| Konu: | CHP GRUBUNUN, TEKİRDAĞ MİLLETVEKİLİ EMRE KÖPRÜLÜ VE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN TEKİRDAĞ'IN ÇORLU İLÇESİNDE YAPILMASI PLANLANAN KATI ATIK BERTARAF TESİSİ İLE İLGİLİ İŞLEMLERİN İNCELENMESİ VE TESİSİN ÇEVREYE OLASI OLUMSUZ ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 8/10/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 15 OCAK 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 15.01.2014 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Partimizin çevre duyarlılığı, bu konudaki politikaları açık ve bu konuda yapılan araştırmalarda da her zaman destek verdiğimizi biliyorsunuz. Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin Sapanca Gölü'yle ilgili araştırma önergesi vardı, ona da destek verdiğimizi söyledik. Şimdi, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde Karatepe mevkisinde katı atık bertaraf tesisi kuruluyor. Demin burada Emre Köprülü arkadaşımız çok güzel o olayın detayını irdeledi. Düşünün, çok gelişmiş bir ilçe, birçok vilayetten büyük bir şehir Türkiye'de. Sanayinin hızla geliştiği bu gelişmiş ilçemizde yerel yönetimler var, sivil toplum örgütleri var, çevreye duyarlı olan insanlar var, bilim insanları var. Bir değerlendirme yapıyorlar ve diyorlar ki: "Şehrin bu kadar yakınına bunu yapmanız doğru değil, bu bir kirletme." Sadece EPDK'nın dediği gibi, çöp gazından elektrik üretme olayı değil, aslında bütün o civardaki sanayiden gelen çöpleri bir araya getirip bunun içinde ne kadar zararlı şey varsa; aküsünü, pil atıklarını, bilmem nelerini hepsini orada gömüp... Aslında dehşet bir kirletme. Buna karşı mücadele ediyorlar. ÇED raporu gündeme geliyor, buna çabalıyorlar. Bu rapor alındıktan sonra mücadele ediyorlar, yargıya gidiyorlar. Arkadaşlar, işte bundan sonra yargıda sonuç alınca hemen yargıyı baypas etme olayı. Hükûmet ve Meclis... İktidar partisi çoğunluğuyla artık kanun hükmünde kararnamelerle yeni bakanlıklar kuruyor; Şehircilik Bakanlığı. Arkasından da yakın bir zamanda yönetmelik çıktı. Bundan sonra, Avrupa Birliğinin ilerleme müktesebatını, her şeyi bir kenara atıp ÇED raporu sadece Bakanlığın iznine, onayına tabi tutuldu. Yani bu Çorlu'da olan olay yarın hepinizin yaşadığı şehirlerde başınıza gelebilir.
Ve arkasından, yargı kararıyla durdurulan bir işlemde EPDK'nın istediği süreç başlıyor, istenen her şey veriliyor. Şirketin davayla kazanamadığını Hükûmet Bakanlık kanalıyla yolu açıyor. Bu kabul edilebilir bir davranış biçimi değil arkadaşlar. Vatanseverlik, yurtseverlik o kadar kolay değil. Toprağına, doğasına, güneşine, suyuna, havasına, her şeyine sahip çıkabilme bilinci, inancı ve iradesidir. Eğer onu öyle yetiştiremezseniz vatanseverliği sadece vatanın sınırlarından ibaret ve orada zaman zaman "vatanı koruyorum" adı altında hukuksuzluğu geliştiren, katliamları geliştiren ve bunu da vatanseverlik adına yapan bir zihniyeti kökleştirmeye çalıştığınız zaman bütün yetkileri merkezî bir piramit misali -korporasyon sistemi deniliyor buna- bu korporasyon sistemini de getirirsiniz tepede bir yere verirsiniz, bütün gücü merkeze verirsiniz, merkezden de her şeyi yönetmeye çalışırsınız. Bir memurun tayininden tutun da en ufak bir icraata kadar merkezde yapmaya çalışırsınız. Merkeze o kadar çok şey alırsınız ki, çok büyük işlerle uğraşırken altta paralel çeteler türemeye başlar. Bu paralel çeteler, bir gün gelir "Vatan millet Sakarya" deyip tıpkı... 15 Ocak 1996'da, böylesi bir günde, üstelik bakın korucu olan 11 yurttaşımız Güçlükonak'ta askerler tarafından bir minibüste diri diri yakılıp öldürülüyor. Güvenlik güçleriyle beraber görev yapan 11 kişi. Buna çok heyetler gitti geldi, bunun anlatımı yapıldı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti mahkûmiyet kararı verildi, yeniden yargılama süreci vardı, yargı durdurdu. Bir hiyerarşi içinde bu cinayetler işlenmişti: Buna o dönemde hukukçular, sivil toplum, başsavcılıklara müracaatlarını yaptılar. Hangi paralel devlet bunu önlüyor söyler misiniz arkadaşlar? Bu katliamların araştırılmasını hangi güç engelliyor? Hangi güç bu katliamların araştırılmasını engelliyor? İnanın, daha iki sene önce Uludere Roboski katliamı oldu, 34 yurttaşımız F16 savaş uçakları tarafından bombalarla paramparça edildi ve ona "zorunlu hata" diye takipsizlik kararı verildi. Bitmez tabii ama şu an binlerce kişi aynı noktada, Uludere'de Roboski köyünde, hemen olay yerine yakın olan o noktada çünkü orada yapılan güvenlik yolu nedeniyle protesto eylemi yapan 17 yaşındaki Serhat Encü başından kurşunla yaralanıyor ve şu an Şırnak Devlet Hastanesine kaldırılmış. Orada yaşayan, Gülyazı (Becuh), Roboski'de yaşayan nüfus 6 bin arkadaşlar, 6 bin nüfus yaşıyor. 6 bin, bakın, dikkat edin. Bu insanların hepsi şimdi olay yerinde. Bu güvenlik yolunu bu kararın akabinde yapmak, bu kışkırtıcılık bir şey kazandırmıyor. Onun devamı hemen 7-8 köy daha var sıfır noktada ve biz bunu Hükûmetle paylaştık.
Sınır olan her yerde sınır ticareti vardır arkadaşlar. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz belli bir limitte sınır ticareti yapılır. Yunanistan'la Türkiye arasında yapılıyor. Hafta sonları Meriç kıyısından geliyorlar Yunanistan'dan Türkiye'ye, Edirne'de alışveriş yapıyorlar, ertesi gün dönüyorlar. Aynı şekilde, Edirne'den gidiliyor, sınır ticareti yapılıyor. Aynı şey Bulgaristan'la yapılıyor.
Özal döneminde de böyle bir olay vardı, bir sınır ticareti olayı vardı. Belli bir limite kadar sınır köyleri ki, bunların sayısını toplasanız çok fazla değildir çünkü üç tarafı deniz olan bir ülkeyiz. Çok fazla olmayan bu sınır köylerinin belli bir limitte sınır ticareti yapmasını yasal olarak bir kartla sağlayan sistemler var. Gümrük Bakanına dedik ki: "Bir kapı açın orada. Güvenlik yolu, karakol yapacağınıza bu işi kökten çözün." dedik. "Tamam." dediler, ikna oldular, "Yapacağız." dediler. E yapmadınız. Kapı yapmıyorsun, sınır ticaretiyle ilgili kolaylık getirmiyorsun, bir kararnamede bir gün toplantıdan bunu çıkarıp bir kararla bunu çözebiliyorsunuz. Üç gün önce yine çatışma vardı sınır boyunda, ticaretle ilgili, onun bitişiğinde -Hakkâri'ye uzanan köyleri var Çukurca'nın- aynı olay vardı, bugün bir genç yaralandı. Sürekli sürekli bunu yaşamak ve bir protesto eyleminde her önüne gelene de kurşun sıkmakla bunu ne kadar götürebilirsiniz, bu ne kadar götürülebilir? Orada yapılan ile Çorlu'da yapılan arasında bir şey yok. Birinde kurşunla öldürüyorsun, birinde zehirleyerek öldürüyorsunuz. İkisi de yaşam hakkını ihlal ediyor. Yaşam hakkının ihlali işte bu noktalarda boy atıyor. Çok tehlikeli bir durum. Hükûmeti buradan uyarıyorum. Keşke Sayın Atalay burada olsaydı. Bu işi kökten çözmek lazım. Yoksa, paralel provokatörlerin devreye girdiği bir anı yaşıyoruz. Maraş'ta saldırıyorlar, Kütahya'da, Afyon'da, Bolu'da, Kocaeli'de üniversitelerde. Yine 12 Eylül öncesi gibi sağ sol çatışması yaratıyorlar. Uyarıyoruz, dikkatli olun. Bir tarafta zehirleyerek, bir tarafta kurşunlayarak, bir tarafta bıçaklayarak. Türkiye bu noktada yönetilemez duruma sokulmamalıdır, bu Meclisin iradesi yok sayılmamalıdır diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)