| Konu: | CHP GRUBUNUN, İZMİR MİLLETVEKİLİ AYTUN ÇIRAY VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN AKP İKTİDARLARININ TÜRKİYE'Yİ SOKTUĞU HUKUKSUZLUK YOLUNUN İÇ VE DIŞ TAHRİBAT BOYUTLARININ ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 21/1/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 22 OCAK 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 22.01.2014 |
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; bu yaşadığımız süreçten AKP içinde büyük çoğunluğun rahatsız olduğunu biliyoruz. En baştan söylüyorum, sözüm AKP içinde bu süreçten rahatsız olan arkadaşlara değil, benim sözüm Başbakan ve onun suç ortaklarına. Onlara söz söylemeye hakkımız var çünkü biz muhalefet görevimizi yapmış ve onları 3 Temmuz 2012'de bu kürsüden şöyle uyarmıştık: "Korku yöntemleriyle Türkiye'yi bir illüzyonlar kentine çevirdiniz, en kötüyü mucize olarak sundunuz ama biliyorsunuz proje bittiğinde iktidardaki ömrünüz bitecek çünkü foyalarınız meydana çıkacak. Ancak, bu süreç Türk milleti için acılı olacak."
Şimdi o acı günlerdeyiz ama her musibet bin nasihatten iyidir. Başbakana yağ çekmek uğruna Mekke müşriklerine rahmet okutacak bir şekilde şirke düşenleri işitince, 17 Aralıktan bugüne kadar yaşanan olayları gördükçe, milletimiz illüzyondan uyanacak diye bunu Hakk'ın işaretleri olarak görüyorum.
Değerli arkadaşlar, Gezi direnişiyle başlayan geri sayım sürüyor ancak Başbakan bu süreci durdurabilmek için zorbaca metotlar kullanıyor çünkü etkili yandaşları ona "İnkâr et, komplo de." diyorlar. "Yargıyı daha da kontrolün altına al, emniyet bürokrasisini yerle bir et." diye Başbakana bastırıyorlar. Elhak, o da bu işlere yatkın, bir yandan zorbalık yapıyor, diğer yandan da hayatlarını kararttığı kesimlere beyaz bayrak sallıyor, "Millî orduyu biz tasfiye etmedik, Aziz Yıldırım'ı da biz mahkûm ettirmedik, onların oyununa geldik." diyerek cemaati işaret ediyor. Türk milletinin millî ordu ve Fenerbahçe sevgisi üzerinden, yolsuzluk, hırsızlık iddialarını aklamaya, HSYK yasasını meşrulaştırmaya çalışıyor.
Tutun ki doğru söylüyorsunuz. Sayın Başbakan, o zaman yardım ve yataklıktan mahkûm olmanız gerekir çünkü "Ne isterlerse verdik." diyen siz değil misiniz? Bunların hepsi katakulli arkadaşlar! Başbakan, iktidarını uzatmak ve hırsızları kurtarma adına katakulli peşinde.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan ne derse desin, geçen on iki yıl içinde devlet aklı ve hukuk yok edildi, rejim metamorfoza uğratıldı, zorbalığın karanlığı yolsuzluğun ışığı oldu ve bütün bu hukuksuzluğun önünde, arkasında 12 Eylül referandumu vardır. O referandumla, hukuksuzluk anayasal teminat altına alınmıştır. Yeni çıkacak HSYK kanunu da 12 Eylül referandumunun bir sonucu olacaktır, hem de her iki 12 Eylülün, hem 12 Eylül 1980'in hem de 12 Eylül 2010'un. Onun için, bir defa daha, "Yetmez ama evet." diyenleri Türk milletinden özür dilemeye davet ediyorum.
Hanımefendiler, beyefendiler; davulun sesi Meclis koltuklarından size hoş gelebilir ama Türk milleti acılar yaşıyor. Hak için, adalet için en büyük görev de AKP Grubuna düşüyor.
Şimdi, içinizde iktidar nimetlerinden yararlanan küçük bir grup "Muhalefet içimize nifak sokmak istiyor." diyebilir. Bu, koca bir iftiradır. Bu arkadaşlar nifakçı arıyorlarsa eğer, dönüp Başbakana yağ çekmek uğruna şirke düşenlere baksınlar. Üstelik, dostlar, kimsenin bir şey yapmasına da gerek yok. Zorbalık rejimleri, aslında, yargısız infazları, güçler ayrılığını yerle bir etmeleri ve vicdanlara tasallut etmeleriyle zaten kendi sonlarını kendileri hazırlarlar. Gezi direnişlerinde kaybettiğimiz 7 gencimizi hatırlayın, ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
Neymiş? Her şey komplo, her şey darbeymiş, Batılıların oyunuymuş! Geçiniz beyefendi! Şimdi olanlar, on iki yıldır tıka basa dolan yolsuzluk barajlarının kapaklarının patlamasından ibarettir. Onun için "Batılılar bizi götürmeye çalışıyor." demeyin. Öyle olsa karşısında önce biz dururuz. Batılılar, sadece, bir kısmı da kirli olan iş birliğini Başbakanla sonlandırmaya karar verdiler. Çünkü, Batılılar Başbakanla cürüm ortağı olmak istemiyorlar; hepsi bundan ibaret.
Bakın, Batı'da artık Türkiye alay konusu bu yolsuzluklar yüzünden. "Türkiye'nin neden 21 bakanı var biliyor musunuz?" diyor bir Fransız gazetesinde bu karikatür, "Eğer 40 tane olsaydı, Erdoğan'ın adı Ali Baba olacaktı." diyor. Dünya Türkiye'yle bu yolsuzluklar nedeniyle dalga geçiyor şu anda. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, dünyanın neresinde olursa olsun hepimiz barbarları lanetleriz. Nasıl muhaliflerin insan kalbini söküp yemeleri midemi bulandırdıysa, Suriye yönetiminin yaptığı iddia edilen katliam fotoğrafları da midemi bulandırdı. Suriye'de yaşananlar tam bir pislik. Ancak, unutmayın, pisliğe basarsanız paçalarınıza sıçrar. Kirli ve kanlı dış politikaya soyunan Davutoğlu'ndan Dışişleri Bakanı olursa, doğal olarak paçalar kirlenir. Dış politikaya mezhep gözlüğüyle bakarsan, gelir El Kaide, sınırlarına yerleşir. Göreceksiniz, bu El Kaide ilişkileri, operasyonel bir beceriksizlik timsali olarak ikide bir yakalanan tırlar gelecekte Başbakanın başına büyük işler açacak. Sadece onun başına açsa iyi de, kendi düşen ağlamaz diyeceğim, ülkemizin başına da dertler açacak. Üzülerek söylüyorum, Suriye'de ölen çocuklar ve yaşlılar için, gün gelecek Türkiye de suçlanacak.
Ben bu tespiti bugün yapmıyorum. 9 Eylül 2012'de Parti Meclisinde yaptığım tespitleri tarihe not düşmek için burada tekrarlamak istiyorum.
Bir: Bu Hükûmetin Suriye siyaseti yüzünden, yakın gelecekte alnımıza bir insanlık suçu damgası yapıştırılabilir.
İki: Bu politikalar, gün gelecek Ermeni diasporasının sahte soykırım iddialarının dayanağını teşkil edecek.
Üç: Başbakan uluslararası mahkemelerde savaş suçlusu olarak yargılanacak.
Bize düşen görevse, Türk milletini bu lekelenmeden kurtarmaktır.
Şimdi, dikkatli bakın, göreceksiniz, bizi doğrulayan olaylar zinciri arka arkaya gelişiyor. Örneğin, Türkiye 1991'den beri "Financial Action Task Force"a üye. Bu örgüt dünyadaki kara para aklamalarını ve terör paralarını takip etmekle görevli. Ne yazık ki, ekim ayından bu yana bu örgüt Türkiye'yi gri listeden çıkarıp birtakım geri kalmış terörist ülkelerle birlikte izlemeye aldı.
Değerli arkadaşlar, onun için, Halk Bankası, Rıza Sarraf ve İran üçgeninde olan bitenlerin üstünü örtemeyiz. Bu Meclis bu üçgenin üstünü örterse Türkiye'nin millî güvenliğinden sorumlu olur.
Değerli arkadaşlar, ocak başında Türkiye'yi Suriye'nin Birleşmiş Milletlere şikâyet etmesini de bu çerçevede değerlendirelim.
Sonuç olarak, Sayın Başbakanın hâkimiyetinde bir on iki yılı geride bıraktık, on üçüncü yıla girdik. Türkiye bugün, on üçüncü yılda yargı bağımsızlığını tartışıyor. Türkiye bugün sivil vesayeti, Türkiye bugün paralel devleti tartışıyor. Türkiye bugün yolsuzluğu, hırsızlığı, talanı tartışıyor. Türkiye bugün tek parti devletini tartışıyor.
Değerli arkadaşlar, "ileri demokrasi" adlı propaganda masalının sonuna geldik. AKP içinde halis niyetli milletvekillerine sesleniyorum: Geleceği, gelin, hep birlikte kurtaralım. "Evet" oyu vererek yıllarca birlikte siyaset yaptığınız Tayyip Bey'e vefa borcunu gösterin. Türkiye'yi böyle komik duruma düşüren karikatürlerden -ne yazık ki- kurtarın. Gelin, gelişmiş, güçlü, güvenli Türkiye için iş birliği yapalım.
Sevgi ve saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)