GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, BASTIRILARAK DAĞITILAN 522 SIRA SAYILI KANUN TEKLİFİ'NİN KIRK SEKİZ SAAT GEÇMEDEN GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMININ 3'ÜNCÜ SIRASINA ALINMASINA, GENEL KURULUN ÇALIŞMA GÜN VE SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:47
Tarih:15.01.2014

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP'nin grup önerisini görüşüyoruz. Mutat olduğu üzere, Meclisin çalışma düzenini değiştirme çerçevesinde bir yeni grup önerisiyle karşı karşıyayız. Aslına bakarsanız Meclisin çalışma düzeni kalmadı. İktidar partisinin bugüne kadarki uygulamaları sayesinde ne Meclisin çalışma düzeni kaldı ne devletin çalışma düzeni kaldı. Yani bir bakıyorsunuz, dört günden bu yana "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'nu değiştireceğiz." diye; pardon, düzeltiyorum "Hâkimler ve savcılara dönük operasyon yapacağız." diye, "Emniyete operasyon yapacağız." diye, "Yolsuzluğun üstünü örteceğiz." diye, "Hırsızlığın üstünü örteceğiz." diye, "Yolsuzluğu soruşturan savcıların defterini düreceğiz." diye, "Hırsızlığı soruşturan emniyet müdürlerinin defterini düreceğiz." diye Parlamentoyu beş günden bu yana gerilimli, kavgalı bir komisyon sürecine soktunuz. Eminim, üç gün sonra o komisyon çalışmaları bitince "Bunu da değiştirelim gelin." deyip yeni bir çalışma düzenine ilişkin grup önerisiyle geleceksiniz.

Bakın, dün Van'dan Kilis'e kadar uzanan bir El Kaide operasyonu yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin yargı organı, savcılar işe el atmışlar, savcıların verdiği talimatla görev yapan polis müdürleri El Kaide operasyonu yaptı. El Kaide örgütü kanlı bir terör örgütüdür; sadece Türkiye'de değil, bölgede, Orta Doğu'da kanlı bir terör örgütüdür. İnsanların kellesini kesmekle, satırla kelle kesmekle meşhur bir örgüttür. Canlı canlı ciğerlerini yemekle, kanını içmekle meşhur bir örgüttür ve bu örgüte dönük, bölgede bir operasyon yapılıyor. Türkiye ayağı kullanılarak Suriye'ye giden bir hat çizip El Kaide operasyonuna destek verildiği iddiasıyla bu ülkenin savcısı ve onun emri altına görev yapan emniyet kuvvetleri soruşturma yapıyor, bir saat içerisinde Van Terörle Mücadele Şube Müdürü, Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürü görevden alınıyor. Şimdi bu Hükûmet bir şeyin hesabını vermek zorunda: Terörün neresinde duruyorsunuz, terörün ortağı mısınız, El Kaide'nin ortağı mısınız? El Kaide'ye operasyon yapan savcıların ve emniyet müdürlerinin önüne geçerek, durdurarak, soruşturarak Türkiye'yi nereye sürüklemenin peşindesiniz?

Değerli arkadaşlar...

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Faizlere bak...

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Faiz kanla ödenmez, faiz kanla ödenmez!

Değerli arkadaşlar, şimdi, bugün bir başka şeyi yaşadık. Yine bütün bu atmosfer içerisinde, bakıyoruz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yeni Bakan ve Müsteşar gitti, gider gitmez "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Birinci Dairesinde nasıl operasyon yaparız?" diye yeniden oylama yaptılar. Birinci Dairede bugünkü bütün işleri şuydu: Birinci Dairenin, atama, tayin, terfi, hâkimlerin, mahkemelerin oluşumunu belirleyen Birinci Dairenin, 2 üyesini o daireden alıp İkinci ve Üçüncü Daireden birer kişiyi Birinci Daireye getirme operasyonuydu.

Bakın buraya yazıyorum: Yarından itibaren, İstanbul'da yolsuzluk soruşturmasını yürüten mahkeme ve savcıları da, İzmir'de, Van'da ve Türkiye'nin diğer bölgelerinde, yeni bir kararnameyle mahkemeleri tarumar edeceksiniz. Bu iktidarın hedefi kendine biat eden hâkimler, kendine biat eden bir yargı düzeni yaratmak ve oluşturmaktır. Ama, bunun altında kalırsınız. Hukukla bu kadar oynarsanız, adaletle bu kadar oynarsanız devlet düzeniyle bu kadar oynarsanız bunun altında kalırsınız, kalırken bütün bir milleti de sıkıntıya sokarsınız.

Bakın, Sayın Başbakan ilginç bir şey söylemiş, şaşırmadım dersem yalan olur: "Sahte delillerle insanların nasıl mahkûm edildiğini bugün daha belirgin şekilde görebiliyoruz." diyor Sayın Başbakan. Neyi kastederek? Üç yıldan bu yana bu kürsüde bağırdığımız, beş yıldan bu yana Türkiye'de bağırdığımız, Başbakanın "Ben bu davanın savcısıyım." dediği "Ergenekon, Balyoz, Kafes eylem planı, askerî casusluk" gibi kurgulanmış, düzmece davaları kastederek bugün bunları söylüyor. Niye? Çünkü Bilal hedefte, hedefte. Şimdi Başbakanın oğlu hedefte, şimdi bakanların oğlu hedefte, yolsuzluğa boğazına kadar bulaşmış iktidarın ortakları hedefte. Şimdi, çıkmış, Başbakan hatırlıyor üç sene, dört sene öncesindeki hukuksuzlukları. Bakın, o zaman ne diyordu; o zaman, biz bunları dile getirdiğimizde Sayın Başbakan sizlerle birlikte -hep bir ağızdan- şunu söylüyordunuz: "Silahlar çıktı canım, boşuna mı bunlar? Şahitler ifade verdi." "Tape kayıtları var, konuşma kayıtları var." diyen Başbakanın kendisi değil miydi, o davalar için "Bunlar kurgulanmış dava." dediğimizde? Şimdi neyin peşinde? Şimdi, savcıların üzerine baskı kurup, soruşturmaları sulandırıp o tapeleri değiştirmenin peşindeler ama bunun da altında kalacaksınız.

Değerli arkadaşlar, 2010 yılını hatırlayın. 2010 yılının Mart ve Nisan ayında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bu düzmece davaları önleyecek herhangi bir karar alınır kaygısıyla o dönemin Adalet Bakanı ve o dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı kurul toplantısını terk etti, kararnameyi geri çekti ve kurulu dağıttı. Şimdi, dönüp istediğiniz kararnameyi çıkarabilmek için "Kurulun 1 Dairesini nasıl dağıtırız?"ın peşindesiniz, hem de Adalet Komisyonunda bütün bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu Adalet Bakanına bağlayan bir değişiklik teklifi görüşülürken. O kadar çok aceleniz var ki, o kadar çok telaşınız var ki, onun Parlamentodan geçmesine dahi sabredemeden bir an önce bu değişikliği yapmanın peşindesiniz.

Sayın Başbakan bir başka benzetmede daha bulunmuş, Hasan Sabbah'ın başında bulunduğu Haşhaşiler örgütü benzetmesinde bulunmuş ve "Bunlar çete, bunlar virüs, bunlar Haşhaşiler teşkilatı gibi." diyor, 11'inci yüz yılda kurulan Haşhaşhiler diye... Şimdi, Sayın Başbakanın bunu kime dediğini biliyorsunuz, cemaate söylüyor bunu. Peki, bundan beş ay önce Amerika'ya giderken "Pensilvanya'ya gidecek misiniz, Hoca Efendi'yle görüşecek misiniz?" dediklerinde "Gök ne verdi de yer kabul etmedi?" diyen Başbakan bu Başbakan değil miydi? Aynı Başbakan Türkçe Olimpiyatları'nda hem de bir şiir okur gibi çıkıp da "Gel, bitsin bu hasret, bitsin bu hasret. Gel vatanına, yurduma gel." diye Hoca Efendi'ye çağrı yapan Başbakan değil mi? O zaman Haşhaşiler yok muydu? O zaman Hasan Sabbah yok muydu? Yoksa şunu mu planlıyordu bunu söylerken, içinden şunu mu söylüyordu: "Gel, gel de bir defterini nasıl düreceğim; gel görürsün." hesabında mıydı?

Değerli arkadaşlar, bakın, Bülent Arınç'ı Pensilvanya'ya gönderdi ve görüştürdü Fethullah Gülen'le.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Nereden biliyorsun?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi soruyorum: Çeteyle görüşmek üzere temsilci mi gönderdiniz?

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Yanında mıydın; nereden biliyorsun?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Çeteyle anlaşmak üzere temsilci mi gönderdiniz?

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Yanında mıydın?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, bir başka şeyi unutmayın: Haşhaşiler, Selçuklu sarayıyla mücadele ettiler, doğru ama Haşhaşiler güçlerini aynı zamanda Selçuklu sarayından aldılar. Selçuklu sarayından aldıkları güçle burada o dönemde, o güçlü örgütü kurdular. Acaba bugün "Haşhaşi" dediğiniz yapıya hangi gücü, hangi desteği verdiniz; o pişmanlığı ifade etmek için mi bunu söylüyorsunuz, bu da ayrı bir merak konusu.

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Niye bağırıyorsunuz?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, Başbakan oğlu Bilal Erdoğan'ı alıyor arabasına bindiriyor; savcılığın yakalama kararı olduğu, mahkemenin yakalama kararı olduğu oğlunu gezdiriyor.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Sana mı soracak be!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Başka bir baba, aranan çocuğunu böyle gezdiremez ama Başbakan değil, baş baba olursa alır oğlunu, polise suç işletme pahasına gezdirir.

Değerli arkadaşlar, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nun 13'üncü maddesi açık; yakalama kararı olan birini polis derhâl gözaltına almak zorunda.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Dosyasını sen mi hazırladın; nereden biliyorsun?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, o Başbakanın etrafında bulunan koruma amirleri dâhil olmak üzere, oradaki emniyet müdürleri dâhil olmak üzere hepsi görevi kötüye kullanma suçu işliyor.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Sen mi hazırladın dosyayı?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Çünkü aranan bir çocuk gözlerinin önünde, alıp yakalamaları lazım.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Nereden biliyorsun, nereden?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bunun hesabını hepsi, hep beraber verecekler.

İHSAN ŞENER (Ordu) - Nereden biliyorsun, nereden?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, bakın, son olarak şunu söylüyorum, son olarak: Sayın Başbakan çıkıp diyor ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika...

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Tezcan.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Peki...

Altında kalacaksınız bu yaratmak istediğiniz düzenin, altında kalacaksınız.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)