| Konu: | BARTIN MİLLETVEKİLİ YILMAZ TUNÇ VE 77 MİLLETVEKİLİNİN; BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 24.01.2014 |
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Kayseri'de hayatını kaybeden 21 Muşlu vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum.
Yirmi bir yıl önce aramızdan ayrılan ve bugünleri o günlerden gören, siyaset-ticaret ve cemaat iş birliğini, cemaatle beraber siyasetin yaptığı hırsızlıkları o günlerde tespit eden Uğur Mumcu'yu da aranızda rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu arada Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek'e de birkaç şey söylemek istiyorum. Bir açıklama yapmış, "Dün yaşanan kavgadan dolayı milletimizden özür diliyorum." demiş. Dün burada bir kavga yaşanmadı, dün burada zorbalık ve eşkıyalık vardı, bir saldırı vardı. Bence kınanması gereken, o zorbalığı, eşkıyalığı yapan milletvekili arkadaşımız ve onu kutlayan diğer milletvekilleridir, kınanması gereken onlardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, fezlekeler gelmeli. Bu fezlekeler öyle alelade fezlekeler değil. Bu Meclisin yüz yıla yakın tarihinde bu kadar delillendirilmiş, bakanlar hakkında delillendirilmiş suç dosyaları, suç fezlekeleri muhakkak gelmeli, 4 fezleke hemen gelmeli ama Adalet Bakanı hakkında bugün düzenlenen fezleke de onlardan önce gelmeli.
Belki izlemişsinizdir, Adalet Bakanı ne yapmış? Adalet Bakanı, Müsteşarı, İzmir Valisi, İzmir İl Emniyet Müdürü bu işin başındaki, soruşturmanın başındaki KOM Şube Müdürünü arayarak, savcıyı oyalamasını, savcıya çak ikram etmesini ve soruşturmayı durdurmasını istemiştir; çok ciddi delilleri var bunun. KOM Şube Müdürü, bunları, kendini koruma altına almak için, bir Yargıtay kararına da dayanarak, dayanak yaparak kayıt altına almış, kayıt altına aldığı bilgileri de başsavcılığa iletmiştir. En kısa zamanda, Adalet Bakanı kendisi hakkında düzenlenen fezlekeyi Meclisimize göndermelidir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan'ın avukatı bugün bir açıklama yapmış, diyor ki: "Bilal Erdoğan'ın sabit ikametgâhı var. Eğer çağrı kâğıdı giderse gidecek, cumhuriyet savcılığında, başsavcılığında ifade verecek." Bana göre bu çok komik geldi, size de geldi mi bilmiyorum.
Bunun komik olmasının birkaç nedeni var, şimdi söylüyorum size, birkaç nedeni var: Şimdi, Bilal Erdoğan hangi savcıya ifade verecek? Soruşturmayı yapan savcılar, polisler soluğu yurdumuzun dört bir yanında aldılar, kalmadı. Polislerin yeri değişti, yerleri değişti. Peki, Adalet Bakanı Müsteşarı, Vali bu polisleri arayıp baskı yaptı mı? Yaptı. Siz savcı olsanız ne diyeceksiniz? Şimdi, Bilal Erdoğan geldi yanınıza, ne diyeceksiniz? Ben olsam şöyle yaparım, savcı olsam, hukukçu kimliğimle, bu kadar baskıdan sonra: "Sizin bir şikâyetiniz var mı? Siz ahlaklı, namuslu, düzgün, çok kısa sürede para kazanmış ve büyük bir kuruluşun, büyük bir vakfın başına geçerek Türkiye'nin sayılı iş adamlarından bir dünya para toplamışsınız. Sizin adınız böyle anılması gerekirken yolsuzlukla anılıyor, kusura bakmayın. Şikâyetleriniz neyse onları soralım." derdim. Herhâlde şimdiki savcılar da bunu söyleyecekler.
Bir komik tarafı daha var, bir komik tarafı daha var; diyor ki: "Sabit ikametgâh sahibi." Tabii ki, memleketimizin hayırlı bir evladı(!)
Peki, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de cüzzam hastalığının önüne geçmek için ömrünü ülkemize vakfeden Türkan Saylan'ın sabit ikametgâhı yok muydu? (CHP sıralarından alkışlar) Türkan Saylan kelaynak kuşu muydu, namuslu memleket evladı değil miydi Bilal Erdoğan kadar? Peki, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, şu anda sıralarımızda oturan Mehmet Haberal'ın, Mustafa Balbay'ın, gazeteci Soner Yalçın'ın sabit ikametgâhı yok muydu da bunları alelacele sabahın dördünde, beşinde evlerinde, kanser hastası Türkan Saylan'ın evinde arama yaparak gözaltına aldınız? O zaman niye bu duyarlılığı hiç göstermediniz? Ergenekon'da Köksal Şengün gibi, Zafer Başkurt gibi, Ercan Canak gibi tahliye yönünde karar veren, tutukluluk istemlerini reddeden hâkimler görevden alınırken niye bu duyarlılıkları göstermediniz? 28 Şubatta mağduriyet edebiyatı üretiyorsunuz; 28 Şubatta şu söylediklerinizin bir tanesi yapıldı mı, hatırlıyor musunuz? Ben bir tanesini duymadım, hatırlamadım. İnsanları mağdur ettiniz.
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylülde de referanduma "hayır" demiştik, bugün de "hayır" diyeceğiz. 12 Eylülde Başbakan gözünün içine bakan bir Meclis grubu yapmıştı Allah'a şükür, hamdolsun; gözünün içine bakan bir Bakanlar Kurulu vardı, gözünün içine bakan bir yargı istiyordu. Onu başardım sandı ama gel gör ki yine bu memleketin asil evlatları yargının içerisinden çıktı, bundan sonra da çıkmaya devam edecek.
Bu memleketi hiçbir yere sürükleyemeyeceksiniz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler buna izin vermeyeceğiz, bağımsız yargının da teminatı biz olacağız.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)