kaldırılması, yardım tutarının artırılması, kurumsal ek ödeme almayan personele önce denge tazminatı ödenmesi yapılması, bilahare de farklı kurumlarda aynı unvanla çalışan personel arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi, banka promosyonlarından personelin yararlandırılması, Tasarrufu Teşvik Fonu'nda biriken paraların nemalarıyla birlikte çalışanlarımıza ödenmesi, sendika üyesi kamu çalışanlarımıza toplu sözleşme primi ödenmesi, sözleşmeli personele eş durumu sebebiyle nakil hakkı verilmesi, kamu personelinin izin sürelerinde Avrupa Sosyal Şartı'na uygun olarak artış yapılması, ihtiyaca cevap vermeyen sicil sisteminin kaldırılması, tatillerde izinsiz olarak il dışına çıkış yasağının kaldırılması ve benzer pek çok düzenleme ve iyileştirme AK PARTİ iktidarları sürecinde tarafımızdan gerçekleştirilmiştir.

Şimdi, tabii ki zam oranlarını tartışıyoruz. Meselenin kilitlenmiş olarak gelmiş olduğu nokta budur ve tartışmaların odağına yerleşen zam rakamlarının bu kadar önem kazanması, hem basın diline hem de sokaktaki vatandaşımızın lisanına rahatça girmesi, "bütçe disiplini" kavramına zihinlerimizin alıştığını göstermektedir. Ayrıca, bu meselenin ilk defa bu derece yaygın olarak tartışılması, gerek bizzat vatandaşın ve gerekse demokratik baskı gruplarının yönetime katılımı konusunda hangi seviyede bir iyileşme sağlandığını net olarak ortaya koymaktadır.

12 Eylül tarihindeki referandumla yapılan Anayasa değişikliğiyle birlikte memurlarımıza da toplu görüşme yerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınmıştır. Bugün toplu görüşmeden toplu sözleşme masasına geçilmiş, on bir tane hizmet kolu konfederasyonlarla beraber masaya oturmuş ve bütün kendi taleplerini de o masada Hükûmete iletmişlerdir. Bu toplu görüşme sonucunda bu taleplerden elli altı tanesi de karşılanmıştır.

Şimdi "AK PARTİ hükûmetleri ne yaptı?" deniliyor, işte birtakım rakamlar? Ben sizi çok fazla rakama boğmayacağım ama bir iki rakamla, burada size birtakım konuları izah etmek istiyorum:

Bir kere, ücret eşitsizliğinden bahsediliyor.

AK PARTİ döneminde yapılmış en önemli iyileştirmelerden bir tanesi bu olmuştur. En yüksek devlet memuru maaşı yani müsteşar maaşı ile 9'un 1'indeki memurun maaşı arasındaki katsayı farkı 2002 yılında 7 idi. Bu katsayı 2012'ye geldiğimizde 3,9'a kadar düşürülmüştür. Bu da bir kere, ücret dengelerinin AK PARTİ iktidarları tarafından azami ölçüde korunmuş olduğunun en önemli göstergesidir.

Bakıyoruz, grevden bahsediliyor. Biz asla "grev" demedik yani "Memura grev hakkı" bizim tarafımızdan asla telaffuz edilmedi.

Toplu görüşmeye baktığınızda nihai kararı veren Hükûmet idi, şimdi Kamu Görevlileri Hakem Kurulu oluşturuldu ve en fazla üyeye sahip olan konfederasyonun buraya başvurma hakkı var. Onlar da, bu haklarını bu yasal süreçlerin sonunda kullanacaklar.

Onların taleplerine bakıyoruz. Maliye Bakanlığının açıklaması var, bütçeye 25 milyar civarında bir yükten bahsediliyor. Hükûmetin en son gelmiş olduğu noktada önermiş olduğu zam oranı yüzde 3,5+4'tür.

Şimdi, vermiş oldukları önergeye baktığımızda, bütün bunları da, Türkiye'deki mali kaynak yetersizliğini de AK PARTİ iktidarlarının bu konudaki, mali yönetimdeki beceriksizliğine bağlamaya çalışıyorlar ama bu da son derece insafsız bir eleştiri. "Bütçe disiplini" kavramının ne olduğunu da Sayın Günal da?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ben biliyorum da siz bilmiyorsunuz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - ?Milliyetçi Hareket Partisi de, grubu da gayet net olarak biliyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Siz bilmiyorsunuz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Şimdi konfederasyonlar tartışılıyor. Sanki sadece bütün bu görüşmenin, en azından referandumdan sonraki bu yasa hazırlanırken bütün bu görüşmelerin sadece Memur-Sen kanadında yapıldığı gibi bir ifade var. Bu son derece yanlış bir ifade.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Niye yargı yolunu kapattınız? Niçin kapattınız yargı yolunu?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Bütün konfederasyonlarla da, hizmet kollarıyla da defaatle bu görüşmeler yapılmıştır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hani anlaşmıştınız? Sayın Arınç öyle diyordu, "Hallettik biz, sözleştik." diyordu.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Yani defaatle bu görüşmeler yapılmıştır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama çıkmadı. Hani? Anlaşma çıkmadı.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Sayın Günal, siz de hem bir komisyon üyesi olarak hem de bir alt komisyon üyesi olarak bunun bu şekilde olduğunu son derece iyi biliyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Biz de zannettik ki Memur-Sen olursa hemen imzalayacaksınız.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Bakın, personel giderleri meselesine bakıyorsunuz. Şimdi, biz iktidarı devraldığımız tarihte personel giderlerinin bütçeden almış olduğu pay yüzde 18,4'tü; bugün 2012'ye geldiğimizde personel giderlerinin bütçeden almış olduğu pay yüzde 27,6'ya gelmiştir. Şimdi, yüzde 27?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Memur sayısı kaç olmuş?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Ona bakarsanız bütçe büyüklüğünü de öngöreceksiniz yani bütçe büyüklüğünü hiç konuşmuyorsunuz, siz sadece bir tarafına bakıyorsunuz ama gelinen nokta itibarıyla yapılmış olan iyileştirmeler net bir şekilde ortadadır. Ayrıca burada hukuken, yasama süreci itibarıyla baktığınızda da Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu yasa geçirilmiş ve çıkmış olan yasaya uygun olarak da bu toplu sözleşmeye ilişkin görüşmeler de taraflarca sürdürülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, müsaade ederseniz, OECD'nin Başekonomistinin yapmış olduğu bir açıklama var, dün yapmış olduğu bir açıklama. Orada şunu söylüyor, diyor ki: "Yüksek ve artan ülke borçluluğu, zayıf bankacılık sistemleri, aşırı mali konsolidasyon ve düşük büyüme ile birlikte kısır döngü riski artıyor ve böyle bir aşağı yönlü senaryo somut hâle gelebilir ve Euro bölgesinin dışına taşarak küresel ekonomiye yönelik çok ciddi sonuçlar ortaya çıkarabilir." değerlendirmesinde bulunuyor.

Dünya ekonomisinin içine girdiği kriz sürecinin nasıl devam edeceği konusunda net bir fikir maalesef yok. Daha düne kadar "İşler düzeliyor." diyen ekonomistlerin, bugün yeniden daha tehlikeli bir dönemin içerisine girildiğini söylemesi, her geçen gün yeni bir gelişme yaşanabilir izlenimini de doğurmakta, bu da tarafınızdan gayet net olarak biliniyor. Hatta IMF, Dünya Bankası gibi kurumların çok sık aralıklarla tahminlerini revize etmesi de tablonun belirsizliğini ve karmaşıklığını ortaya koyması açısından çok önemli bir durumdur.

Dünya krize girerken Türkiye'nin bu krizlerden en asgari şekilde etkilenmesini başarmış bir AK PARTİ Hükûmetinin tedbirli ve ayağı yere basan mali ve ekonomik politikalar izlemesi nasıl eleştiri konusu olabilir, anlamak mümkün değil. Böylesi kaotik dönemlerde karar vericiler açısından belirsizliği bir miktar da olsa belirli hâle getirme çabası içinde olan, halkına gerçekçi ve olabilirliği yüksek politikaları dillendiren bir Hükûmete karşı haksız ve yersiz eleştiriler sonucunda "Acaba, AK PARTİ İktidarını buradan sıkıştırabilir miyim?" umutlarıyla hareket eden muhalefeti yine başarısızlığa sürükleyecektir.

Ekonomistler, gelecek günlerde, Avrupa ekonomisindeki olumsuzlukların da etkisiyle dünya ekonomisinin sıkıntılı bir sürecin içerisine gireceği kanaatindeler. Avrupa'daki sıkıntıların Türkiye'de yaşanmasının, yansımasının ihracat ve finansman tarafında görülme ihtimali var. Birincisi, daralan Avrupa piyasalarına mal satmak zorlaşacağı için, Türkiye'nin ihracat tarafında sıkıntı yaşaması ihtimali olabilir. Türk bankaları ve özel sektör şirketlerinin finansmanının bir kısmının Avrupalı bankalardan sağlandığı da dikkate alındığında, burada oluşabilecek daralmanın da Türkiye'yi etkilemesi son derece muhtemeldir.

Bu şartlar altında, bütçe disiplinine sahip bir şekilde, bütçe disiplinini koruyan, gözeten bir şekilde?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Onun için mi diyor Başbakan "Yunanistan'a benzeriz" diye?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - ? toplu sözleşme görüşmelerinin yürütülmesinden daha tabii bir şey olamaz ve Hükûmet de, sendikalarımız da kendi gündemlerine hâkimdir. Bu sebeple, Mecliste herhangi bir şekilde, bu konuda yeniden bir araştırma önergesine karşı olduğumuzu ifade etmek istiyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.