| Konu: | CHP GRUBUNUN, AYDIN MİLLETVEKİLİ METİN LÜTFİ BAYDAR VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 17 ARALIK RÜŞVET VE YOLSUZLUK OPERASYONU SONRASINDA GELİŞEN OLAYLARIN ARAŞTIRILARAK SORUMLULARIN ORTAYA ÇIKARILMASI AMACIYLA 6/1/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK GENEL KURULUN 7 OCAK 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA, GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 07.01.2014 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef, aradan önceki iktidar mensubu konuşmacılar on bir yıldır iktidar olduklarını galiba unutmuşlar. Ben hayretle izledim içeriği. Herkes tartışmaya cevabını verdi, ben de söyleyeceğim ama baştan şunu belirtmek istiyorum ki siz on bir yıldır iktidardasınız.
Şimdi, burada özellikle de Sayın Külünk "ikinci kurtuluş savaşı" falan dedi, birazdan geleceğim ama eğer on bir yıldır iktidardaysanız bu savaşı kime karşı vereceksiniz onu da anlayabilmiş değilim. Yani iktidarınız döneminde palazlanan, gerçekleşen bu işlerden hakikaten haberdar değilseniz zaten böyle bir şeyi konuşmanın bir anlamı yok, boşa iktidar olmuşsunuz, on bir yıldır haberiniz yok demektir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu olayın 2013 yılının değil, on bir yıllık AKP iktidarının da değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu olduğu, iddianamede yer alan hususlar eğer gerçek çıkarsa çok net bir şekilde ortadadır. Ama bu ilk değil. Biliyorsunuz, daha önce üstü örtülen özelleştirme ihaleleri oldu, TÜPRAŞ, Türk TELEKOM, Galataport... Bunun üzerine Deniz Feneri Almanya'da yargılandı, burada üzeri örtüldü, aklandı. O zaman da yargı vardı, o zaman da hâkimler, savcılar vardı. Maalesef, bu yolsuzlukların üstü örtüldü, teftiş kurulları kapandı... Burada bütçe görüşmelerinde saatlerce tartıştık biliyorsunuz, AKP'nin Sayıştay denetiminden nasıl kaçtığını hep birlikte gördük. Neden? E, bir şey araştırıldığı zaman usulsüzlük, yolsuzluk ortaya çıkıyor. Bunun araştırılmasını önlemenin yolu da kanunlarla kurumları kapatarak, denetim yetkisini elinden alarak oluyor.
Şimdi, biz, esas itibarıyla masumiyet karinesine inanıyoruz. Suçsuzlukları ispat oluncaya kadar ya da suçlu oldukları ispat olununcaya kadar herkesle ilgili bir şey söylemek doğru değil ama ortada da görünen deliller var. Bunların soruşturulmasını engellemeyi anlamak da mümkün değil. Çok net bir şekilde yalanlanamayan, ortada görünen deliller var ki bu deliller ciddi bulunduğu için ilgili bakanlar görevlerinden alındı ya da istifa ettirildi ve şu anda yeni bir kabine oluşturuldu. Herhâlde hiçbir şey olmamış olsaydı dururlardı veya ilk anda en azından istifaları istenebilirdi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada birkaç tane hususu dikkatinize sunmak istiyorum. Dedim ya, on bir yıldır bu devam ediyor diye. AKP hükûmetleri birtakım yasal çalışmalarla bu usulsüzlüklerin, yolsuzlukların altyapısını yaptılar. Bir iki örnek vereyim: Şu anda arkadaşlarımız yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda mevcut hâliyle 130 maddeye yakın, ekleneceklerle 150'yi geçecek bir torba kanun tasarısı daha görüşüyorlar. Onun içerisinde de bu söylediğim tipten öneriler, teklifler, tasarının içerisinde olan maddeler var. En önemlisi, Kamu İhale Kanunu'nda birçok madde değiştirildi, her şey istisna, muafiyet kapsamına alındı ve böylece usulsüzlüğün, yolsuzluğun önü açılmış oldu.
İkincisi: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, TOKİ gibi kurumlara ve üstüne üstlük de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bugün gündemde olan imar planlarıyla özel imar yetkisi verildi, belediyelerin üzerinde, kendiliğinden, kafasına göre bir imar yapma yetkisi verildi, imar planlarını tadil etme yetkisi verildi. Şimdi, bu da bu tip yolsuzlukların önünü açan bir düzenlemeydi, uyardık, olmadı.
Burada Halk Bankasıyla ilgili konuşulan, onun dışında 87 milyar eurodan bahsedilen şey sadece İran'a ambargonun delinmesiyle ilgili, altın ticaretiyle ilgili husus değil biliyorsunuz. Bunun içerisinde kara para aklama var, suçlamalar var. Burada biz terörün finansmanıyla ilgili, kara paranın önlenmesiyle ilgili kanun çıkardık mı? Çıkardık. Ama başka ne çıkardık? Bunu kolaylaştıran vergi barışı, varlık barışı gibi kanunlar da çıkardık. Kaynağını sormadan getirdiğiniz parayı yüzde 2 alıp, aklayacağız dedik. Şimdi, bunlar bu usulsüzlüğün önünü açmıyor mu? Kaynağını sormadan gelen para nereden geldi, ne kadar miktar geldi, kim getirdi? Sorduğumuz sorular havada kalmıştı. Maalesef bunlar uzun hikâyeler.
Bu bankalarla ilgili konuyu ayrıca gündeme getireceğim ama burada birkaç şeye daha değinmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Kısacası, denetimden nasıl kaçtığımız ortadayken bunları engelleme şansımız yok. Soruşturulması, üzerine gidilmesi lazım.
Sayın Başbakan az önce Sayın Külünk'ün dediği gibi istiklal savaşı olarak nitelendiriyor. Hakikaten, bu yolsuzluğun üstünü örtmek için emniyetle, yargıyla başlattığınız savaşı nasıl istiklal savaşı olarak görüyorsunuz ben anlamadım. Kimin istiklali ya da kimin istikbali için bu savaşı yapıyorsunuz? Türk milletinin istiklali için çalışmadığınız ortada çünkü on bir yıldır bütün Türk milletinin istiklalini tehlikeye atan bölücü, parçalayıcı politikalar bu dönemde gündeme geldi. Habur'dan Oslo'ya uzanan ve en son şu anda Mecliste de devamını seyrettiğimiz birtakım senaryolar Türk milletinin istiklalini de, istikbalini de tehlikeye atan senaryolardı. Genel Başkanımız önceki hafta İzmir'de yaptığı konuşmada sormuştu: "Bu savaşın tarafları kim, kime karşı yapıyorsunuz? Böyle bir savaş nasıl olur? Burada istiklal ne anlama gelir? Örneğin, helale yüz çevirip haramın derin çukuruna düşmek istiklal mi, yoksa ikbal mücadelesi midir?" Bunları açık bir şekilde ortaya koymak lazım. Asıl, istikbalimizi gölgeleyen; varsa yerli, yabancı, iş birlikçi, kumpasçı, paralel, ne varsa bunları palazlandıran, bunları bu hâle getiren Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. On bir yıldır bunlar çıkmıştır. Burada, lütfen, eğer terör örgütüne... Türk milletinin istiklalini terör lobilerine, cinayet projelerine, illegal örgütlere, devlet içinde yuvalanan her neviden gruplara ikram eden, asıl bu "İstiklal mücadelesi yapıyorum." diyen on bir yıllık AKP iktidarıdır.
Değerli arkadaşlar, burada, hukuki durumla ilgili birkaç şeyi dikkatinize sunmak istiyorum. Sayın Başbakanın çok çarpıcı cümleleri var bugün yaşadığımız garabetle ilgili. Sayın Genel Başkanımız bugün grup toplantısında değindiler, bir cümleyi sizin de dikkatinize sunmak istiyorum. Diyor ki Sayın Başbakan 13 Ocak 2009 tarihli Meclis toplantısında... Bugün mahkemeye sürekli müdahale ederek yargıyı yönlendirdiğini... HSYK'yla ilgili kanun tekliflerini, tasarılarını, Danıştayla ilgili tasarıları, teklifleri unutarak, bugün sanki orada bir paralel devlet varmış gibi söylüyor ama bakın 2009 yılında ne demiş: "Ortada devam eden bir dava, bir mahkeme süreci, devam eden bir soruşturma var. Savcılarımız, hâkimlerimiz tamamen bağımsız şekilde çalışmalarını yürütüyor. Süreç tamamen hukuk çerçevesinde, tamamen Anayasa ve ilgili yasalar çerçevesinde devam ediyor." Bunu Sayın Başbakan söylüyor. Şimdi ne oldu? Şimdi ters döndü, bunlar paralel devlet oldu. Hukuk nereye gitti? Devamında da şöyle diyor: "Esasen Hükûmet olarak da, siyasetçiler olarak da, vatandaşlar olarak da bize düşen, hukuk kurallarının işlemesine yardımcı olmaktır." Şimdi niye olmuyorsunuz? Kimin istikbali ve istiklali için mücadele ediyorsunuz? "Burada gerçekten de vahim iddialar vardır. Anayasa'mıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar vardır. Bu iddiaların peşine düşen, bu iddiaları aydınlatmaya çalışan bir hukuk sistemimiz var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin, bırakalım ak ile kara ortaya çıksın." diyor Sayın Başbakan. Biz de onun bu sözlerine katılıyoruz ama bugün de bunu kabul etmesi gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi, burada, değerli arkadaşlar bir taraftan hukukun üstünlüğünü savunurken, bir taraftan bu tip yaklaşımlarda bulunmak, emniyeti, savcıları, hâkimleri yer değişikliğine tabi tutmak, görevden almak ve "paralel devlet" olarak nitelendirmek doğru değil. Ha, orada varsa bir usulsüzlük onun da üstüne gidin, orada varsa farklı, Anayasa'ya, yasalara aykırı bir durum onun da üstüne gidin, üstünü örtmeyin, bizim buna itirazımız yok ama böyle bir ortamda olumsuzlukların üstünün örtülmesini ve hele hele kendisinin de itiraf ettiği gibi "Oğlumun üzerinden bana geliyorlar." dediği imar usulsüzlükleri, vakıf yolsuzluklarının üstünün örtülmesini biz anlayamıyoruz.
Bir taraftan son, bu durumu düzeltmek için şu anda hukuk çalışmaları yapılıyor, bir taraftan "istiklal ve istikbal mücadelesi" diyorsunuz ama gerçekten istiklal mücadelesini yapan, bu memleketin istiklali ve istikbali için mücadele eden değerli milletvekilimiz, şu anda tutuklu bulunan Engin Alan'ın durumunu da burada istismar malzemesi yapıyorsunuz. Bunları anlamak mümkün değil. Hukuk devleti varsa herkes için eşit uygulanmak zorunda. Neden beklediniz, neden tutukluluk kararı çıkıncaya kadar beklediniz de bugün karıştırıyorsunuz? Lütfen Engin Alan Paşa'yı buraya karıştırmayınız. Sayın Genel Başkanımızın tabiriyle "şerefsizce yazılan, iğrenç bir senaryo"nun sonucunda içeride tutulan Engin Paşa'nın kendisi de bizatihi gönderdiği şeyde kendisinin bunlardan ayrı tutulması gerektiğini ve PKK'nın aklanmasına, İmralı canisinin affına yol açacaksa ömür boyu orada yatmayı tercih ettiğini söylemiştir.
Bizler bu yolsuzlukların üstünün örtülmesini istemiyoruz. Hukuk devleti varsa herkese eşit uygulansın, sonuna kadar gidilsin, Başbakan da olsa onun da sonuna kadar gidilsin diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)