GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ BİNGÖL MİLLETVEKİLİ İDRİS BALUKEN TARAFINDAN ŞÜPHELİ ASKER ÖLÜMLERİNİN AÇIĞA ÇIKARILMASI AMACIYLA 11/2/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK 16 OCAK 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:48
Tarih:16.01.2014

MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; BDP'nin askerde intihar eden kişilerle ilgili vermiş olduğu önergenin lehinde söz almış bulunmaktayım. Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, bazen buraya iktidar milletvekilleri çıktığı zaman ben kendimi başka bir ülkede farz ediyorum yani şaşırıp kalıyorsun, ne dediğine şaşırıyorsun. Bazen böyle, bu ülkede hiçbir şey olmamış, her şey güllük gülistanlık, askerde ölen, o gelenler, hiçbirinde bir şey olmamış, adli yargı düzgün gitmiş ama kendi açıklarını kapatmak için de özellikle oradan vurup, o insanların duygularıyla oynayıp, o insanları getirip buraya bağlamaya çalışıyorlar.

Diyor ki: "Askerde çok güzel sorgulamalar yapılıyor, incelemeler çok güzel, hepsi olduğu gibi açığa çıkarılıyor." Erzincan'daki -daha önce gündeme getirmiştim- üsteğmen arkadaşımız intihar etti, Yaşar Karaağaç. Daha sonra bununla ilgili araştırmalar yapıldı. Araştırmaları yapan da Kara Kuvvetleri Komutanlığı 7. Kolordu Komutanı. Şimdi onun üzerinden bile bağlayacaklar. Neymiş efendim? Sivil mahkemelerde verilsin. 12 Eylülde siz bu mahkemeleri getirdiniz, kendi kafanıza göre dizayn ettiniz, çıktınız televizyonlarda "İşte getirdik Türkiye'ye özgürlükler, artık bundan sonra her şey sütliman." dediniz. Kendi kafasına göre şu anda söz ettiğiniz o paralel devlet, sürekli verdiğiniz şeylerle kurdunuz ama, şu anda kendi ayağınıza bastığı için de kalktınız şimdi bunu döndürmeye çalışıyorsunuz. Bunu yaparken de bu askerleri kullanmaya çalışıyorsunuz, bütün duyguları istismar ediyorsunuz.

Yaşar Karaağaç'la ilgili yapılan araştırmada en sonunda demişler ki: "Kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi." Burada daha önce ailesinin bildirdiği şeyler var, ailesinin ifadeleri alınıyor. Ailesi diyor ki: "2 tane uzman çavuş var, bu uzman çavuşlar oğlumu sürekli taciz ediyorlar, buna baskı yapıyorlar, bununla ilgili tedbir alın." Ama ne yazık ki tedbir alınmıyor, dosyada hiç ismi geçmiyor, bir tek komutanın ismi geçiyor. Komutanla ilgili, Piyade Binbaşı Fikret Halıcıoğlu hakaret etmiş milletin içinde, askerlerin içinde, ondan sonra da intihar ettiği söyleniyor. Bir tek onunla ilgili şey var, başka hiçbir araştırma yapılmamış. Yalnızca komutan orada ona hakaret etmiş ama o hakaretle ilgili de "Önemli bir şey değil, o intiharına sebep olmamış." diye karar çıkarıyorlar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, intihar bireylerin binlerce sorununa işaret eden, kesinlikle sadece bireysel olarak düşünülmeyecek toplumsal bir olay; sosyolojik yönleri var, psikolojik yönleri var. İntihardan bütün toplum etkileniyor. O çevrede olan, ailesinden en az 6 kişinin etkilendiği psikiyatristlerin tespit ettiği şey. Toplumda olduğu zaman, bir okulda ya da bir askeriyede olduğu zaman oradaki yüzlerce kişinin etkilendiği söyleniyor. Buna rağmen, hiç ciddiye alıp da bunu gündeme almıyorsunuz. Bir sorun var, bir sıkıntı var. Sırası geldiği zaman askeriyenin içine girip askeriyeyi didik dikik yapıyorsunuz, kozmik odalarına şu anda düşman olduğunuz kişilerin girmesine izin veriyorsunuz ama ne hikmetse, bununla ilgili konuya gelince "Yok, dokunmayın askeriyeye; bizim kutsal değerlerimiz, askeriyeye dokunmamamız gerekiyor." diye bir şey söylüyorsunuz. Öyle bir şey yok. Burada gönderilen gencecik insanlar ölü geliyorlar. Diyorlar ki: "İntihar etti." Biraz önce sayın vekilim söyledi. "Mayına bastı öldü." diyorlar, kafasında kurşun izi çıkıyor, tek kurşunla öldürülmüş. "Sırtından Kaleşle vurmuş." diyorlar, Kaleşle intihar etmiş. Nasıl Kaleşle kendini vurur? İntiharın da bir yöntemi vardır. İntihar eden insan iki el ateş edemez, tek el eder. Bu, bütün kayıtlarda böyledir. Yani adli tıpta öyle bir şey yok. Hiçbir yerde "İki el ateş etti, kendini öldürdü." diye bir şey olmaz ama sizin dosyalarınızda, askeriyenin elinde olan dosyalarda iki el ateş edip intihar ettiği söylenenler var. Bunların üzerine gidilmeyecek de neyin üzerine gidilecek?

Avrupa'da en fazla AİHM'e başvuran ülke biziz. 29 tane dava açılmış, esastan incelenmeye başlanmış, 22 tanesi açılmak üzere. Bunlarla ilgili de araştırmalar devam ediyor ama ne yazık ki bunlarla ilgili de, AİHM'in verdiği kararlara da bakarak, hiçbiriyle ilgili şu anda mağduriyetleri giderecek bir şey yapılmadı, yapılması da düşünülmüyor.

AİHM'in kararlarında şöyle diyor: Zorunlu askerlik hizmetine tabi kişilerin gerçek ve mevcut intihar riski taşıyıp taşımadıklarının objektif olarak saptanmaması, böyle bir risk varken, askerî yetkililerce bu riskin gerçekleşmesini önleyebilecek makul önlemlerin alınmaması sebep olarak gösteriliyor. Yani buradan çıkan sonuç: Ne yazık ki askere aldığımız zaman ne yapıyoruz? Ben de hekimlik yaptığım zaman asker muayenesine gidiyordum. Asker geliyor, soyuyoruz. Bakıyorsun tipine boyu tutuyor mu? Tutuyor. Başka hiçbir şey sorma yok. Tamam git, birinci şey. Daha sonra askere çağrılıyor, gidiyor. Zaten askerî kapıdan içeri girdikten sonra orada artık mantık aranmaz, mantık bitmiş oluyor. Eğer ki "hastayım" derse kesin "askerden iş yapmamak" için kaçtı gösterilip, o yüzden hiçbir önlem alınmıyor.

Yaşar Karaağaç'ın elinde raporlar var, diğer birçok askerde olduğu gibi. Psikiyatrik sorunları olduğu, majör depresyon geçirdiği söyleniyor. Altına da not düşmüşler: "Majör depresyon geçiriyor ama majör depresyonda intihara meyil yoktur." Majör depresyon geçiren bir insanın her zaman intihara meyli vardır. Bunun araştırılması gerekirken, orada önlemler alınması gerekirken ne yazık ki hiçbir önlem alınmadan askerlerin orada ölmesine izin veriliyor maalesef.

Tabii, askere alırken özellikle çok iyi muayenelerin yapılması gerektiğini söyledim. Şu anda, dün Sayın Millî Savunma Bakanımız burada söyledi, artık, ilk yoklama yok, diğerleri yok, direkt çağırıyoruz çünkü MERNİS sistemine geçtik. Onu çağırıp orada o şekilde askerliklerini yaptırıyoruz. Askere gittikten sonra da orada zaten nasıl geçtiğini hepimiz bilmekteyiz. Bunu saklayacak bir şey de yok. Ama burada asıl önemli olan şey AİHM'in verdiği kararlar, oradaki amirlerin yaptığı hareketler.

AİHM şöyle diyor: Askerî amirlerin bir intihar olayının oluşumundaki mesleki ihmal ve kusurlarının tespitine imkânı sağlayan ve böyle bir tespit hâlinde caydırıcı idari ve cezai yaptırımları gerektiren mekanizmanın yeterince iyi işletilmemesi ile intihar edenin yakınlarının veya avukatlarının hadisenin oluş biçimi ve savcılık soruşturmalarıyla ilgili verilere sağlıklı şekilde ulaşmamaları sorun olarak belirtilmektedir. Yani orada ne olduğunu hiçbir zaman için askeriye -kapalı kutu olarak bu konuda özellikle- açığa çıkarıp da insanlara açıklamıyor, sonuca da gidilmiyor. "Sivil mahkemeler." deniyor. Sivil mahkemelerin de ne yaptığını şu anda yaşayarak görmekteyiz zaten.

Biraz önce dediğim gibi, özellikle birçok askerde olduğu gibi Yaşar Karaağaç'ın intiharında da direkt, diyelim ki, sebep yok ama dolaylı olarak oradaki komutanların, oradaki araştırılmayan, dava dosyasına girmeyen uzman çavuşların etkisi var. Ama bunlar araştırılmadan sonuca gidildi.

Yaşar Karaağaç'ın bir şiiri var, yazmış şeye, onu okuyayım, inşallah biraz içerinizde bir şeyler kıpırdar. Diyor ki: "Sen kimsin lan Yaşar, kim? Köylü çocuğu. / İstediğin kadar git, kaç, sen her zaman kaybedeceksin. / İyi de olsan nafile, kötü, senden her zaman daha iyi olacak. / Sen bir garipsin, özledim o küçük çocuğu, / Küçük dünyasında mutlu çocuğu. / Mutlu olmak için zorlamazdı şartları, / Şartlar kendiliğinden mutlu ederdi onu. / Şimdi iş sahibi, mevki sahibi ama ne oldu, mutlu mu sanki? / Ne vardı be sen de olsaydı baba gibi, bir garip zavallı küçük çiftçi. / Yoruldum artık, usandım, bu genç yaşta yoruldum, yordular. / Ne hayat be arkadaş, fil olsa devrilirdi herhâlde. / Hâlen mücadele ediyorsun manyak, pezevenk neye uğraşıyorsun? / Sen hep rezilsin işte yaramaz, kepazesin! Uğraşma artık uğraşma." Bu, dava dosyasına girmiş, daha önce yazdığı, kayıtlarda olan bilgiler ama hiçbiri de ciddiye alınmadı. Ailesi, özellikle, izne geldiği zaman izinde çocuğun durumunu gidip komutanına anlatıyorlar ama orada hiç ciddiye alınmıyor.

Son yıllarda yapılan bildirimlerde 2002-2012 yılları arasında 934 askerin intihar ettiği, 2012 yılında 69 sırf askerin öldüğü, ocak-ekim arası -şu anda diğerlerini tam alamadık- 52 erbaşın intihar ettiği söyleniyor. Tabii, biz sürekli bunu gündeme getiriyoruz, getirmeye çalışıyoruz, sizin vicdanlarınıza sesleniyoruz. Bir kere de olsun yani buna bir parmak kaldırın diyoruz. Kafanızı sallasanız da ne yazık ki olur vermiyorsunuz. Korktuğunuzun ne olduğunu da anlamıyoruz, çözülemiyor, çözülmeyecek gibi de duruyor.

Tabii, burada, özellikle, bazen televizyonlarda ya da burada çıktığı zaman doğru şeyler söyleyen Sayın Arınç'ın bir sözü vardı önce, Türkiye'de tuzu kuru olanların çocuklarının güneydoğuda askerlik yapmadıklarını, iç güvenlik bölgelerinde hep Anadolu çocuklarının askerlik yaptıklarını açıklıyor. Burada "tuzu kurular"ın herhâlde kim olduğu belli. Şimdi, burada söylediğimiz zaman yine kızacaksınız, Sayın Erdoğan ne demişti? "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir." Herkesi fırçalamadan sorumlu olan bir milletvekiliniz: "Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclisi toplayamayız." Askere ne kadar önem verdiğiniz orada da belli oluyor. ama kendi çocuklarınıza gelince: Başbakanın oğlu askerlik yapmıyor. Burada söylediğimiz zaman tepki gösteriyorsunuz. Diğerlerinin hiçbiri yapmadı -çoğunluğu- yaptığı yerler de belli ya bedelli yaptı ya diğer türlü geçirdiler ama askere gelince, askerliğini yapmadılar...

Burada, tabii, gündem olarak da sizin yoğun zamanınız var. Bunlardan bir tanesi, işte, bugün birilerinin yakalanma emrini kaldırıyorsunuz. HSYK'yı burada çıkıp överek HSYK'yla ilgili kendi düzeninizi kurmaya çalışıyorsunuz. Ama askerde bunca ölen çocuk için bir tane el kaldırmayacağınıza eminiz çünkü çıkıp da lehte konuşuyorsunuz. Bundan sonra da kaldıracağınıza inanmıyoruz ama biz bunu gündeme getirmeye devam edeceğiz. İnşallah, bir gün vicdanlarınız sızlar, bu konunun da araştırılmasına gerek görülür çünkü çok önemli bir konu, araştırılması gerekiyor kesinlikle. Bu ölenler öyle rastgele bir şey değil, "intihar" deyip kapatılması mümkün değil. Bunların altında, birçoğunun altında birçok şey var. Bunların araştırılması lazım. İnşallah, bu seferlik, elinizi kaldırırsınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)