| Konu: | BDP GRUBUNUN, BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ BİNGÖL MİLLETVEKİLİ İDRİS BALUKEN TARAFINDAN 1990'LI YILLARDA DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGELERİNDE YAŞANAN KATLİAM VE KÖY YAKMALARININ ORTAYA ÇIKARILMASI AMACIYLA 12/11/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 15 OCAK 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 15.01.2014 |
HAMZA DAĞ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin 1990'lı yıllarda doğu ve güneydoğu bölgelerinde yaşanan köy yakmalar ve işlenen faili meçhullerle ilgili vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
BDP'nin vermiş olduğu bu grup önerisiyle ilgili söz almış olmaktan ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Çünkü yıllarca doğu ve güneydoğuda hayatı insanlara zehir etmiş herkese karşı söyleyecek çok sözümüz var.
Konuşmamın hemen başında, doğuya yaptığım ziyaretlerde dinlediğim bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Asker bir ihbar üzerine köye gider, yaşlı bir amcayı görür ve amcayla sohbete başlar. Asker bir süre sonra amcaya sorar: "Amca, biz mi kötüyüz, yoksa örgüt mü?" Yıllarca OHAL bölgesinde acı çekmiş, örgütün her türlü tehdidine ve şiddetine maruz kalmış, bunun yanında OHAL'den kaynaklı birtakım keyfî uygulamalara maruz kalmış, canı yanmış amca, ne dese zarar göreceğini bildiği için düşünür, düşünür ve der ki: "Ne siz kötüsünüz ne de örgüt. Allah bizim cezamızı versin." Evet, yıllarca bölgede acılar yaşandı, binlerce faili meçhul yaşandı, anaların gözyaşı hiç dinmedi. Bir taraftan örgüt analarımızı ağlattı, diğer taraftan OHAL'in keyfî uygulamaları yine analarımızı ağlattı.
Ben bugün burada açık yüreklilikle şunu söylüyorum: O dönem anaların ağlamasına neden olan hem örgütün, terör örgütünün hem de OHAL'in keyfî uygulamaları ile vatandaşa zulmedenlerin Allah müstahakını versin. Bu millet her ikisine de hakkını helal etmedi, etmeyecek ama siz bunu söyleyemezsiniz çünkü siz bu durumdan nemalananlardansınız. Bu ülkede yaşanan faili meçhullerin bir kısmını devlet işlediyse büyük bir bölümünü de terör örgütü yaptı, PKK yaptı. Niye bir gün çıkıp bunları konuşmadınız? Niye bir gün bile bu duruma isyan etmediniz? Edemezsiniz çünkü siz bundan hep nemalandınız ve nemalanmaya da devam ediyorsunuz.
Şunu çok iyi bilmeliyiz ki geçmişin acıları ile geleceğin endişesine kaplanmış bir kalpten bugün ve gelecek için bir sonuç, bir çözüm bekleyemezsiniz. Allah'a çok şükür ki bu millet AK PARTİ iktidarıyla tanıştı da bu acılar dindi. Allah'a şükürler olsun ki bu millet Recep Tayyip Erdoğan gibi bir Başbakan ile tanıştı da "Yeter artık, analar ağlamasın." diyerek gözyaşları son buldu.
Bakın, ilk defa devlet gerçeklerle yüzleşmeye başladı. "Devlet için millet" anlayışından "millet için devlet" anlayışına geçildi. "İnsana değer ver ki, insanı yaşat ki devlet yaşasın." felsefesi ile bir tek insanımızın hayatını her şeyden daha değerli gören bir politika benimsendi. Burada millî birlik ve kardeşlik projesinden, çözüm sürecinden ve on bir yıllık iktidarımız döneminde attığımız demokratikleşme adımlarından uzun uzun bahsedecek değilim çünkü bunlardan bahsetmeye kalksak ne on dakika, ne bir saat, ne on saat, ne de günler yeter. Zaten millet bunları çok iyi biliyor. Bunun için de bu millet, bizi Türkiye'nin yedi bölgesinde birinci parti yaptı, bunun için on iki yıldır AK PARTİ iktidarda daha güçlü bir şekilde hizmet etmeye devam ediyor.
Bu ülke, bir zamanlar yasaklar ülkesiydi. Evde Kur'an-ı Kerim, dinî kitaplar bulundurmak yasaktı. Kürtçe şarkı kasetleri, Kürtçe şiir kitapları bulundurmak da yasaktı. Kürtçeden başka dil bilmeyen ananın cezaevinde yatan oğluyla konuşması da yasaktı. Oğlu gazi olan başörtülü ananın oğlunu askerî hastanede ziyaret etmesi de yasaktı. Bu millete çok acı çektirildi ve bu çok acı çektirenleri tarih kesinlikle affetmeyecek. Birileri bu ülkede yaşamayı sadece ve sadece kendi belirledikleri tek tip insanlara layık görüyorlardı ve bunun adına da ne yazık ki "kurucu ideoloji" diyorlardı.
Herkese zulmettiler. Kürt kardeşimize zulmettiler, dindar kardeşimize zulmettiler, Alevi kardeşimize zulmettiler. Kimin zulmettiğini söylemeye hiç gerek yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kim zulmetti?
HAMZA DAĞ (Devamla) - Bu millet kimin zulmettiğini çok iyi biliyor. Bunun için de birileri ömürleri boyunca iktidar yüzü göremediler, bundan sonra da göremeyecekler. Bu millet bunları unutmayacak. Bu millet bizi niye sevdi, niye sahip çıktı, söyleyeyim mi değerli milletvekili arkadaşım? Sizin yıllarca bu millete yaşattığınız acıların son bulacağına inandığı için bu millet bizi sevdi.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sen bu konuştuklarına inanıyor musun?
HAMZA DAĞ (Devamla) - Neden sevmeye devam ediyor, onu da söyleyeyim mi? Çünkü bu millet bizde kendisini gördü, bizim attığımız her adımda onlara daha da yakınlaştığımızı gördü. Ama siz bunları anlayamazsınız çünkü siz, bu insanları hep küçümsediniz. Bizim tek gayemiz, bu ülkenin her evladının kendini bu toprakların öz evladı olarak hissetmesidir.(CHP sıralarından gürültüler) Bir siyasi parti ismi vermediğim hâlde Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar niye alındılar, onu da anlamadım açıkçası.
Bugün artık OHAL uygulamaları yok, bugün artık yasaklar yok, bugün artık isteyen istediği şekilde konuşabiliyor, kamu hizmeti alabiliyor, bugün artık devletin vatandaşlara dayatması yok. Bugün artık millet şunu görüyor: Devlet, onların mutluluğu için var. 3 Kasım 2002'de iktidara geldik ve göreve gelişimizden hemen yirmi yedi gün sonra OHAL'i kaldırdık. Çok iyi biliyorduk, OHAL döneminde yaşanan acılar sistematik ve planlı bir uygulamadan kaynaklanıyordu, OHAL devam ettiği sürece acılar daha da derinleşecekti. (Gürültüler)
Arkadaşlar, rahat olun, "Cumhuriyet Halk Partisi" demedim yani genel bahsediyoruz.
Şunu da bütün açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum: Bütün acılar elbette ki dinmedi. Elbette ki bu dönemde yaşanması hiç istenilmeyecek üzücü olaylar ile karşılaşıldı ama arada ciddi bir fark var. Bu dönem yaşanan acılarda kasıt göremezsiniz, sistematik bir şekilde işleyen düzenden kaynaklı acılar göremezsiniz, bireysel hatalar ve bölgede yaşananlardan kaynaklı sorunları ve olayları görebilirsiniz. Hatta şunu ifade etmeden geçemeyeceğim: Bölgede örgütün sebep olduğu birçok ölümü burada milletvekilli arkadaşlarımıza söylediğimizde "Ne yapalım kardeşim; orada düşük yoğunluklu bir savaş var, neticesi de budur." demişlerdir defalarca.
Yakında karşımıza gelecek olan demokratikleşme paketi ile demokrasimizi inşallah bir adım daha öteye götüreceğiz. Artık özel eğitim kurumlarında Kürtçe ana dilinde eğitim serbest olacak, siyasi partiler özgürce istedikleri dilde propaganda yapabilecekler.
Son olarak şunu da belirtmek istiyorum: 1990'lı yıllarla hesaplaşma noktasında biz üzerimize düşeni yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesiyim. İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna bu konuda gelen şikâyetlerin tamamı gerektiği şekilde değerlendirilip ilgili yerlere, savcılıklara intikal ettirilmektedir. Yine aynı şekilde, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu içinde terör alt komisyonu oluşturulmuş ve bu terör alt komisyonu içinde de bu konuda gelen şikâyetlerin tamamı değerlendirilmiştir, taraflar dinlenmiştir.
Çözüm Komisyonu oluşturulmuştur. Çözüm Komisyonuna üye vermeyenler, bu Komisyonu desteklemeyenler ne yazık ki bugün burada, bu kürsüden çok değişik ifadeler içinde olmuşlardır.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Biz sizin oyunlarınıza gelmek zorunda mıyız?
HAMZA DAĞ (Devamla) - 1990'lı yıllarda yaşanan acıları ağızlara pelesenk etmek, kin ve nefreti körükleyerek insanların acılarını tekrar tekrar hatırlatmak sadece, o insanların kabuk bağlamaya başlamış yarasını yolmaya yarar. Acıları kaşımak acıları dindirmez. Çözüm isteyenler acıları kaşımaz; tam tersi, tedavisi için uğraşırlar. Eğer amacınız gerçekten sorunların son bulması, acıların dinmesi, demokrasinin gelişmesi, bölgenin kalkınması ise gelin, demokrasi paketini hep birlikte buradan çıkaralım. Bölgenin kalkınması için önem arz eden hizmetleri, projeleri engellemeye kalkanlarla hep birlikte mücadele edelim. Emin olun ki burada yaşanan acıları konuşmaktan daha büyük hizmeti bu millete Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Abhazasıyla, Pomağıyla yapmış oluruz.
Bu noktadan hareketle, BDP'nin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde olacağımızı söylüyor, hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)