GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLUMLARI KEMİREN RÜŞVET HASTALIĞINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:45
Tarih:09.01.2014

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumları kemiren bir hastalık olan rüşvet hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Rüşvet ve yolsuzluk ilk çağlardan beri toplumları içten içe kemiren bir yaradır. Binlerce yıl önce Sümer ülkesinde yaşayıp da çocuk okutan aileler bugünkü gibi yaratıcı yöntemlere başvuruyorlarmış. Örneğin, öğretmenlere rüşvet teklif ediliyormuş. Rüşvetin ilk belgesi milattan önce 4000 yıllarına ait bir Sümer tabletinde bulunmuş. "Sümer Okul Günleri" adını taşıyan bu tablette okulunda başarısız bir öğrenciden söz ediliyor. Bu öğrencinin ailesi, çocuklarının derslerinde başarılı olmasını istiyor. Bu amaçla öğretmeni evlerine davet ediyorlar, ona, yedirip içirip, her türlü hediye veriyorlar. Sonra ne mi oluyor? Başarısız öğrenci birden sınıfın en başarılı öğrencisi hâline geliyor, sınıfın şefi yani başkanı yapılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in rüşvetle ilgili şu sözü en çok bilinenidir: "Rüşvet verene de, alana da, ikisi arasında vasıta olanlara da Allah lanet etsin." der. Rüşvet haramdır, rüşvet alan hükümdar bile olsa durum değişmezdi eskiden. İlk İslam yöneticileri de hediye kabul etmediler. Hazreti Ebu Bekir memurların da aldıkları tüm hediyeleri hazineye yani beytülmale vermesini bizzat emretti. Hazreti Ömer de rüşvete çok karşıydı. Rüşveti büyük haram saydı Hazreti Ömer. "Haramın iki kapısı vardır; birisi rüşvet kapısıdır, diğeri de zina yapan kadınların aldığı paradır." demişti.

Osmanlı'da da rüşvete iyi bakılmadı ancak ilk rüşvet de Orhan Gazi döneminde daha devletin temelleri atılırken gerçekleşti. Rüşvet alan kişi Bursa Kadısı Çandarlı Kara Halil Paşa'ydı. Askerî örgütün ilk adımı sayılan yaya sınıfını yani Yeniçeriler Ocağı'nı kurarken rüşvet aldığı söylenir Çandarlı Halil'in. Söylenir diyoruz çünkü o zaman da rüşvetin belgesi yoktu. O döneme ait sadece şöyle bir cümle var "Padişah hizmetinde olalım deyü, çok kişiler kadıya rüşvet verdiler, virüb yalvardılar, 'beni yaz' didiler." diyor. Kanuni'nin son dönemlerinde ise rüşvetin devletin bütün mekanizmalarına hâkim olduğu söylenebilir. 19'uncu yüzyıl dâhil rüşvet hep devam etmiş. Tabii, Osmanlı döneminde rüşvet, şimdiki gibi alanın ve verenin yanına kâr olmamış. Görevden almaktan tutun da idama kadar çeşitli cezalar verilmiş yani kelleler alınmış.

Maalesef asırlar öncesinden kalan bu kötü alışkanlık şimdilerde ayyuka çıkmış durumda. Dünya çapında yolsuzlukla mücadele amacıyla kurulmuş Berlin merkezli sivil toplum örgütü Transparency International adlı bir kuruluş her sene 177 tane ülkeyi kamu sektöründeki yolsuzlukla sıralamaya sokan bir endeks yayınlıyor. Bu şirketin yaptığı yolsuzluk ve rüşvet anketine göre Türkiye'de iş yapmak isteyen her 5 kişiden 1'i rüşvet vermek zorunda kaldı. Taşyapı'yı hatırlayın, Emrullah Turanlı ne dedi? "Belediyelere şimdiye kadar 20 milyon TL rüşvet verdim İstanbul'da." dedi. İki ay önceki verilere göre Türkiye rüşvet liginde dünya 4'üncüsü, Avrupa'da ise 2'nci sırada. Tabii, bu 17 Aralıktan önceydi, 17 Aralıktan sonraki çıkan rezilliklerde açık ara lider olduğumuz kesin. Bu, utanç verici bir liderlik.

Ayakkabı kutularında milyon dolarları saklıyorsunuz, yüzünüz bile kızarmıyor. "Komplo" diyorsunuz, "tezgâh" diyorsunuz, "küresel güçlerin oyunu" diyorsunuz. Bakın, "Rıza Sarraf" diye bir adam türedi. Bu adamı herkes sarraf, tüccar zannediyordu ama çıkan resimler gösterdi ki Rıza Sarraf bütün kabinenin, bakanların, Başbakanın âdeta yaşam koçu. Her resimde Rıza Sarraf var ve hepsinde gülen çehreler var.

AYTUĞ ATICI

(Mersin) - Ya adam hayırsever, hayırsever!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sizleri güldürecek neler yaptı Rıza Sarraf? Bütün resimlere bakın, bakanların yanında Rıza Sarraf, Başbakanın eşi hanımefendinin yanında Rıza Sarraf, sofralarda Rıza Sarraf. Bir yaşam koçu gibi peşinizden ayrılmamış bugüne kadar.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Teraziyle hâllediyor işi!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Siz rüşvetin kelime anlamını da genişlettiniz. Artık sadece hediye ve para da almıyorsunuz, umreye gidiyorsunuz. Bir bakan danışmanı kiraladığı jetle ailesini günübirlik umreye götürebiliyor, 40 bin dolarlık faturayı da bakanlığa iş yapan müteahhide ödetiyor. Güya dinî bütün, rüşvetçi umreye gidiyor.

BÜLENT BELEN (Tekirdağ) - Adamlar tövbe etmeye umreye gidiyor ya!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Aralarında Tayland'ta âlem yapmaya gidenler de var, milyon dolarları cebe indirenler de var. Allah sizlerden bu memleketi bir an önce kurtarsın diye niyazım bu.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)